Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (May 2004) > Kitap
Kitap
Kertenkele Mantığı
Edibe Sözen
İstanbul: Birey Yayınları, 2004
Yusuf Kaplan’ın “ülkemizin en genç ama en yetkin ve imajinatif iletişim bilimcilerinden ve sosyal teorisyenlerinden biri” olarak nitelediği Edibe Sözen’in son kitabı, Kertenkele Mantığı ismini taşıyor. Kitap, Sözen’in daha önce yayımlanan Medyatik Hafıza, Söylem, Demir Kafesten Plastiğe Kimliklerimiz isimli kitaplarından sonra yayımlanan dördüncü eseri.
Edibe Sözen kitabına ismini veren felsefeyi şu sözlerle açıklıyor. “Herhangi bir tehlike ile karşılaştıklarında kertenkele mantığı ile hareket edenler, başlıca şu tepkileri verir: Hemen kavgaya başlama, kaçma ve donup kalma... Kertenkele mantığı ve sürüngen sorumluluğu ile hareket edenler kelimenin tam manasıyla sosyal hiyerarşiye büyük bir aşkla bağlıdırlar. Organizasyon içindeki yerleri ne olursa olsun, durumlarına bakmaksızın, daima en büyük dinozorun kendileri olduğunu göstermeye çalışırlar.
Kertenkele Mantığı oldukça zengin bir içeriğe sahip. Yazarın daha önce çeşitli dergilerde yayımlanmış makaleleri medyada iletişim, kültürlerarası iletişim, Avrupalı Türkler ve iletişim, Türk medyası ve siyaset başlıkları altında bir araya getiriliyor. Kitabın son bölümü yazarla yapılan söyleşilerden oluşuyor. Yazar şu satırlarla anlatıyor kitabı: “Bu çalışma, yoğunluklu olarak 1997-2003 yılları arasındaki iletişim alanında muhtelif dergilerde yayımlanan makale ve yine sunmuş olduğum tebliğlerden oluşmakta. Makale ve tebliğlerden anlaşılacağı gibi, gündelik hayatın iletişimsel (ya da kültürel) özellikleri, gündelik hayatın enformasyon akışı içinde değerlendirilmiştir.” /Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Osmanlı Millet Sistemi Mit ve Gerçek
Macit Kenanoğlu
İstanbul, Klasik Yayınları, 2004
Fatih Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Macit Kenanoğlu’nun Osmanlı Millet Sistemi, Mit ve Gerçek isimli kitabı, yazarın doktora tezinin kitaplaştırılmış hali. Osmanlı’da gayrimüslimlerin hukuki statülerini konu edinen kitap, İstanbul’un fethi ile Islahat Fermanı’nın ilan edildiği tarihe kadarki dönemi inceliyor. Kenanoğlu’na göre, Osmanlı’da gayrimüslimlere ilişkin olarak yapılan hukuki düzenlemeleri “çokhukuklu sistem” olarak nitelendirmek abartılı bir yaklaşımdır. Yazarın temel tezi, Osmanlı’da gayrimüslimlerin hukuki statülerini doğru tespit edebilmek için “millet sistemi” kavramının değil; “iltizam sistemi” kavramının kullanılması gerektiğidir. Macit Kenanoğlu, hem geniş bir arşiv malzemesini, hem bu konuda yazılmış klasik ve modern dönem eserlerini titiz bir biçimde inceleyerek, bu kaynak eseri Türk düşünce dünyasına kazandırmış. Osmanlı Millet Sistemi, Mit ve Gerçek, bünyesinde barındırdığı tezlerle Osmanlı hukuk tarihi çalışmalarında bir paradigma değişimine yol açacak nitelikte bir eser olarak göze çarpıyor. /Mustafa Bilge

