Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2007) > Türkiye Ekonomi > TÜSİAD’ın desteği kime ve neye?
Türkiye Ekonomi
TÜSİAD’ın desteği kime ve neye?
İbrahim Öztürk
BU yıl çif­te se­çim var. TÜ­Sİ­AD ne er­ken se­çi­me ne de cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de Mec­lis’e bir da­yat­ma­ya sı­cak ba­kı­yor. Aca­ba TÜ­Sİ­AD’ın bu tav­rı hü­kü­me­te ve­ril­miş bir des­tek ola­rak gö­rü­le­bi­lir mi?
Bu so­ru­nun sağ­lık­lı bir ce­va­bı­nı or­ta­ya koy­mak için TÜ­Sİ­AD pat­ron­la­rı­nın ya­kın ta­rih­te ken­di­le­ri­ni na­sıl ko­num­lan­dır­dı­ğı­na bak­mak ge­rek. Kı­sa bir sü­re ön­ce İş­ve­ren­ler Sen­di­ka­sı Baş­ka­nı Ha­lit Na­rin, “Türk işa­da­mı, tüc­car ve gi­ri­şim­ci de­ğil” mea­lin­de bir be­ya­nat ver­di. Bu doğ­ru bir göz­lem ve bi­zim de bu­ra­da mer­ke­ze al­ma­mız ge­re­ken bir tes­pit­tir.
Cum­hu­ri­yet, Bal­kan Harp­le­ri’yle baş­la­yıp, Bi­rin­ci Ci­han Har­bi’yle de­vam eden ve Kur­tu­luş Sa­va­şı ile hi­ta­ma eren sü­reç­te in­san sto­ku­nu ne­re­dey­se tü­müy­le kur­ban ver­miş bir dü­ze­ni dev­ral­dı. Ar­dın­dan ge­len nü­fus mü­ba­de­le­si ile ge­ri­ye ka­lan iş bi­len ke­sim de tas­fi­ye olun­ca, Cum­hu­ri­yet’in ik­ti­sa­di he­def­le­ri­ni ha­ya­ta ge­çir­mek bir avuç “Be­yaz Türk”e kal­dı. Ata­türk dö­ne­min­den baş­la­ya­rak, İt­hal İka­me­ci Sa­na­yi­leş­me (İİS)’nin çök­tü­ğü 1980’le­rin ba­şı­na ka­dar ül­ke­nin ka­de­ri­ne hük­me­den bir azın­lık ke­sim ola­gel­di. Cum­hu­ri­yet’in ide­olo­jik ön­cül­le­ri­ne sa­dık olan “as­ke­ri­ye, mül­ki­ye ve ad­li­ye”den olu­şan bü­rok­ra­tik eki­bin ya­nın­da bir de “Be­yaz Türk­ler”den olu­şan işa­dam­la­rı yer alıyordu. Si­ya­set­çi­ler ise “de­mok­ra­si oyu­nu”nda de­ko­ru ta­mam­la­mak üze­re ora­da bu­lu­nu­yor­lar­dı. Kal­kın­ma­da halk yok­tu. Top esas ola­rak bü­rok­ra­si ve işa­da­mı ara­sın­da gez­di­ri­li­yor­du. Bu­nu an­la­ma­yıp de­mok­ra­si oyu­nu­nu ‘abar­tan’ si­ya­set­çi­le­re ve on­la­rı se­çen hal­ka ye­ri gel­di­ğin­de an­la­dı­ğı dil­den (!) de­fa­lar­ca ce­vap ve­ril­di.
Bu ide­olo­jik ka­tı­lık ya­nın­da, bir de si­ya­si is­tik­ra­rın is­tis­nai bir du­ru­ma dö­nüş­me­si üze­ri­ne, si­ya­set­çi sa­hip ol­du­ğu ma­ka­mı, halk da rey ver­me gü­cü­nü pa­zar­lı­ğa aç­tı. Böy­le bir or­tam­da halk, ül­ke­nin uzun va­de­li ya­pı­sal dö­nü­şü­mü­ne de­ğil, gün­cel çı­kar­la­rı­na uy­gun ter­cih­le­re yö­ne­lir­ken, si­ya­si ik­ti­dar­la­rı kı­sa va­de­ci bir bas­kı al­tı­na al­dı. Si­ya­set­çi de halk bas­kı­sı ve ide­olo­jik re­ji­min ken­di­si­ne bı­rak­tı­ğı dar ma­nev­ra ala­nın­da po­pü­list yön­tem­le­re sı­ğın­ma­yı ve ida­re-i mas­la­hat­çı­lı­ğı en ras­yo­nel ter­cih ola­rak gör­dü.
