Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2009) > Film
Film
Pazar: Bir Ticaret Masalı / The Market: A Tale of Trade
Yö­net­men-Se­nar­yo: Bob Hop­kins
Oyun­cu­lar: Ta­yanç Ayay­dın, Gen­co Er­kal
Ya­pım: Tür­ki­ye, 2008, 93 dk.
 
Mih­ram, Do­ğu Ana­do­lu’nun bir sı­nır kö­yün­de ya­şa­yan, ti­ca­re­te ka­fa­sı ba­san, ka­ra­bor­sa­yı iyi ta­nı­yan, kö­şe­yi dön­me yo­lun­da ka­çak­çı­lık yap­mak­tan çe­kin­me­yen “iş bi­ti­ri­ci” bir ki­şi­lik­tir. İç­ki­si­ni de içer, ku­ma­rı­nı da oy­nar. Ama iyi ai­le ba­ba­sı­dır, Tan­rı ile bi­raz da­ha faz­la pa­ra ka­zan­ma­sı kar­şı­lı­ğın­da iç­ki­yi bı­rak­mak üze­re an­laş­ma ya­pa­bi­le­cek ka­dar na­if­tir de! Ka­sa­ba­ya ve­ri­ci di­kil­di­ği­ni gö­rün­ce cep te­le­fo­nu sa­tı­şı­na ya­tı­rım yap­ma­yı he­men akıl eder; ama ser­ma­ye­si yok­tur. Bir gün, ka­sa­ba­da­ki dis­pan­se­re ilaç ta­şı­yan kam­yo­nun so­yul­ma­sı ve ço­cuk­la­ra aci­len ilaç la­zım ol­ma­sı ne­de­niy­le ça­re­siz ka­lan dok­tor Mih­ram’dan ka­ra­bor­sa ilâç bul­ma­sı­nı is­ter. Dok­to­run ver­di­ği pa­ray­la ku­mar oy­na­ya­cak, ona bu sü­reç­te eş­lik ede­cek am­ca­sı Fa­zıl’ın ya­şa­dı­ğı Nah­çi­van’a ka­çak­çı­lık ya­pa­cak­tır. An­cak Mih­ram iki şe­yi he­sa­ba ka­ta­maz: Mih­ram’ın at­tı­ğı her adı­mı dik­kat­le iz­le­yen ye­rel maf­ya­yı, bir de git­tik­çe da­ha faz­la de­ği­şen bir pa­za­rın acı­ma­sız ka­nun­la­rı­nı. “Her şey sa­tın alı­na­bi­lir”den “Her şey ça­lı­na­bi­lir”e gi­den kı­sa yol­da Mih­ram, “in­san”lı­ğın­dan çok şey kay­be­de­cek­tir.
Ghent Film Fes­ti­va­li’nde En İyi Film, Lo­car­no Film Fes­ti­va­li’nde En İyi Er­kek Oyun­cu ve Al­tın Por­ta­kal Film Fes­ti­va­li’nde En İyi Film, En İyi Er­kek Oyun­cu, En İyi Se­nar­yo ve En İyi Kos­tüm ödül­le­ri­ni top­la­yan Pa­zar: Bir Ti­ca­ret Ma­sa­lı, ka­pi­ta­liz­min ege­men ol­du­ğu dün­ya ti­ca­re­ti­nin kü­çük bir hal­ka­sı olan Mih­ram ka­rak­te­ri üze­rin­den, kö­şe dö­nü­cü zih­ni­ye­tin bi­re­yi uğ­rat­tı­ğı de­ğer eroz­yo­nu­na odak­la­nı­yor. Bil­has­sa çı­kış­ta ka­çak si­ga­ra sat­mak için ca­mi­ye gi­den Mih­ram’ın din­le iliş­ki­si, son dö­nem­ler­de çok faz­la gün­dem­de olan “İs­la­mi Kal­vi­nizm” tar­tış­ma­la­rı­nın al­tı­nı çi­zer ni­te­lik­te.
İn­gi­liz ya­zar ve yö­net­men Ben Hop­kins, Kır­gız­la­rın Tür­ki­ye’ye göç edip yer­leş­me­le­ri­ni an­la­tan Öl­müş Bir Ko­yu­nu De­ğer­len­dir­me­nin 37 Yo­lu isim­li bel­ge­se­li­nin ar­dın­dan Tür­ki­ye’de ger­çek­leş­tir­di­ği bu ikin­ci uzun met­raj­lı fil­min­de, or­yan­ta­lizm­den özen­le ka­çı­nan bir Gü­ney­do­ğu por­tre­si su­nu­yor. An­cak özel­lik­le Ro­jin’li gi­riş sah­ne­si ile Ven­go’yu anım­sa­tan fil­min ge­nel ola­rak bir Bal­kan si­ne­ma­sı (bil­has­sa Emir Kus­tu­ri­ca ve Tony Gat­lif) ha­va­sı ta­şı­dı­ğı­nı söy­le­mek müm­kün. Yö­net­men, Türk yö­net­men­le­re nis­pet­le, aç, mağ­dur, tö­re­le­rin kıs­ka­cın­da bir kli­şe Gü­ney­do­ğu tas­vi­rin­den ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de ka­çı­nır­ken bu de­fa da “Bal­kan­laş­tı­rıl­mış bir Gü­ney­do­ğu” pa­no­ra­ma­sı su­nu­yor ve Gü­ney­do­ğu’ya bi­raz İn­gi­liz ka­lı­yor. Di­ya­log­la­rın­da­ki tüm Ame­ri­kan­va­ri es­pri­le­re ve bir nok­ta­dan son­ra kü­re­sel ka­pi­ta­list sis­tem üze­ri­ne faz­la­sıy­la di­dak­tik­le­şen se­nar­yo­su­na rağ­men Pa­zar: Bir Ti­ca­ret Ma­sa­lı, sa­de­ce ba­şa­rı­lı oyun­cu­luk­la­rı için bi­le sey­re de­ğer bir film.