Tavsiye Et
Osmanlılar ve Bilim Kaynaklar Işığında Bir Keşif
Ekmeleddin İhsanoğlu
İstanbul: Nesil Yayınları, 2. Baskı, 2003
Bilim tarihçisi Ekmeleddin İhsanoğlu yıllar içinde oluşturduğu birikimini, bu kitabında gözler önüne seriyor. Yazar bu mühim çalışması ile yalnızca, Adnan Adıvar’ın Osmanlı Türklerinde İlim isimli çalışmasında karşımıza çıkan bir dizi önyargıyı ortadan kaldırmakla kalmıyor; bağımsız olarak Türkiye’deki bilim tarihi literatürüne de çok önemli bir katkıda bulunuyor. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kitaptaki kalkış noktası, ünlü bilim tarihçisi George Sarton’un İslam bilimine ilişkin “sınırlayıcı” bakış açısına getirdiği eleştiri. Kitap giriş bölümü dahil olmak üzere altı bölümden oluşuyor ve bölüm başlıkları şöyle: Osmanlı Bilimi: Kaynaklar Işığında Bir Keşif, Osmanlı Bilimi, Fatih Külliyesi Medreseleri Ne Değildi!, Endülüs Menşe’li Bazı Bilim Adamlarının Osmanlı Bilimine Katkıları, Batı Bilimi ve Osmanlı Dünyası, Modern Bilimlerin Türkiye’ye Girişi (Tanzimat’ın İlanına Kadar). /Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Mekke, Medine ve Hicaz Rehberi
Hazırlayan: Yusuf Özbek
Ocak Yayıncılık, 2004
Bir filozof, “Haritamızın sınırları, ufkumuzun sınırlarıdır” der. Hele söz konusu olan hem tarihsel anlamda, hem yaşayan bir fiziksel mekan anlamında kendi coğrafyamızın haritası ise, ufkumuzu genişletmek boynumuzun borcu. Kendi coğrafyamıza dair tanıtıcı eserlerin yayımlanması, aynı kültürel coğrafyaya ait toplumlar arasındaki muhabbeti pekiştirici, tarihsel birikimimizi zenginleştirici, velhasıl sevindirici bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Ocak Yayıncılık tarafından yayımlanan Mekke, Medine ve Hicaz Rehberi türünün çok başarılı bir örneği. Kitap, konu edindiği kentlerin fiziksel mekanları, tarihsel arkaplanları, gündelik yaşam biçimleri ve ibadet mekanları hakkında oldukça özlü ve yararlı bilgiler içeriyor. Eser, Yusuf Özbek, Kenan Özbek, Yılmak Ekdi ve Recep Doğru tarafından hazırlanmış. /Vezir Meydan

