1. Enflasyon hedeflemesi nedir?
OCAK 2006’dan itibaren Türkiye’de uygulamaya konulan enflasyon hedeflemesi rejimi; merkez bankasının nihaî hedefi olan fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi amacına yönelik olarak para politikasının makul bir dönem için belirlenen sayısal bir enflasyon hedefi ya da hedef aralığına dayandırılması ve bunun kamuoyuna açıklanması şeklinde tanımlanabilen para politikası uygulamasıdır.
2. Enflasyon hedeflemesi mekanizması nasıl işler?
Enflasyon hedeflemesi sisteminin işleyebilmesi için, para otoritesinin serbest bir kambiyo rejimi altında kurları serbest bırakması ve piyasalara müdahale gereken durumlarda yalnızca faiz enstrümanını kullanması gerekir. Buna göre, enflasyonist baskı durumunda merkez bankası, faizleri yükselterek piyasadaki para talebini aşağı çeker. Bu müdahale, aktarım mekanizmaları vasıtasıyla fiyatlara yansır. Ancak, enflasyon hedeflemesi rejiminin işleyişini en iyi “bekleyişler modeli” yansıtır. Bu modele göre, bir enflasyon hedefi açıklayan merkez bankası, ekonomideki tüm fiyatlara ilişkin beklentileri şekillendirerek olası fiyat artışlarını kontrol altında tutar.
3. Enflasyon hedeflemesi yöntemi fiyat istikrarına yönelik diğer yöntemlerden hangi yönleri ile ayrılır?
Fiyat istikrarının sağlanmasına yönelik diğer yöntemler, kur ve parasal büyüklük hedeflemesidir. Enflasyon hedeflemesini, kur hedeflemesinden farklı kılan en önemli husus para politikasını yerel ekonomik şoklara cevap verebilme noktasında daha esnek hale getirmesidir. Öte yandan, parasal büyüklük hedeflemesinin aksine enflasyon hedeflemesinde merkez bankası piyasadaki para miktarını etkileyerek enflasyonun dolaylı olarak kontrol altında tutma yoluna gitmez. Doğrudan enflasyonu hedef alır. Enflasyon hedefini gerçekleştirmek için enflasyon tahminleri yaparak hedeften muhtemel sapmalara karşı parasal araçları nasıl kullanacağını ve politikasını belirler. Ayrıca, fiyat istikrarını sağlamaya dönük diğer politikalara nazaran enflasyon hedeflemesi daha anlaşılır bir rejimdir.
4. Enflasyon hedeflemesinin başlıca avantajları nelerdir?
Enflasyon hedeflemesinin en önemli avantajı, para politikasının uygulanması sürecinde şeffaflığı artırmasıdır. Uygulanan politikanın başarıya ulaşmasının önkoşulu merkez bankasının attığı hiçbir adımda şeffaflığı elden bırakmamasıdır. Bu durum hesap verilebilirliği ve güvenilirliği artırır. Ayrıca, hükümet tarafından desteklenen bir enflasyon hedeflemesi politikası malî disiplinin sağlanmasını kolaylaştırır. Bu rejim altında, enflasyon doğrudan hedef alındığı için gerekli önkoşullar sağlandıktan sonra başarıya ulaşma ihtimali daha yüksektir.
5. Enflasyon hedeflemesinin başlıca dezavantajları nelerdir?
Enflasyon hedeflemesi çok katı ve tavizsiz uygulanması gereken bir politikadır. Bu da kimi durumlarda etkin olmayan üretim dengelerine yol açabilir. Özellikle petrol fiyatlarındaki ani değişiklikler gibi arz şoklarında ekonomi, üretebileceği miktarın altında bir çıktı seviyesinde dengeye gelebilir. Ayrıca bu politika kısa vadede büyümeyi sınırlandırabilir. Sistemin uygulanması için en önemli önkoşullardan biri olan esnek kur rejimi de malî istikrarsızlıklara sebep olabilir.
6. Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkelerde neler oldu?
Enflasyon hedeflemesi 1990’larda birçok ülkede uygulamaya kondu. Uygulama, özellikle Yeni Zelanda, Kanada, İngiltere, İsveç, Finlandiya, Avustralya ve İspanya gibi gelişmiş ülkelerdeki müspet sonuçların ardından gelişmekte olan ülkelerde de gündeme geldi. Şili ve Meksika, enflasyon hedeflemesi yoluyla yüksek düzeylerde seyreden enflasyonu aşağı çekebilmeyi başardı.
