Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Devletin Alevi tanımlaması ne kadar tutar?
Nigar Bulut Tuğsuz
DİNÎ-kül­tü­rel ya­şa­mın de­ne­ti­mi­ni ya­pan dev­let ol­gu­sun­dan zih­ni­yet ola­rak ko­puş­la­rın giz­li ya da açık ema­re­le­ri­ni gör­sek de, Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı gi­bi bir ku­ru­mun tüm iş­ler­li­ğiy­le ayak­ta dur­ma­sı, fark­lı­lık­la­ra eşit me­sa­fe­de­ki dev­let id­di­asın­da hak­lı ola­rak ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı­na ne­den olu­yor. Ale­vi­lik­le il­gi­li tar­tış­ma­la­rın bu­gü­ne ka­dar kı­sır dön­gü­ye dö­nüş­me­si­nin ne­de­ni, hem Ale­vi­le­rin ken­di iç­le­rin­de­ki dok­tri­nel kar­ma­şa ve bu kar­ma­şa­dan do­ğan so­run­lar hem de sö­zü­nü et­ti­ği­miz dev­let bi­çi­mi­nin ye­te­rin­ce tar­tış­ma­ya açı­la­ma­mış ol­ma­sı­dır. Di­ya­net İş­le­ri Baş­kan­lı­ğı’nın la­ik bir dev­le­te ne ka­dar uy­du­ğu­nun cid­di bir şe­kil­de sor­gu­lan­ma­sı dü­ze­yi­ne he­nüz ge­le­me­miş ol­sak da, top­lum­da­ki fark­lı­lık­la­ra ta­nı­nan hak­lar nok­ta­sın­da dev­let an­la­yı­şı­mız­da mey­da­na ge­len gö­re­ce­li de­ği­şi­mi he­sa­ba ka­ta­bi­lir, ön­ce­ki dö­nem­ler­den da­ha ümit­var ola­bi­li­riz. Bu­nu hem kon­jonk­tü­rel ne­den­le­re hem de mev­cut ik­ti­da­rın ira­de­si­ne bağ­la­ya­bi­li­riz.
As­lı­na ba­kı­lır­sa kül­tü­rel çe­şit­li­li­ğe ya­pı­lan mu­ame­le iç ve dış bas­kı­lar eş­li­ğin­de cid­di bir meş­rui­yet kri­zi­ne dö­nü­şe­bi­lir­ken, bu­gün hiç­bir ik­ti­da­rın Ale­vi­le­rin şi­ka­yet­le­ri­ni gör­mez­den gel­me lük­sü kal­ma­dı. Üre­ti­len ye­ni çö­züm­le­rin ne de­re­ce ya­ra­tı­cı ol­du­ğu­nu ile­ri­ki gün­ler­de gö­re­ce­ğiz. Ta­bii so­ru­nun di­ğer aya­ğı olan Ale­vi cep­he­sin­de uz­la­şı adı­na bü­tün ko­şul­la­rın yer­li ye­rin­de ol­du­ğu­nu söy­le­mek faz­la­ca iyim­ser­lik olur. En son di­ya­log ça­ba­sı­nın AK Par­ti mil­let­ve­ki­li Ale­vi en­te­lek­tü­el Re­ha Ça­mu­roğ­lu’ndan gel­me­si, Ale­vi cep­he­sin­de mu­ta­ba­kat ol­du­ğu an­la­mı­na gel­mi­yor el­bet­te ki. Ça­mu­roğ­lu’nun gi­ri­şi­miy­le dü­zen­le­nen if­tar ye­me­ği­ne Baş­ba­kan Tay­yip Er­do­ğan’ın da­vet edil­me­si ve ken­di­si­nin de ka­tı­la­ca­ğı­nı, Ale­vi­ler­le bir­lik­te oruç aça­ca­ğı­nı söy­le­me­si, top­lu­mun ge­ne­li­nin ak­si­ne fark­lı Ale­vi ke­sim­ler ta­ra­fın­dan di­ya­log ça­ba­sı ola­rak al­gı­lan­ma­dı. Ba­zı Ale­vi der­nek­le­rin­ce da­ve­tin baş­tan red­de­dil­me­si ve di­ya­lo­ğa hiç­bir şe­kil­de ka­pı ara­lan­ma­ma­sı geç­miş­te kal­dı­ğı dü­şü­nü­len düş­man­ca tu­tum­la­rın ki­mi çev­re­ler­ce hâ­lâ de­vam et­ti­ril­di­ği­ni gös­te­ri­yor.
