Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2006) > Dünya Ekonomi > Hong Kong müzakerelerinin ardından
Dünya Ekonomi
Hong Kong müzakerelerinin ardından
Barış Şanlı
DÜNYA Ticaret Örgütü (DTÖ) Bakanlar Konferansları’nın altıncısı 13-18 Aralık 2005 tarihleri arasında 149 ülkenin katılımıyla Hong Kong’da gerçekleştirildi. Altı gün boyunca yoğun bir tempoda devam eden görüşmeler, önceki toplantılara kıyasla oldukça başarılı bir şekilde sona erdi. Gerek Doha, gerekse Cancun toplantıları sırasında Kuzey-Güney arasındaki anlaşmazlığın ne kadar derin olduğu görülmüş; DTÖ, özellikle karar alma sürecinde kilitlenmenin eşiğine gelmişti. Hong Kong’da bu kilitlenmenin aşılması ve Doha müzakere sürecinin tamamlanması yolunda büyük bir mesafe kaydedildi.
DTÖ toplantılarıyla küreselleşme karşıtı gösteriler ayrılmaz birer parça gibidir. Müzakerelerin açılışı her zaman olduğu gibi küreselleşme karşıtlarınca yapılan protestolar eşliğinde gerçekleştirildi. DTÖ Genel Müdürü Pascal Lamy açılış konuşmasına kendini yererek başlarken, salonda bulunan bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri Pascal Lamy ve küreselleşme aleyhine yazılı ve sözlü protestolarda bulundu. Toplantı binasının dışında ise özellikle Güneydoğu Asya’dan gelen göstericiler eylem yapıyordu. Ancak bütün bu hareketliliğe rağmen, Hong Kong’da küreselleşme karşıtı gösteriler sönük kaldı. Küreselleşme karşıtlarının eylemleri nedeniyle 1999’da Seattle’daki görüşmeler ertelenirken, 2003’te Cancun’da ise görüşmelere 1 gün ara verilmişti.
Hong Kong’daki toplantılarda küresel ticaretin önündeki engellerin kademeli olarak kaldırılmasına yönelik genel bir kararın alındığı söylenebilir. 149 ülkenin bakanlarının üzerinde uzlaşmaya vardığı deklarasyon, DTÖ tarafından beş temel nokta etrafında özetleniyor:
1. Tarım ticareti desteklerinin sona erdirileceği nihaî bir tarih üzerinde uzlaşmaya varıldı.
2. Pamuk ticareti konusunda anlaşıldı.
3. Azgelişmiş 32 ülkenin gelişmiş pazarlara kotasız ve gümrüksüz erişimi için uzlaşıldı.
4. Tarım ve tarım dışı pazar erişimi (NAMA) konusunda bir çerçeve oluşturuldu.
5. Hizmetler sektörü konusunda ileriye yönelik bir metin üzerinde uzlaşıldı.
Yukarıdaki maddelerden ilk üçü DTÖ görüşmelerinde temel tartışma alanlarını oluşturuyor ve üzerinde uzlaşılması güç konular olarak biliniyordu. Bugüne kadar, gelişmiş ve gelişmekte olan/azgelişmiş ülkeler arasında, başlıca tartışmalar bu konular etrafında şekillendi ve sonuç alınamamasından dolayı pek çok defa görüşmeler kilitlendi. Küresel ticaret ortamının düzenlenmesinde önemli bir müzakere zemini olan DTÖ de, görüşmelerin bu konular etrafında kilitlenmesi nedeniyle uzun süredir işlevsel bir şekilde çalışamıyordu. Hong Kong müzakereleri bu açıdan, DTÖ’nün geleceğine ilişkin önemli bir dönüm noktasıydı ve üzerinde uzlaşmaya varılan deklarasyon tatmin edici bir sonuç oldu.
