Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Gündem
Mahalleye baskı değil, sivil anayasa gerek!
K. Zafer Şen
Sİ­VİL ana­ya­sa gi­ri­şi­mi­ni yak­la­şık on yıl ön­ce ilk duy­du­ğum­da üni­ver­si­te­dey­dim. Ana­do­lu’yu şe­hir şe­hir do­la­şı­yor­lar­dı. Se­mi­ner­ler ve­ri­li­yor, top­lan­tı­lar dü­zen­le­ni­yor ve rad­yo­dan her gün ya­rım sa­at­lik bir prog­ram­la si­vil ana­ya­sa an­la­tı­lı­yor­du. Ak­lım­da ka­lan slo­gan­lar­dan bi­ri, “12 Ey­lül dar­be ana­ya­sa­sı de­ğiş­ti­ril­me­li, si­vil ana­ya­sa ya­pıl­ma­lı!” idi. Yıl­lar son­ra bu gi­ri­şi­min ön­cü­le­rin­den bir­ka­çıy­la gö­rüş­me fır­sa­tı edin­di­ğim­de be­ni çok şa­şır­tan iti­raf­lar­da bu­lun­du­lar. İti­raf di­yo­rum; çün­kü bu ki­şi­le­rin bir yan­dan asıl amaç­la­rı­nın Ana­ya­sa hak­kın­da bir far­kın­da­lık ya­rat­mak ol­du­ğu­nu söy­ler­ken, di­ğer yan­dan hal­kın ken­di ana­ya­sa­sı­nı yap­ma­ya kalk­ma­sın­dan bü­yük en­di­şe duy­duk­la­rı­nı vur­gu­la­ma­la­rı be­ni çok şa­şırt­mış­tı. Ön­ce şa­ka zan­net­tim. Fa­kat cid­di ol­duk­la­rı­nı an­la­yın­ca hay­re­te düş­tüm. Evet, halk için ana­ya­sa yap­mak is­te­yen­le­rin en çok kork­tuk­la­rı şey, hal­kın ken­di ana­ya­sa­sı­nı yap­mak için sü­re­ce ak­tif bi­çim­de ka­tıl­mak is­te­me­siy­di. “Far­kın­da­lık ya­ra­ta­lım der­ken halk uya­nır ve ana­ya­sa ya­par­sa, kaş ya­pa­lım der­ken göz çı­ka­rı­rız” di­ye ha­yıf­la­na­cak­la­rı­nı söy­lü­yor­lar­dı. Öy­le ya “her kö­tü­lü­ğün ana­sı Ana­do­lu” hal­kı­nın yap­tı­ğı ana­ya­sa, “pis ve kö­tü olan” Ana­do­lu ge­le­ne­ği ve kül­tü­rü­nü ön­ce­ler­se… Ey­vah! Dur­dur­mak la­zım bu gü­ru­hu. Du­run ora­da! “Ana­ya­sa­yı de­ğiş­ti­re­lim” de­dik di­ye si­ze ne olu­yor, otu­run ma­hal­le­niz­de, şeh­ri­niz­de, kö­yü­nüz­de, ka­sa­ba­nız­da. Ey halk! Hem me­rak et­me­yin hem de bo­şu­na yo­rul­ma­yın; biz si­zin için en iyi ola­nı bi­li­riz ve ya­pa­rız.
 
Ma­lez­ya Ma­hal­le­sin­de Bas­kın Var!!!
Ho­ca­la­rın ho­ca­sı Şe­rif Mar­din, “ma­hal­le bas­kı­sı” te­ri­mi­ni kul­la­nın­ca­ya ka­dar ma­hal­le ma­sum­du. Ma­hal­le, top­lum­sal kay­naş­ma­nın, da­ya­nış­ma­nın, dost­lu­ğun, kar­deş­li­ğin ve ai­le­nin mer­ke­ziy­di. Mat­rix’ten ge­lip ya­şa­dık­la­rı zep­lin­den ül­ke­mi­zi mer­cek al­tı­na al­mış olan ulu se­çil­miş­ler, te­miz ma­hal­le­yi bir an­da kö­tü­lük­ler yu­va­sı­na dö­nüş­tü­rü­ver­di­ler. Mat­rix’in ulu se­çil­miş­le­ri, ya­şa­dık­la­rı zep­lin­den, “ma­hal­le bas­kı­sı” kav­ra­mı­na sa­rı­la­rak an­tro­po­lo­jik araş­tır­ma yap­mak için ye­re in­di­ler. Ana­do­lu’da şe­hir şe­hir do­la­şıp hal­ka so­ru­yor­lar:
- Bas­kı var mı bas­kı?