Tavsiye Et
Aşk Üzerine Kısa Bir Film / Krotki Film o Milosci
DVD
Yö­net­men-Se­nar­yo: Krzysztof Ki­es­lows­ki
Oyun­cu­lar: Grazy­na Sza­po­lows­ka, Olaf Lu­bas­zen
Ya­pım: Po­lon­ya, 1988, 86 dk.
 
Po­lon­ya­lı us­ta yö­net­men Ki­es­lows­ki’nin On Emir’den yo­la çı­ka­rak çek­ti­ği “De­ka­log” se­ri­si, ev­ren­sel ah­lak il­ke­le­ri ile mo­dern ya­şam ara­sın­da sı­kı­şan “in­san”a odak­la­nır. “Zi­na et­me­ye­cek­sin” em­rin­den yo­la çı­kan se­ri­nin al­tın­cı fil­mi, otuz­lu yaş­lar­da ve aş­kı tü­müy­le cin­sel­lik bo­yu­tun­da ya­şa­yan bir ka­dın ile evi­nin pen­ce­re­sin­den dür­bün­le sü­rek­li onun evi­ni göz­le­yen on do­kuz ya­şın­da­ki gen­cin ona duy­du­ğu kar­şı­lık­sız aş­kı an­la­tır. Aş­kın tut­ku ve sap­lan­tı da da­hil ol­mak üze­re tür­lü veç­he­le­ri­ne ay­na tu­tan film, fi­na­lin­de onun kı­rıl­gan­lı­ğı­nın ve ge­ri dö­nüş­süz­lü­ğü­nün de al­tı­nı ka­lın­ca çi­zer. Aşk Üze­ri­ne Kı­sa Bir Film, din­gin ka­me­ra­sı, ya­lın oyun­cu­luk­la­rı, Zbig­ni­ew Pre­is­ner’in hi­ka­yey­le bü­tün­le­şen hü­zün­lü mü­zik­le­ri ile yal­nız­ca Ki­es­lows­ki fil­mog­ra­fi­si­nin de­ğil, tüm dün­ya si­ne­ma­sı­nın baş­ya­pıt­la­rı ara­sın­da yer alı­yor.

Tavsiye Et
Deli Deli Olma
Yö­net­men: Mu­rat Sa­ra­çoğ­lu
Se­nar­yo: Ha­zel Se­vim Ün­sal
Oyun­cu­lar: Ta­rık Akan, Şe­rif Se­zer
Ya­pım: Tür­ki­ye, 2008, 95 dk.
 
