Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2006) > Toplum > “Üstümü ört anne!” diyemeyen Pakistanlı çocuklar
Toplum
“Üstümü ört anne!” diyemeyen Pakistanlı çocuklar
Edibe Sözen
BİR ço­cu­ğun ne ka­dar da sık­ça kul­lan­dı­ğı bir cüm­le­dir, “üs­tü­mü ört an­ne!” ifa­de­si. Hiç­bir an­ne­nin de ha­yır di­ye­me­ye­ce­ği bir kü­çü­cük ri­ca­dır bu! Dün­ya­nın he­men her kö­şe­sin­de, he­men her dil­de ço­cuk­la­rın uy­ku­ya dal­ma­dan ön­ce, an­ne­le­rin­den is­te­dik­le­ri en ma­sum is­tek­tir bu! Ne ka­dar iç­ten ve ne ka­dar ço­cuk­su!...
8 Ekim 2005’ten bu ya­na, bu cüm­le­yi bir da­ha as­la kul­lan­ma­mak üze­re ha­ya­ta ve­da eden ço­cuk­lar ve­ya bu cüm­le­yi bir da­ha as­la işi­te­me­ye­cek an­ne­ler var Pa­kis­tan’da. Bu­ra­da yok olan sa­de­ce bi­na­lar ve be­den­ler de­ğil; yok olan en ma­sum, en et­ki­li ve in­sa­nî bir kü­çük ta­lep ay­nı za­man­da. 1999 Kör­fez Dep­re­mi’nde de Mar­ma­ra Böl­ge­si’nde kay­bet­ti­ği­miz, yı­kın­tı­la­rı­na şa­hit ol­du­ğu­muz tek şey bi­na­lar de­ğil­di kuş­ku­suz. Hü­zün­le, ke­der­le ka­lan an­ne­ler, ba­ba­lar ve ço­cuk­lar var­dı böl­ge­de. 1999 Kör­fez Dep­re­mi ile 2005 Pa­kis­tan Dep­re­mi’nin kuş­ku­suz en acı­ma­sız ha­li­ni ne ya­zık ki ço­cuk­lar ya­şa/mış/dı. Kör­fez Dep­re­mi’nde böl­ge­ye gi­den­ler çok iyi ha­tır­lar­lar ki, zi­ya­ret­çi­le­ri ilk ön­ce kar­şı­la­yan­lar hep ço­cuk­lar­dı. “Ne olur, bi da­ha ge­lin!” di­yen­ler de on­lar; böl­ge­ye gön­de­ri­len in­sa­nî yar­dım­lar­dan çok, ora­ya gi­den­ler­le il­gi­le­nen­ler ve baş­la­rın­dan ge­çen kâ­bu­su da bir so­luk­ta an­la­tan­lar yi­ne on­lar­dı. On­lar, baş­la­rın­dan ge­çen acı tec­rü­be­le­ri­ sı­ca­ğı sı­ca­ğı­na ha­ber­dar eder­ken, ay­nı za­man­da dün­ya­ya dek­la­re edil­miş hak­la­rın­dan da bi­ha­ber­di­ler.
Na­sıl ki in­san hak­la­rı söy­le­mi in­sa­nı de fac­to in­san ya­pan un­sur­la­ra da­ya­nı­yor­sa, ço­cuk hak­la­rı da ço­cuk­la­rı ço­cuk ya­pan hak­lar ol­mak zo­run­da­dır. Hak­lar­dan mak­sat, ço­cuk­la­rı bü­yük dün­ya­sı­na yak­laş­tır­mak de­ğil, ço­cuk­la­rı ço­cuk­ça ya­şa­ma hak­kı­na ka­vuş­tur­mak ol­ma­lı­dır.
