Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2008) > Kapak > Başörtüsünün örttüğü siyasetsizlik
Kapak
Başörtüsünün örttüğü siyasetsizlik
Ümit Aksoy
JU­DITH But­ler, Fo­uca­ult’nun ik­ti­dar ana­li­zin­den kal­ka­rak kri­tik bir so­ru so­rar: İk­ti­dar, ken­di ko­şul­la­rı­nı mü­za­ke­re et­me­ye ça­lı­şan kav­ram­sal ay­gı­tın ken­di­si­ne na­sıl nü­fuz eder? Baş­ka bir ifa­dey­le gü­ce sa­hip olan bir me­ka­niz­ma, ken­di­si­ne kar­şı ge­liş­ti­ri­le­cek kav­ram­sal sa­va­şa ne tür bir et­ki­de bu­lu­nur ve bu mu­ha­lif gü­cün di­li­ni na­sıl dö­nüş­tü­rür? Bu so­ru, Tür­ki­ye’nin son za­man­lar­da ya­şa­dı­ğı ba­şör­tü­sü so­ru­nu­nu an­la­ma­mız nok­ta­sın­da bir hay­li ufuk açı­cı­dır.
Tür­ki­ye’de mağ­dur du­rum­da olan in­san­lar, gasp edi­len hak­la­rı­nı ye­ni­den el­de et­mek ola­rak ta­nım­la­dı­lar öte­den be­ri yap­tık­la­rı si­ya­se­tin adı­nı. Bu hak ta­lep­le­ri, baş­lan­gıç­ta doğ­ru ol­sa da ge­li­nen nok­ta­da, as­lın­da ger­çek an­lam­da si­ya­sal bir ey­le­min önü­nü ke­sen bir ta­vır ola­rak okun­ma­lı­dır. But­ler’a atıf­la söy­le­ye­cek olur­sak, ik­ti­dar­la gi­ri­len hak mü­za­ke­re­sin­de, ik­ti­da­rın di­li git­gi­de mu­ha­lif di­le si­ra­yet edi­yor, sı­zı­yor. Bu sız­ma en ba­riz bi­çim­de ba­şör­tü­sü ile il­gi­li ya­pı­lan tar­tış­ma­lar­da or­ta­ya çı­kı­yor. Hiç kim­se­nin şüp­he­si ol­ma­sın ki ba­şör­tü­sü so­ru­nu bir­kaç za­man son­ra or­ta­dan kal­ka­cak bir so­run­dur. Ve tam da bu so­ru­nun or­ta­dan kalk­tı­ğı an­da, ik­ti­dar me­ka­niz­ma­sı­nın, mu­ha­li­fi olan Müs­lü­man di­lin kav­ram­sal nü­ve­le­ri­ni na­sıl tah­rip et­ti­ği net bir şe­kil­de or­ta­ya çı­ka­cak­tır.
Bu min­val­de so­ru­nu an­la­mak için, ik­ti­dar me­ka­niz­ma­sı­na kar­şı yü­rü­tü­len tak­tik­sel mü­ca­de­le­de na­sıl bir yol iz­len­di­ği­ne odak­lan­ma­mız ge­re­kir. Eşit­li­ğin her iki ta­ra­fı­nı da elin­de bu­lun­du­ran ik­ti­dar ay­gı­tı, bu ay­gı­ta kar­şı yü­rü­tü­len kav­ram­sal şe­ma­yı al­tüst edi­yor. Bu­nun si­ya­se­ten adıy­sa li­be­ra­li­zas­yon. Bu li­be­ra­li­zas­yon sü­re­ci ise tam ola­rak si­ya­se­tin or­ta­dan kalk­tı­ğı bir du­ru­mun adı. Si­ya­se­tin ken­di­ni sü­rek­li ola­rak var kıl­dı­ğı uç du­rum­lar, bu li­be­ra­li­zas­yon ha­re­ke­tiy­le bir­lik­te, “mer­kez”e çe­ki­li­yor. Bu gö­be­ğe otur­ma ise, tam ola­rak si­ya­se­tin bü­tün ya­pı­la­bi­lir­lik şart­la­rı­nın ip­ta­li­ni or­ta­ya çı­ka­rı­yor. Baş­ka bir de­yiş­le, din­dar in­san­lar için 28 Şu­bat sü­re­ciy­le bir­lik­te or­ta­ya çı­kan du­rum, el­de et­tik­le­ri bir­ta­kım ik­ti­dar odak­la­rı­nı kay­bet­me­le­ri ya­hut bir­ta­kım hak ih­lal­le­ri­ne ma­ruz kal­ma­la­rı de­ğil. Asıl önem­li olan, mev­cut ik­ti­dar ay­gı­tı­na kar­şı ger­çek bir si­ya­set yap­ma di­li­nin ola­sı var­lı­ğı­nın ip­tal edil­miş ol­ma­sı.
