Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Esad-Davutoğlu görüşmesi ve ötesi
Hasan Basri Yalçın
İS­RA­İL­Lİ bir as­ke­rin, HA­MAS’a bağ­lı bir ör­güt ta­ra­fın­dan re­hin alın­ma­sı­nın ar­dın­dan pat­lak ve­ren ge­liş­me­le­rin ate­şi­nin yük­sel­di­ği bir sı­ra­da Baş­ba­kan­lık Baş­da­nış­ma­nı Pro­fe­sör Ah­met Da­vu­toğ­lu’nun Su­ri­ye Dev­let Baş­ka­nı Be­şar Esad ile Şam’da baş ba­şa gö­rüş­me­si, Tür­ki­ye’nin Tem­muz ayı dış po­li­ti­ka gün­de­mi­ne dam­ga­sı­nı vur­du. Da­vu­toğ­lu’nun ‘bü­yü­kel­çi’ ve “baş­ba­kan­lık özel tem­sil­ci­si” sı­fat­la­rı ile ger­çek­leş­tir­di­ği bu gö­rüş­me­nin ama­cı Fi­lis­tin-İs­ra­il ça­tış­ma­sı­nın ta­raf­la­rı ara­sın­da ara­bu­lu­cu­luk yap­mak­tı. Med­ya­nın “gö­rüş­me es­na­sın­da pro­to­kol ku­ral­la­rı çiğ­nen­di” id­dia­sı ile alev­len­dir­di­ği tar­tış­ma bir ke­na­ra bı­ra­kı­la­cak olur­sa, bu zi­ya­re­tin AKP Hü­kü­me­ti’nin ge­liş­tir­me­ye ça­lış­tı­ğı ye­ni Or­ta Do­ğu po­li­ti­ka­la­rı­nın se­bep ve so­nuç­la­rı açı­sın­dan il­ginç öğe­ler ba­rın­dır­dı­ğı açık­ça gö­rü­le­bi­lir. 
Ön­ce zi­ya­re­tin ne­den­le­ri­ni ir­de­le­ye­lim: Bu gö­rüş­me­yi Tür­ki­ye’nin uzun sü­re­dir kur­gu­la­ma­ya ve yü­rüt­me­ye ça­lış­tı­ğı ge­nel Or­ta Do­ğu po­li­ti­ka­la­rı çer­çe­ve­sin­de ele al­mak da­ha doğ­ru ola­cak­tır. Gö­rü­nür­de­ki tek ne­den böl­ge­de yük­se­len tan­si­yo­nu bi­ran ön­ce dur­dur­ma­ya yö­ne­lik adım­la­rın atıl­ma­sı­nı hız­lan­dır­mak ol­mak­la bir­lik­te, “Tür­ki­ye’nin ön­cü­lü­ğün­de böl­ge ül­ke­le­ri­nin or­tak ha­re­ket ede­rek ini­si­ya­tif ge­liş­tir­me­le­rini sağ­la­mak” da gö­rüş­me­nin ne­den­le­ri ara­sın­da sa­yı­la­bi­lir. Bu ye­ni yak­la­şı­mın ilk işa­ret­le­ri Irak Sa­va­şı ön­ce­sin­de Tür­ki­ye’nin öna­yak ol­du­ğu, Irak’a kom­şu ül­ke­ler top­lan­tı­la­rıy­la ve­ril­miş­ti. Sa­vaş es­na­sın­da ve son­ra­sın­da böl­ge ül­ke­le­ri ile ya­kın te­mas­lar de­vam et­ti­ri­le­rek ve İs­lam Kon­fe­ran­sı Ör­gü­tü’nde da­ha ak­tif ta­vır­lar ser­gi­le­ne­rek bu stra­te­ji ku­rum­sal­laş­tı­rıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı. İran’ın nük­le­er ener­ji üre­ti­mi me­se­le­si ile Fi­lis­tin-İs­ra­il ça­tış­ma­sın­da ko­lay­laş­tı­rı­cı bir rol üst­le­nil­di ve son ola­rak da HA­MAS ve Su­ri­ye te­mas­la­rı ile Tür­ki­ye’nin Or­ta Do­ğu me­se­le­le­ri­nin çö­zü­mün­de önem­li bir rol al­ma­sı yö­nün­de ça­ba sarf edil­di. Bü­tün bu gi­ri­şim­ler göz önü­ne alın­dı­ğın­da, Tür­ki­ye’nin Or­ta Do­ğu po­li­ti­ka­sın­da kıs­men de ol­sa bir dö­nü­şü­mün ger­çek­leş­ti­ği­ni isöylemek yan­lış ol­maz. Do­la­yı­sıy­la bu gö­rüş­me­yi de esa­sın­da uzun sü­re­dir ta­kip edi­len “Tür­ki­ye’ye ak­tif ve öz­gün bir po­zis­yon ka­zan­dır­ma” gay­ret­le­ri­nin bir un­su­ru ola­rak de­ğer­len­dir­mek ge­re­kir. Ak­si tak­dir­de ya­pı­lan tüm yo­rum­lar, Türk med­ya­sı­nın dış po­li­ti­ka­da ya­pı­lan her ye­ni ma­nev­ra­nın kar­şı­sı­na çı­kar­dı­ğı kı­sır fay­da-ma­li­yet ana­liz­le­ri­ne ta­kı­lıp ka­la­cak­tır.
