GÜNÜMÜZDE modern devletlerin fonksiyonlarının ve sorumluluklarının çeşitlenmesi, aynı zamanda modern hükümetlerin vatandaş üzerindeki yetkilerinin de artmasına sebep olmuştur. Yönetim faaliyetlerinin, yapı ve işleyiş bakımından karmaşık bir nitelik taşıması ve ayrıca günlük hayata giderek daha fazla müdahale etmeye başlaması etkin bir denetimi de gerekli kılmaktadır. Bu noktada, klasik denetim yollarının yetersiz kaldığı; vatandaşı, idarenin haksız eylem ve işlemlerine karşı koruyamadığı görülmektedir. Yargı denetiminin hem doğasından, hem de bugüne kadarki uygulama biçiminden kaynaklanan bazı ciddi sorunları bulunmaktadır. Yargının geç işlemesi, biçimsel çalışması, pahalı olması ve ekonomik karar üretememesi ile yerindelik değil, sadece hukuka uygunluk denetimi yapması onun başlıca zaaflarıdır.
İdarenin yargı dışı denetim yöntemleri ise çok çeşitli yollar ile gerçekleştirilmekte; ancak, bunlar da yeterli olamamaktadır. Denetimin harekete geçirilmesi ve denetim sonuçlarının değerlendirilmesi süreçlerinde idarenin halka kapalı ve içe dönük oluşu nedeniyle; “kol kırılıp yen içinde kalmakta” ve halk, idare görevlilerinin hukuka aykırı veya yerinde olmayan eylem ve işlemlerinden haberdar olamamaktadır.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde belediyeler üzerinde -dereceleri farklı olmakla birlikte- bir denetim mekanizması mevcuttur. Denetim sisteminin nasıl ve hangi düzeyde işlediği, yerel yönetimlerin özerkliğini ne ölçüde etkilediği ise denetimin boyutlarını göstermekte ve tartışılmaktadır. Merkezî yönetimler, yerel yönetimleri mümkün olduğunca daha fazla denetime tabi tutmak isterken, belediyeler, kendilerine uygulanan denetimin hafifletilmesini istemektedir. Bu çerçevede belediyelerin denetimi ile ilgili dünyada yaşanan önemli bir gelişme, Ombudsman -halk denetçisi- denetiminin yaygınlaşması ve uygulama alanı bulmasıdır. Ülkemizde de belediyelerin denetiminin mevcut durumunu, eksik ve aksayan yönlerini, vatandaşlar açısından belediyelerin daha iyi denetiminin nasıl mümkün olabileceğini, denetimden beklenen etkinlik ve verimliliğin nasıl sağlanabileceğini, ülke gerçeklerini ihmal etmeden, yeni bir denetim modeli ile sağlamak gerekmektedir. Türkiye’de merkezî yönetimin belediyeler üzerinde sahip olduğu vesayet yetkisini çoğu zaman aşırı bir biçimde kullanmak istediği, hatta bazen vesayeti de aşan uygulamalara yöneldiği bir vakıadır. Kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi belediyelerde de denetim mekanizmasının işleyişi, etkinliği ve yerindeliği konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Denetim, bazen amacını aşan bir şekilde uygulanırken, bazen de kırtasiyecilikten öteye gidememektedir.
Halbuki iyi bir denetim, idarenin yanlış iş ve işlemlerini tespit edip geleceğe ışık tutmada, hataların tekrarını önlemede, yeni gelişmeleri takip edip yöneticilerin önünü açmada ve onlara yol göstermede çok önemli bir işlev görebilir. Ama gelinen nokta itibarıyla denetimin mevcut işleyişinin amacından uzaklaştığı ve fonksiyonlarını icra edemediği gözlemlenmektedir. Bu durumda, birçok vatandaşın hak ve menfaati ihlal edilmekte, zarar ve ziyanı söz konusu olmakta; bunlar çoğu zaman giderilememektedir.
Denetim sistemi kamu hizmetlerinin görülmesinde etkililik, verimlilik, yerindelik ve performans gibi unsurların tespit ve ölçümüne yönelmemiştir. Büyük ölçüde evrak üzerinde ve kurallara uyulup uyulmadığını tespite yönelen sistem, kamu hizmetlerinin görülmesinde kendisinden beklenilen fonksiyonları yerine getirememektedir. Ürettikleri ile üst düzey yöneticilere veri hazırlaması; emek, zaman ve kaynak israfını önleyecek tedbirleri önermesi gereken sistem bugünkü işleyişi ile bizzat kendisi emek, zaman ve kaynak israfına neden olur hale gelmiştir. Denetimden hiçbir şekilde vazgeçilmesi mümkün olmadığından, mevcut denetim mekanizmalarının aksayan yönlerini tamamlayacak ve aynı zamanda vatandaşın hak ve özgürlüklerini belediyeler karşısında koruyacak yeni denetim mekanizmaları üzerinde durulmalıdır.