- Halk şaş­kın şaş­kın so­ru­yor:
- Ne bas­kı­sı?
- Ma­hal­le bas­kı­sı efen­dim, ma­hal­le bas­kı­sı?
- Ne, kim bas­mış ma­hal­le­yi? A aa­a po­lis ni­ye bas­sın ma­hal­le­mi­zi?
Zep­li­nin se­çil­miş eh­li, al­dık­la­rı ce­vap­lar kar­şı­sın­da hu­zur­suz. Halk­tan ba­zı­la­rı zep­lin eh­li­ne yar­dım­cı ol­ma­ya ça­lı­şı­yor. Han­gi ma­hal­le­yi sor­duk­la­rı­nı ve bas­kı çe­şi­di­ni öğ­ren­me­ye ça­ba­lı­yor. Po­li­sin bi­le gir­mek­ten çe­kin­di­ği Çin­çin mi, yok­sa so­kak­la­rın­da gö­bek atan Ro­man­la­rın Su­lu­ku­le­si mi söz ko­nu­su olan; ya da Be­yoğ­lu’nun pür­ne­şe­sin­den mi, ağ­la­yan Ka­ra­ca­ah­met’ten mi bah­se­di­yor­su­nuz? Fa­tih’in Çar­şam­ba’sı, İs­ma­il Tü­rüt’ün Eti­ler’i mi, İkin­ci Ba­har’ın Sa­mat­ya’sı mı, han­gi­si? Bir de bas­kı de­di­niz, bun­lar mı bas­kı ya­pı­yor? Ki­me, na­sıl bas­kı ya­pı­yor­lar? Yok, bun­la­rın hiç­bi­ri de­ğil; ha­ni il­ko­kul­da he­pi­mi­ze yap­tı­rı­lan pa­ta­tes bas­kı­sı mı, yok­sa her gün ba­sı­lan ga­ze­te mi, ma­hal­le­de bas­kı ya­pan? Zep­lin eh­li so­nun­da me­se­le­ye açık­lık ge­tir­mek zo­run­da kal­dı. Ve an­la­dık ki, ma­hal­le­de bas­kı ya­pan hiç­bi­ri de­ğil­miş; bü­tün suç bir Uzak­do­ğu ül­ke­si olan Ma­lez­ya’day­mış!
Zep­lin eh­li da­ha ön­ce Tür­ki­ye’yi kim­le­re ben­zet­me­miş­ti ki. 80’ler­de İran ola­ma­dık! 90’lar­da Ce­za­yir ol­ma­ya ça­lış­tık, tut­ma­dı! 2000’ler­de Ar­jan­tin ola­lım de­dik ol­ma­dı! Şim­di Ma­lez­ya ola­cak­mı­şız! Yü­ce zep­lin eh­li böy­le bu­yur­du. Tür­ki­ye, ne İran ne Ce­za­yir ne Af­ga­nis­tan ne Ma­lez­ya ne Ar­jan­tin ne de İs­pan­ya. Tür­ki­ye’yi bu ül­ke­ler­le kı­yas­la­mak hem bu ül­ke­le­re hem de bu top­rak­la­rın ta­ri­hi­ne, kül­tü­rü­ne, ge­le­ne­ği­ne ve tec­rü­be­si­ne ke­li­me­nin en ha­fif an­la­mıy­la mil­le­te, ta­ri­he iha­net (ha­ka­ret). Zep­lin eh­li­nin tüm bu ül­ke­le­rin in­san­la­rı­nı kü­çüm­se­me­si ve aşa­ğı­la­ma­sı ne­den aca­ba? Ken­di­le­rin­de ol­ma­yan fa­kat bu ül­ke­ler­de olan gu­rur ve onur yü­zün­den mi? Yok­sa yü­rek­le­ri­ne sin­miş bir acı mı var? Zep­li­nin ko­mu­ta mer­ke­zin­den hal­kı yön­len­dir­me­ye ça­lı­şan­lar, 22 Tem­muz’da uğ­ra­dık­la­rı de­va­sa ye­nil­gi­nin acı­sı­nı çı­kar­ma duy­gu­sal­lı­ğı