Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2008) > Ekonomide Gündem
Ekonomide Gündem
10 milyon İngiliz borç batağında
İngiltere’de Uswitch adlı finansal internet sitesi tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, yetişkin nüfusun %23’üne tekabül eden 10 milyon İngiliz, durumlarını “Borçlarımı ödeyemez durumdayım” ya da “Borçlarımı ödeyemez hale gelmek üzereyim” şeklinde ifade ediyor. Araştırmada İngilizlerin borçları ve mortgage ödemeleriyle başa çıkamaz hale gelmeleri, “borcun kara deliğine düşmeleri” şeklinde yorumlanıyor. Geçen yılın Ağustos ayından bu yana faiz oranlarının beş kez artırıldığı İngiltere’de mortgage ödemelerinin büyük bölümünün ayda 100 sterlin civarında arttığına dikkat çeken uzmanlar, aynı zamanda şahsi kredi, hesap aşımı faizi ve kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle borçların daha da büyüdüğünü bildiriyor. Uzmanlar ayrıca, küresel düzeyde görülen kredi krizinin İngilizlerin borçlarını daha da arttırabileceğine dikkat çekiyor.

Tavsiye Et
Hükümet yolsuzlukla mücadelede yetersiz kalıyor
Dünya çapında yolsuzlukla mücadeleyi amaçlayan Uluslararası Saydamlık Kuruluşu (TI), 2007 yılı “Küresel Yolsuzluk Barometresi”ni açıkladı. 60 ülkede 63.199 kişiyle görüşülerek hazırlanan araştırma sonuçlarına göre, dünyada her 10 kişiden biri, almak istediği hizmet karşısında rüşvet ödemek zorunda kalıyor; rüşvet ve yolsuzluktan en çok zarar gören kesim ise fakir insanlar. Merkezi Berlin’de olan TI’ın 2007 yılı anketinde, dünya genelinde rüşvet alma eğiliminin en yaygın olduğu kuruluşların başında siyasi parti ve parlamento sıralanırken bunu polis ve yargı sistemi izliyor. Rüşvetin en yaygın olduğu yerler sıralamasında Kamerun, Kamboçya ve Arnavutluk ilk üç sırada yer alırken, rüşvet olaylarına en az rastlanan ülkeler Avusturya, Kanada, Japonya olarak sıralanıyor. Ankete katılanların yarıdan fazlası gelecek 3 yılda yolsuzlukların daha da artacağını düşünürken, her iki kişiden biri hükümetlerin yolsuzluklarla mücadelede attığı adımları yetersiz buluyor. Türkiye ise yolsuzluk ve rüşvet listesinde 28. sırada yer alıyor.

Tavsiye Et
Enflasyon küreselleşiyor
Dünyanın önde gelen ülkelerinde enflasyonun son yılların en yüksek düzeylerine ulaşması, küresel enflasyonist bir dönemin kapıda olduğu endişesini gündeme getirdi. Dünya ticaretinde giderek önemli bir paya sahip olan Çin’de Kasım ayı itibariyle tüketici fiyatlarındaki yıllık artış %6,9’la son 11 yılın en yüksek düzeyine çıktı. AB’nin resmî istatistik kurumu Eurostat verilerine göre Avro Bölgesi’nde Kasım ayı itibarıyla yıllık enflasyon oranı %3,1 olarak gerçekleşti. ABD’de ise üretici fiyatları endeksi, Kasım ayında %3,2 ile beklentilerin oldukça üzerinde artarak son 34 yılın en hızlı yükselişini gerçekleştirdi. Uzmanlar dünya ekonomisini etkileyen enflasyonun esas olarak gıda ve enerji fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandığını belirtirken, bir diğer neden olarak bugüne kadar dünya ekonomilerindeki fiyat istikrarına katkı yapan Çin’in artık dünyaya enflasyon ihraç eder duruma geçiyor olmasını gösteriyorlar. Bir taraftan küresel büyümenin yavaşlaması, diğer taraftan enflasyonda görülen yükseliş nedeniyle önümüzdeki dönemde para otoritelerinin hareket alanı daralacak gibi görünüyor.

Tavsiye Et
Ucuz gıda geride kaldı
Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan “Dünya Gıda Durumu” adlı raporda, dünyada üretilenden daha fazla gıda tüketildiği ve tahıl stoklarının 1980’li yıllardan bu yana en düşük seviyesine ulaştığı açıklandı. Raporda iklim değişikliği ile tarımda kullanılan yakıt miktarındaki artışın gelecek yıllarda fiyatları yükselteceği ve bu durumun sosyal huzursuzluk riskini artıracağı kaydediliyor. Ayrıca biyoyakıt üretim alanlarının giderek artması, beslenmeye yönelik tarım ürünleri için ayrılan arazilerin daralmasına neden olduğu belirtiliyor. Raporda, 2000 yılından bu yana buğday fiyatlarının 3 kat, pirinç fiyatlarının yaklaşık 2 kat arttığı bildirilirken, mısır fiyatlarının ise önümüzdeki 10 yılın sonuna kadar %25 artacağı öngörülüyor.