Bu­ra­da ik­ti­dar ay­gı­tı, bu me­yus gü­ce kar­şı eli­miz­de olan söz da­ğar­cı­ğı­nı bu ye­ni mü­za­ke­re sü­re­cin­de ta­ma­men ta­ru­mar edi­yor. İk­ti­dar ay­gı­tı, bu kav­ram­sal ala­na, mu­ha­lif güç far­kın­da ol­ma­dan sı­zı­yor. Bu sız­ma, hem si­ya­se­tin ya­pı­la­ca­ğı uç/sı­nır du­rum­la­rın­dan uzak­laş­ma­yı do­ğu­ru­yor hem de bu ay­gı­tın sin­si­ce di­ye­bi­le­ce­ği­miz ey­le­miy­le, söz­de sağ­la­na­cak hak­lar­la si­zi kav­ram­sal dü­zey­de hiç­bir zaa­fa uğ­ra­ma­dı­ğı­nız his­si­ne sü­rük­lü­yor. Bu nok­ta fark edil­me­di­ği gi­bi, tam ter­si­ne si­ya­sal bir edim­de bu­lu­nu­yor­muş­ça­sı­na bir al­gı için­de, in­san­lar si­ya­se­ten bir dil ge­liş­ti­ril­di­ği­ne ve ni­ha­ye­tin­de de bir­ta­kım hak­la­ra ka­vu­şul­du­ğu­na ina­nı­yor. Oy­sa so­run tam da bu si­ya­set­siz­leş­ti­ri­len di­lin ken­di­ni si­ya­sal bir dil ola­rak var­say­ma­sın­dan do­ğu­yor.
Bu söz­de-si­ya­set adı­na yü­rü­tü­len si­ya­set­siz­li­ğin adı ola­rak li­be­ra­li­zas­yon, AKP’nin içi boş bir re­to­rik gi­bi gö­rün­me­si­ne rağ­men sü­rek­li ola­rak ken­di­si­ni olum­lu de­ğil ama olum­suz bir gös­te­ren ola­rak ta­nım­la­yan mu­ha­fa­za­kâr­lı­ğı­nın çok do­ğal bir so­nu­cu as­lın­da. Do­la­yı­sıy­la si­ya­se­ten bir dil ge­liş­ti­ren, ve­ri­li si­ya­sal ala­na mü­da­ha­le eden, ik­ti­dar ay­gı­tı­nın hâ­kim he­go­mo­nik gü­cü­ne da­ir bir ey­lem­den zi­ya­de, bu ve­ri­li ala­nın kod­la­rı için­den ik­ti­dar me­ka­niz­ma­sı­na kar­şı bir­ta­kım hak mü­ca­de­le­le­ri­ne gi­riş­mek baş­lı ba­şı­na hiç­bir de­ğer ta­şı­mı­yor. İk­ti­da­rın ta­nım­la­dı­ğı kav­ram­la­rın ala­nı için­den edi­ni­le­cek bir ka­za­nı­mın si­ya­se­ten ifa­de­si, si­ya­se­ten bir de­po­li­ti­zas­yo­nu im­le­me­si an­la­mın­da mu­ha­fa­za­kâr­lık­tır, li­be­ra­li­zas­yon­dur. Fah­ret­tin Al­tun’un 26 Ocak 2008 ta­rih­li Za­man ga­ze­te­sin­de ya­yım­la­nan ya­zı­sın­da biz­le­re ha­tır­lat­tı­ğı gi­bi “AKP, da­ha en ba­şın­dan iti­ba­ren İs­lam­cı ol­ma­dı­ğı­na vur­gu ile si­ya­set sah­ne­si­ne çık­tı. Bu yö­nüy­le mu­ha­fa­za­kâr de­mok­ra­si kav­ra­mı, AKP’nin ne ol­du­ğu­nu de­ğil, ne ol­ma­dı­ğı­nı an­la­tan bir kav­ram ola­rak var­lık bul­du.” AKP’nin “ne ol­ma­dı­ğı­nı” an­la­tan bu dil, bi­ze bu