için­de gaf­let, da­la­let ve hat­ta hı­ya­net için­de bu­lu­na­bi­lir­ler mi? Ha­şa! İha­net için­de bu­lu­nan­lar, an­cak ve an­cak, hal­kın oyuy­la se­çil­miş Mec­lis’te bu­lu­nan­lar ve o Mec­lis’te hal­kın ço­ğun­lu­ğu­nun oyuy­la gö­re­ve gel­miş bir ik­ti­dar­dır! Zep­lin eh­li­ne gö­re, ik­ti­da­rın ya­pıp et­tik­le­ri, po­li­ti­ka­la­rı, dav­ra­nış­la­rı, hal­kı dev­le­te ya­kın­laş­tır­dı­ğı için sa­kın­ca­lı. He­le bu­nu ana­ya­sa eliy­le yap­mak “va­ta­na iha­net” gi­bi gö­rü­nü­yor.
 
Si­vil­ler Yap­tı Di­ye Ana­ya­sa Si­vil Ol­maz
Ne ga­ra­bet­tir ki, Tür­ki­ye’de ana­ya­sa­lar Cum­hu­ri­yet’i cum­hur­dan ko­ru­mak için ya­pıl­dı. Şim­di önü­müz­de bir şans var. Cum­hu­ri­yet ile cum­hu­ru­nu bu­luş­tu­ran, cum­hu­ra Cum­hu­ri­yet’ini yü­celt­me­si için alan açan bir ana­ya­sa için kri­tik bir dö­ne­meç­te­yiz. Bu dö­ne­meç­te şan­sı iyi de­ğer­len­dir­mek ge­re­ki­yor. Dö­ne­me­ce ay­nı zih­ni­yet­le gi­rip cum­hu­ru ye­ni­den şa­ram­po­le bı­ra­ka­cak ana­ya­sa gi­ri­şim­le­ri si­vil ol­ma­ya­cak­tır. Si­vil ana­ya­sa, cum­hu­run uf­ku ile dev­le­tin sı­nı­rı ara­sın­da­ki far­kı or­ta­dan kal­dı­ran ve cum­hu­ru bı­ra­kıl­dı­ğı uçu­rum­dan kur­ta­ran ana­ya­sa­dır. Cum­hur, kül­tü­rü­nü ve ge­le­ne­ği­ni ça­ğın şart­la­rı­na gö­re geç­mi­şiy­le ara­sın­da­ki ba­ğı ko­par­ma­dan ye­ni­den üre­te­rek, za­ma­nın ru­hu­nu ya­ka­la­mak is­ti­yor. Cum­hur, dev­let ba­ba­sıy­la uz­laş­mak, ona rüş­tü­nü is­pat et­mek, onun ta­ra­fın­dan adam ye­ri­ne kon­mak, cid­di­ye alın­mak is­ti­yor. Do­la­yı­sıy­la ana­ya­sa­sın­dan bu­nu bek­le­me­si en do­ğal hak­kı.
22 Tem­muz se­çim­le­rin­den za­fer­le çı­kan AKP’nin, ikin­ci dö­ne­min­de ül­ke­ye ya­pa­ca­ğı en bü­yük kat­kı, hal­kın bu ta­lep­le­ri­ni dik­ka­te alan ye­ni bir ana­ya­sa ha­zır­la­mak­tır. Ka­bul edil­di­ği gün­den be­ri de­ğiş­ti­ril­me­si üze­ri­ne tar­tış­ma­lar ya­pı­lan 82 Ana­ya­sa­sı, 1987’den bu­gü­ne çok kök­lü de­ği­şik­lik­le­re uğ­ra­ma­sı­na rağ­men cum­hu­run ta­lep­le­ri­ni kar­şı­la­mak­tan hâ­lâ ol­duk­ça uzak. Bu­nun en önem­li ne­de­ni, ana­ya­sa­da yer alan muğ­lak ifa­de­le­rin yar­gıç ve hâ­kim­ler ta­ra­fın­dan tü­müy­le cum­hur aley­hi­ne yo­rum­lan­ma­sı.
