Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2005) > Kitap
Kitap
Osmanlı Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat
Hazırlayan: Coşkun Çakır
İstanbul: Klasik Yayınları, 2005
Robert Mantran, Osmanlı İmparatorluğu’nun Tarihi isimli esere yazdığı önsözde “Bir Avrupa tarihi, bir Akdeniz dünyası tarihi, Osmanlı İmparatorluğuunutulursa, tamamlanmış sayılmaz” der. Mantran’ın Avrupa-merkezci tarih yorumundan hareketle yapılacak Osmanlı tarihi çalışmalarını daha baştan mahkûm ettiği bu satırlar bugün birçok Osmanlı ve dünya tarihçisi tarafından paylaşılmaktadır. Oysa bu bakış açısının pek kabul görmediği dönemler de öyle çok eski değildir. Osmanlı İmparatorluğu’nu mekânsal anlamda çevresinden ve zamansal anlamda öncüllerinden yalıtarak ele alan, onu siyasî ve ideolojik kaygılar dolayısıyla salt betimleyici bir perspektifle inceleyen Batılı çalışmalar, uzun dönem, Osmanlı tarihi çalışmalarında Avrupa-merkezci bir tarih yorumunu egemen kılmışlardı. Oysa bugün Osmanlı tarihi çalışmalarında bir paradigma dönüşümünden bahsedebiliyoruz.  
Bahse konu paradigma değişimini mümkün kılan birçok gelişmeden söz edilebilir. Ancak bu bağlamda özellikle vurgulanması gereken, hem Osmanlı arşiv belgelerini mahirane bir biçimde kullanmayı başaran, hem dünya tarihinin meselelerine vakıf ve hem de entelektüel kişiliği ile temayüz etmiş tarihçilerin varlığıdır.
Osmanlı Medeniyeti: Siyaset, İktisat, Sanat başlıklı çalışma da bu paradigma dönüşümüne hizmet eder nitelikte. “Yeni dünyanın daha keşfedilmediği bir dönemde sahneye çıkmış ve eski dünyanın sac ayakları durumunda olan Asya, Avrupa ve Afrika’yı kesiştirmiştir. İşte bu özellikleri dolayısıyla, özel olarak İmparatorluğun dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan irili ufaklı otuzu aşkın devletin tarihini yazmak Osmanlı tarihi olmaksızın imkânsız gibidir. Genel olarak ise dünya tarihinin ikinci bin yılını anlamak Osmanlı tarihi atlanarak ya da kenarda bırakılarak mümkün değildir.” Kitapta, sırasıyla Ahmet Davutoğlu “Medeniyetler Arası Etkileşim ve Osmanlı Sentezi”, Ahmet Tabakoğlu “Osmanlı Mirası”, Adnan Ertem “Osmanlı’da ve Günümüzde Vakıf Müessesesi”, Cemal Kafadar “Dünya Tarihçiliğinde Yeni Gelişmeler ve Osmanlı Tarihçiliği” ve “Tarih Yazıcılığında Kamu Alanı Kavramı Tartışmaları ve Osmanlı Örneği”, Coşkun Çakır “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Osmanlı İktisat Düşüncesi”, “Osmanlı’da Gümrükler ve Kervanlar”, Gökhan Çetinsaya “Din, Reform ve Statüko: II. Abdülhamid Dönemine Bir Bakış (1876-1909)”, İskender Pala “Osmanlı Dünyasında Edebi Hayat”, M. Akif Aydın “Osmanlı Hukuku”, Mustafa Kara “Osmanlı Topraklarında Yaygın Olan Tarikatlar”, Orhan Okay “Osmanlı Edebiyatında Batılılaşma”, Ömer Dinçer “Koçibey Risalesi”, Turgut Cansever “Osmanlı Sanatı ve Modern Sanatın Ortak Kökleri” ve Zekeriya Kurşun “Osmanlı-Arap Coğrafyası ve Uluslararası Çekişmeler” başlıklı yazıları ile yer alıyorlar. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Postmodernizm
Ali Akay
İstanbul: L&M Yayınları, 2005
L&M Yayınları yeni bir dizi başlattı. L&M, “Epokhe: Kavramların Ortak Noktası” adını koyduğu bu dizi ile sosyal bilimlerin temel kavramlarını tartışmayı hedefliyor. Bir başka deyişle bu dizide amaçlanan sosyal bilimlerin gündeminde yer etmiş kimi kavramların arkeolojisini yapmak. Ali Akay’ın kaleminden çıkan Postmodernizm dizinin ilk kitabı. Daha önce Armağan, İstanbul’da Rock Hayatı, Görüntü, Minör Politika, Ko-nu-mlar, Sanatın Sosyolojik Gözü, Sanatın ve Sosyolojinin Ruh Hali, İktidar ve Direnme Odakları isimli kitaplara imza atan Ali Akay, bu çalışmasında postmodernizmi siyasî ve