Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Kapak
Başörtüsü Köşk’e çıkarsa
Fatmanur Altun
I.
İD­RAK et­ti­ği­miz 22 Tem­muz se­çim­le­rin­den son­ra si­ya­se­tin ro­ta­sı ye­ni­den cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri­ne çev­ril­di. Tür­ki­ye’yi 22 Tem­muz’a gö­tü­ren sü­re­cin cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­riy­le il­li­yet iliş­ki­si ha­tır­lan­dı­ğın­da, se­çim­ler­den ön­ce te­da­vü­le so­ku­lan ve mağ­dur AKP dı­şın­da pek az ak­tö­rün çe­kim ala­nın­dan kur­tu­la­bil­di­ği mi­li­ta­rist söy­le­min yü­rür­lük­te ka­lıp kal­ma­ya­ca­ğı me­rak­la bek­le­ni­yor­du. Se­çim so­nuç­la­rı top­lu­mun bü­yük bir ke­si­mi­nin ül­ke­de si­ya­sal kar­ga­şa ve en­di­şe ya­rat­mak­tan baş­ka bir ama­ca hiz­met et­me­yen mi­li­ta­rist söy­le­min si­ya­set ala­nı­nın dı­şı­na çı­ka­rıl­ma­sı bek­len­ti­si ile ha­re­ket et­ti­ği­ni or­ta­ya koy­du. Bu bek­len­ti­nin test edi­le­ce­ği ön­ce­lik­li alan­sa, se­çim son­ra­sı­nın ilk sı­cak gün­de­mi olan cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­riy­di. An­cak son bir ayı aş­kın sü­re­de ya­şa­nan­lar bu tür­den bek­len­ti­le­rin öz­le­nen dü­zey­de kar­şı­lan­ma­ya­ca­ğı­nın ilk sin­yal­le­ri­ni ve­ri­yor­du. Özel­lik­le cum­hur­baş­ka­nı ada­yı­na yö­nel­ti­len eleş­ti­ri­ler içe­ri­sin­de ba­şör­tü­sü­ne yö­ne­lik olan­la­rın ağır­lı­ğı Tür­ki­ye’de si­ya­se­tin kriz üret­me ge­le­ne­ğin­den ko­lay vaz­ge­çe­me­ye­ce­ği­ni ih­sas et­tir­di. He­le ki, TBMM’ye ba­şör­tü­lü bir tek mil­let­ve­ki­li­nin gir­me­di­ği, ba­şör­tü­sü ile dev­let me­mur­lu­ğu yap­ma, eği­tim gör­me vb. pek çok ha­ya­ti ko­nu­da­ki ya­sak­la­rın sür­dü­ğü ha­li­ha­zır­da­ki du­rum­da, ba­şör­tü­sü üze­ri­ne bu ka­dar gi­dil­me­si, ger­çek­le­rin as­lın­da hiç de gö­rün­dü­ğü gi­bi ol­ma­dı­ğı­nı bir kez da­ha or­ta­ya koy­du.
Pe­ki, Tür­ki­ye’nin de­mok­ra­tik bir ül­ke ve ege­men­li­ğin hal­ka ait ol­du­ğu vur­gu­la­rı­na rağ­men do­ğal­lı­ğın­da iş­le­me­si ge­re­ken bir sü­re­ce bu ka­dar di­renç gös­te­ril­me­si­nin ar­dın­da ya­tan se­bep ney­di? Bu so­ru­nun ce­va­bı hiç şüp­he­siz Tür­ki­ye’nin mo­dern­leş­me ma­ce­ra­sı ile bi­re­bir iliş­ki­li­dir.
 
II.
Türk mo­dern­leş­me­si­nin mü­mey­yiz va­sıf­la­rı­nın ba­şın­da, asıl­dan faz­la su­re­te önem ve­ren şe­kil­ci bir Ba­tı­cı­lık an­la­yı­şı­nı da­yat­ma­sı ve mo­dern­leş­ti­ri­ci ak­tör­le­rin cin­si­yet­çi tu­tum­la­rı ge­lir. Söz ko­nu­su şe­kil­ci­lik, Ba­tı tar­zı gi­yim-ku­şam ve ya­şam bi­çi­mi­nin fel­se­fi bir dö­nü­şüm­den da­ha faz­la iti­bar gör­me­si so­nu­cu or­ta­ya çı­kan bir­ta­kım uy­gu­la­ma­lar­la ken­di­si­ni gös­ter­di. Baş­lan­gıç­ta da­ha çok yö­ne­ti­ci ke­si­mi il­gi­len­di­ren söz ko­nu­su uy­gu­la­ma­lar, Cum­hu­ri­yet son­ra­sın­da fark­lı bir aşa­ma­ya evi­ril­di. Ger­çek­leş­ti­ri­len kı­lık-kı­ya­fet re­for­mu ve şap­ka in­kı­la­bı mo­dern­leş­me­nin hal­ka in­di­ri­li­şi­nin bir ni­şa­nıy­dı ade­ta.