Son on beş yıl­dır ço­ğu si­ya­si par­ti, ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği için al­ter­na­tif ana­ya­sa tas­lak­la­rı ha­zır­la­dı; ama iş de­ğiş­tir­me­ye ge­lin­ce hiç­bi­ri bu­nu pra­ti­ğe dök­me­ye ya­naş­ma­dı. AKP, bu­na ce­sa­ret et­ti. San­ki 84 yıl­lık Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­nin en bü­yük ka­za­nı­mı, ba­zı ka­dın­la­rın ba­şı­nın açıl­ma­sıy­mış gi­bi tüm ana­ya­sa tar­tış­ma­la­rı­nın ‘la­ik­çi’ ke­sim ta­ra­fın­dan ba­şör­tü­sü­ne in­dir­gen­me­si Cum­hu­ri­ye­ti­mi­ze kar­şı bü­yük bir ayıp de­ğil mi? ‘La­ik­çi’ ke­sim, bu mil­le­tin ta­ri­hi­nin ve ge­le­ne­ği­nin 1923’ten baş­la­dı­ğı­nı ka­bul edi­yor ve on­dan ön­ce­si­ni yok sa­yı­yor. Ge­le­ne­ğin uzun za­man için­de dö­nüş­tü­ğü­nü, ta­ri­he ken­di ren­gi­ni za­man için­de ver­di­ği­ni unu­tu­yor. Ge­le­nek top­lu­ma ait­tir, si­vil­dir ve her çağ­da baş­ka form­lar­da ye­ni­den üre­ti­lir. Tür­ki­ye’de ge­le­nek, za­ma­nın ru­hu­nu ya­ka­la­mak is­te­yen tem­sil­ci­le­ri ta­ra­fın­dan ça­ğın şart­la­rı­na adap­te edi­le­rek ye­ni­den üre­ti­li­yor ve can­lan­dı­rı­lı­yor. Bu bir do­ğum­dur ve san­cı­sız ol­maz. Kuş­ku­suz ha­ta­lar ya­pı­lı­yor ve yoz­laş­ma­lar olu­yor. Bü­tün bun­lar do­ğal sü­reç için­de ka­çı­nıl­maz şey­ler. Önem­li olan, kor­ku­la­ra tes­lim ol­ma­dan tüm bu mey­dan oku­ma­lar­la yüz­le­şe­bil­mek için mü­ca­de­le et­mek. De­mok­ra­si, so­nu dü­zen olan ka­os sü­re­ci­dir. Ka­os­tan dü­ze­ne ge­çiş, kor­kuy­la de­ğil an­cak ce­sa­ret­le mü­ca­de­le ede­rek olur. Kor­ku pa­ra­no­yak­laş­tı­rır; ka­os­ta kor­kuy­la ha­re­ket et­me­nin so­nu bi­zi dü­ze­ne de­ğil, akıl has­ta­ne­si­ne gö­tü­rür.
Yıl 1946, CHP’den Ce­lal Ba­yar ön­cü­lü­ğün­de 4 ki­şi ay­rı­la­rak De­mok­rat Par­ti’yi kur­mak is­ter. İs­met İnö­nü, Ba­yar’ı ça­ğı­rır ve on­dan dış po­li­ti­ka ve la­ik­lik ko­nu­la­rın­da CHP’den fark­lı bir po­li­ti­ka iz­le­me­ye­cek­le­ri­nin ga­ran­ti­si­ni al­dık­tan son­ra DP’nin ku­rul­ma­sı­na izin ve­rir. Mu­ha­le­fet ge­le­ne­ği, se­rü­ve­ni­ne böy­le bir ve­sa­yet al­tın­da baş­la­dı. İk­ti­da­ra gel­se­ler de bu ve­sa­yet­ten kur­tu­la­ma­dı­lar hiç­bir za­man. Bu ve­sa­yet za­man­la si­vil mi­li­ta­rist bir si­ya­si at­mos­fe­rin oluş­ma­sı­na ze­min ha­zır­la­dı. Mi­li­ta­riz­mi yü­cel­ten ‘la­ik­çi­ler’ dev­le­tin si­vil­leş­me­si­nin önün­de­ki en bü­yük en­ge­li oluş­tu­ru­yor­lar. Son ya­şa­dı­ğı­mız ana­ya­sa tar­tış­ma­sın­da da asıl me­se­le ba­şör­tü­sü de­ğil. Ba­şör­tü­sü ‘la­ik­çi­ler’ ta­ra­fın­dan si­vil­leş­me­nin sem­bo­lü ola­rak gö­rül­dü­ğü için he­def se­çil­di ve bu tar­tış­ma­lar­la as­lın­da si­vil­leş­me­nin önü­nü ka­pa­ma­yı amaç­lı­yor­lar.