Tavsiye Et
İran petrol ile ABD’yi vuruyor
Dünyanın en büyük petrol üreticilerinden biri olan İran, BM Güvenlik Konseyi’nin yaptırım kararı ve ABD’nin karşı çıkışına rağmen, Çin’in Sinopec şirketiyle 2 milyar dolarlık petrol anlaşması imzaladı. Sinopec şirketinin, İran’ın güneybatısındaki Yadavaran’da bulunan petrol yatağının geliştirilmesi için yatırım yapılmasını içeren anlaşmayla birlikte bu havzadaki petrol üretiminin günlük 185 bin varilden 300 bin varile çıkarılması hedefleniyor. Anlaşmanın ABD’nin İran’a yeni yaptırımlar uygulamaları için Avrupa ve Asya ülkelerine baskı yaptığı bir dönemde imzalanması dikkat çekti. Öte yandan “Amerikan dolarının, aşırı değer kaybetmesi nedeniyle güvenilmez bir para birimi olduğunu” ifade eden İran Petrol Bakanı Gulam Hüseyin Nozeri, İran’ın yıllık 60 milyar dolarlık petrol ihracatını dolar dışındaki paralar ile yapacağını açıkladı.

Tavsiye Et
IMF’nin sosyalist başkanı işçi çıkaracak
Kasım ayında IMF Başkanı olan Fransa’nın sosyalist eski Maliye Bakanı Dominique Strauss-Kahn, maliyet azaltma programının bir parçası olarak 2.600 kişinin çalıştığı IMF’de personelin %15’inin işten çıkarılacağını açıkladı. 390 kişiyi işinden edecek bu operasyon IMF’nin, kurulduğu 1945’ten bu yana yaptığı en büyük işten çıkarma olacak. The Wall Street Journal gazetesine verdiği demeçte Strauss-Kahn, gelişmekte olan ülkelerin hızla büyürken şişkin rezervlere sahip olmaları ve IMF’ye daha az ihtiyaç duymaları nedeniyle Fon’un sıkıntı içinde olduğunu ve bütçesinin 2010 yılına kadar her yıl 400 milyon dolar açık vereceğini söyledi. Strauss-Kahn öncelikli hedefinin kurumun gelirlerini artırmak olduğunu açıklarken, çalışan sayısındaki bu kesintinin, IMF’yi finansal açıdan güçlendireceği belirtiliyor.

Tavsiye Et
Türkiye’de ithalat, ihracat için yapılıyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun verilerine dayanarak yapılan hesaplama, Kasım sonu itibarıyla yıllık ihracatın 105,3 milyar dolarla yeni bir rekor kırarken, üretimin giderek ithal girdiye bağımlı hale gelmesi nedeniyle Türkiye’nin bu tutardaki ihracat için yaklaşık 121,2 milyar dolarlık hammadde ithalatı gerçekleştirdiğini gösteriyor. Mevcut yapıda ihracatın her geçen gün artması, ithalatın ve dış ticaret açığının daha hızlı büyümesine neden olurken döviz ihtiyacını da arttırıyor. Türkiye’nin son bir yıldaki ihracatı, aynı dönemdeki hammadde ithalatının %86,9’unu, toplam ithalatın ise %63,5’ini karşılayabiliyor. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’nin her 100 dolarlık ihracat için yaklaşık 115 dolarlık hammadde ithal etmesi gerekiyor. Son yıllarda hem ihracat hem de iç tüketime yönelik sanayi üretiminin artan oranda ithal girdiye bağımlı hale gelmesinde, bu dönemde oluşan yoğun sıcak para girişiyle kurların hızlı gerilemesi, diğer bir ifadeyle Türk parasının döviz karşısında aşırı değerlenmesi etkili oldu. Aşırı miktardaki hammadde ithalatı, yerli hammadde üreticilerinin iş hacmini daraltırken başka ülkelerin üretim ve istihdam artışına katkı yapıyor.

Tavsiye Et
Büyüme sert fren yaptı
Ekonomik kriz yılı 2001’de yaşanan hızlı küçülmenin ardından başlatılan makroekonomik reformlar sayesinde Türkiye ekonomisi 2002’den itibaren ortalama %7 büyüme kaydederken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2007’nin üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre sabit fiyatlarla GSMH’de %2’lik bir artış gerçekleşti. Bu rakamla GSMH’de kesintisiz büyüme rekoru 23 çeyreğe çıkmasına rağmen, son 22 çeyreğin en düşük oranlı büyümesi kaydedildi. Eylül sonu itibarıyla yıllık büyüme oranı %3,9 olurken %5’lik yıl sonu hedefinin gerçekleşmesi için son çeyrekte büyüme oranının %8’le rekor kırması gerekiyor. Büyümenin düşük çıkmasında, son yıllarda oldukça hızlı bir büyüme trendi izleyen inşaat sektörünün, genel seçim ve ABD’de patlak veren mortgage krizi sebebiyle fren yapması ve ayrıca kuraklık nedeniyle tarımdaki %7,8’lik küçülme etkili oldu. 2007’nin üçüncü çeyreğinde tarım dışında hiçbir sektörde küçülme yaşanmazken, sektörel bazda en yüksek büyümenin %14,5 ile ithalat vergisinde gerçekleşmesi dikkat çekiyor.

