Orta Doğu’nun “think-tank”i toplandı
İslam dünyasının düzenlediği en büyük ekonomik ve siyasî etkinliklerinden olan Cidde Ekonomik Forumu’nun yedincisi 11-13 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirildi. “Ekonomik Büyüme” temasıyla gerçekleştirilen foruma, gerek İslam dünyasından, gerek Batı’dan aralarında devlet başkanları, bakanlar, bürokratlar ve büyük şirketlerin üst düzey yöneticilerinin yer aldığı 2500 kişi katıldı. Karikatür krizinin ardından Müslümanlarla Hıristiyan Batı’yı ilk defa büyük bir organizasyon altında bir araya getiren forumda, son dönemlerde iki taraf arasında yaşanan gerginlikler de masaya yatırıldı. Toplantılara Türkiye’yi temsilen katılan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de “ayrılıklardan ortak zemin yaratmak” konulu bir konuşma yaptı. Bu yılki forumun en çok ilgi çeken gündemi ise, Cidde’nin kuzeyinde inşa edilecek olan ve Suudi yönetiminin 26,6 milyar dolar kaynak ayırdığı “Kral Abdullah Ekonomi Şehri” oldu. Foruma katılan MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, Türkiye’nin petroldeki fiyat artışlarından kaybettiği parayı, bu projede gerçekleştirilecek müteahhitlik hizmetleriyle geri alabileceğini söyledi. Bolat, projede Türkiye’nin en büyük rakiplerinin ise Çin, Güney Kore, Malezya gibi Uzakdoğu ülkeleri olduğunu belirtti.
Dünyada işsizlerin sayısı giderek artıyor
2005 yılında dünya ekonomisindeki güçlü büyümeye rağmen, birçok ülkenin bu büyümeyi yeni işlere ve ücret artışlarına dönüştürmedeki başarısızlığı, doğal felaketler ve artan enerji fiyatları gibi faktörler nedeniyle işsiz sayısı artmaya devam etti. Dünya Çalışma Örgütü (ILO)’nün hazırladığı “Küresel İstihdam Eğilimleri” isimli rapora göre, 2005 yılında dünya genelindeki işsiz sayısı bir önceki yıla göre 2,2 milyon artarak 191,8 milyona ulaştı. 1995-2005 arasındaki 10 yıllık dönemde işsiz sayısındaki artış ise 34,4 milyon oldu. Öte yandan, 2005 yılında istihdam edilenlerin sayısı da artmaya devam ederek 2,85 milyara ulaştı. Ancak, ILO’ya göre bu rakam buzdağının sadece görünen yüzü. Raporda, gelişmekte olan ülkelerin sadece istihdam rakamlarıyla değerlendirilmemesi gerektiğine, iş koşullarının da çok önemli olduğuna dikkat çekiliyor. Rapora göre, 2005’te bir işe sahip olan 2,85 milyar insandan yaklaşık 1,4 milyarı kendilerinin ve aile fertlerinin gelirlerini günlük 2 dolar olarak belirlenen yoksulluk sınırının üzerine çıkaracak kadar kazanamadılar. Daha da kötüsü, bu yoksul insanların yaklaşık 520 milyonunun geliri aşırı yoksulluk sınırı olan günlük 1 doların altında bulunuyor.
Risk sermayesi küreselleşiyor
Finansman arayan şirketlerin veya yeni fikirleri olan girişimcilerin, kendilerine yatırım yapabilecekleri yeni fikirleri olan girişimciler ve şirketler arayan, risk almaya hazır sermayedarlar ile buluşması olarak tanımlanan “risk sermayesi” hızla küreselleşiyor. Önde gelen yatırım vergi ve yönetim danışmanlığı şirketlerinden Deloitte’in dünya genelinde 545 risk sermayesi şirketinin yöneticisiyle görüşerek hazırladığı rapora göre, bu şirketlerin büyük çoğunluğu önümüzdeki 5 yıl içerisinde sınır ötesi yatırımlarını artırmayı planlıyor. Araştırmaya katılan 222 Amerikalı risk sermayedarından %20’si gelecek 5 sene içerisinde Çin’e, %18’i ise Hindistan’a yatırım yapmayı planlıyor. Uzmanlar, Türkiye’nin de bu yatırımlardan pay alacağını belirtiyorlar. ABD’li olmayan sermayedarlar ise, genellikle olgun pazarı ve oturmuş yatırım ortamı nedeniyle ABD’yi en çekici yatırım ülkesi olarak görüyorlar. Bu sermayedarların %16’sı 5 yıl içerisinde ABD’ye yatırım yapmayı planlıyor. Risk sermayedarlarının en gözde sektörü ise enerji. Diğer cazip sektörlerin arasında yazılım, yarı iletkenler, ilaç, iletişim, bilgisayar ağları ve tüketim malları yer alıyor.
