Ekonomide Gündem
Küresel büyümeye artık AB ve Japonya öncülük ediyor
OECD, 2006’nın sonbaharında yayımladığı Küresel Görünüm Raporu’nda, ABD ekonomisindeki yavaşlamanın 2001 yılında olduğu gibi bir küresel ekonomik zayıflığa yol açmayacağını açıklamıştı. Dünya ekonomisinde dengelerin yer değiştirmekte olduğu tespitinde bulunan rapor, bu çerçevede Avrupa ve Japonya’nın küresel büyümede öncü rolünü ABD’den alacağı öngörüsünde bulunmuştu. Mayıs ayında yayımlanan 2007’nin ilk raporunda ise gelişmelerin bu öngörüleri doğrular nitelikte olduğunun altı çizildi. Raporda, 2007 yılında dünya ekonomisinin pek çok bakımdan geçmiş yıllara kıyasla daha iyi durumda olduğu belirtiliyor ve OECD ülkelerindeki büyümenin hızlı istihdam yaratımı ve işsizlik oranlarındaki azalma ile destekleneceği ifade ediliyor. Dünya ekonomisindeki riskler olarak ise konut sektörü ve finansal piyasalardaki dengesizliklere dikkat çekiliyor. Raporda yer alan tahminlere göre, dünyanın önde gelen 30 ülkesinin yer aldığı OECD bölgesinde büyüme oranı 2007 yılında %2,7 olarak gerçekleşecek. 2007’de büyüme oranları ABD’de %2,1, Avro Bölgesi’nde %2,7, Japonya’da ise %2,4 olarak tahmin ediliyor.
Tavsiye Et
Petrol fiyatları yeniden tırmanışta
Ocak ayı ortalarında gördüğü 51 dolarlık son dönemlerin en düşük seviyesinin ardından sürekli yükseliş eğiliminde olan petrol fiyatları, İran’la ilgili nükleer gerginliğin artması, en büyük petrol üreticilerinden Nijerya’da petrol işçilerinin greve gitmesi ve ABD’de rafinerilerin yaz aylarındaki yüksek talebi karşılayacak düzeyde üretim yapmamaları nedeniyle ivme kazanarak 70 doların üzerine çıktı. Londra borsalarında petrolün varil fiyatı hemen teslim işlemlerde 71 dolar 11 sent, vadeli işlemlerde ise 72 dolar 30 sente kadar yükseldi. BM’nin yayımladığı bir raporda, İran’ın uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurmayı reddettiğini vurgulaması ve aynı sıralarda ABD’nin üç uçak gemisi ve onlara eşlik eden muhripleri İran Körfezi’ne kaydırması, halihazırda diken üstünde olan piyasalarda gerilime yol açan başlıca gelişmeler oldu. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Genel Sekreteri Abdullah el-Bedri ise, mevcut ham petrol fiyatlarının yüksek olmadığını savundu. El-Bedri, fiyatların yükselmesinde üretim maliyetlerinin artmasının etkili olduğunu belirtirken, piyasalarda ham petrol sıkıntısı olmadığını ve ihtiyaç durumunda OPEC’in petrol arzını artıracağını dile getirdi.
Tavsiye Et
Venezüella, IMF ve Dünya Bankası üyeliğinden ayrılıyor
Dünyada sol eğilimli politikaların kalesi olan ülkelerden Venezüella, ABD emperyalizmine hizmet etmekle suçladığı IMF ve Dünya Bankası üyeliğinden çıkacağını açıkladı. ABD karşıtı söylemleriyle gelişmekte olan ülkelerde büyük sempati toplayan Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları sırasında yaptığı konuşmada “Bundan böyle, ne IMF’ye ne Dünya Bankası’na ne de başka bir kimseye ihtiyacımız var. Artık Washington’a gitmek zorunda değiliz” diyerek çekilme planını halka açıkladı. Chavez, Latin Amerika’da IMF ve Dünya Bankası’nın işlevini görecek alternatif bir kredi kurumu oluşturulması gerektiğini savunuyor. Öte yandan, birçok gelişmekte olan ülkenin özelleştirmelere ağırlık verdiği bir dönemde, Venezüella, Bolivya’yla birlikte enerji ve telekom gibi stratejik sektörleri ulusallaştırma politikalarıyla da dikkat çekiyor. Daha önce yabancı şirketler tarafından işletilen petrol yataklarının kontrolünü eline alan Venezüella, son olarak petrol çıkarmak için gereken donanımı da devlet kontrolüne almak için harekete geçti.