Tarım konusundaki görüşmeler, AB’nin Ortak Tarım Politikası (OTP) çerçevesinde çiftçilerine verdiği yüksek destekler konusunda tıkanmıştı. AB’nin Dış Ticaretten Sorumlu Komisyon Üyesi Peter Mandelson da, International Herald Tribune gazetesine yazdığı bir makalede “AB tarım destekleri konusunda yeterince taviz verdi. Artık sıra başkalarının tavizlerini görmeye geldi” diyerek sürecin karşılıklı çıkarlar çerçevesinde ele alınacağına işaret ediyordu. Yani, AB tarım desteklerini ve ithal edilen gıdalara konulan gümrük vergilerini indirmeden önce gelişmekte olan ülkelerden sanayi sektöründeki ticaret kotalarını aşağıya çekmelerini talep ediyordu.
Aslında OTP, Birliğin genişleme ve reforma yönelik çalışmalarının önünde bir engel olarak duruyor. Bu çerçeveden bakıldığında AB’nin diretmesinin stratejik bazı faydaları olacağı ortada. AB zaten kurtulmak istediği OTP sayesinde karşı taraftan sanayi kotalarına ilişkin taviz koparmayı ve yeni pazarlara kavuşmayı hedefliyor. Önerisinin kabul edilmemesi durumunda ise, uluslararası müzakerelerde defaatle görüldüğü üzere diğer ülkelerin uzlaşmaya yanaşmadığını iddia ederek, her iki durumda da müzakerelerden alnı açık çıkan taraf olmak istiyor.
Çiftçilerine destek sağlama ve tarım sistemini koruma eğiliminde olan Japonya, İsviçre, Norveç, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkeler de AB’yle aynı kampta yer alıyor. Karşılıklı gruplar arasında kıyasıya mücadelenin yaşandığı böyle bir platformda tarım ürünleri ihracatında devlet desteğinin 2013’e kadar aşamalı olarak kaldırılması konusunda son dakikada bir anlaşmaya varılması, Doha sürecinin geleceği açısından olumlu bir gelişme oldu.
Diğer taraftan, Hong Kong’da müzakere sürecini meşgul eden ve diğer birçok önemli meselenin bir sonraki görüşmeye aktarılmasına sebep olan “tarım” konusunda, gelişmiş ülkeler tarafından verilen bu tavizlerin bir göz boyama olduğu değerlendirmesi de yapılıyor. Özellikle, gelişmiş ülkelerin neredeyse tekelinde olan hizmetler sektörüne ilişkin tavizler koparabilmek uğruna bu konudaki müzakerelerin uzatıldığı düşünülüyor.
Dünyada mal ve hizmet ticaretinin tutarı, yaklaşık 10 trilyon dolar civarında. Tarıma dayalı sektörlerin bu ticaretteki payı ise %10’dan bile az. Buna rağmen dünyadaki toplam işgücünün yarısından fazlası tarıma dayalı sektörlerde istihdam ediliyor. Ticaret içerisindeki payı az olsa bile istihdama yaptığı bu katkı dolayısıyla tarım, küresel ekonomide hâlâ önemli bir sektör konumunda.
Karşılıklı engellerin kaldırılmasıyla dünya ticaretinin canlanacağı ve birçok insanın bu sayede yoksulluktan kurtulacağı savunuluyor. Ancak, kısmî düzenlemelerin çok da faydalı olmayacağı aşikâr. Gelişmiş ülkeler, bugüne kadar çeşitli sektörlerde gümrük vergilerini azalttı. Ne var ki, bu girişime rağmen yoksul ülkelerin ihracatında dikkate değer herhangi bir artış sağlanamadı. Halbuki tarımdaki ticarî engellerin bütünüyle kaldırılması, ekonomileri büyük oranda tarım sektörüne bağlı olan bu ülkelerde yaşam standartlarının nispeten daha iyi koşullara ulaşmasına imkan tanıyacaktır.
Nihaî olarak bakıldığında Doha müzakere süreci, Hong Kong’da da tamamlanamadı; ancak görüşmelerin önünü tıkayan tarım destekleri konusunda anlaşmaya varılması, Nisan ayında Cenevre’de yapılacak görüşmelerde daha ileri adımlar atılacağını gösterdi. Görüşmeler sonucunda adil ve kalkınmayı temel hedef alan bir küresel serbest ticaret anlaşmasıyla oluşturulacak sistem herkes için daha faydalı olacaktır.

Paylaş Tavsiye Et