hak el­de et­me sü­re­cin­de na­sıl da ik­ti­da­rın kod­la­dı­ğı o ge­niş öl­çek­li li­be­ral ala­na doğ­ru hız­la yol al­dı­ğı­mı­zı gös­te­ri­yor. Bu ge­niş li­be­ral hak­lar ala­nın­da­ki bü­tün kav­ram­sal-si­ya­sal kod­lar, hiç­bir şe­kil­de mu­ha­lif gü­cün elin­de bu­lun­mu­yor. Do­la­yı­sıy­la da bu­ra­da ba­şör­tü­sü gi­bi sim­ge­sel öne­mi çok bü­yük olan bir ko­nu, bi­ze bir güç ka­za­nı­mı­nı de­ğil, tam ter­si­ne na­sıl da hak­lar si­ya­se­ti adı­na, ger­çek an­lam­da bir si­ya­set yap­ma­nın ola­nak­la­rı­nı öte­le­di­ği­mi­zi gös­te­ri­yor.
“Li­be­ral ay­dın­lar”ın son dö­nem­de hiz­met alan-hiz­met ve­ren gi­bi bir ay­rım üze­rin­den “ba­şör­tü­sü­nün üni­ver­si­te­ler­de ol­ma­sı, fa­kat ka­mu­da ol­ma­ma­sı” ge­rek­ti­ği­ni söy­le­me­le­ri kar­şı­sın­da din­dar in­san­la­rın “hay­ret”i, bi­zim bu li­be­ra­li­zas­yon sü­re­ciy­le na­sıl bir ala­nın içi­ne gi­re­ce­ği­mi­zi ga­yet net bir şe­kil­de gös­te­ri­yor. Bu du­rum, ba­şör­tü­sü so­ru­nu­nu sa­de­ce se­kü­ler bir hak ara­ma nok­ta­sı­na in­dir­ge­yen si­ya­set­siz di­lin yüz­leş­mek­ten ka­ça­ma­ya­ca­ğı ka­çı­nıl­maz bir so­run. Ba­şör­tü­sü­nün bir di­nî emir ol­du­ğu­nu ka­bul et­mek­le bir­lik­te, bu­nu si­ya­set di­li­ne ta­ma­men se­kü­ler bir pra­dig­ma için­de ge­çi­re­rek ter­cü­me et­me­ye kal­kı­şan dil, far­kın­da ol­mak­sı­zın hem ge­nel ola­rak ik­ti­da­rın ağı­na dü­şü­yor hem de da­ha spe­si­fik ola­rak li­be­ral bir si­ya­sal ala­nın içi­ne gö­mü­lü­yor. Bu yüz­den de var olan ve­ri­li du­rum için­de ger­çek­ten sim­ge-yo­ğun bir öne­me sa­hip ba­şör­tü­sü üze­rin­den se­kü­ler/li­be­ral/ik­ti­dar mer­kez­li bir sa­vun­ma­cı dil ge­liş­ti­ri­yor ve bu sim­ge­sel de­ğe­rin hak et­ti­ği bir di­nî si­ya­set di­li üre­ti­le­mi­yor. İk­ti­da­rın “Ör­tü, ka­dı­nı ikin­ci sı­nıf bir in­san ha­li­ne ge­ti­rir” şek­lin­de­ki on­to­lo­jik öner­me­si­ne kar­şı ge­liş­ti­ri­len ye­ga­ne dil, ve­ri­li/pra­tik si­ya­sal ala­nın için­den ta­nım­la­nan bir hak ara­ma mü­ca­de­le­si şek­lin­de ken­di­ni üret­ti­ği sü­re­ce, bu id­dia­ya kar­şı mua­dil bir on­to­lo­jik/di­nî dil­le ce­vap ve­ri­le­mi­yor ve ka­çı­nıl­maz ola­rak mu­ha­fa­za­kâr/li­be­ral di­lin içi­ne hap­so­lu­nu­yor.

Paylaş Tavsiye Et