Bu “di­be doğ­ru ya­rı­şın” işa­da­mı ve bü­rok­ra­si ile il­gi­li kıs­mı, ken­di ara­la­rın­da kur­duk­la­rı “ah­bap-ça­vuş” ka­pi­ta­liz­miy­le il­gi­li­dir. Bi­lin­di­ği üze­re İİS, 1960 son­ra­sın­da, bil­has­sa 1980’le­re ka­dar dün­ya­da kar­şı­lık bu­lan bir sa­na­yi­leş­me mo­de­li­dir. Ko­ru­ma­cı or­tam­da dev­le­tin des­tek, yön­len­dir­me ve di­sip­li­ni­ne da­ya­nan bu mo­de­lin ba­şa­rı­lı ola­bil­me­si, nis­pe­ten bü­yük bir iç pa­za­rın var­lı­ğı­na, sü­re­cin et­kin ida­re edil­me­si­ne ve per­for­mans kri­ter­le­ri ko­nu­la­rak en kı­sa za­man­da dış re­ka­be­te ve ih­ra­ca­ta yön­len­di­ri­le­bil­me­si­ne bağ­lı­dır. Tür­ki­ye’de sağ­la­nan ko­ru­ma ve des­tek­le­rin ya­nı­na di­sip­lin ve per­for­mans fak­tör­le­ri ek­le­ne­me­miş­tir. Yu­ka­rı­da bah­se­di­len me­ka­niz­ma ne­de­niy­le dev­let, ko­ru­yup bü­yüt­tü­ğü “be­bek sa­na­yi­ler”in si­ya­sal et­ki­si­ne gir­miş­tir. Do­la­yı­sı ile ‘Schum­pe­ter’va­ri bir gi­ri­şim­ci­lik hi­ka­ye­si Tür­ki­ye’de or­ta­ya çı­ka­ma­mış­tır. İİS dö­ne­mi­nin “ti­pik işa­da­mı” An­ka­ra’da it­ha­lat ko­ta­sı ve teş­vik ko­va­la­yan bir ki­şi­lik­tir.
1980 son­ra­sın­da dün­ya­da li­be­ral­leş­me rüz­ga­rı eser­ken, Tür­ki­ye dı­şa açık, ya­ni söz­de ih­ra­ca­ta da­ya­lı bir bü­yü­me stra­te­ji­si seç­miş­tir. Da­ha doğ­ru­su, sis­te­min ken­di­ni fi­nan­se et­me şan­sı kal­ma­dı­ğı için meş­hur 24 Ocak ka­rar­la­rı ile İMF bas­kı­sı al­tın­da dı­şa açıl­mış­tır. Ön­ce ti­ca­ri, ar­dın­dan da, 1980’le­rin so­nun­da, fi­nan­sal alan­da ser­bes­tlik ge­ti­ril­miş­tir. Ne var ki, ba­şa­rı­lı dı­şa açık bü­yü­me ör­nek­le­ri­nin ar­ka­sın­da, ba­şa­rıy­la ta­mam­la­nan İİS ve bu­nun muk­te­dir bur­ju­va­zi­si var­dır. Bu iki un­sur da ol­ma­dı­ğın­dan Tür­ki­ye, bu söz­de ih­ra­cat ata­ğı­nı bü­yük oran­da teş­vik­ler, ha­ya­li ih­ra­cat ve re­el de­va­lü­as­yon­lar­la sağ­la­mış; özet­le mo­del, fa­kir­leş­ti­ri­ci ve vah­şi ka­pi­ta­liz­mi ön pla­na çı­kar­tı­cı bir ma­hi­yet­te ge­liş­miş­tir.
İşa­da­mı dış re­ka­be­tin ar­tan bas­kı­sı al­tın­da içi­ne gir­di­ği sı­kı­şık­lı­ğı aş­mak için çır­pı­nır­ken, 1990 son­ra­sı­nın si­ya­sal is­tik­rar­sız­lık or­ta­mın­da en­da­ze­si ka­yan dev­let ay­gı­tı bir kez da­ha im­da­dı­na ye­tiş­miş­tir. Ka­mu açık­la­rı­na pa­ra­lel ola­rak hız­la ar­tan ka­mu­nun borç­lan­ma ih­ti­ya­cı ne­de­niy­le, ulu­sal ta­sar­ruf­la­rın da ye­ter­siz ol­du­ğu bu or­tam­da, ve­ri­len yük­sek re­el fa­iz­ler işa­da­mı­na kı­sır, ken­di al­tı­nı oyan, an­cak ge­çi­ci ola­rak lüks tü­ke­tim im­kanı sağ­la­yan bir me­ka­niz­ma sun­muş­tur.
