Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2007) > Memleket Hali > Ufukta erken seçim mi var?
Memleket Hali
Ufukta erken seçim mi var?
Yücel Bulut
MART ayın­da ol­du­ğu gi­bi, Ni­san ayın­da da Şem­din­li olay­la­rıy­la baş­la­yan ge­liş­me­ler ve bu ge­liş­me­le­rin so­nuç­la­rı gün­de­min ön sı­ra­la­rı­nı iş­gal et­me­yi sür­dür­dü. Ha­tır­la­na­ca­ğı üze­re, Ni­san ayı­nın ilk gün­le­rin­de, bek­le­nen fa­kat -Şem­din­li olay­la­rı ne­de­niy­le ol­sa ge­rek- Di­yar­ba­kır, Bat­man ve Muş gi­bi il­le­ri­miz­de ge­cik­me­li ola­rak ger­çek­le­şen Nev­ruz ey­lem­le­ri ya­şan­dı. Ey­lem­ler el­bet­te bir­çok yö­nüy­le üze­rin­de dur­ma­yı ge­rek­ti­ri­yor.
3-4 gün sü­ren Nev­ruz ey­lem­le­rin­de ka­dın­lar ve ço­cuk­lar ön plan­day­dı. Olay­la­rın he­nüz ikin­ci gü­nün­de, ga­ze­te­le­re yan­sı­yan ra­kam­la­ra gö­re 35 ço­cuk tu­tuk­lan­mış­tı. Ça­tış­ma­lar­da ölen­ler de mev­cut­tu. Med­ya­da ey­lem­ler mert­lik-na­mert­lik düz­le­min­de tar­tı­şı­lır ha­le bi­le gel­di. Hat­ta ba­zı ga­ze­te­ler­de, ey­lem­le­rin ön saf­la­rın­da yer alan ço­cuk­la­rın PKK ta­ra­fın­dan cüz’î mik­tar­da pa­ra­lar­la kan­dı­rı­la­rak öne sü­rül­dük­le­ri id­di­a edil­di. (Bu tür top­lum­sal olay­lar­da açı­ğa çı­kan tep­ki­le­ri art ni­yet­li ve pa­ra­göz ey­lem­ci­le­re bağ­la­mak yal­nız­ca bu ey­lem­le­re öz­gü de­ğil. Gör­me­ye ve işit­me­ye çok aşi­na ol­du­ğu­muz bir du­rum: Ba­şör­tü­sü ta­kan­la­rı “al­dık­la­rı ye­şil do­lar­lar ne­de­niy­le ör­tün­mek” suç­la­ma­sı­na mu­ha­tap kı­lan­lar ile ey­lem­ci ço­cuk­la­rı/genç­le­ri “pa­ra ile kan­dı­rı­lan­lar” şek­lin­de ni­te­le­yen­ler ara­sın­da ma­hi­yet iti­ba­riy­le ne gi­bi bir fark ka­lı­yor?)
Hal böy­le olun­ca, dev­let gö­rev­li­le­ri ve hü­kü­met yet­ki­li­le­ri ta­ra­fın­dan ço­cuk­la­ra ve ai­le­le­ri­ne yö­ne­lik uya­rı­la­rın gel­me­si de ge­cik­me­di. Bu uya­rı­lar ara­sın­da Baş­ba­kan’ın ko­nuş­ma­sı, özel­lik­le de üs­lu­bu iti­ba­riy­le dik­kat çe­ki­ciy­di: Suu­di Ara­bis­tan dö­nü­şün­de aya­ğı­nın to­zuy­la yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da, Gü­ney­do­ğu’da­ki an­ne­le­ri de mu­ha­tap ala­rak, “Ço­cuk­la­rı­nı so­kak­la­ra dö­ken­ler ve­ya ço­cuk­la­rı­nın te­rör ör­güt­le­ri ta­ra­fın­dan kul­la­nıl­ma­sı­na fır­sat ve­ren­ler! Ya­rın ağ­la­ma­nız boş ye­re ola­cak­tır. Gü­ven­lik güç­le­ri­miz ço­cuk da ol­sa, ka­dın da ol­sa kim olur­sa ol­sun te­rö­rün ma­şa­sı ha­li­ne gel­miş­se, ge­rek­li mü­da­ha­le ne ise bu­nu ya­pa­cak­tır” de­di. Bu ko­nuş­may­la, da­ha ön­ce­ki ko­nuş­ma­la­rın­da böl­ge hal­kı­nı an­la­ma­ya gay­ret eden yak­la­şım ve me­se­le­nin ‘Tür­ki­ye­li­lik’ üst kim­li­ğiy­le çö­zü­le­bi­le­ce­ği­ni dü­şü­nen öz­gü­ven­li ta­vır git­ti; ye­ri­ne, muh­te­me­len ya­pı­lan üst dü­zey gö­rüş­me­le­rin de et­ki­siy­le, bam­baş­ka bir üs­lup gel­di.