Türk mo­dern­leş­me­si­nin cin­si­yet­çi ka­rak­te­ri ise bu nok­ta­da or­ta­ya çık­tı. Özel­lik­le Cum­hu­ri­yet son­ra­sın­da ka­dı­na yö­ne­lik ba­kış açı­sı, onun mo­dern­leş­me­nin ta­şı­yı­cı­sı ve ka­mu­sal alan­da­ki en önem­li gö­rün­gü­sü ol­ma­sı şek­lin­de te­cel­li et­ti. Cum­hu­ri­yet, mo­dern­li­ği­ni ka­dın be­de­ni üze­rin­den gö­rü­nür kıl­ma, in­şa ve is­pat et­me yo­lu­nu seç­ti. Bu ya­pı­lır­ken, bah­si ge­çen po­li­ti­ka­la­rın üre­til­me­sin­de et­ki­li olan ak­tör­le­rin ka­dı­na ba­kış­la­rı be­lir­le­yi­ci ol­du. Söz ko­nu­su ba­kış, özel­lik­le İm­pa­ra­tor­lu­ğun son yüz­yı­lın­dan iti­ba­ren et­ki­si gi­de­rek ar­tan Ba­tı tar­zı eği­tim ve Ba­tı­lı kay­nak­lar­dan bes­len­me ne­ti­ce­sin­de or­ta­ya çık­tı. Bu eği­tim sis­te­min­den ge­çen bi­rey­ler, Ba­tı fel­se­fe­si­nin ve dü­şü­nüş bi­çi­mi­nin ör­dü­ğü dün­ya gö­rü­şü­nü faz­la sor­gu­la­mak­sı­zın iç­sel­leş­tir­di­ler.
Ay­dın­lan­ma ile bir­lik­te Av­ru­pa’da or­ta­ya çı­kan ve te­mel pa­ra­dig­ma­sı New­ton ta­ra­fın­dan or­ta­ya ko­nan bu dün­ya gö­rü­şü, tüm ev­re­nin ba­sit, ma­te­ma­tik­sel ku­ral­la­ra gö­re yö­ne­til­di­ği fik­ri­ni mer­ke­ze alı­yor­du. Bu ba­kış açı­sı ak­lı da­ha ön­ce hiç ol­ma­dı­ğı ka­dar ön pla­na çı­kar­mış ve ak­la uy­gun ol­ma­yan şey­le­ri ikin­cil, ye­ter­siz ve öte­ki ola­rak sı­nıf­lan­dır­mış­tı. Bu dün­ya bir ta­raf­ta akıl ara­cı­lı­ğıy­la yö­ne­ti­len ka­mu­sal dün­ya ve fi­zik­sel ev­ren, di­ğer ta­raf­tay­sa akıl dı­şı ola­rak ni­te­len­di­ri­len duy­gu­sal iliş­ki­le­rin, ah­la­ki yar­gı­la­rın ve ka­dı­nın yer al­dı­ğı mar­ji­nal dün­ya şek­lin­de ra­di­kal bir ay­rı­ma ta­bi tu­tul­muş­tu. Ka­dın­la­rı do­ğa­ya er­kek­ten da­ha ya­kın ola­rak te­lak­ki eden Des­car­tes, Ro­us­sea­u, Loc­ke gi­bi pek çok dü­şü­nür, in­sa­nın akıl yo­luy­la do­ğa üze­rin­de hâ­ki­mi­yet kur­ma ara­yı­şı­nın top­lum­sal plan­da­ki kar­şı­lı­ğı­nın, ak­lı tem­sil eden er­ke­ğin, do­ğa­yı tem­sil eden ka­dın üze­rin­de hâ­ki­mi­yet kur­ma­sı ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yor­lar­dı. Bu ba­kış açı­sı ka­dı­nın, po­li­ti­ka, fel­se­fe, bi­lim ya­hut sa­nat­tan dış­lan­dı­ğı ve ka­mu­sal ala­nın dı­şın­da al­gı­lan­dı­ğı bir dün­ya ta­sav­vu­ru­nu or­ta­ya çı­kar­dı. 