Ka­ra­ca­ah­met Sul­tan Kül­tü­rü­nü Ya­şat­ma ve Ta­nıt­ma Der­ne­ği İkin­ci Baş­ka­nı Ce­mal Şe­ner’in ye­me­ğe ka­tıl­ma­ya­cak­la­rı­nı bil­dir­me­si ve da­ve­ti bir asi­mi­las­yon ça­ba­sı ola­rak ni­te­len­dir­me­si, de­va­mın­da da “Ale­vi­le­rin Eme­vi sof­ra­sın­da if­tar aç­ma­ya ge­le­nek­le­ri mü­sa­it de­ğil” söz­le­riy­le kar­şı­lık ver­me­si yüz­yıl­lar­dır sü­ren hu­su­met kül­tü­rü­nün hâ­lâ çok can­lı ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yu­yor. Ko­şul­lar ne olur­sa ol­sun bu hu­su­me­ti aş­ma­ya hiç kim­se­nin gü­cü­nün yet­me­ye­ce­ği­ni gös­te­ren dü­şün­dü­rü­cü tu­tum­lar, düş­man­lık üze­rin­den be­lir­siz ve teh­li­ke­li bir ge­le­cek in­şa et­me pro­je­le­ri­ni ak­la ge­ti­ri­yor. Cem Vak­fı Baş­ka­nı Prof. İz­zet­tin Do­ğan’ın yak­la­şı­mı ise geç­miş­te­ki çiz­gi­si­ne kı­yas­la ol­duk­ça ılım­lı; en azın­dan bu gö­rüş­me­ye bir baş­lan­gıç ol­ma şan­sı ve­ri­yor. Ön­ce­ki yıl­lar­da da fark­lı ik­ti­dar­lar­la ben­zer ya­kın­laş­ma­lar ya­şan­dı­ğın­dan ve so­nuç alı­na­ma­dı­ğın­dan do­ğal ola­rak gö­rüş­me­le­re ya­pı­la­cak­la­rın ta­ah­hüt edil­me­si ile baş­la­mak is­ti­yor. Ale­vi cep­he­sin­den bir­bi­ri­ne zıt ses­ler yük­sel­se de bu da­ve­tin ge­niş bir Ale­vi ke­sim­de olum­lu bek­len­ti­ler oluş­tur­du­ğu aşi­kâr.
Hü­kü­me­tin ise Ale­vi­li­ğin ken­di için­de­ki kar­ma­şa­dan ne ka­dar ha­ber­dar ol­du­ğu, me­se­le­ye na­sıl yak­laş­ma­yı dü­şün­dü­ğü, ken­di yap­tı­ğı ta­nım­la­ma­nın ne ka­dar doğ­ru ol­du­ğu ve mev­cut Di­ya­net İş­le­ri’ne rağ­men bu me­se­le­nin için­den na­sıl çı­ka­ca­ğı me­rak ko­nu­su. Hiç şüp­he­siz Ça­mu­roğ­lu’nun sü­reç­te­ki var­lı­ğı Ale­vi­ler ve hü­kü­met ara­sın­da­ki di­ya­log adı­na çok cid­di bir şans. Yi­ne de Di­ya­net­ten So­rum­lu Dev­let Ba­ka­nı Sa­id Ya­zı­cı­oğ­lu’nun “Ale­vi­ler ken­di­le­ri­ni ta­nım­lar­sa çö­züm ko­lay­la­şır” şek­lin­de­ki açık­la­ma­sı an­la(şı­la)ma­ma­ya iliş­kin şüp­he­le­ri doğ­ru­lu­yor.