Ombudsman Modeli
Bu noktada ilk akla gelen 18’inci yüzyılda İsveç’te uygulanmaya başlanan, yüz yılı aşkın bir süre bu ülkeye özgü bir kurum olarak kalan; ancak denetim sisteminde yaşanan sorunlar nedeniyle bugün yeni bir yöntem olarak birçok ülkede uygulanma imkanı bulan ombudsman modelidir. Kaynağı ve tarihçesi ile ilgili çok çeşitli iddialar ortaya atılmış olmasına rağmen, bu modelin ülkemiz açısından en önemli yanı; hem yerli, hem de yabancı yazar ve araştırmacılar tarafından temellerinin Osmanlı’daki benzer kurumlara dayandırılmasıdır. Eldeki bazı bilgiler bu iddiayı haklı kılabilecek nitelikler arz etmektedir. İsveç Kralı Demirbaş Şarl 1709 Poltava meydan savaşında Ruslara yenilince Osmanlılar’a sığınmıştır. 5,5 yıl boyunca Osmanlı’nın siyasal kurumlarını ve devlet örgütünü yakından gözleme fırsatı edinmiş ve bu kurumu oluştururken Osmanlı’daki benzer denetim kurumlarından etkilenmiştir. Kral kendi yokluğunda halka kötü davranılması ve düzenin bozulması endişesini taşıdığından, 1713 yılında, bu olasılıkları ortadan kaldırabilmek için kendisinin Stockholm’deki gözü kulağı olacak bir kişiyi hogste ombudsman olarak atamıştır.
Bu dönemde Osmanlılar’da benzer denetim kurumları bulunmaktaydı. Bunların başında Divan-ı Mezalim gelmektedir. Zulüm ve haksızlıklardan yakınanların şikayetlerini dinleyen bu kurumun “…Yerel yöneticilerin yaptıkları haksızlıkları araştırmak, tahsildarların görevlerini kötüye kullanmasını önlemek, devlet memurlarının hukuk dışına taşan eylem ve işlemlerini saptayıp yargılamak…” gibi görevleri bulunmaktaydı. Kralın da daha çok bu kurumdan etkilendiği düşünülmektedir. Kuşkusuz bu divanların statüsü günümüzdeki modern ombudsmanın statüsünden farklıdır. Ancak İsveç ombudsmanının ilk kuruluş dönemindeki yapısıyla büyük benzerlik içerisinde olduğu gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Bununla birlikte bazı araştırmacılara göre kadı asker/ kazasker ve ahilik kurumunun da İsveç’teki ombudsman kurumuna temel teşkil ettiği ifade edilmektedir.
İsveççe eski bir sözcük olan Ombudsman, ombud (vekil, temsilci) ile man (kişi, adam) sözcüklerinden oluşur. Kurum olarak Ombudsman terimi, parlamento tarafından, onu temsil etmek üzere seçilmiş kimse veya kimseleri simgelemektedir. Ombudsmanın Türkçe karşılığı olarak; arabulucu, kamu denetçisi, kamu hakemi, halkın avukatı ve parlamento komiseri gibi tanımlamalar yapılmaktadır. Ombudsmanı uygulayan ülkeler, kurumu kendi sistemlerine uyarlamışlardır. Ayrıca birçok ülkede yasal ve anayasal olarak farklı düzenlemelerle yer aldığından, farklı şekillerde tanımlanmaktadır.
Genel olarak Ombudsman, vatandaşların idareyle olan ilişkilerinde karşılaştıkları sorunlarda onlara yardımcı olan, şikayet konusuyla bağlantılı kuruluşların görevlilerine önerilerde bulunabilen, genelde yasama organı tarafından seçilen, bağımsız ve yüksek düzeyli bir görevlidir.
Ombudsman, hukuka uygunluk denetimi yapabildiği gibi, yerindelik denetimi de yapabilmektedir. Vatandaşların şikayeti üzerine veya re’sen harekete geçebilmekte, şikayetleri incelemekte ve çözüm önerileri üretmektedir. Kararları bağlayıcı olmayan Ombudsman için en önemli husus kamuoyu desteğidir. Kararlarındaki temel espri ise, “ikna etmek” ve “inandırmak” tır.
Bu bağlamda, ülkemizde, belediyeler üzerinde uygulanan denetim sistemlerinin yetersizliğini ve eksikliğini giderebilecek ve yeni bir denetim anlayışı getirebilecek bir mekanizma olarak, yerel ombudsman -belediye halk denetçisi- öngörülmüş ve belediyelerin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluk ve hakkaniyet açısından denetlenmesi düşünülmüştür. Hemşehrilerin başvurusuna açık ve vardığı sonuçları kamuoyu ile paylaşan bir Ombudsman, Türkiye açısından bir ilk olacaktır. Ombudsmanın, bu özelliklerini diğer yargı dışı denetim mekanizmalarına da örnek olacak bir biçimde sergilemesi, Türkiye’de hukuk devletinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacaktır. Bundan başka, yönetilenler ile yönetenler arasındaki gerilimi azaltarak, halkın idare karşısındaki eli, kolu ve dili olabilecektir.
Sonuç olarak, bu kurum, uygulandığı ülkelerde statüsü, yetki alanı, görevleri ve işlevleri açısından ulaştığı başarı göz önünde tutulduğunda, ülkemizde de kamuoyu oluşturmada ve düşüncelerin hayata geçirilmesinde yararlı sonuçlar verecektir.
Paylaş
Tavsiye Et