Bu de­ği­şi­min ne­den ve na­sıl ger­çek­leş­ti­ği as­lın­da çok da önem­li de­ğil. Önem­li olan İs­tan­bul Be­le­di­ye Baş­ka­nı iken şi­ir oku­du­ğu için ha­pis ce­za­sı alan ve sık­lık­la bu du­ru­ma atıf ya­pan Baş­ba­kan’ın, ken­di­si­ne o ce­za­yı ve­ren­ler­le/ver­di­ren­ler­le ay­nı üs­lu­bu ve so­run çöz­me man­tı­ğı­nı be­nim­se­miş ol­ma­sı­dır. Bu üs­lu­bun, so­run­la­rı an­la­mak ve çöz­mek is­te­yen bir zih­ne de­ğil, tam ter­si­ne so­run­la­rı öy­le ya da böy­le bas­tır­ma­yı ar­zu­la­yan bir zih­ne ait ol­du­ğu ise açık­tır. (İs­ter­se­niz bu­ra­da, dö­ne­min Baş­ba­ka­nı ve DSP Ge­nel Baş­ka­nı Bü­lent Ece­vit’in, mec­lis kür­sü­sün­den Mer­ve Ka­vak­çı’yı mu­ha­tap ala­rak ver­di­ği “Bu ka­dı­na had­di­ni bil­di­rin!” em­ri­ni ha­tır­la­ya­lım. Mer­ve Ka­vak­çı’ya had­di­ni bil­di­ren­ler, şim­di­ye ka­dar mem­le­ke­tin han­gi me­se­le­si­ni çö­ze­bil­di­ler?)
Baş­ta Di­yar­ba­kır Be­le­di­ye Baş­ka­nı Os­man Bay­de­mir ol­mak üze­re Bat­man ve di­ğer ba­zı il­le­ri­mi­zin be­le­di­ye baş­kan­la­rı­nın PKK ya da söz ko­nu­su olay­lar­la bağ­lan­tı­lı bu­lu­na­rak gö­rev­le­rin­den alın­ma­la­rı da gün­de­me gel­di. Yi­ne bu ko­nu­da Baş­ba­kan’ın söz ko­nu­su be­le­di­ye baş­kan­la­rı­na yap­tı­ğı uya­rı da dik­kat çe­ki­ciy­di.
Gö­rev­den alın­mak­la teh­dit edi­len be­le­di­ye baş­kan­la­rı he­nüz gö­rev­le­ri­nin ba­şın­da bu­lu­nu­yor. Fa­kat bu sü­reç­te öne çı­kan iki bü­rok­rat o ka­dar şans­lı de­ğil­di. Ön­ce, İçiş­le­ri Ba­ka­nı Ak­su, biz­zat ken­di­si­nin ata­dı­ğı ve olay­lar son­ra­sın­da “hır­sız evin için­dey­se ki­lit bir işe ya­ra­maz” cüm­le­siy­le olay­la­ra yak­la­şı­mı­nı or­ta­ya ko­yan Em­ni­yet Ge­nel Mü­dür­lü­ğü İs­tih­ba­rat Dai­re Baş­ka­nı Sab­ri Uzun’u gö­rev­den al­dı. Geç­ti­ği­miz gün­ler­de ise HSYK, Hâ­kim­ler ve Sav­cı­lar Ka­nu­nu’nun 69. mad­de­si­nin son fık­ra­sı uya­rın­ca Van Cum­hu­ri­yet Sav­cı­sı Fer­hat Sa­rı­ka­ya’nın mes­lek­ten ih­ra­cı­na ka­rar ver­di; mü­za­ke­re ve iti­raz sü­re­ci de­vam et­ti­ği için de ka­rar ke­sin­le­şin­ce­ye ka­dar açı­ğa al­dı. Sav­cı Sa­rı­ka­ya, Şem­din­li id­di­ana­me­sin­de Baş­ba­kan’ın “ne­re­den ge­lir­se gel­sin, kim ta­ra­fın­dan ya­pıl­mış olur­sa ol­sun, kim yap­mış­sa bu­nun be­de­li­ni öde­ye­cek­tir. Biz­den kim­se bir ka­yır­ma­cı­lık, bir ko­ru­ma­cı­lık (…) bek­le­me­sin; yar­gı, üze­ri­ne dü­şe­ni en ide­al bir şe­kil­de ya­pa­cak­tır. (…) Dev­le­ti­miz ile mil­le­ti­mi­zi kar­şı kar­şı­ya ge­tir­me gay­re­tin­de olan­lar bu­nun kar­şı­lı­ğı­nı mut­la­ka öde­ye­cek­ler­dir” şek­lin­de­ki de­me­ci­ne ve Ab­dul­lah Gül, Ab­dül­ka­dir Ak­su ve Ce­mil Çi­çek’in bu min­val­de­ki açık­la­ma­la­rı­na da yer ver­miş­ti. Muh­te­me­len bu açık­la­ma­la­ra duy­du­ğu gü­ven­le id­di­ana­me­yi söz ko­nu­su şek­liy­le ka­le­me al­dı. Fa­kat ne ga­rip­tir ki, olan bi­ten­ler ve söy­le­nen­ler ça­bu­cak unu­tu­lu­ver­di. Gö­rev­le­ri­nin ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­tir­me­ye ça­lı­şan­lar, ya­pı­lan uy­gu­la­ma­lar ve ve­ri­len ce­za­lar­la, bir an­da “dev­le­ti­miz ile mil­le­ti­mi­zi kar­şı kar­şı­ya ge­tir­me gay­re­tin­de olan­lar” ka­te­go­ri­si­ne dâ­hil edil­miş ol­du.
Ni­san ba­şın­da mey­da­na ge­len olay­la­rın ya­rat­tı­ğı or­tam ve­si­le­siy­le, PKK teh­li­ke­si se­bep gös­te­ri­le­rek Ku­zey Irak sı­nı­rı­na as­ke­rî yı­ğı­nak ya­pıl­dı. As­ker mik­ta­rı ile il­gi­li ra­kam­lar çe­liş­ki­li ol­sa da, ol­duk­ça bü­yük çap­lı bir yı­ğı­nak ya­pıl­dı­ğı ve hat­ta sı­nır­da ope­ras­yon­lar dü­zen­len­di­ği muh­te­mel. ABD Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Con­do­le­ez­za Ri­ce’ın zi­ya­re­ti ön­ce­si­ne denk ge­len yı­ğı­na­ğın ve ope­ras­yon­la­rın ger­çek ama­cı­nın ne ol­du­ğu ve na­sıl bir ne­ti­ce do­ğu­ra­ca­ğı ise, za­man­la da­ha da net­le­şe­cek­tir.
Bü­tün bu ge­liş­me­ler olup bi­ter­ken, mev­cut hü­kü­me­tin iki önem­li is­mi, Baş­ba­kan ile Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı ra­hat­sız­lık­la­rı ne­de­niy­le ev­le­rin­de din­len­me­ye çe­kil­miş­ler­di. Ken­di­le­ri­ne Al­lah’tan şi­fa di­li­yo­ruz. An­cak si­ya­sî ira­de­nin iki önem­li tem­sil­ci­si­nin or­ta­lık­lar­da gö­rün­me­yi­şi­nin, her alan­da bir boş­luk do­ğu­ra­ca­ğı mu­hak­kak­tır.
Mem­le­ke­tin iç ve dış po­li­ti­ka­sı­nı yön­len­di­ren­le­rin as­ker­ler ol­du­ğu iz­le­ni­mi­nin do­ğu­şu, bu boş­lu­ğun bir so­nu­cu­dur. Er­kan Mum­cu, Meh­met Ağar ve Dev­let Bah­çe­li gi­bi si­ya­sî par­ti li­der­le­ri­nin sık­ça ka­muo­yu kar­şı­sı­na çı­kıp “er­ken se­çim”den, “bas­kın se­çim”den söz et­me­ye baş­la­ma­la­rın­da da, muh­te­me­len, ge­rek bu iz­le­ni­min, ge­rek­se de bu boş­lu­ğun et­ki­si var­dır.