sanatsal boyutuyla ele almayı deniyor. Kitaptaki bölüm başlıkları şu şekilde sıralanmış: “Postmodernizm Ne Zaman Tartışılmaya Başlandı”, “Postmodernizm Döneminde Siyasi Vaziyet”, “Postmodernizm Bağlamında Modernlik ve Modernizm: Kıyaslamalı Şehirler”, “Moderniteyi Yeniden Ele Almak: İdeolojisizleşme”, “Yapısalcılık Sonrası ve Postmodern”, “Baudrillard ve Çağdaş Sanata Karşı Tartışmanın Açılması”, “Postmodern Dönemde Biyo-Politika ve Denetim Toplumu”, “Habermas ve İletişimsel Eylem Kuramı”, “Postmodern Dil” ve “Sonuç: On Şıkta Postmodernizm”.
Dizide şu ana kadar Funda Odabaşı’nın Sivil Toplum, Savaş Arslan’ın Melodram, Volkan Aytar’ın Metropol, Kaya Özkaracalar’ın Gotik ve Ali Şimşek’in Yeni Orta Sınıf başlıklı çalışmaları yayımlandı. Devamının gelmesi temennisiyle… / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Derin Devlet: Tanımlanamayan Güç
Ömer Lütfi Mete
Mahir Kaynak
İstanbul: Timaş Yayınları, 2005
Siyasî gelişmelerin perde arkası her dönem ilgi çekmiştir. Ancak “derin siyaset”in medyatik bir ilgi konusu haline dönüşmesi, popülerleşmesi daha yeni bir gelişme. Bizde “derin siyaset”e ve daha sonra “derin devlet”e duyulan ilginin canlanmasında 28 Şubat sürecinin etkisi yadsınamaz. “Derin devlet” kavramını da bu dönemde ilk kez Mahir Kaynak kullanmıştı. Perdenin arkası, devletin derini, dünyanın sırları, sırların dünyası pek bir ilgimizi çekiyor. Türkiye’de devletin kendisini tartışmak yerine “derin devlet”i konuşmayı daha çok seviyoruz. Bu kitabın önemi “derin devlet” kavramını meşhur eden Mahir Kaynak’ın bu konu ile ilgili görüşlerini söyleşi formunda okurla buluşturması. Bunun yanında Ömer Lütfi Mete ile yapılan söyleşilerde de birçok “sır kapısı” aralanıyor. Söyleşileri gerçekleştiren isim ise Cem Küçük. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Hümanizm ve Türkiye
Yümni Sezen
İstanbul: İz Yayınları, 2005
Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme projesi Türk hümanizminin serencamı göz önünde bulundurulmaksızın anlaşılamaz. Bu nedenle Cumhuriyet ideolojileri içerisinde çok önemli bir yeri haiz olan Türk hümanizminin siyasî bağlamına ve zihinsel gündemine ilişkin derinlikli çalışmalara duyduğumuz ihtiyaç gün gibi aşikârdır. Yümni Sezen’in kaleme aldığı Hümanizm ve Türkiye isimli çalışma bu bağlamda son derece önemli bir teşebbüs olarak karşımıza çıkıyor. Eser, hümanizmi tarihsel ve kuramsal bir çerçevede ele almaya çalışıyor ve İslam, laiklik ve liberalizm tartışmaları ekseninde hümanizmin yerini sorgulayarak Türk hümanistlerini ve Atatürk devrimlerini birbirleriyle ilişkileri çerçevesinde tartışmaya açıyor. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Tükenerek Çoğalmak
Ramazan Dikmen
Ankara: Hece Yayınları, 2004
1956’da Balıkesir’de doğan, 1996 yılında karaciğer kanserine yakalanarak bir yıl sonra ardında birçok gözü yaşlı dost ve hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi bırakarak vefat eden Ramazan Dikmen, genç neslin kıymetli edebiyatçılarından. Dikmen, Kıyıya Vuranlar (İz Yayıncılık, 1996) ve Afife Ablanın İncileri (Hece Yayınları, 1998) isimli iki hikaye kitabı ve İktidarın Anatomisi (John Kennet Galbraith, Hece Yayınları, 2004) isimli çevirisi ile biliniyor. 2004 yılında Hece Yayınları, Ramazan Dikmen’in Mavera, Kayıtlar, Selâm, Yedi İklim, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde yayınlanan genelde edebiyat üstüne yazdığı denemeleri, Mavera ve Kayıtlar dergilerinde yayınlanan günlüklerini ve Atasoy Müftüoğlu, Hasan Aycın, Ömer Lekesiz, Mevlüt Ceylan, Mehmet Cırık, Mustafa Yılmaz, Osman Özbahçe, Güldenur Yalgın, Ömer Çiğdeli gibi isimlere yazdığı mektupları kitaplaştırmış.