Ge­le­cek yıl­lar­da Ba­tı dü­şün­ce­si içe­ri­sin­de­ki en et­ki­li söy­lem­ler­den bi­ri olan fe­mi­niz­me kay­nak­lık ede­cek olan bu an­la­yış, Tür­ki­ye tec­rü­be­sin­de ka­dın­la­rın top­lum­sal ha­ya­ta ka­tı­lı­mı nok­ta­sın­da be­lir­le­yi­ci bir rol üst­len­di. Mo­dern­leş­me­nin ta­şı­yı­cı­sı olan elit bir ta­raf­tan yu­ka­rı­da bah­si ge­çen an­la­yı­şın et­ki­siy­le ka­dın­lar­la il­mî, si­ya­si, fel­se­fi ve sa­nat­sal du­rum­la­rı pay­laş­mak ko­nu­sun­da son de­re­ce is­tek­siz dav­ra­nır­ken; ba­lo­la­ra gi­den, mu­hak­kak vals ya­pan, er­kek­le­rin po­li­ti­ka ko­nuş­tuk­la­rı soh­bet­ler­de or­ta­lı­ğa se­vim­li gü­lü­cük­ler atan, ev­de son de­re­ce uy­sal bir eş ve an­ne olan ka­dın ti­pi­ni yü­celt­ti.
Di­ğer ta­raf­tan­sa pa­ra­dok­sal bir bi­çim­de 17. yüz­yıl­dan iti­ba­ren Ba­tı ede­bi­ya­tın­da gö­rül­me­ye baş­lanan ve Av­ru­pa­lı­la­rın İs­lam top­rak­la­rın­da­ki sö­mür­ge­leş­tir­me fa­ali­yet­le­ri­ne kı­lıf ola­rak kul­la­nı­lan ka­dı­nın öz­gür­leş­ti­ril­me­si söy­le­mi­nin çe­şit­li bi­çim­ler­de sa­vu­nu­su­na gi­riş­ti­ler. Bu du­rum Türk mo­dern­leş­me­si­ne öz­gü bir ga­ra­bet ola­rak or­ta­ya çık­tı.
 
III.
Bu nok­ta­dan cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi ve Ab­dul­lah Gül’ün aday­lı­ğı­na bir kez da­ha bak­tı­ğı­mız­da as­lın­da çok da ya­dır­ga­tı­cı ol­ma­yan bir man­za­ra ile kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­muz or­ta­ya çı­kı­yor. Ba­ğım­sız bir bi­rey ola­rak Hay­run­ni­sa Gül’ün ter­ci­hi­nin önem­sen­me­di­ği­ne şa­hit­lik edi­yo­ruz. Bun­da, ter­ci­hin biz­zat Hay­run­ni­sa Gül’ün ter­ci­hi olup ol­ma­dı­ğın­dan du­yu­lan şüp­he, önem­li bir rol oy­nu­yor. Hay­run­ni­sa Gül’ün ba­şör­tü­sü ter­ci­hi­nin eşi­ne ham­le­dil­me­si ve onun giz­li gün­de­mi­nin bir de­li­li ola­rak al­gı­lan­ma­sı, ta­ri­hî kö­ken­le­ri­ni izah et­me­ye ça­lış­tı­ğı­mız, ka­dı­nı akıl­dan yok­sun gö­ren ve ka­dın be­de­ni­ni Ba­tı­lı form­la­rın ‘su­num’unun ya­pıl­dı­ğı bir alan ola­rak te­lak­ki eden ba­kış açı­sı­nın önem­li bir yan­sı­ma­sı. Bu ne­den­le Köşk tar­tış­ma­la­rı ek­se­nin­de ya­şa­nan ba­şör­tü­sü kri­zi­nin ger­çek­te mil­yon­lar­ca in­sa­nı il­gi­len­di­ren ba­şör­tü­sü me­se­le­siy­le bi­re­bir ör­tüş­me­di­ği or­ta­ya çı­kı­yor. Bu­ra­da­ki sı­kın­tı, bir yan­dan “gar­dı­rop Ba­tı­cı­la­rı”mı­zın dün­ya gö­rüş­le­ri­ne uy­gun bir ‘su­num’ içe­ri­sin­de ol­ma­yan ka­dın­lar­dan duy­duk­la­rı ra­hat­sız­lık ile sa­hip ol­duk­la­rı ip­ti­dai ‘ka­dın’ an­la­yış­la­rı­nın ga­rip bir ka­rı­şı­mın­dan te­vel­lüt edi­yor. Te­va­rüs edil­miş hak­la­rın­dan vaz­geç­mek is­te­me­yen bir grup mut­lu azın­lı­ğın, dert­le­ri­ni açık­ça ifa­de ede­me­dik­le­ri için tar­tış­ma­yı ba­şör­tü­sü düz­le­min­den yü­rüt­me ara­yış­la­rı sı­kın­tı­nın di­ğer kay­na­ğı ola­rak te­ma­yüz edi­yor.