191 ül­ke­nin ta­raf ol­du­ğu Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si’nde yer alan ay­rım­cı­lı­ğa kar­şı “ya­şa­ma hak­kı”, “ko­nuş­ma hak­kı” ve en önem­li­si de “ço­cuk­la­rın ha­yat­ta kal­ma ve ge­liş­me­le­ri­ni de­vam et­tir­me hak­kı”(6. mad­de) tü­rün­den 54 mad­de­den olu­şan hak­lar, güç­lü ta­raf­la­rın ve ka­lem­le­rin te­mi­na­tı al­tın­da­dır. On­ca te­mi­na­ta rağ­men, Pa­kis­tan­lı ço­cuk­lar, ge­nel­de bü­tün ve­ril­miş hak­la­rın, özel­de de 6. mad­de­nin hü­küm­süz­lü­ğü­nü, ül­ke­le­ri­ni sa­ran ‘ke­mik­kı­ran’ rüz­gar­la­rı al­tın­da üşü­ye­rek, has­ta­la­na­rak ve da­hi can­la­rı­nı ve­re­rek ya­şı­yor­lar. Ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­le­rin der­de der­man ol­ma­yan ifa­de­ler kul­lan­ma­sı, is­ter is­te­mez bu mad­de­le­rin ‘ge­çer­li­li­ği’ ko­nu­sun­da ka­fa­lar­da so­ru işa­ret­le­ri bı­ra­kı­yor. Kur­gu­lan­mış bir­çok ifa­de ye­ri­ne, söz­leş­me­le­re açık açık “üşü­yen ço­cuk­lar”, “has­ta­la­nan ço­cuk­lar”, “aç ka­lan ço­cuk­lar” mı ya­zıl­ma­lı yok­sa? İm­za­la­nan ko­ca ko­ca bel­ge­le­rin kas­tet­ti­ği ço­cuk­lar, dün­ya­da­ki bü­tün ço­cuk­lar de­ğil mi? Ço­cuk hak­la­rı sa­de­ce ‘bi­zim’ ço­cuk­lar man­tı­ğıy­la mı ha­zır­la­nı­yor aca­ba? Bu so­ru­lar, hak­lar me­se­le­si­ni dil­len­di­ren­le­rin de­ğil, dil­len­dir­me­yen dün­ya­nın sor­du­ğu so­ru­lar­dır ve ce­vap­la­rı da muğ­lak­tır. Zi­ra hak­lar, ‘doğ­ru’ man­tı­ğı­na uy­gun­luk ile kalp­le­rin ve mer­ha­me­tin de­ğil, stra­te­jik zi­hin­le­rin kur­gu­su­dur. Çün­kü hak­la­rın ya­zı­lı kay­nak­la­rı, in­san­lık hak­kın­da­ki bil­gi­nin bil­gi­si­dir. Oy­sa­ki hak­la­rın da­yan­dı­ğı kay­nak, in­san var­lı­ğı­nın var­lı­ğı­na iliş­kin so­ru­lar­dan oluş­ma­lı­dır. Hak­lar on­to­lo­jik ve ak­si­yo­lo­jik­tir; akıl­la de­ğil, ah­lak­la, in­sa­nî var oluş­la ve mer­ha­met ile iliş­ki­li­dir. İk­ti­dar söy­lem­le­ri­ni üre­ten­ler, ka­rar­la­rı­nı söz­leş­me­ye bağ­la­yan­lar on­ca te­fer­rua­ta rağ­men, ka­rar­la­rı­na ne hik­met­se ‘mer­ha­met’i ya da in­sa­ni­li­ği sığ­dı­ra­maz­lar. Kos­ko­ca ek­ran­lar, boy boy ga­ze­te­ler de, söz­leş­me­le­re sa­da­kat­le, mer­ha­met­siz­lik için­de, üşü­yen Pa­kis­tan­lı ço­cuk­la­rın so­run­la­rı­nı, hak­lar bağ­la­mın­da de­ğer­len­di­re­mez.
Adı in­sa­nî kriz, so­ya­dı as­rın dep­re­mi olan bu afet kar­şı­sın­da, yi­ne so­ğuk­kan­lı göz­lem­ci­ler “Mu­zaf­fe­ra­bad­lı ço­cuk­la­rın za­tür­ree­den öl­dü­ğü­nü” bir bir ra­por edip dün­ya med­ya­sı­na su­nar­lar. Man­şet­le­re ta­şı­nan za­tür­ree­li ço­cuk­la­rı ni­ha­ye­tin­de bek­le­yen so­nuç ise ha­ber ha­vuz­la­rın­da bo­ğu­lup git­mek­tir. Te­le­viz­yon kar­şı­sın­da sı­ca­cık oda­la­rın­da­ki ma­sa­la­rın­da ye­mek yi­yen ai­le­ler ço­cuk­la­rı­na “bak, ye­mez­sen sen de on­lar gi­bi has­ta olur­sun” der­ler. “Vah vah!” der ka­dın­lar, an­ne­lik duy­gu­la­rı­nın sa­da­ka­sı ol­sun di­ye. Ba­ba­lar ise ima­lı ima­lı “şü­kür”den dem vu­rur­lar. O zey­tin göz­lü ço­cuk­la­rın acı­la­rı­nı, kim bi­lir bü­yük­le­rin­den da­ha faz­la his­se­den ço­cuk­lar, bo­yun­la­rı­nı bü­küp ya­tak­la­rı­na gi­der­ler­ken, Pa­kis­tan’ın sert rüz­gar­la­rı üşü­yen ço­cuk­la­rın Az­ra­il’i ol­ma­ya de­vam eder.
Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si’ne ta­raf olan ül­ke­ler için­de en güç­lü olan­la­rı baş­ta ol­mak üze­re dün­ya, Pa­kis­tan­lı ço­cuk­la­rı yal­nız bı­rak­tı. Bu­gü­ne ka­dar ol­du­ğu gi­bi in­san kal­bi da­ya­na­ma­yıp çığ­lık­lar­la so­run­la­rı­nı du­yur­ma­ya baş­la­dı­ğın­da en sert ce­vap­lar, umur­sa­maz­lık­tan ve iki­yüz­lü­lük­ten ge­lir. İşin va­him ta­ra­fı ise, sa­de­ce bü­yük­le­re uy­gu­lan­dı­ğı var­sa­yı­lan çif­te stan­dart po­li­ti­ka­lar ço­cuk­la­ra da uy­gu­la­nır.