Ya­zı­lı ve gör­sel med­ya­da ol­sun, ba­zı si­ya­set­çi­le­rin söy­lem­le­rin­de ol­sun mem­le­ket­te bir ‘ir­ti­ca’ teh­li­ke­sin­den söz edil­me­si, cı­lız da ol­sa ‘ir­ti­ca’ kam­pan­ya­la­rı­nın ye­ni­den ısı­tıl­ma­ya baş­lan­ma­sı ve top­lum­sal ge­ri­li­mi yük­selt­me ça­ba­la­rı yi­ne bu sü­reç­te dik­kat çe­ki­ci bir du­rum. Bü­tün bu ge­liş­me­le­rin bir­bi­riy­le bağ­lan­tı­lı olup ol­ma­dı­ğı ya da han­gi ama­ca ma­tuf ola­rak peş pe­şe ger­çek­leş­ti­ği so­ru­la­rı zih­ni­mi­zi kur­ca­la­ma­ya de­vam edi­yor.
 
23 Ni­san Sür­pri­zi Bu Kez Arınç’tan…
Şim­di­ye ka­dar eşi­nin ba­şör­tü­sü ne­de­niy­le bay­ram tö­ren­le­rin­de ve re­sep­si­yon­lar­da tat­sız sür­priz­ler­le kar­şı­la­şan Mec­lis Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ın, 23 Ni­san Mil­lî Ege­men­lik ve Ço­cuk Bay­ra­mı do­la­yı­sıy­la yap­tı­ğı ko­nuş­ma uzun sü­re gün­de­mi ve ha­fı­za­la­rı et­ki­le­ye­cek gi­bi gö­rü­nü­yor. Arınç bu konuşmasıyla, bir ke­si­min tak­dir­le­ri­ni ve teb­rik­le­ri­ni alır­ken, di­ğer bir ke­si­min de eleş­ti­ri­le­ri­ne he­def ol­du. Ana mu­ha­le­fet par­ti­si men­sup­la­rı­nın ve li­de­ri­nin bi­li­nen üs­lup­la­rıy­la yap­tık­la­rı ko­nuş­ma­lar ve ‘Bü­len­dî­ne­jad’ ya­kış­tır­ma­la­rı, ge­ri­li­mi art­tır­ma­da bi­zim de pa­yı­mız ol­sun ni­ye­ti yok­sa eğer, sa­de­ce ve sa­de­ce ken­di çap­sız­lık­la­rı­nın ve sığ­lık­la­rı­nın bir işa­re­ti ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. (Bir ön­ce­ki se­çim­de, ba­ra­jı ge­çe­me­yen mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­ne, âci­za­ne tav­si­yem, AK Par­ti’yi de­ğil de CHP’yi ve ba­şa­rı­sız­lık­la­rı­nı he­def alan bir se­çim stra­te­ji­si ge­liş­tir­me­le­ri­dir. Bu­nu ya­par­lar­sa eğer, ba­şa­rı­lı ol­ma ih­ti­mal­le­ri çok da­ha yük­sek­tir. Tür­ki­ye’nin her şey­den ön­ce mil­le­ti­ni ve va­ta­nı­nı se­ven, cid­di, se­vi­ye­li ve sa­mi­mi bir mu­ha­le­fet par­ti­si­ne ih­ti­ya­cı her za­man ol­du ve bu ih­ti­yaç hâ­lâ gi­de­ri­le­bil­miş de­ğil.)
