Temmuz 2006 sayınızın Topluyorum bölümünde, siyasî arenada yaşanan son gelişmelere ve muhtemel yeni oluşumlara ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı bölümde Sayın Erbakan’a yönelik bir cümle vardı. 1972 yılında Erbakan’ın İsviçre’den parti kurmak için davet edildiği söylenirken, cümlede devamla toplumsal tabanı ve muhafazakâr kesimde ağırlığı olan ‘başka’ zevatın da yurt dışından davet edilebileceği iddia ediliyor. Önceki cümlelere bakıldığında buradan anladığım “Erbakan’ın da bir zamanlar merkezî seçkinler tarafından MSP liderliğine getirildiğidir.” Canımı sıkan bu konunun üzerine gittim ve o dönemin en canlı tanıklarından Süleyman Arif Emre ile konuya ilişkin bir görüşme yaptım. Kendisi bu iddiayı şiddetle reddederken, olayın gerçek yüzünü şu şekilde anlattı:
“12 Mart muhtırasıyla MNP kapatıldı ve bir baskı dönemi başladı. Bu süreçte yaşanan yoğun stres ve sıkıntılı günlerden sonra Sayın Erbakan bir kalp spazmı geçirdi ve tedavi için Almanya’ya gitti. Almanya’daki doktor arkadaşları bu hastalık üzerine uzmanlaşan İsviçre’deki bir kliniği tedavi için tavsiye ettiler. İsviçre’deki 3 aylık yoğun bir tedavi sürecinden sonra kendisi Türkiye’ye dönmek istedi. Fakat benim de içinde bulunduğum 42 kişilik şura heyetimiz ve aynı zamanda M. Zahit Kotku (h.z.) da 12 Mart baskısının devam ettiğini ve bu yüzden şartlar normale dönünceye kadar bir süre daha yurt dışında kalmasının uygun olacağını söyledik ve Sayın Erbakan’ı dönmemesi konusunda ikna ettik. Bu süreçte Sayın Erbakan’ın da tavsiyesi ve katkılarıyla yeni parti kurma çalışmalarımıza başladık ve şartların normale dönmesi ve baskının azalmasıyla birlikte partinin kuruluşunu ilan ettik. Daha sonra çeşitli istişarelerle artık Sayın Erbakan’ın Türkiye’ye dönmesinde herhangi bir sakınca olmayacağına karar verdik ve bizzat benim de yaptığım görüşmelerle kendisini Türkiye’ye MSP’nin başına davet ettik.”
Sayın Süleyman Arif Emre’nin yukarıda belirttiği gibi Anlayış’ta geçen bu ifade hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Eksik ve yanlış bilgiden kaynakladığını zannettiğim bu hatanızı düzeltmenizi önemle rica ederim. Zira Erbakan’ın başında bulunduğu Milli Görüş hareketi bu milletin kendisidir ve özüdür. Hiçbir zaman dışarıdan veya içeriden bir takım mihrakların yönlendirmesine ve işbirliğine meyletmemiş ve bu yüzden de hep engellenmek istenmiş ama hiçbir zaman inandığı yoldan sapmamış, bu konuda da geçmişi tertemiz bir harekettir.
Bu konuda gerekli düzeltmeyi yapmanızı önemle rica eder, saygılar sunarım. / AHMET GÜRTAŞ
Anlayış’ın Notu:
Sayın Gürtaş,
Açıklamanızı olduğu gibi yayınlıyoruz. TopluYORUM’da dile getirilen görüş, oturuma katılan uzman arkadaşlarımızdan birinin görüşüdür. Elbette ne onun söylediklerini, ne de Sayın Süleyman Arif Emre’nin anlattıklarını gerçeğin kendisi olarak kabul edebiliriz. Arkadaşımıza iddiasının kaynağını sorduğumuzda, Milli Görüş’e yakınlığı ile bilinen “erbakan.vze.com” sitesini gösterdi. (http://home.arcor.de/necmeddin erbakan//erbakandevrimi/mucadele.html) Orada yer alan “Şanlı Bir Mücadelenin Tarihçesi” başlıklı yazıda aynen şöyle deniyor:
“Erbakan’ın İsviçre’ye gidişinden bir müddet sonra, 12 Mart Muhtırası’nın Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur ile Orgeneral Turgut Sunalp’ın İsviçre’ye giderek ‘Hoca’nın Yurda dönmesi ve yeniden siyasî ve fiilî hizmetinin başına geçmesi’ yolunda temenni ve teminatta bulundukları söylenir... Şimdilik sadece bir iddia olmaktan öteye gitmeyen bu durum doğru olsa bile, Türkiye’nin kötü gidişatını, iç ve dış sorunlarını çok iyi bilen, Hoca’nın da karakter ve kabiliyetini takdir eden vatanperver bazı generallerin, sırf ülkeye hizmet gayesiyle giriştikleri bir teşebbüs sayılabilir... Ve zaten ülkemizde ve yeryüzünde, Adil bir düzen kurmak gayesiyle yola çıkan Erbakan Hoca gibi liderlerin, ordu gibi çok önemli bir kesimi ihmal etmesi de, elbette mümkün değildir...”
Gerçekleri ‘bilen’ yalnız Allah’tır.
Paylaş
Tavsiye Et