Hac ve kurban mevsiminde Anlayış’ın 9. sayısıyla huzurlarınızdayız. Hac imtiyazları ortadan kaldıran, insanı çocukluk çağına geri götüren ibadet. Kurban ise bu masumluğa dönüş yolculuğunun narin hatırası. Kurbanla bir hayvanı değil, hayvanlaşan nefsimizi boğazlıyoruz. Bizi Allah yolundan alıkoyan en değerli şeylerden vazgeçebileceğimizi ikrar ediyoruz. Hac bir yokuş; Sisifos’un kucağında kayayla tırmandığı yokuş değil, arınma yokuşu, rahmet yokuşu. Kurban bir kurtuluş, kibirden kurtuluş, cehaletten kurtuluş.
Kapak konumuz Muhafazakâr Demokrasi. İktidar partisi AKP, siyasî çizgisini tartışmaya açıyor. Bu amaçla düzenlenen uluslararası sempozyuma ilgi büyüktü. Muhafazakârlığın 19’uncu yüzyılın ortalarından itibaren muhafaza ettiği şeyin temelde kapitalizm olduğunu unutmadan sürdürülecek tartışma verimli sonuçlar doğurabilir. Kapitalizm ile demokrasi ve serbest piyasa arasındaki gerilim ise Muhafazakâr Demokrasi ifadesini müphemleştiriyor.
Şubat dosyamız Kıbrıs ve AB kıskacındaki Türk dış politikasına odaklandı. Otuz yıl önce “Al kurtul!” nasıl çözüm olamadıysa, bugün de “Ver kurtul!” nihai çözüm olamıyor. Kriz riskini asgariye indirecek çözüm iki bölgeli federasyon gibi gözüküyor. Irak’ta ise bunun tersi geçerli: Orada etnik temelli yapılanma çatışma riskini artırır. Çatışan Irak, işgalcileri daha fazla memnun eder. Bizi ise hüzünlendirir.
Hüzünleniyor, ama hüznümüze üzülmüyoruz. İhsan Fazlıoğlu yazısında hüznün insanı diri tuttuğunu söylüyor. “Hüzünlenmeyen kişi aldırmaz kişidir. Hiçbir şey yapamayan en azından hüzünlenmelidir. Hüzün kişiye güç verir; niçin yaşadığını, yaşaması gerektiğini hatırlatır. Yalnızca bağımsızlık değil özgürlük de talep eder; özgürlük ise kişinin özünü gürleştirir. Acı, hüzün ergenlik sebebidir; hüzünlenen ergenleşir. Acılar zekayı biler; hüzün duyguları derinleştirir.”
Anlayış ve duygularımızın derinleşmesini diliyoruz.
Paylaş
Tavsiye Et