Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2006) > Türkiye Siyaset > Yeni başlayanlara 28 Şubat
Türkiye Siyaset
Yeni başlayanlara 28 Şubat
Ali Pulcu
CUM­HUR­BAŞ­KAN­LI­ĞI ve ge­nel se­çim dö­ne­me­ci­ne en ni­ha­yet gi­ril­di. Önü­müz­de­ki gün­ler­de üze­rin­de ika­met et­ti­ği­miz bu top­rak­lar­da ta­bii afet­ler dı­şın­da her ne ce­re­yan ede­cek­se, bu iki vek­tö­rün bi­leş­ke­sin­de ger­çek­le­şe­cek. Hü­kü­met adım­la­rı­nı bu­ra­lar­da ulaş­mak is­te­di­ği so­nuç­la­ra gö­re ata­cak, gi­di­şat­tan mem­nun olan­lar da, mu­ha­lif olan­lar da plan­la­rı­nı bu muh­te­mel adım­la­ra gö­re be­lir­le­ye­cek­ler.
Kri­tik bir de­vir-tes­lim sü­re­ci ön­ce­sin­de de ger­gin ve sı­cak sa­at­ler ge­çir­miş­tik. Ne­ti­ce­de el sı­kı­şıl­dı, mu­ta­ba­ka­ta va­rıl­dı, bir be­lir­siz­lik or­ta­dan kalk­tı. Or­ta­lık süt li­ma­na dön­dü. Va­tan­da­şın tep­ki­le­ri­nin an­lık de­ğil de sü­rek­li ol­ma­sı yö­nün­de­ki de­mok­ra­tik tek­li­fin de ge­çer­li­li­ği kal­ma­mış ol­du.
Şim­di­ki dö­ne­meç­ler da­ha kes­kin gö­zü­kü­yor.
İlk etap Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­mi. Par­mak he­sa­bı­na da­ya­nan par­la­men­to arit­me­ti­ği hü­kü­me­tin le­hin­de. So­ka­ğın arit­me­ti­ği­nin ne ola­ca­ğı he­nüz bi­lin­mi­yor. Bi­li­nen tek şey dev­le­tin en yet­ki­li ma­ka­mı­na se­çi­le­cek ki­şi­yi şim­di­lik sa­de­ce Baş­ba­kan’ın bil­di­ği­dir. İkin­ci etap olan mil­let­ve­ki­li ge­nel se­çim­le­ri dö­ne­me­ci­nin kes­kin­li­ği Köşk sa­hi­bi­nin kim­li­ği­ne gö­re be­lir­le­ne­cek.
İki etap önü­müz­de­ki on yıl­la­rı be­lir­le­ye­cek. Ge­çir­miş ol­du­ğu­muz on yıl­la­rın bu gün­le­ri be­lir­le­di­ği gi­bi. Klip şaş­kı­nı, ba­lık ha­fı­za­lı bir top­lum za­ten ol­duk; da­ha da kö­tü­sü ol­ma ema­re­le­ri gös­ter­di­ği­miz­den geç­miş on se­ne­ye kuş ba­kı­şı bir göz at­mak­ta ya­rar var.
Ola­ğa­nüs­tü bir du­rum ol­maz­sa ge­nel se­çi­min ya­pı­la­ca­ğı 2007 se­ne­si 28 Şu­bat post-mo­dern dar­be­si­nin onun­cu se­ne-i dev­ri­ye­si ola­cak. “Az git­tim uz git­tim bir de bak­tım ki bir ar­pa bo­yu yol git­mi­şim” de­yi­şi­ni ete ke­mi­ğe bü­rün­dü­ren bir on se­ne.
Şim­di tek ba­şı­na ik­ti­dar olan hü­kü­met yet­ki­li­le­ri­nin ka­hir 1997’de ek­se­ri­ye­ti 54. Hü­kü­met’te koa­lis­yon or­ta­ğı idi­ler ve dar­be­nin se­beb-i hik­me­ti ola­rak gös­te­ri­li­yor­lar­dı. Tek ba­şı­na ik­ti­dar ol­ma im­kâ­nı­nı hiç bu­la­ma­yan Refah Par­ti­si ül­ke bü­rok­ra­si­si­nin en yet­kin ku­ru­mu ta­ra­fın­dan mem­le­ke­tin se­la­me­ti adı­na hü­kü­met­ten ala­şa­ğı edil­di. Ki­mi­le­ri­ne gö­re 1997 dar­be­si 1960’tan da, 1980’den de kök­lü bir dar­bey­di; çün­kü de­re­nin ya­ta­ğı ge­ri dön­dü­rül­me­me­ce­si­ne de­ğiş­ti­ril­miş­ti. Böy­le­ce al­be­ni­li di­ğer koa­lis­yon or­ta­ğıy­la bir­lik­te RP tas­fi­ye edil­di. As­lın­da tas­fi­ye ye­ri­ne tes­vi­ye de­mek bel­ki da­ha doğ­ru olur. Çün­kü Refah Par­ti­si’nin ye­ni­lik­çi­le­ri ak bir say­fa aça­cak ve sa­de­ce beş se­ne son­ra tek baş­la­rı­na ik­ti­da­ra ge­le­cek­ler­di.