Tavsiye Et
İkna Odası
Yıldız Ramazanoğlu
İstanbul: Pınar Yayınları, 2003
“Benim halim tam düşünmenin bittiği yerde başlıyor.”
Yıldız Ramazanoğlu’nun romanı İkna Odası başörtüsü meselesini, onun, kurbanlarının ruhunu, dimağını ve insanlarla olan ilişkilerini nasıl etkilediğini anlatması açıdan önemli bir kitap. Bu konuyu anlatan ilk romanlardan biri olması da kitabın önemini arttırıyor.
Roman farklı geçmişleri ve gelecekleri olan, hayatlarının bir yerinde başörtüsü paydasında buluşmuş üç lise arkadaşının yasaktan önceki ve sonraki hallerini anlatıyor. Kahramanların her biri yasak karşısında alınan üç genel tavırdan birini simgeliyor; okulu tamamen bırakma, okulda ve işte başını açma, başörtüsünü tamamen bırakma. Üç kadının hayatı değişik mecralarda ilerlese de üç hayatın da ortasında durarak herşeyi etkilemeyi sürdüren kocaman bir dağ var; başörtüsü yasağı. Yazar, bu üç insanın yasak karşısındaki tutumlarını, tercihlerini, bunun hayatlarının daha sonraki aşamalarında kendilerini ve hayatlarına giren insanları nasıl etkilediğini açıklıkla ortaya koyuyor.
Okuyamamanın ya da her gün içinden bir şeyler eksilerek okumanın ve çalışmanın verdiği eziklik kahramanların yaşamlarının her boyutunda hissedilince, okuyucu tercihler ne yönde olursa olsun bu yasaktan kazanarak çıkmanın mümkün olmadığı kanısına varıyor. Belki de yazarın anlatmak istediği de budur; önemli olan engelleri aşmak, kazanmak ya da kaybetmek değil, insanın yapısına en uygun tercihi yapabilmesidir; çünkü kim olduğumuzu yeteneklerimizden çok tercihlerimiz belirler.
Romanın naif ama yine de olgun bir anlatımı var. Yazar kesinlikle taraf tutmuyor, hiç bir karakterine karşı yargılayıcı tavır içine girmiyor. Dile getirilmesi başörtüsü yasağı kadar elzem olan eşler meselesini bile suçlayıcı olmayan bir duygusalllıkla anlatıyor. Öte yandan romanda teknik eksiklikler de yok değil. Kurgu çoğu yerde kopmuş, mesela romanı okurken kimin kim olduğunu anlamak hemen mümkün olamıyor. Açıklanmamış, bu yüzden de kafa karıştıran bir çok olay da mevcut romanda. Bu üstü kapalılık yazarın kendi tercihi midir, bilemiyoruz ama okumayı bazı yerlerde güçleştirdiği de bir gerçek. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
Bir Başka İstanbul
M. Orhan Okay
İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı, 2002
“Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde.”
Orhan Okay Hoca’nın yeni anı kitabı Bir Başka İstanbul, sönen, gölgelenen dünyada elimizde kalmış tek şey olan zevk-i tahatturu yaşatmak amacıyla yazılmış. “Zarif ve medenî sakinleriyle bir kültür ve sanat şehri” İstanbul, başka hiçbir şehirde görülmeyen biçimde, hızla, acımasızca ve bizden, geçmişimizle olan bağımızdan, mekan tasavvurumuzdan bir şeyler eksilterek, “tarihini, tabii dokusunu, topografyasını kaybederek” değişiyor, yok oluyor. Bu yok oluş karşısında önlem almak için birçok yerde geç kalınmışsa da, kaybolan değerlerimizin artık farkına varmıyor değiliz. Orhan Okay Hoca’ya göre günümüzde büyük rağbet gören İstanbul hatıratlarının, fotoğraf albümlerinin, seyahatnamelerin, belgelerin de sebebi, bu farkına varış.
Kitapta, genelde İstanbul hatıratlarında görmeye alıştığımız zengin yaşamdan, konak ve köşk hayatından ziyade İstanbul’un başka bir çehresi, biraz kenarda kalmış bir semti olan Balat anlatılıyor. “Mekanı mekan yapan insandır” düsturunca sadece mekanlar değil, o mekanlara can veren, İstanbul’u İstanbul yapan nadide insanlar, bu insanların İstanbul tasavvurları, adetler, gelenekler, sosyal hayat ve bu hayatı etkileyen olaylar da yer alıyor eserde. Sadece edebiyattan ve sanattan, İstanbul’un köklü bir medeniyetin beşiği olduğunun kanıtı adetlerinden, İstanbul’da yaşamanın usullerinden ve İstanbullularca el üstünde tutulan mekanlardan değil, İstanbul hayatının savaş, kıtlık, yoksulluk gibi acı gerçeklerinden de bahsedilmiş kitapta. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
5. Yılımızda 55 Şair 500 Şiir
Hazırlayanlar: Ali Çaylı, Nâgihan Akkoç
İstanbul: Özel Sadabad İlköğretim Okulu ve Lisesi Yayınları, 2003
 
Şairim, zifiri karanlıkta gelse
Şiirin hasını ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım.
 
Özel Sadabad İlkokul ve Lisesi öğretmen ve öğrencilerinin seçkin seçkisi bu dizelerle başlıyor. Yunus Emre’den Tevfik Fikret’e, Necip Fazıl’dan İsmet Özel’e, Attila İlhan’dan Sezai Karakoç’a kadar 55 şairimizin 500 şiiri uzun ve ortak bir çabayla derlenmiş. Martla gelen kardelenler gibi bazı şiirler; bazıları Boğazı süsleyen erguvanlar. Öğretmen ve öğrencileri kutlarken, zevk düzeylerini yansıtan birkaç örnek verelim:
Ömrün gecesinde sükûn, aydınlık
Boşanan bir seldi avuçlarından
Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtabı kırılmış dal uçlarından.
(Tanpınar)
Ay geçer yıl geçer uzarsa ara
Giyin kara libas yaslan duvara
Yanından göğsünden açılsa yara
Yâr gelmeden yaraların elletme
(Aşık Veysel)
Vakit büyür habersiz
Bir serinlik düşer her cama
Çiftçiler bile anlamadan
Büyür topraklar daima.
(Dağlarca)
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılmışı hoş gör
Yaratandan ötürü.
(Yunus Emre)

Tavsiye Et