Ta­rık Akan ve Şe­rif Se­zer, 28 yıl son­ra ai­le­cek ay­nı per­de­yi pay­laş­tı De­li De­li Ol­ma’da. İki oyun­cu­nun genç­lik­le­ri­ni ise ken­di ço­cuk­la­rı oy­na­dı. Akan ve Se­zer bir­lik­te­li­ği akıl­la­ra Yıl­maz Gü­ney’i, Yol fil­mi­ni ve san­sü­rü ge­tir­se de Mu­rat Sa­ra­çoğ­lu’nun yö­net­ti­ği film san­sas­yon­dan uzak, 93 Har­bi son­ra­sın­da­ki gö­çü aş­ka bağ­la­yan bir se­nar­yo­ya sa­hip. Harp son­ra­sın­da Çar’ın Rus­ya’da ya­şa­ma­sı­nı is­te­me­di­ği Ma­la­kan kav­mi­nin bir kıs­mı Kars’a göç eder. Miş­ka da ai­le­si ile bir­lik­te Kars’ın bir kö­yü­ne göç et­miş­tir. Ba­ba­sı­nı göm­me­ye ha­zır­la­nan Miş­ka 70 yaş­la­rın­da­dır. Kö­yün de­ğir­me­ni­ni iş­le­ten Miş­ka, mo­dern ma­ki­ne­le­rin aziz­li­ği­ne uğ­rar ve pa­ra­sız bir ha­yat sür­me­ye baş­lar. Kö­yün ih­ti­ya­rı huy­suz Po­puç ise Miş­ka’yı gör­me­ye ta­ham­mül ede­me­ye­cek ka­dar do­lu­dur. Es­ki­ler­den ucu­nun bir aş­ka da­yan­dı­ğı­nı an­la­dı­ğı­mız ki­nin ne­de­ni fil­min son­la­rın­da pat­lak ve­rir. Bu kin köy­lü­yü eğ­len­ce­li bir sı­kın­tı içe­ri­si­ne so­kar. Köy­lü­ler bir­bir­le­ri­ne olan borç­la­rı­nı Miş­ka’nın ba­ba ya­di­gâ­rı pi­ya­no­su ile öde­me­ye ça­lış­tık­ça “cin işi” di­ye or­ta­lık­ta do­la­nan pi­ya­no Miş­ka ile Po­buç’un kav­ga­la­rı­nı hep­ten zı­va­na­dan çı­kar­tır. Es­ki âşık­la­rın kav­ga­la­rı bir­bir­le­rin­den ha­ber al­ma­la­rı­nın da ve­si­le­si olur. Miş­ka’nın to­ru­nu Al­ma’nın mü­zi­ğe olan du­yar­lı­lı­ğı ile pi­ya­no iyi­ce an­lam ka­za­nır. Do­ğu’nun Ba­tı’ya öy­kün­me sü­re­ci­nin tem­si­li olan pi­ya­no, Rus­ça ma­ni­ler ve ge­le­nek­sel köy­lü­ler ara­sın­da sı­kı­şıp ka­lır.
Kar­lı, pi­ya­no­lu, at ara­ba­lı gö­rün­tü­le­ri ile De­li De­li Ol­ma’nın, Vot­ka Li­mon fil­mi ile ben­zer­lik kur­du­ğu­nu söy­le­mek müm­kün. Ta­rık Akan’ın sa­kal­lı, ko­ca­mış gö­rün­tü­sü ve Al­ma ile olan müş­fik iliş­ki­si ise da­ha çok Hei­di hi­ka­ye­si­ni an­dı­rı­yor. Se­nar­yo­su ile ise akıl­la­ra Yağ­mur’dan Ön­ce fil­mi­nin ilk bö­lü­mü­nü ge­ti­ren De­li De­li Ol­ma bu film­den da­ha za­yıf bir çiz­gi­de iler­li­yor. Bem­be­yaz kar­lar al­tın­da­ki köy gö­rün­tü­le­ri ile din­gin bir at­mos­fer ya­ka­la­yan film, Po­buç’un ag­re­sif­li­ği ile kö­yü hu­zur­suz inat­çı bir ka­dı­na tes­lim edi­yor. Ta­rık Akan’ın jön­lük­ten ter­fi­si oyun­cu­lu­ğu­nu hüs­ra­na uğ­ra­tır­ken, Şe­rif Se­zer’in te­re­ke­me ağ­zıy­la ko­nuş­ma­sı ve Do­ğu­lu ka­dın tem­si­li, onu et­ki­le­yi­ci bir oyun­cu­lu­ğa gö­tü­rü­yor. Top­lu­mun ya­rat­tı­ğı en­gel­le­ri aşa­ma­yan iki sev­gi­li­den Po­buç ve Miş­ka, inat­la­rın­dan ömür­le­ri­ni ay­rı ge­çi­ri­yor­lar. Fil­min en et­ki­le­yi­ci kıs­mı, Miş­ka’nın ölü­mü ile Po­buç’un ina­dın­dan bir öm­rü ay­rı ge­çir­di­ği sev­di­ği­ni son yol­cu­lu­ğu­na ha­zır­la­yıp def­net­me­si. Top­lum­sal ne­den­ler iki sev­gi­li­nin bir ara­ya gel­me­si­ne izin ver­me­se de ri­tü­el­le­rin kay­naş­ma­sı­nı en­gel­le­ye­mi­yor. Miş­ka, dost ol­du­ğu köy kı­zı Al­ma ve huy­suz ih­ti­yar Po­puç ara­sın­da­ki dra­ma­tik iliş­ki ile film, son­la­rı­na doğ­ru ya­ka­la­dı­ğı yük­se­li­şi dı­şın­da çok bir şey va­at et­me­se de son dö­nem Türk film­le­ri ara­sın­da iz­le­ni­le­si bir yer­de du­ru­yor.

Tavsiye Et