Temiz Türkçesi, titiz kalemi ve akıcı üslubu ile her zaman kendinden sonraki edebiyatçılara örnek teşkil etmiş Ramazan Dikmen, aynı özelliğini Tükenerek Çoğalmak’ta bir araya getirilen denemelerinde de gösteriyor. Gerek güncel gerek kendi seçtiği konulardaki, ifadesi net, sınırları belli, derli toplu denemeleri okuyucuya farklı kapılar açarak Ramazan Dikmen’i okumayı bir keyfe dönüştürüyor. Yazdığı her kelimenin hesabını verebilecek denli dil terazisi hassas bir yazarın erken yaşta vefat etmesi çağdaş edebiyatımız açısından büyük bir kayıp. Ramazan Dikmen’in denemelerini okudukça, bu kaybın büyüklüğünü daha fazla hissediyor okuyucu. Bu denemelerinde Dikmen, sadece dili ve üslubu ile değil, bugün de geçerliliğini koruyan tutarlı ve sağlam tespitleri ile de göz dolduruyor, okuyucunun onu iyi bir gözlemci olarak takdir etmesini sağlıyor. Günlük ve mektuplarında ise Dikmen’in samimiyeti ve sıcaklığı iyiden iyiye kendini hissettiriyor.
İsmini Dikmen’in ikinci sınıf taşra edebiyat dergilerinin çoğalması üzerine yazdığı “Çoğalarak Tükenmek” isimli denemeden alan kitap, içeriği kadar kapağı ile de göze çarpıyor. Zira hem kitabının ismiyle uyumlu hem de orjinal olmasa bile en azından güzel olan kapaklara bugünlerde pek sık rastlamıyoruz. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
Dublörün Dilemması
Murat Menteş
İstanbul: İletişim Yayınları, 2005
Kaosa Mütevazı Bir Katkı ve Aynalı Barikatlar isimli deneme kitaplarıyla bildiğimiz Murat Menteş’in ilk romanı Dublörün Dilemması. “Elinden geleni yapan fakat sözlerinin tümüyle yalan olmasını sağlamayı her zaman başaramayan” Nuh Tufan’ın, yakın arkadaşı İbrahim Kurban’la başlarından geçenleri anlatan roman, ilk önce keskin bir zekânın mahsulü olması ile göze çarpıyor. Menteş’in hayal gücünün frenlerinin olmadığını görüyor okur Dublörün Dilemması’nda gerçeklik dolu masallara sürüklenirken. Sadece gaz pedalı olan bir yarış arabası gibi Menteş’in hayal gücü. Murat Menteş üslubunun akıcılığı, enteresan mizah anlayışı, garipliğin sınırında nöbet tutan teşbihleri, romanın kimi gerçek kimi de gerçekten daha gerçek “uyduruk” referanslarla dolu alt metninin altından başarıyla kalkması, çılgın bir dere gibi oradan oraya çağlayan zekâsına hâkimiyeti ve kaleminin romanın rahat okunmasını sağlayan titizliği ile farklılığını ortaya koyuyor. Gerçeküstü olayların sanki gerçekleşmiş, gerçekleşebilirmiş gibi bir doğallıkla anlatılması okuyucunun yabancılığını arttırarak romandan aldığı tadı farklı bir boyuta taşıyor. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et