Şu gün­ler­de Hı­ris­ti­yan dün­ya No­el, Müs­lü­man dün­ya da Hac fa­ri­za­sı­nı ye­ri­ne ge­tir­me ha­zır­lık­la­rı için­de. No­el alış­ve­riş­le­rin­de har­ca­nan mil­yar­lar­ca do­lar­lar­la, dün­ya­nın ba­zı ço­cuk­la­rı mut­lu. On­lar pı­rıl­tı­lı göz­le­riy­le, renk renk oyun­cak­la­rıy­la, ci­ci­li bi­ci­li giy­si­le­ri, bin bir çe­şit çi­ko­la­ta ve şe­ker­le­me­le­riy­le, ay­rı bir ge­ze­ge­nin ço­cuk­la­rı ade­ta. Göz­le­rin­de fer kal­ma­mış Pa­kis­tan­lı ço­cuk­lar, No­el ve Hac dö­nem­le­rin­den me­det umar­lar mı aca­ba?
As­lın­da on­lar bi­zim söy­le­dik­le­ri­mi­zin hiç­bi­ri­ne ta­lip de­ğil­ler. On­lar, sa­de­ce ve sa­de­ce hak da­ğı­tan­la­rın ol­du­ğu bir dün­ya­da, hak­la­rın va­rol­du­ğu bir dün­ya­da ço­cuk­ça mu­ame­le gör­mek is­ti­yor­lar. La­kin her za­man ol­du­ğu gi­bi, hak da­ğı­tı­cı­la­rı, hak­lar pra­tik ta­lep­le­re dön­dü­ğün­de, der­hal ‘kör’ ya da ‘sa­ğır’ tak­li­di yap­ma­ya baş­lı­yor­lar.
Dün­ya­nın kör­lü­ğü­ne ve sa­ğır­lı­ğı­na rağ­men Tür­ki­ye hem ha­mi­yet­per­ver­lik, hem de ta­rih­sel “dost­luk ve kar­deş­lik” adı­na böl­ge­ye en hız­lı mü­da­ha­le­de bu­lu­nan ül­ke­ler­den bi­ri ol­du. Kı­zı­lay’ın, De­niz Fe­ne­ri Der­ne­ği’nin, AKUT’un, okul­la­rın, il­çe be­le­di­ye­le­rinin böl­ge­ye yap­tık­la­rı yar­dım ve ça­lış­ma­lar, Tür­ki­ye’nin in­san(lık) ka­pi­ta­li­nin ne ka­dar kuv­vet­li ol­du­ğu­nu da gös­ter­di.
Böl­ge­ye yar­dı­mı or­ga­ni­ze eden Is­la­mic Re­li­ef ad­lı ku­ru­lu­şa des­tek amaç­lı ye­tim ço­cuk­la­rı ev­lat edin­me ve­ya ço­cuk­la­ra yar­dım amaç­lı ile­ti­şim sağ­la­mak üze­re, mer­ke­zi Al­man­ya’da www.wai­sen-kinder.de ad­lı si­te ku­rul­du. UNI­CEF yet­ki­li­le­ri, Pa­kis­tan’da ha­len 120 bin ço­cu­ğun bu­lun­du­ğu yer­le­re ula­şı­la­ma­dı­ğı, 10 bin ço­cu­ğun aç­lık, so­ğuk ve has­ta­lık­tan öle­bi­le­ce­ği yö­nün­de açık­la­ma­lar yap­tı. Bir nes­lin yi­tip git­ti­ği Pa­kis­tan’da, gö­zü yaş­lı ka­lan ço­cuk­lar dün­ya­ya umut­la ba­kı­yor. Ço­cuk­lar bak­tık­la­rı dün­ya­nın ne ka­dar mer­ha­met­li ya da ne ka­dar acı­ma­sız ol­du­ğu­nu keş­fe­de­cek­ler önü­müz­de­ki gün­ler­de. On­lar, şim­di­lik bu so­ru­la­rın ce­va­bı­nı bul­mak­ta zor­la­na­bi­lir­ler. Ama Pa­kis­tan dı­şın­da ka­lan ül­ke­ler, bu so­ru­yu ken­di­le­ri­ne sor­mak­la mü­kel­lef­ler. Ay­rı­ca bu ül­ke­ler hem ken­di­le­ri­ni “na­sıl da­ha az za­lim ola­bi­li­riz” so­ru­suy­la ter­bi­ye et­mek, hem de No­el ya da Hac za­ma­nın­da bu­nu yap­mak zo­run­da­lar.

Paylaş Tavsiye Et