Öte yan­dan dar­be­ci­ler de­ğil si­vil si­ya­set­çi­le­rin kon­tro­lün­de ya­pı­lan her ana­ya­sa si­vil ola­cak di­ye bir kai­de ol­ma­dı­ğı­nı da göz önün­de bu­lun­dur­mak ge­re­ki­yor. AKP ka­na­dı, Baş­ba­kan’ın söy­lem­le­ri­ne de si­nen si­vil mi­li­ta­rist an­la­yış­tan uzak­laş­ma­lı. Prof. Er­gun Öz­bu­dun baş­kan­lı­ğın­da­ki aka­de­mik ku­ru­lun ha­zır­la­dı­ğı ana­ya­sa met­ni ise ge­liş­ti­ril­me­ye muh­taç. Ço­ğu nok­ta­da 12 Ey­lül Ana­ya­sa­sı’nın mak­yaj­lan­mış şek­li ima­jı­nı ve­ri­yor. Tas­lak me­tin, ne­oli­be­ra­liz­min do­ru­ğa çık­tı­ğı, sos­yal dev­le­tin asos­yal dev­let ol­du­ğu kü­re­sel­leş­me­nin ana­ya­sa­sı gi­bi du­ru­yor. Oy­sa kü­re­se­le hi­tap et­ti­ği ka­dar ye­re­le, sos­yal ola­na da hi­tap ede­bil­me­li, hem de da­ha çok.
Dik­kat edil­me­si ge­re­ken bir di­ğer hu­sus da cum­hu­ra kar­şı dev­le­tin yıl­maz bek­çi­le­ri gö­re­vi­ni üst­le­nen yar­gıç­lar ve hâ­kim­le­rin ye­ni Ana­ya­sa­yı mi­li­ta­rist bir an­la­yış­la yo­rum­la­ya­bil­me ih­ti­mal­le­ri. Hu­kuk ta­ri­hi­miz bu­nun acı ör­nek­le­riy­le do­lu. Bu ne­den­le ana­ya­sa­yı de­ğiş­tir­mek tek ba­şı­na ye­ter­li ol­ma­ya­bi­lir. Ya­pı­la­cak ana­ya­sa kı­sa ol­mak zo­run­da de­ğil. Ana­ya­sa müm­kün ol­du­ğun­ca açık­la­yı­cı ol­ma­lı ve özel­lik­le in­san hak­la­rı, te­mel hak ve öz­gür­lük­ler, si­vil-as­ker iliş­ki­le­ri, din-dev­let iliş­ki­le­ri ile kim­lik­ler ko­nu­la­rın­da iyi­ce de­tay­lan­dı­rıl­ma­lı. An­cak de­tay­lı bir ana­ya­sa yo­luy­la yar­gok­ra­si­nin önü­ne ge­çi­le­bi­lir. Yok­sa 29 Ekim’de Cum­hu­ri­yet’i kut­la­ma­nın sem­bo­lik ol­mak­tan baş­ka öne­mi kal­ma­ya­cak. Cum­hu­ru du­mu­ra uğ­ra­tan bir ana­ya­sa­ya kar­şı çık­mak gö­rev de­ğil, hak­tır. Zi­ra ana­ya­sa cum­hu­ra hu­zur va­at et­me­li, du­mur de­ğil.

Paylaş Tavsiye Et