Sos­yo­lo­jik bir ol­gu ola­rak Ale­vi­li­ği ele alır­ken ilk ön­ce be­lir­til­me­si ge­re­ken, ge­le­nek­sel Ale­vi­lik ile mo­dern Ale­vi­lik ara­sın­da­ki fark­tır. Bu­gün Ale­vi­le­rin kim­lik ta­lep­le­rin­den söz et­ti­ği­miz­de, ta­rih­sel ola­rak Ale­vi­li­ğin ne ol­du­ğun­dan de­ğil po­li­tik ka­rak­ter­li bir di­nî-kül­tü­rel olu­şum­dan söz edi­yo­ruz de­mek­tir. Ge­niş bir coğ­raf­ya­ya ya­yıl­ma­sı ve çok de­ği­şik kül­tür­le­rin et­ki­si al­tın­da ol­ma­sı Ale­vi­li­ğin çe­şit­le­ri­ni ço­ğalt­mış, şi­fa­hi bir kül­tür ol­ma­nın da et­ki­siy­le ken­di için­de­ki on­to­lo­jik tar­tış­ma­lar her za­man de­vam et­miş­tir. Her iki­si­ne ya­ni ge­le­nek­sel Ale­vi­li­ğe de mo­dern Ale­vi­li­ğe de iliş­kin mev­cut ta­nım­la­ma­lar­da­ki ka­rı­şık­lık or­ta­ya ko­nu­lan so­run­la­rın çö­zü­mü­nü bir hay­li zor­laş­tır­mış­tır.
Ne­yin on­to­lo­jik bir tu­tum, ne­yin kon­jonk­tü­rel-po­li­tik bir ta­vır ol­du­ğu­nun be­lir­siz­li­ği her za­man ol­du­ğu gi­bi bu­gün de öze­lik­le Ale­vi ol­ma­yan­lar nez­din­de an­lam kar­ga­şa­sı­na yol açı­yor. Bu kar­ga­şa­dan çı­kan in­dir­ge­me­ci­lik “Ale­vi­lik, Ali sev­gi­si­dir” şek­lin­de olun­ca da büs­bü­tün yok say(ıl)ma psi­ko­lo­ji­si ile ta­raf­lar ara­sın­da hu­su­met baş gös­te­ri­yor. 80’le­rin so­nun­da ve 90’lı yıl­lar­da Ale­vi­lik­te gö­rü­len uya­nı­şı bu nok­ta­ya ge­ti­ren iş­te tam da bu kar­ma­şa­dan do­ğan in­dir­ge­me­ci­lik­tir. Bu in­dir­ge­me­ci­li­ğin aşıl­ma­sın­da hem Ale­vi­le­re hem de kar­şı ta­ra­fa önem­li gö­rev­ler dü­şü­yor.