Tas­fi­ye­nin tek ta­raf­lı ol­ma­dı­ğı­nı ha­tır­la­ya­lım. Zira 28 Şu­bat’ı ger­çek­leş­ti­ren ko­mu­tan­la­rın gö­rev sü­re­le­ri­nin uza­tıl­ma­sı ta­lep­le­ri her na­sıl­sa ka­bul gör­me­di ve emek­li edil­di­ler. Ki­mi­le­ri, ken­di­le­ri­ne la­yık gör­dük­le­ri MİT baş­kan­lı­ğı gi­bi önem­li gö­rev­le­re de ge­le­me­di­ler. Üs­te­lik si­vil ha­yat­ta yer al­dık­la­rı hol­ding­le­rin yö­ne­tim ku­ru­lu üye­lik­le­ri­ni de sür­dü­re­me­di­ler. Hol­ding yö­ne­ti­ci­le­ri hor­tum­cu­luk, yol­suz­luk, usul­süz­lük so­ruş­tur­ma­la­rın­dan ge­çip tek­rar iş­le­ri­nin ba­şı­na dön­dü­ler; ama es­ki yö­ne­tim ku­rul­la­rı il­ga edil­di­ğin­den kay­be­di­len po­zis­yon­lar bir da­ha el­de edi­le­me­di.
Kay­be­di­len po­zis­yon de­ni­lin­ce dö­ne­min cum­hur­baş­ka­nı­nı da at­la­ma­mak ge­re­ki­yor. Sa­yın De­mi­rel’in o gün­ler­de­ki tu­tu­mu, ken­di­si için is­te­me­se de, ye­ni bir post çı­kar­ma­sı­na yet­me­di. Cum­hur­baş­ka­nı­’nın bü­tün umu­du­nu bağ­la­dı­ğı gö­rev sü­re­si­ni 5+5 şek­lin­de dü­zen­le­yen Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği TBMM’de red­de­dil­di. 28 Şu­bat’ın az şe­ker­li bir dar­be ol­ma­sı son­ra­dan id­di­a et­ti­ği üze­re ken­di özel gay­ret­le­ri so­nu­cu de­ğil, dar­be­ye muk­te­dir olan­la­rı en­gel­le­me­ye muk­te­dir bir ka­na­dın mu­ha­le­fe­ti­ne ta­kıl­dı. Böylelikle post-mo­dern dar­be­miz bir mu­am­ma ola­rak kal­dı.
Mem­le­ke­tin se­la­me­ti için ya­pı­lan ope­ras­yo­nun ül­ke­ye he­di­ye et­ti­ği hü­kü­met, so­nun­da Ece­vit, Bah­çe­li, Yıl­maz hü­kü­me­ti ol­du. 10. Cum­hur­baş­ka­nı Sa­yın Se­zer’in se­çi­mi 2000 yı­lın­da bu hü­kü­me­te kıs­met ol­du. 2001’de Ana­ya­sa fır­la­tı­lın­ca eko­no­mik kri­zin çık­ma­sı da bu hü­kü­met za­ma­nı­na denk gel­di. Kriz, ya Sa­yın Se­zer Ana­ya­sa’yı Baş­ba­kan yar­dım­cı­sı Hü­sa­met­tin Öz­kan’a sert­çe ilet­ti­ği için çık­mış­tı ya da kri­zin çı­ka­ca­ğı­nı bi­len hü­kü­met ya­kar to­pu Sa­yın Se­zer’in ku­ca­ğı­na bı­ra­kıp “se­be­bi ken­di­le­ri­dir” kur­naz­lı­ğı­na yat­mış­tı. Bu ko­nu­da­ki ri­va­yet­le­rin muh­te­lif ol­ma­sı­na kar­şı­lık, hak­kın­da şek ve şüp­he du­yul­ma­yan hu­sus At­lan­tik öte­sin­den bir sü­per yet­ki­li­nin si­ya­set ha­ya­tı­mı­za kri­zi ön­le­mek adı­na ça­ğı­rıl­ma­sıy­dı. “Şu po­zis­yon ol­maz­sa ol­maz” şar­tıy­la ge­len sü­per ba­kan ken­di­si­ne ve­ri­len­le ye­tin­mek zo­run­da kal­dı. Na­sıl ol­sa bir par­ti­nin ge­nel baş­kan­lı­ğı­na mon­te edileceği umu­du ol­du­ğun­dan ses­siz­ce bek­le­me­yi ter­cih et­ti. “Ama öy­le ama böy­le bir gün açı­lır” di­ye bek­le­di­ği ka­pı­lar ken­di­si­ne bir tür­lü açıl­ma­dı. İler­le­yen gün­ler­de Baş­ba­kan iyi­ce ra­hat­sız­lan­dı. “İş gö­re­mez” ra­po­ru ve­re­cek­ler ya­hut ‘öl­dü­re­cek­ler’ di­ye Rah­şan Ha­nım, Baş­ba­ka­n’ı evin­de sak­la­dı. Ze­hir­len­me­sin di­ye