7. Uygulamanın başarısızlıkla sonuçlandığı örnekler de var mı?
Enflasyon hedeflemesi uygulaması Brezilya’da başlangıçta olumlu sonuçlar vermesine rağmen başarıya ulaşamadı. Dış kaynaklı malî şoklar, küresel ekonomiye sıkı sıkıya bağlı olan ülkede uygulamanın başarıya ulaşamamasının en önemli sebebi idi. Buna göre kurlardaki aşırı dalgalanmalar enflasyona dönük bekleyişleri olumsuz yönde etkileyerek enflasyon hedeflerinin aşılmasına sebep oldu. Ayrıca, malî disiplinin sağlanamaması ve malî piyasaların sığlığı, politikanın başarısızlığının diğer sebepleri arasında sayılabilir.
8. Bir ekonomide enflasyon hedeflemesine geçmenin önkoşulları nelerdir?
Enflasyon hedeflemesi politikasının en önemli önkoşullarından biri, malî disiplinin mutlak bir biçimde sağlanmış olması; bir başka deyişle kamu borçlanma ihtiyacının, faizlerin para politikası aracı olarak kullanılmasını engelleyecek düzeyde bir malî baskınlık oluşturmamasıdır. Yine özellikle dış kaynaklı şoklara aşırı tepkiler vermeyecek işlevsel döviz, para ve sermaye piyasaları aranan bir diğer önkoşuldur. Bu bağlamda, bir ülkenin finansal gelişmişlik düzeyi, uygulanacak politikanın başarı olasılığının değerlendirilmesinde önemli bir göstergedir. Enflasyon hedefini temel para politikası olarak seçen ülke örneklerinde gözlenen bir diğer nitelik ise bu politikayla başarıya ulaşan ekonomilerin uygulamaya başladıkları dönemlerde düşük enflasyon düzeylerine sahip olmalarıdır.
9. Uygulamanın beraberinde getirdiği riskler nelerdir?
Uygulama gelişmekte olan piyasalar için beraberinde önemli riskler de getirmekte. Özellikle, gerek cari açığın finansmanı gerekse kamu borç ihtiyacı nedeniyle dışa bağımlı olan ekonomilerde, olası dışsal şoklar politikanın uygulamasına ket vurabiliyor. Ayrıca, uygulama sıkı malî disiplin gerektirdiği için, azalan kamu yatırımlarına bağlı olarak, ekonomiler için acı bir reçete haline gelebiliyor.
10. Önkoşullar göz önüne alındığında Türkiye’nin enflasyon hedeflemesine hazır olduğu söylenebilir mi?
Türkiye, 2002 yılından bu yana sürdürdüğü ekonomi politikaları neticesinde enflasyon hedeflemesinin uygulanabileceği bir ülke haline geldi. Gerek sağlanan malî disiplin, gerekse yapısal reformlar neticesinde Türkiye, makroekonomik büyüklükler bağlamında önemli mesafeler kat etti. Enflasyon ve kamunun borçlanma gereksinimi, uygulamaya olanak sağlayan düzeylere geriledi. Büyüme istikrarlı bir düzeye kavuştu. Ayrıca Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, şeffaflığı ve hesap verebilirliği konularında da önemli adımlar atıldı. Bu olumlu gelişmelere rağmen enflasyon hedeflemesine geçiş birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Türkiye 2002’den itibaren küresel ekonomik gelişmelere daha da bağımlı hale geldi. Buradan hareketle, cari açığını büyük oranda kısa vadeli portföy yatırımları ile finanse eden Türkiye için, dışsal şokların malî istikrarsızlıklara yol açması muhtemel bir sorun teşkil ediyor. Asıl önemli soru ise, söz konusu uygulamanın işsizlik ve refahın toplumun tüm katmanlarına yayılması gibi reel sorunların çözümüne ne derece katkıda bulunacağı. Bu durum, neoklasik modelin tavizsiz biçimde uygulandığı, küresel finans kapitalizmine her geçen gün daha fazla entegre olan ülkemizde, politika yapıcılarını en fazla zorlayacak sorun olarak ortaya çıkıyor.
Paylaş
Tavsiye Et