ABD’den dev ticaret açığı
Dünyanın rezerv parasına sahip olmanın verdiği avantajla rahat rahat harcama yapan ABD’li firma ve tüketiciler, 2005 yılında ülkenin cari açığını 725,8 milyar dolarla yeni bir rekora taşıdılar. Böylece ABD’nin dış ticaret açığı 2004’e oranla %18 artış göstermiş oldu. Bu artışa neden olan başlıca etkenlerin ucuz Çin malları ve yüksek petrol fiyatları olduğu belirtiliyor. ABD’nin, ticarette en önemli rakiplerinden olan Çin karşısında verdiği açık, 2005 yılında %24,5 artışla 201,6 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı. Çin 2005’te tekstil, bilgisayar, televizyon, oyuncak, mobilya, kimyasallar ve motor gibi ürünler başta olmak üzere ABD’ye 243,5 milyar dolarlık ihracat yaparken, ABD’nin Çin’e yaptığı ihracat 41,8 milyar dolarda kaldı.
Çin ekonomisi durdurulamıyor
Son yıllarda gösterdiği ekonomik performansla küresel ekonomi gündeminin merkezine oturan Çin’de büyüme hız kesmiyor. Çin ekonomisi, 2005 yılında hükümetin soğutma çabalarına rağmen %9,9 oranında büyüdü. İlk hesaplamalara göre, Çin’in millî geliri ise 2,25 trilyon dolara yükseldi. Yakın zamanda millî gelir büyüklüğünde İtalya’yı geride bırakan Çin’in bu rakamlarla dünyada dördüncülüğe yükselmiş olabileceği belirtiliyor. Hükümet, büyümeye en fazla katkı sağlayan inşaat gibi devlet kontrolünde olan sektörlerde soğutma faaliyetlerinde bulunurken, 2005 yılında büyümeyi daha çok hizmetler ve bankacılık gibi özel sektörlerin sırtladığı belirtiliyor. Öte yandan, düşük değerli yuanın sayesinde ihracat kanatlanarak, Çin’in 2004’te 31,8 milyar dolar olan dış ticaret fazlasını 2005’te 102 milyar dolara çıkardı.
AB 2006’dan umutlu
Gelişmiş ülkeler arasında en kötü ekonomik performansı sergileyen Avrupa ülkeleri 2006’ya umutlu bakıyor. Avrupa Komisyonu tahminlerine göre, bu yıl bölge genelinde büyüme güç kazanacak. Komisyon, 25 üyeli AB’de büyümenin %2,2’ye ulaşacağını, 12 ülkenin bulunduğu avro bölgesinde ise bu oranın %1,9 olarak gerçekleşeceğini öngörüyor. Avrupa’nın büyük ekonomileri arasında en hızlı büyümesi beklenen ülke %3,1 ile İspanya. İspanya’yı %2,4’le İngiltere, %1,9’la Fransa, %1,5’le Almanya ve %1,3’le İtalya izliyor. Komisyon’un iyimser büyüme tahminleri, artan özel yatırımlara, şirket kârlarının yükselmesine ve finansal ortamın uygunluğuna dayanıyor. Petrol fiyatlarının AB’deki büyüme için de bir risk unsuru olduğunu belirten Komisyon, fiyatların makul bir seviyede artacağı varsayımı altında bölge genelindeki enflasyonun bu yıl %2,2 olmasını bekliyor.
Tavsiye Et
Kredi kartlarına düzenleme
Bankaların sorumsuz davranışları ve tüketicilerin bilinçsiz harcamalarıyla giderek büyük bir soruna dönüşen kredi kartlarında beklenen düzenleme nihayet yapıldı. Problemli borç miktarının 1,3 milyar YTL’ye ulaştığı kredi kartları piyasasında, borcunu ödeyemeyen vatandaşların intiharlarının da gündeme gelmesi Meclis üzerinde bir baskı oluşturmaya başlamıştı. Yeni yasayla, borçları nedeniyle 31.01.2006 itibariyle ihtar almış, icralık olmuş ve temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçlularına %18 yıllık faiz üzerinden 18 taksitle ödeme imkânı getiriliyor. Yine yasaya göre, ilk defa kredi kartı alacakların limiti 1 yıl süreyle aylık ortalama net gelirin 2 katını, ikinci yıl ise 4 katını aşamayacak, kuruluşlar kart hamilleri talep etmedikçe kredi kartı limitlerini artıramayacak ve talepte bulunmayan veya sözleşme imzalamayan kişiler adına hiçbir şekilde kart çıkarılamayacak.
Bütçede büyük başarı
Türkiye; Almanya ve Fransa gibi AB’nin en güçlü ekonomilerinin dahi son birkaç yıldır ihlal ettiği bütçe dengesine ilişkin Maastricht Kriteri’ni tutturdu. 2005 yılında bütçe açığı bir önceki yıla göre %67,8 oranında azalarak 9,7 milyar YTL olarak gerçekleşti. Böylece, 2001 yılında %16 olan bütçe açığı/GSMH oranı, geçtiğimiz yıl Maastricht Kriteri olan %3’ün altına indi. 2005 yılında bütçe giderleri 144,5 milyar YTL, faiz hariç giderler ise 98,8 milyar YTL oldu. Bütçe açığındaki düşüş, yıl başında 56,4 milyar YTL olarak öngörülen faiz giderinin 45,6 milyar YTL; 126,5 milyar YTL olarak öngörülen bütçe gelirlerinin 134,8 milyar YTL olarak gerçekleşmesi sayesinde oldu. Ekonomik programın öncü göstergelerinden faiz dışı fazla hedefi de tutturuldu. Gelirlerden faiz dışı harcamaların çıkarılmasıyla hesaplanan bu rakam, 2005’te 35,9 milyar YTL olarak belirlendi.