So­ğuk Sa­vaş dö­ne­mi­nin sta­tik ya­pı­sı ve or­tak teh­dit al­gı­la­ma­sı içe­ri­sin­de Tür­ki­ye, Or­ta Do­ğu’ya kar­şı ge­nel­lik­le me­sa­fe­li po­li­ti­ka­lar iz­le­me­yi ter­cih et­miş­ti. An­cak 1991’de Sov­yet teh­di­di­nin or­ta­dan kalk­ma­sı­nın ar­dın­dan böl­ge­ye yö­ne­lik da­ha ak­tif bir tu­tum ser­gi­le­ye­bil­me im­kâ­nı­na ka­vu­şan Tür­ki­ye, So­ğuk Sa­vaş yıl­la­rı bo­yun­ca iz­le­nen ru­tin tav­rın vü­cut­ta ya­rat­tı­ğı ki­reç­len­me­nin et­ki­sin­de ka­la­rak ye­ni po­li­ti­ka­lar ge­liş­tir­mek­te ol­duk­ça cid­di so­run­lar ya­şa­dı. Do­la­yı­sıy­la So­ğuk Sa­vaş son­ra­sı dö­ne­min im­kân­la­rı hız­lı ve et­kin bir şe­kil­de de­ğer­len­di­ri­le­me­di. Fa­kat 2003 Irak Sa­va­şı ile bir­lik­te ye­ni po­li­ti­ka­lar ge­liş­ti­ril­me­si ar­tık sa­de­ce im­kân­la­rı de­ğer­len­dir­me ge­rek­li­li­ği ol­mak­tan çı­ka­rak bir zo­run­lu­luk ha­li­ni al­ma­ya baş­la­dı.
Bu zo­run­lu­lu­ğun en te­mel ne­de­ni, za­ten kar­ma­şık bir böl­ge olan Or­ta Do­ğu üze­rin­de uzun sü­re­dir bek­le­nen ve ABD’nin Irak iş­ga­li ile baş­la­yan sü­reç­le il­gi­li­dir. 11 Ey­lül son­ra­sı ABD, doğ­ru ve­ya yan­lış, ah­la­kî ve­ya gay­ri­ah­lâ­kî, Or­ta Do­ğu re­jim­le­ri ta­ra­fın­dan des­tek­len­di­ği­ne inan­dı­ğı “ulus­la­ra­ra­sı te­rö­riz­mi” ken­di gü­ven­li­ği­ne en bü­yük teh­dit ola­rak be­lir­le­di. Bu çer­çe­ve­de or­ta­ya atı­lan “Bü­yük Or­ta Do­ğu Pro­je­si” ve ben­ze­ri adım­lar böl­ge­de ya­şa­na­cak muh­te­mel al­tüst oluş­la­rın açık bir dek­la­ras­yo­nuy­du. I. Dün­ya Sa­va­şı’ndan be­ri ka­os için­de bu­lu­nan Or­ta Do­ğu ulus­la­ra­ra­sı sis­te­min en bü­yük gü­cü­nün bi­rin­cil he­de­fi ha­li­ne ge­li­yor­sa, böl­ge­de taş­la­rın ye­rin­den oy­na­ma­sı ka­çı­nıl­maz de­mek­ti.
Bu çer­çe­ve­de Tür­ki­ye’nin uzun yıl­lar­dır sür­dür­dü­ğü po­li­ti­ka­lar­da mey­da­na ge­len de­ği­şik­lik­ler sa­de­ce bir ter­cih me­se­le­si de­ğil, böl­ge­de or­ta­ya çı­ka­cak ye­ni olu­şum­lar içe­ri­sin­de iyi bir yer tu­ta­rak, dö­nü­şü­mü müm­kün olan en yük­sek oran­da Tür­ki­ye’nin le­hi­ne çe­vir­me­yi sağ­la­yı­cı araç­lar el­de et­me mec­bu­ri­ye­ti me­se­le­si­dir. Di­ğer bir de­yiş­le Tür­ki­ye, Or­ta Do­ğu’da baş­la­yan sü­re­cin ken­di aley­hi­ne so­run­lar do­ğur­ma­sı­nı en­gel­le­mek için bu oyun içe­ri­sin­de mer­ke­zî bir ko­num el­de et­me­ye ça­lış­mak­ta­dır. Da­ha ön­ce­ki dö­nem­ler­de ol­du­ğu gi­bi böl­gey­le iliş­ki­le­ri müm­kün olan en dü­şük dü­ze­ye in­di­re­rek risk­ler­den ka­çın­ma şan­sı yok­tur. Or­ta Do­ğu’da ya­şa­na­cak ye­ni olay­lar sa­de­ce böl­ge­nin kar­ma­şık­laş(tı­rıl)mış so­run­la­rı­nın bir so­nu­cu de­ğil, böl­ge dı­şı bir ak­tö­rün tüm böl­ge üze­rin­de gi­riş­ti­ği ve so­nu­cu şim­di­den kes­ti­ri­le­me­yen kap­sam­lı bir ha­re­ke­tin ürü­nü ola­cak­tır. Bu şart­lar al­tın­da Tür­ki­ye’nin böl­ge­de­ki olay­la­ra uzak dur­ma şan­sı elin­den alın­mış du­rum­da­dır. Ku­tu­sun­dan çı­ka­na ra­zı ol­mak gi­bi bir ira­de­siz­lik gös­ter­me­si, Tür­ki­ye’yi kar­ma­şa­nın or­ta­sın­da çı­rıl­çıp­lak bı­ra­ka­bi­lir.