onu ku­ra­bi­ye ile bes­le­di. Bah­çe­li ile ara­sı açık olan Me­sut Yıl­maz Çan­ka­ya’ya çık­ma plan­la­rı­nı uy­gu­la­ya­ma­dı. Der­ken hü­kü­met ilk kez sü­per ba­ka­nın dil­len­dir­me­siy­le er­ken se­çi­mi tar­tış­ma­ya baş­la­dı. Da­ha se­çim­le­re yak­la­şık iki se­ne­ye ya­kın sü­re var­ken er­ken se­çim ka­ra­rı alın­dı. Er­ken se­çim ka­ra­rı­nın alın­ma­sın­da en ak­tif ro­lü alan ve yüz­de on ba­ra­jı­nı aşa­bi­le­cek tek hü­kü­met or­ta­ğı gö­zü­ken MHP, TC va­tan­daş­lı­ğın­dan atıl­ma­sı­na en­gel ol­du­ğu Cem Uzan’ın Genç Par­ti’si­ne ta­kı­la­rak tö­kez­le­di. Bol pa­ray­la sı­fır­dan ku­ru­lan ide­olo­ji­siz bir par­ti­nin sa­de­ce pi­lav üs­tü dö­ner da­ğı­ta­rak yüz­de ye­di oy ala­bi­le­ce­ği test edil­miş ol­du. Ke­mal Der­viş ön­ce Ece­vit’in ya­nın­day­dı, son­ra İs­ma­il Cem’in YTP’si­ne yö­nel­di, der­ken Bay­kal’ın Ya­şar Nu­ri­li CHP’sin­de ka­rar kıl­dı. Der­viş’in ay­rıl­ma­sıy­la YTP çök­tü, De­niz Bey’in ya­nın­da ken­di­si­ne ek­mek çık­ma­ya­ca­ğı­nı an­la­yan Der­viş as­lî işi­ne ge­ri dön­dü. Ken­di­si­ne Tür­ki­ye’de ki­min dük­kân aç­tır­ma­dı­ğı da bir mu­am­ma ola­rak kal­dı.
Kâ­ğıt­lar baş­ka bir el ka­ra­ma­ya­cak ka­dar kir­len­di­ği için mey­dan her şe­ye, her­ke­se, her po­li­ti­ka­ya mu­ha­lif CHP ile çi­çe­ği bur­nun­da AKP’ye kal­dı. As­ke­rî ve si­vil bü­rok­ra­si ile do­ku uyuş­maz­lı­ğı bu­lu­nan AKP, 3 Ka­sım 2002’de 363 mil­let­ve­ki­li çı­ka­ra­rak %34,28 oy ora­nı ile tek ba­şı­na ik­ti­dar ol­du. 1957’den be­ri tek ba­şı­na ik­ti­da­ra ge­len par­ti­ler ara­sın­da en faz­la mil­let­ve­ki­li çı­ka­ran par­ti ün­va­nı­nı al­dı. 2002 mil­let­ve­ki­li ge­nel se­çi­mi­ne ya­sak­lı ol­du­ğu için ka­tı­la­ma­yan Er­do­ğan 2003 mil­let­ve­ki­li ye­ni­le­me se­çi­min­de Si­irt’ten par­la­men­to­ya gir­di. 59. Hü­kü­met’i kur­mak üze­re 58. Hü­kü­met’in Baş­ba­kan’ı Gül’den gö­re­vi dev­ral­dı. CHP ve DP’nin ay­nı ça­tı­yı pay­laş­tı­ğı 1946’dan bu ya­na ilk de­fa par­la­men­to­da sa­de­ce iki par­ti kal­dı: CHP ve AKP. Tek­rar 1946 ru­hun­dan söz edi­lir ol­du.
Ta­rih te­ker­rür et­miş­ti. Ta­ri­hin bu te­ker­rü­rün­den Cum­hu­ri­yet’in bi­lin­çal­tı kor­ku­la­rı nük­set­ti. Muh­te­me­len AKP “is­te­se hi­la­fe­ti ge­ti­re­bi­le­cek” ko­nu­ma ge­le­bi­lir di­ye DP’ye ben­ze­ti­li­yor. Mu­te­dil dav­ran­ma­la­rı için AKP’li­le­re sık sık Men­de­res’in akı­be­ti ha­tır­la­tı­lı­yor. DP’nin giz­li ya da açık böy­le bir ajan­da­sı­nın ol­ma­dı­ğı­nı bu­gün bi­li­yo­ruz. Ulus-dev­le­tin de­mok­ra­tik­leş­me­si ve hal­kın si­ya­si re­ji­mi ka­bul­len­me­si ko­nu­sun­da kim­se­nin ya­pa­ma­dı­ğı­nı yap­ma be­ce­ri­si gös­te­ren, DP kad­ro­la­rı ol­muş­tur. Ce­lal Ba­yar da her se­ne “dik­kat edin bu kış ko­mü­nizm ge­le­bi­lir” ikaz­la­rı­na de­vam et­miş­tir. Bu yüz­den en­di­şe­ye ma­hal yok­tur.

Paylaş Tavsiye Et