Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2009) > Dosya > Balkanlar’da sınırlar
Dosya
Balkanlar’da sınırlar
Sevinç Alkan Özcan
BALKANLAR yüzyıllardır etnik ve dinî açıdan oldukça farklı grupları bünyesinde barından kozmopolit bir bölge. Bölgenin tarih boyunca bir geçiş yolu görevi görmesi ve coğrafi olarak da oldukça engebeli karakteri, günümüzdeki etnik çeşitliliğin oluşmasına katkıda bulundu. Karadeniz’in kuzeyinden ve güneyinden Avrupa’ya gelen kavimler ve çeşitli dönemlerde Avrupa’dan Asya ve diğer bölgelere gerçekleşen göçlerin sonrasında farklı etnik ve dinî özelliklere sahip gruplar bu bölgeye yerleşti. Aynı zamanda bölgenin dağlık bir yer olması da, küçük grupların kendi özgül karakterlerini koruyarak uzun müddet varlıklarını sürdürmelerine imkan verdi. Bu bakımdan Balkanlar ile Kafkaslar arasında bir benzerlik kurulabilir.
Osmanlı’nın bölgeye gelmesinden hemen önceki dönemde küçük krallıklar etrafında şekillenen siyasi yapılanma ve sınırlar, Osmanlı döneminde uzun süreli bir istikrar dönemi yaşadı. Osmanlı yönetiminin uyguladığı politikalar sonucunda, farklı etnik ve dinî gruplar varlıklarını devam ettirirken, bunların yanına Türk ve Müslüman unsur da eklendi. Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan milliyetçilik hareketleri ve modern ulus-devlet fikri bölgeye Avrupa’nın diğer bölgelerinden daha sonra geldi ve burada etkin olan Avusturya-Macaristan ve Osmanlı devletlerinin yıkılmasında etkili oldu. Balkan milliyetçilikleri tarihsel delillerle kendilerinin yarımadada ne kadar daha fazla hak sahibi olduklarını göstermeye çalıştılar. Günümüzde geçerli olan sınırların ortaya çıkmasında sadece yerel aktörler değil, Rusya ve İngiltere gibi bölgede çıkarları olan devletler de önemli rol oynadı.
Birinci Balkan Savaşları sırasında Osmanlı Devleti’ne karşı birleşen farklı gruplar, savaş sonrasında sınır düzenlemelerinden memnun olmadıkları için, özellikle de Bulgaristan’ın çok güçlü hale gelmesi nedeniyle, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Birinci Dünya Savaşı’nın fitili Balkanlar’da atılan bir kurşunla ateşlendi. Savaşta imparatorluklar yıkıldı ama yerine kurulan devletlerin pek çoğu sınırlarından memnun değildi. Bu nedenle iki savaş arasında kurulan devletler de çok istikrarlı olamadılar. İkinci Dünya Savaşı sırasında daha önce aynı devletin çatısı altında yaşamış Sırplar ile Hırvatlar arasında çatışmaların ve tedhiş hareketlerinin acımasızlığı bu memnuniyetsizliğin bir sonucuydu.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında daha çok komünist yönetimler altındaki bölgede yaşanan sınır sorunları, çift kutuplu yapıda fazla gündeme gelemedi. Ama Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle eski sorunlar gün yüzüne çıktı ve 20. yüzyılın son büyük katliamları Balkanlar’da gerçekleşti. Eski Yugoslavya’nın dağılması ile yeni devletler ve yeni sınırlar ortaya çıksa da, düzenlemelerden neredeyse hiç kimse memnun değildi. Bölgede bölünmeler ve sınırların oluşması hâlâ devam eden bir süreç. Bosna-Hersek’te Sırplar ve Hırvatlar, Dayton Antlaşması sonrası ortaya çıkan siyasi yapı ve sınırlardan hoşnut değiller. Bosna Sırp Cumhuriyeti umutlarını Sırbistan’a bağlıyor, Bosna-Hersek Federasyonu’nda yaşayan Hırvatlar ise geleceklerini Hırvatistan’da görüyorlar. Yugoslavya’nın dağılmasından bir süre sonra Karadağ da Sırbistan’la olan zoraki evliliğine son verdi. En son olarak geçen sene Kosova, Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etti ve bölgede yeni sınırlar oluştu.
Bölgedeki sınır sorunlarının kökeninde, doğal sınırların oluşmasının temelini oluşturan coğrafi ve etnik ayrışmaların kolayca ve kesin hatlar üzerinden yapılamayışı yatıyor. Pek çok yerde sınırların iki yanındaki etnik devamlılık, insanların bu sınırları kabullenmesini zorlaştırıyor. Bir diğer önemli sorun da, günümüzün küresel dünyasında ekonomik ihtiyaçlar bakımından birbirine muhtaç olan bu küçük birimler arasında sınırların oldukça katı bir yapı arz etmesi. Dünyanın farklı yerlerinde orta ölçekli denilebilecek devletler bile entegrasyona giderek aralarındaki sınırları kaldırıp insan ve mal hareketliliğini sağlamaya çalışırken, Balkanlar’da zaten küçük olan birimler daha da bölünerek yeni ve geçirgen olmayan sınırlar oluşturuyor. Kosova örneğinde Sırplar ile Arnavutlar arasında sınırlarla ilgili anlaşmazlıklar devam ederken, Bosna’da da Sırplar ile Boşnaklar ve Hırvatlar arasındaki anlaşmazlıklar tam anlamıyla çözüme kavuşmuş değil. Barış anlaşmaları sonrasında oluşturulan sınırlar, insanların ve malların hareketliliğini ciddi şekilde azaltıyor ve bu gelişme de ekonomik ve kültürel olarak sınırın iki yanındaki topluluklara olumsuz etkilerde bulunuyor.
Sorunsuz gibi görünen Slovenya ve Hırvatistan arasında bile hâlâ sınır sorunları varlığını sürdürüyor ve Slovenya, Hırvatistan’ın AB üyelik müzakerelerini sınır anlaşmazlıkları nedeniyle tıkıyor. Makedonya ile Yunanistan arasındaki sorunlar da halen devam ediyor. Tarihî Makedonya’nın bugün Yunanistan, Makedonya ve Bulgaristan gibi üç ayrı devletin sınırları içerisinde olması, Arnavutların ise bölgede dört farklı devletin (Arnavutluk, Makedonya, Kosova ve Sırbistan) sınırları içerisinde yaşamaları mevcut sınırların sorgulanmasını beraberinde getiriyor.
Bölgedeki sınır sorunlarının aşılmasında AB üyeliği önemli bir alternatif olarak görülüyor. Farklı etnik gruplar çeşitli devletlerin sınırları ile ayrıldığından, yayılmacı eğilimlerin önüne geçmek için sınırların daha esnek ve geçirgen hale gelmesini sağlamak gerektiği, yaygın kabul gören bir yaklaşım. Zaten AB’nin de Doğu Avrupa’ya doğru genişlemesinin en önemli sebeplerinden birisi olarak bu bölgede çıkabilecek muhtemel sorunların önüne geçmek olduğu ileri sürülüyor.

Paylaş Tavsiye Et