Tür­ki­ye’nin, dış fak­tör­le­rin de dev­re­ye gir­di­ği bir ge­liş­me­nin uza­ğın­da kal­ma­sı müm­kün ol­ma­dı­ğı gi­bi, ken­di ba­şı­na ha­re­ket et­me­si de dü­şü­nü­le­mez. Her ne ka­dar Tür­ki­ye, özel­lik­le as­ke­rî açı­dan böl­ge­nin en güç­lü dev­let­le­rin­den bi­ri ola­rak gös­te­ril­se de, ulus­la­ra­ra­sı sis­te­min tek sü­per gü­cü­nün de dâ­hil ol­du­ğu bir oyun­da ma­nev­ra ala­nı­nı ge­niş­le­te­bil­mek için ba­zı ak­tör­ler­le iş­bir­li­ği yap­mak du­ru­mun­da­dır. Bu nok­ta­da tar­tış­ma ABD ile bir­lik­te ha­re­ket et­mek ve­ya et­me­mek ar­gü­man­la­rı ara­sın­da sü­rü­yor. Fa­kat bu iki al­ter­na­tif dav­ra­nış tar­zı da ken­di için­de bü­yük risk­ler ba­rın­dı­rı­yor. Bi­rin­ci du­rum­da Tür­ki­ye ken­di ka­de­ri­ni ABD’nin ira­de­si­ne bağ­lı kıl­mak mec­bu­ri­ye­tin­de ka­la­cak­tır. Bu da Tür­ki­ye’nin ta­ma­men edil­gen ol­ma­sı an­la­mı­na ge­le­cek­tir. ABD’nin asis­ta­nı ya da jan­dar­ma­sı gö­re­vi­ni yük­len­mek Tür­ki­ye’nin ge­le­ce­ği­ni Ame­ri­ka’nın iyi ni­ye­ti­ne bağ­la­mak de­mek­tir. İkin­ci du­rum­da ise en önem­li risk ABD ile kar­şı kar­şı­ya gel­mek­tir. Böy­le­si bir risk de her­hal­de şu an için dün­ya üze­rin­de­ki dev­let­ler­den hiç­bi­ri­nin ar­zu et­me­ye­ce­ği bir du­rum­dur. Ya­ni ne­re­sin­den ba­kı­lır­sa ba­kıl­sın, her iki yak­la­şım da bir­bi­ri­nin al­ter­na­ti­fi ol­ma­dı­ğı gi­bi çok cid­di risk­ler ta­şı­yor.
Tür­ki­ye’nin bu nok­ta­da iki ha­ta­lı yak­la­şım­dan bi­ri­ni be­nim­se­mek ye­ri­ne, iki­si­ni bir­den ha­ya­ta ge­çi­re­rek bu yak­la­şım­la­rın ola­sı yan et­ki­le­ri­ni kır­ma yo­lu­na git­ti­ği söy­le­ne­bi­lir. Tür­ki­ye hem ABD ile bir­lik­te ha­re­ket et­me­yi, hem de ABD’nin ula­şa­ma­dı­ğı nok­ta­lar­da dip­lo­ma­tik et­kin­li­ği­ni ar­tır­ma­yı de­ni­yor. Bu yol­la amaç­la­nan, sü­re­ci dış­tan de­ğil iç­ten ta­kip et­mek, dö­nü­şü­mün her anı­na mü­da­hil ol­mak ve her ye­ni ça­ba­da bir son­ra­ki aşa­ma için et­kin­li­ği­ni ve vaz­ge­çil­mez­li­ği­ni art­tır­mak­tır. Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğı­nda son dö­nem­de gün­de­me ge­len HA­MAS ve Su­ri­ye te­mas­la­rı, bel­li baş­lı bir so­ru­nu çöz­me­nin öte­sin­de çok fark­lı ak­tör­ler ara­sın­da çok sa­yı­da iş­bir­li­ği ağ­la­rı oluş­tur­mak su­re­tiy­le, da­ha son­ra or­ta­ya çı­ka­cak so­run­lar­da et­kin ve vaz­ge­çil­mez ol­ma­nın araç­la­rı­nı ele ge­çir­me­ye yö­ne­lik ça­ba­la­rın so­mut bi­rer ör­ne­ği­dir.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Türkiye Siyaset
DİĞER YAZILAR