Tavsiye Et
Yabancı satıyor, yerli alıyor
Küresel ekonomide yaşanan kırılganlık nedeniyle bir panik anında yabancı yatırımcıların ilk terk ettiği ülkeler arasında yer alan Türkiye’de, yabancı fonların borsadan sonra en çok yatırım yaptıkları tahvil, bono gibi devlet iç borçlanma senetlerinde (DİBS) 21 Eylül-23 Kasım arasındaki iki aylık dönemde net küçülme 5 milyar YTL’ye yaklaştı. Merkez Bankası verilerine göre yabancı yatırımcılara ait DİBS portföyü bu dönemde %11,1 oranında düşerek 36.801 milyon YTL’ye indi. Aynı dönemde yerli yatırımcıların elindeki DİBS portföyü, yabancı yatırımların aksine, 4.425 milyon YTL artarak 79.302 milyon YTL’ye yükseldi. Yurtiçi yatırımcılara ait DİBS portföyünün 23 Kasım itibarıyla 17.029 milyon YTL’si gerçek kişilerin, 50.411 milyon YTL’si tüzel kişilerin, 11.862 milyon YTL’si de menkul kıymet yatırım fonlarının mülkiyetinde bulunuyor. İki aylık dönemde yerli ve yabancılara ait toplam DİBS stoku ise yabancılardan kaynaklanan 176 milyon YTL’lik bir küçülmeyle 116.102 milyon YTL’ye geriledi.

Tavsiye Et
Faizsiz kredi ile 10 bin kişi iş sahibi oldu
Hükümetin işsizlikle mücadele çerçevesinde uygulamaya koyduğu “sıfır faizli istihdam kredisi” ile Aralık ayı itibarıyla 2007 yılında toplam 18.590 kişi iş sahibi oldu. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ), bankalardan faizini Küçük ve Orta Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB)’nın ödediği “sıfır faizli kredi” alabildiklerini ve anaparayı 3 taksitte toplam 18 ayda bankaya geri ödediklerini bildirdi. KOSGEB’in istihdam kredisi faiz desteği yönetimiyle, bir işletmeye 100 bin YTL’yi geçmemek üzere her istihdam için 20 bin YTL faizsiz kredi verildiği açıklandı. Ayrıca Çağlayan, istihdam edilen 18.590 kişinin 18 aylık çalışma döneminde vergi ve SSK primi göz önünde bulundurularak yapılan hesaplamada kamuya dönen kaynağın 97,6 milyon YTL olacağını bildirdi.

Tavsiye Et
Türkiye kişi başı gelirde sınıfı geçemedi
AB’nin resmî istatistik kurumu Eurostat ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) beraberliğinde yürütülen, 27 AB üyesi, AB’ye aday olan Türkiye, Hırvatistan, Makedonya ve 3 EFTA ülkesi ile 4 Batı Balkan ülkesi olmak üzere toplam 37 ülkeyi kapsayan satın alma gücü paritesiyle milli gelir araştırmasının 2006 yılı geçici sonuçları açıklandı. Satın alma gücü paritesi kullanılarak elde edilen kişi başına reel GSYH değerlerinin temel alındığı araştırmada, AB’ye üye 27 ülkenin ortalaması 100 olacak şekilde ülkelerin kişi başı GSYH endeksleri sıralandı. Araştırmada satın alma gücüne göre düzeltilmiş rakamlarla kişi başına GSYH’si en yüksek ülke 280 ile Lüksemburg, en düşük ülke 21 ile Arnavutluk olurken, Türkiye 31 ile sondan 4. sırada yer aldı.

Tavsiye Et
Halkın %10’u hâlâ vergi iadesi için fiş topluyor

MasterCard tarafından altı ayda bir düzenlenen ve Türkiye’nin kentsel nüfusunu temsil eden 1000 kişi üzerinde yapılan MasterIndex, Türk halkının fiş toplama ve vergi iadesine ilişkin bilinç düzeyini araştırdı. Araştırma sonuçlarına göre, halkın %78’i vergi iadesi almak için fiş toplanmadığının farkındayken, halkın %10’unun vergi iadesi almak için hâlâ fiş topladığı, %12’sinin ise konu ile ilgili bir fikrinin olmadığı ortaya çıktı. Halkın %28’i vergi iadesinin kalkması nedeniyle fiş istemekten vazgeçerken, araştırmada halkın %47’sinin vergi iadesi için zorunlu olmasa da fiş almaya devam ettiği açıklandı. Uzmanlar kayıt dışı ekonomi ile mücadele için ısrarla fiş almaya devam edilmesi gerektiğini belirtirken, özellikle kredi kartı ve banka kartı kullanımıyla gerçekleştirilen işlemlerin kayıt altına alınmasının kayıtlı ekonomiye büyük katkı sağladığına dikkat çekiyor.


Tavsiye Et