Arınç, ko­nuş­ma­sın­da özet­le “dün­ya si­ya­se­ti­nin ak­tif bir üye­si, den­ge­le­ri de­ğiş­ti­re­cek bir ül­ke­si” ol­ma­sı­nı zo­run­lu gör­dü­ğü Tür­ki­ye’nin bu he­def­ler için ‘ke­net­len­me­si’ ve “ge­le­nek­sel kor­ku­la­rın­dan kur­tul­ma­sı” ge­rek­ti­ği­ni söy­le­di. “Mil­let ira­de­si­nin tem­sil ma­ka­mı olan Mec­lis’in, “bü­rok­ra­tik ik­ti­da­rın güç­len­di­ği 1960 yı­lın­dan iti­ba­ren (…) hu­ku­kî te­mel­le­re da­yan­ma­yan eleş­ti­ri­ler­le” ve de­mok­ra­tik bir dev­let­te ka­bul edi­le­me­ye­cek “giz­li bir an­ti-de­mok­ra­tik yö­ne­ti­min ik­ti­dar­da ol­du­ğu­nu ima eder” ni­te­lik­te­ki “giz­li ana­ya­sa” ile da­ral­tıl­ma­ya ça­lı­şıl­dı­ğı­nı vur­gu­la­dı. “Bu­gün öz­gür­lük­le­rin ge­niş­le­til­me­si için güç­lü bir Ana­ya­sa de­ği­şik­li­ği ar­tık zo­run­lu ha­le gel­miş­tir” di­yen Arınç, bu ko­nu­da “gö­rüş alış­ve­ri­şi için oluş­tu­ru­lan ze­min­le­ri da­hi red­de­den” ku­rum­la­rın mu­ta­ba­ka­tı­nı al­ma­nın bir zo­run­lu­luk ol­ma­dı­ğı­nın al­tı­nı çiz­di ve şun­la­rı ek­le­di: “An­cak bir mu­ta­ba­kat ara­na­cak­sa, sa­de­ce yü­ce Mec­lis ça­tı­sı al­tın­da hal­kı tem­sil eden mil­let­ve­kil­le­ri­nin mu­ta­ba­ka­tı­nın aran­ma­sı ge­re­kir. Eğer bu­ra­da bir mu­ta­ba­kat sağ­la­na­maz­sa gi­di­le­cek bir tek mer­ci var­dır, o da yü­ce mil­le­ti­mi­zin ira­de­si­dir.”
An­la­şıl­dı­ğı ka­da­rıy­la, Mec­lis Baş­ka­nı Bü­lent Arınç’ın, ko­nuş­ma­sın­da di­le ge­tir­dik­le­ri­nin ön­ce­lik­li mu­ha­ta­bı Baş­ba­kan’dır. Arınç, mu­ta­ba­ka­tı ara­na­cak­la­rın “mec­lis ça­tı­sı al­tın­da hal­kı tem­sil eden mil­let­ve­kil­le­ri” ol­du­ğu­nun al­tı­nı ka­lın­ca çi­zi­yor. Arınç, en ni­haî nok­ta­da, si­ya­sî ira­de­ye sa­hip çık­mak için se­çim se­çe­ne­ği­ni de göz ar­dı et­me­mek ge­re­ği­ni vur­gu­lu­yor.
Ni­haî nok­ta­da, Bü­lent Arınç’ın ko­nuş­ma­sı­nı ön­ce­lik­le Sa­yın Baş­ba­kan’a ve Ba­kan­la­ra yö­ne­lik, içe­ri­sin­de se­çi­me git­me­yi de ba­rın­dı­ran bir “si­vil ira­de­ye sa­hip çı­kın” me­sa­jı ola­rak de­ğer­len­dir­mek sa­nı­rız yan­lış ol­ma­ya­cak­tır. Arınç’ın bu gi­ri­şi­mi, or­ta­ya çı­kan bu boş­lu­ğu dol­dur­mak is­te­yen bir si­ya­set­çi­nin ini­si­ya­tif al­ma­sı ola­rak da gö­rü­le­bi­lir. Fa­kat bu ko­nuş­ma­yı, ül­ke se­çim at­mos­fe­ri­ne gi­rer­ken, geç­miş ic­ra­at dö­ne­min­de kri­tik ko­nu­lar­da ken­di­le­ri­ne oy ve­ren kit­le­le­rin bek­len­ti­le­ri­ne ce­vap ve­re­cek uy­gu­la­ma­la­rı ye­te­rin­ce ya­pa­ma­mış bir ik­ti­da­rın, Bü­lent Arınç üze­rin­den ka­mu­oyu­na ses­len­me gay­re­ti ola­rak da de­ğer­len­di­re­bi­li­riz.
Şim­di­lik bir­bi­rin­den ba­ğım­sız gi­bi gö­rü­nen bü­tün bu her­cü­merç, ya­kın bir ge­le­cek­te se­çim ve­si­le­siy­le or­tak bir nok­ta­da bir­le­şir mi aca­ba? Bek­le­ye­lim ve gö­re­lim.

Paylaş Tavsiye Et