Cari açık, çok açık
Türkiye ekonomisinin yumuşak karnını oluşturan cari açık, rekor üzerine rekor kırıyor. Cari açık 2005 yılında, enerji fiyatlarındaki yükselişin de etkisiyle %44,6 oranında artarak 22,8 milyar dolara çıktı. Aralık ayı cari açık rakamı da 3,5 milyar dolarla aylık bazda rekor kırdı. Hükümet, yıl başında 11,1 milyar dolar olarak açıkladığı cari açık tahminini gelişmeler üzerine 21,3 milyar dolara revize etmişti. Ancak, gerçekleşen rakam beklentilerin oldukça üstünde oldu. Cari açıkta en büyük paya sahip olan dış ticaret açığı, Merkez Bankası verilerine göre, %36,4 oranında artarak 32,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Cari açığın yaklaşık 6 milyar dolarlık kısmı ise, enerji fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandı. Devlet Bakanı Ali Babacan, toplumda ve piyasalarda endişeye yol açan cari açığın, Türkiye’nin ekonomik yapısının doğal bir sonucu olduğunu savundu. Babacan, yüksek cari açığın AB’ye üyelik sürecine başlayan bütün ülkelerde görüldüğünü dile getirerek, “cari açık artık yıllar boyu yüksek seyredecek, buna alışacağız” dedi.
Özelleştirmede süreç sancılı devam ediyor
2005’in en tartışmalı iki özelleştirmesi Galataport ve Tüpraş Danıştay engeline takıldı; Telekom’da ise korkulan olmadı. Ocak ayında Danıştay 6. Dairesi, Galataport’u da kapsayan Kültür Bakanlığı’nın özel imar planını iptal etmişti. Bunun ardından Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e bağlı bulunan Devlet Planlama Teşkilatı’nın sekretaryasını yürüttüğü Yüksek Planlama Kurulu, Galataport ihalesini onaylamadı. Yine Şubat başında, 6,55 milyar dolarlık teklifin peşin ödenmesi ve devir işleminin gerçekleşmesine rağmen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Tüpraş’ın %51’nin Koç-Shell konsorsiyumuna blok satışında yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bu iki iptalin ardından, gözler 2005’in en önemli özelleştirmesi olan Telekom’la ilgili davaya çevrildi. Ancak, Danıştay bu sefer yürütmeyi durdurma kararını reddederek, hükümete ve piyasalara rahat bir nefes aldırdı.
Dolara %70 veriyoruz
İMKB’de işlem gören hisse senetlerinin toplam değeri Ocak ayında 7,2 milyar dolar artarak 58,2 milyar dolara yükseldi. Bu tutarın 39,3 milyar dolarlık kısmı, yani %66,7’si yabancıların elinde bulunuyor. Yabancı yatırımcıların borsadaki payı 2003 sonunda sadece %51 seviyesindeydi. Bu durum, borsada devam eden yükselişin büyük ölçüde yabancı sermaye girişi kaynaklı olduğunu gösteriyor. Zira, Türkiye yabancı yatırımcılara başka yerde kolay bulunamayacak fırsatlar sunuyor. Yapılan hesaplara göre, 2005 yılı başında 100 dolarını Türkiye’de YTL’ye çevirip, İMKB’ye yatıran bir yabancı, sene sonunda kazandığı parayı dolara çevirdiğinde eline 170 dolar geçti.
İhracatçıda büyük sıkıntı
Piyasadaki döviz miktarı yabancı sermaye girişleriyle sürekli artıyor. Sonuçta, YTL yabancı paralar, özellikle de dolar karşısında değer kazanıyor. Sanayiciler ve ihracatçılar bu durumdan en fazla şikayetçi olan kesim. Dolarda iki-üç sene önce verdikleri fiyatlarla satış yapmaya devam ettiklerini belirten ihracatçılar, aradan geçen zaman süresince dolardaki değer kaybına rağmen, pazar paylarını kaybetme korkusuyla fiyatlarına zam yapamıyorlar. Merkez Bankası’nın tüm müdahaleleri de dolardaki değer kaybını önlemede yeterli olmuyor. Son olarak, Merkez Bankası rekor bir müdahaleyle piyasadan 5 milyar dolar aldı. Dolar müdahaleleriyle piyasalara verdiği fazla likiditeyi yüksek faizlerle toplamak zorunda olan MB’nin içinde bulunduğu açmaz, sorunu daha da karmaşık hale getiriyor.
Tavsiye Et