Ön­ce­lik­le çö­zü­me ulaş­mak için Ale­vi­li­ğin, mu­ha­le­fet kül­tü­rü ola­rak es­te­ti­ze edi­len hu­su­met ge­le­ne­ği­ni ye­nip, iyi ni­yet­li bir ça­ba ile iç­sel bir bü­tün­leş­me ya da or­tak pay­da­lar oluş­tu­rup ken­di­ni ta­nım­la­ma gay­re­ti için­de ol­ma­sı ge­re­kir. Bu­nu yap­mak mev­cut Ale­vi ina­nış­la­rı­nı tek­tip­leş­tir­mek an­la­mı­na gel­mez. Çe­şit­li Ale­vi ina­nış­la­rı, çer­çe­ve­si çi­zil­miş bir din ya da kül­tür mu­ame­le­si gör­mek is­ti­yor­lar­sa po­li­tik ay­rış­ma­lar­dan as­ga­ri dok­tri­nel bir bü­tün­leş­me­ye doğ­ru yol al­ma­lı­dır. Ak­si tak­dir­de me­se­le­nin bu­gün­kü tı­kan­mış­lı­ğı­nı aş­mak müm­kün de­ğil­dir. Di­ya­net’in büt­çe­sin­den pay is­te­me, ders ki­tap­la­rın­da Ale­vi­li­ğin yer al­ma­sı gi­bi hak­lar an­cak tu­tar­lı­lık­la müm­kün ola­bi­lir. Ta­lep­ler­de­ki tu­tar­sız­lık ve dok­tri­nel ay­rış­ma­lar ka­dar me­se­le­yi kro­nik­leş­ti­ren bir hu­sus da Ale­vi ya­yın­la­rı­nın ço­ğun­da gö­rü­len çağ­daş­lık-la­ik­lik vur­gu­su­dur. Şi­fa­hi kül­tü­rün be­lir­siz­li­ği­nin yol aç­tı­ğı muğ­lak­lık Ale­vi va­tan­daş­la­rın mo­dern­leş­me sü­re­cin­de ken­di­le­ri­ni gö­re­ce öz­gür/mo­der­ni­te­nin ni­met­le­ri­ne açık his­set­me­le­ri­ne yol aç­mış ol­sa da ay­nı de­re­ce­de si­ya­si ik­ti­dar­lar ta­ra­fın­dan ha­fi­fe alın­ma­la­rı­na ne­den ol­du­ğu akıl­da tu­tul­ma­lı­dır. Bu alt po­zis­yo­nu la­ik­lik ve çağ­daş­lık vur­gu­su ile ta­mam­la­ma ise mer­ke­ze ya­kın­laş­ma mo­ti­vas­yo­nu­na yo­rul­muş, ço­ğu za­man sa­mi­mi bu­lun­ma­mış ve sol ik­ti­dar­lar­la gi­ri­şi­len kar­şı­lık­lı bir­bi­ri­ni kul­lan­ma du­ru­mu­na yol aç­mış­tır. İşin kö­tü­sü la­ik­lik vur­gu­su ço­ğu za­man İs­lam kar­şıt­lı­ğı üze­rin­den yü­rü­tül­dü­ğün­den Ale­vi­li­ğin İs­lam’ın bir yo­ru­mu ol­du­ğu şek­lin­de­ki açık­la­ma­lar da sa­hi­ci­li­ği­ni yi­tir­miş­tir. Bu du­rum­da Di­ya­net’te tem­sil edil­me hak­kı is­te­me bey­hu­de bir ça­ba­ya dö­nüş­müş­tür.
Ne İs­lam’la ne la­ik­lik­le ne de için­de ya­şa­dı­ğı top­lum­la ye­te­rin­ce ‘dost’ ola­bi­len bü­yük bir Ale­vi ke­si­mi, an­cak bit­mez tü­ken­mez mu­ha­le­fe­tiy­le ‘var’ ola­bil­miş­tir. Böy­le­ce Ale­vi­li­ğin te­mel de­ğer­le­rin­den olan eşit­lik-kar­deş­lik vur­gu­su en çok za­ra­rı gör­müş, de­ğer­ler kar­ma­şa­sın­da boş­luk dol­dur­ma iş­le­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­miş­tir. Top­lum­da­ki de­mok­ra­si sı­nav­la­rın­da ne ya­zık ki dur­duk­la­rı kay­gan ze­min, ta­lep­ler nok­ta­sın­da net­le­şe­me­me ve or­tak bir söy­lem tut­tu­ra­ma­ma ile bir­le­şin­ce bu­gün hem tüm top­lu­mun hem de ik­ti­da­rın önü­ne çö­zül­me­si zo­run­lu bir yı­ğın so­run koy­muş­tur. Bu­na rağ­men geç­miş­te ya­şa­nan­lar­dan ders çı­kart­ma ve di­ya­log ça­ba­la­rı­nı he­ba et­me­me şan­sı hâ­lâ önü­müz­de du­ru­yor.

Paylaş Tavsiye Et