TÜ­Sİ­AD üye­le­ri ile dö­ne­min ik­ti­da­rı ara­sın­da­ki en bü­yük kav­ga ko­nu­su­nun, Tür­ki­ye’nin 1996 yı­lın­da AB ile im­za­la­dı­ğı Güm­rük Bir­li­ği an­laş­ma­sıy­la il­gi­li ol­ma­sı şa­şır­tı­cı de­ğil­dir. TÜ­Sİ­AD, “çağ­daş­lık pro­je­si”nin ka­çı­nıl­maz bir par­ça­sı olan Güm­rük Bir­li­ği’ne kar­şı çık­mış­tır. Ay­nı TÜ­Sİ­AD’ın 1970’li yıl­lar­da Tür­ki­ye’nin AB tre­ni­ni ka­çır­ma­sın­da­ki ro­lü­nü ise, yıl­lar son­ra dö­ne­min Baş­ba­kan’ı Bü­lent Ece­vit’ten öğ­ren­dik. Bü­tün bun­lar, Tür­ki­ye’nin kü­re­sel dü­ze­ne ayak uy­du­ra­ma­yı­şı­nın ar­ka­sın­da bir yan­dan bü­rok­ra­tik oli­gar­şi­nin, di­ğer yan­dan da bü­yük işa­dam­la­rı­nın yer al­dı­ğı­nın ka­nı­tı­dır.
Tür­ki­ye’nin kü­re­sel dü­ze­ne en­teg­re ol­ma­sı­nın önün­de­ki en­gel­le­rin kal­dı­rıl­ma­sı yo­lun­da ikin­ci dal­ga ise 2001 kri­ziy­le or­ta­ya çık­tı. Bu se­fer dev­re­de sa­de­ce İMF ve AB de­ğil, Dün­ya Ban­ka­sı ve Dün­ya Ti­ca­ret Ör­gü­tü de var­dı. Kü­re­sel en­teg­ras­yon için ge­rek­li ta­ah­hüt­le­rin ve­ril­di­ği dö­nem, as­ke­rî ve­sa­yet al­tın­da de­vam eden sağ-sol-mil­li­yet­çi koa­lis­yon ve Ke­mal Der­viş’in dev­let ba­kan­lı­ğı dö­ne­mi­ne te­ka­bül eder.
Gel­di­ği­miz aşa­ma­da TÜ­Sİ­AD’ın, geç de ol­sa, sü­re­ci kav­ra­mış ol­ma­sın­dan ve ar­tık ma­kas de­ğiş­tir­di­ğin­den bah­se­di­le­bi­lir. Bu bağ­lam­da iki nok­ta vur­gu­lan­ma­lı­dır: Bi­rin­ci­si, dün mü­te­şeb­bis­lik ru­hu za­yıf olan­la­rın, bu­gün­kü re­ka­bet or­ta­mın­da elin­de­ki­ni sa­tıp ye­ni­den ko­num­la­na­rak dün­ya­ya ek­lem­len­me­ye ça­lış­tı­ğı ger­çe­ği­dir. İkin­ci­si de, işa­da­mı­nın me­ca­zi ola­rak ken­di­si­ni terk eden dev­let­ten kur­tul­mak is­te­me­si­dir. Bu­na gö­re sü­reç, dün dev­le­te sı­ğı­nan­la­rın, ar­tık ken­di­si­ne fay­da­sı ol­ma­ya­cak bir dev­le­tin an­gaj­ma­nın­dan kaç­ma ça­ba­sı ola­rak da de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir.
Bu me­yan­da TÜ­Sİ­AD’ın cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de or­ta­ya koy­du­ğu ta­vır, AB gün­de­min­den ar­tık kop­ma­mak ve en­teg­ras­yon sü­re­ci­ne ha­lel ve­re­cek ge­liş­me­le­re şans ta­nı­ma­mak ar­zu­suy­la il­gi­li­dir. Öy­le an­la­şı­lı­yor ki, Tür­ki­ye’de ilk de­fa is­tik­rar her ke­si­me la­zım olan bir “ka­mu­sal mal” ha­li­ne gel­miş­tir. Kı­sa­ca­sı des­tek AKP’ye de­ğil, he­pi­mi­zi içi­ne çe­ken zo­run­lu bir sü­re­ce ve­ril­mek­te­dir. Bu sü­re­ce des­te­ği, “ka­zan­ma ih­ti­ma­li” olan­lar ve­rir­ken; mar­ji­nal­le­şe­cek ve kay­be­de­cek olan­lar ise kös­tek ol­ma­ya ça­lış­mak­ta­dır.

Paylaş Tavsiye Et