Bu ne­den­le Hay­run­ni­sa Ha­nım is­ter res­mî re­sep­si­yon­lar­da arz-ı en­dam et­sin, is­ter ger­gin­li­ği tır­man­dır­ma­mak adı­na bu hak­kın­dan fe­ra­gat et­sin, du­rum Tür­ki­ye’nin en ya­kı­cı hak ve öz­gür­lük so­run­la­rın­dan bi­ri olan ba­şör­tü­sü so­ru­nu­nun çö­zü­mü­ne hiz­met ede­cek gi­bi gö­rün­mü­yor. Çün­kü bu­ra­da kav­ga­sı ve­ri­len şey, Ba­tı­cı elit her ne ka­dar bü­yük bir yay­ga­ra ile kar­şı­la­sa da, çok ufak bir ta­lep: Hay­run­ni­sa Ha­nım’ın ol­du­ğu ha­liy­le gö­rü­nür ol­ma hak­kı; ka­mu hiz­me­ti al­ma ya da ver­me hak­kı de­ğil.
Ba­şör­tü­sü ta­kan bir ka­dı­nın ba­zı hak­lar­dan mah­rum edil­me­si­nin ka­bul edi­le­bi­lir ol­ma­dı­ğı­nın söy­len­me­si ye­ri­ne “Cum­hur­baş­ka­nı ada­yı olan Ab­dul­lah Gül, eşi de­ğil” şek­lin­de bir sa­vun­ma­ya gi­ri­şil­me­si, me­se­le­nin ik­ti­dar par­ti­si açı­sın­dan da bu düz­lem­de gö­rül­dü­ğü­nün açık bir de­li­li.
Ne var ki, tüm bu tar­tış­ma­la­rın ba­şör­tü­sü ne­de­niy­le mağ­dur edi­len yüz bin­ler­ce in­san açı­sın­dan hiç­bir an­la­mı yok. Eğer ba­şa­rı­la­bi­lir­se, ba­şör­tü­sü­nün Köşk’te gö­rü­nür ha­le gel­me­si, top­lum­da bu me­se­le­den kay­nak­la­nan ra­hat­sız­lı­ğın bir par­ça azal­ma­sı­na, sü­re­cin ‘olum­lu’ yö­ne evi­ril­di­ği­ne da­ir bir inan­cın or­ta­ya çık­ma­sı­na ve AKP’nin za­man ka­zan­ma­sı­na hiz­met ede­ce­ği mu­hak­kak. An­cak ge­niş bir halk kit­le­si­nin bel­li var­sa­yım­lar üze­re des­tek­le­di­ği bir par­ti ol­ma­sı­na rağ­men AKP, res­mî söy­lem dü­ze­yin­de ken­di­si­ni bu me­se­ley­le ala­ka­lı ola­rak her­han­gi bir ta­ah­hüt ile bağ­la­mış de­ğil. Ak­si­ne en yet­ki­li ağız­lar­dan me­se­le­yi kü­çük bir azın­lı­ğın so­ru­nu ola­rak gör­dük­le­ri­ni ifa­de et­ti­ler. Bu da oy­la­rı­nın kar­şı­lı­ğı­nı bek­le­yen mil­yon­lar­ca in­sa­nın umut­la­rı­nın baş­ka ba­har­la­ra kal­ma­sı an­la­mı­na ge­li­yor. Ba­şör­tü­sü Köşk’e çık­sa da çık­ma­sa da…

Paylaş Tavsiye Et