Tavsiye Et
2007’nin vergi cennetleri ve cehennemleri belirlendi
Amerikan ekonomi dergisi Forbes’in, dünyanın belli başlı 61 ülkesini vergi yükü açısından karşılaştırdığı Vergi Sefaleti Endeksi’nde 2007 yılında Fransa 168,8 puanla ilk sırada yer alırken, en alt sırada ise 18 puanla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) yer aldı. Endeks bir ülkedeki en yüksek kurumlar, gelir ve servet vergileri ile işverenin ödediği sosyal güvenlik primi, çalışanın ödediği sosyal güvenlik primi ve KDV oranlarının toplanmasıyla elde ediliyor. Türkiye ise endekste 109 puanla orta sıralarda yer aldı. Endekste 148 puanın üzerine çıkan Fransa, Belçika, Çin, İsveç, İtalya, “vergi cehennemi” ülkeleri grubunu oluştururken; 85 puanın altında kalan BAE, Katar, Hong Kong, Gürcistan, Rusya, Tayvan, Singapur gibi ülkeler ise vergi cenneti kategorisinde yer aldılar.
Tavsiye Et
Wolfowitz sonunda istifa ediyor
Dünya Bankası (DB) Başkanı Paul Wolfowitz, aynı kurumda çalışan sevgilisini kayırdığının anlaşılmasıyla ortaya çıkan skandalın ardından istifa etmesi yönündeki baskılara uzun süre direnmişti. Ancak, skandalı araştırmak üzere kurulan özel kurulun Wolfowitz’i suçlu bulması ve sonrasında Beyaz Saray’ın desteğini çekmesi üzerine Wolfowitz’in istifa etmekten başka seçeneği kalmadı. Irak Savaşı’nın mimarlarından olan Wolfowitz’in 30 Haziran itibariyle görevinden ayrılacağı açıklandı. Wolfowitz’in yerine gelmesi beklenen isimler arasında 27 Haziran’da İngiltere Başbakanlığı görevini bırakacak olan Tony Blair’in ismi de zikrediliyordu. Ancak, Bush’un geleneksel olduğu üzere DB’nin başında bir Amerikalıyı görmek istediğini açıklaması bu seçeneği ortadan kaldırdı. Başkanlık için öne çıkan diğer isimler arasında ABD’nin eski Ticaret Temsilcisi Robert Zoellick, Hazine Bakan Yardımcısı Robert Kimmitt ve IMF’nin eski birinci başkan yardımcısı Stanley Fischer bulunuyor.
Tavsiye Et
Kıta Avrupasında işsizlik oranı geriliyor
Yaşlanan nüfus ve sosyal güvenlik sistemindeki sorunlar nedeniyle uzun yıllardır diğer gelişmiş ülkelere kıyasla ciddi bir işsizlik problemiyle yüzleşen Avro Bölgesi’nde işsizlik oranı Mart ayında %7,2 ile son 15 yılın en düşük seviyesine geriledi. 2006’nın Mart ayında bölgedeki işsizlik oranı %8,2 seviyesindeydi. Almanya öncülüğünde canlanan ekonomik faaliyet sayesinde bölgedeki işsizlik oranının daha da düşmesi bekleniyor. OECD’nin tahminlerine göre, Avro Bölgesi’nde 2006’da %7,6 olan işsizlik oranı 2007’de %7,1’e, 2008’de ise %6,7’ye gerileyecek. 2008’de işsizlik oranının diğer gelişmiş ülkelerden ABD’de %4,8, İngiltere’de %5,5, Japonya’da ise %3,6 olması bekleniyor.
Tavsiye Et
Ekonomi muhtırayı “hafif” atlattı, ama...
Türkiye ekonomisi cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşanan krizi küçük sıyrıklarla atlattı. Borsa, kur ve faizlerin siyasi krize tepkisinin ölçülü kalmasında ekonominin temellerinin son 5 yılda izlenen kararlı politikalar ve reformlar sayesinde güçlenmiş olması, Türkiye’nin sahip olduğu yüksek büyüme potansiyeli nedeniyle cazibesini korumaya devam etmesi ve yabancı yatırımcıların son yıllarda yaptıkları büyük yatırımlar nedeniyle Türkiye’yle bir ölçüde kader ortaklığına girmiş olmaları etkili rol oynadı. Ancak, siyaset dışı risklerin devreye girmesi ve bu ortamda alınan erken seçim kararının yarattığı belirsizlik Türkiye ekonomisine ek yükler getiriyor. Nitekim 27 Nisan bildirisi sonrasında önde gelen uluslararası yatırım kuruluşları yatırımcılara Türkiye’ye ilişkin temkinli olmalarını tavsiye eden hatta Türkiye’ye yatırımlarını azaltmalarını öneren açıklamalar yayımlamaya başladılar. Özetle, TSK’nın politik bir güç olarak yeniden sahneye çıkması başta ekonomi olmak üzere her alanda işleri Türkiye için daha zor hale getirdi.
Tavsiye Et
Finans sektörü hızla büyüyor
Finans sektörü, son yıllarda ekonomide yaşanan istikrar ve büyümeden en fazla nasibini alan sektörlerin başında geliyor. 1990’lı yıllarda devlete borç vermenin yüksek cazibesi nedeniyle asıl işlevlerini unutan ve bu dönemi ağır bir krizle kapatan sektör, yeni düzenlemeler ve ekonomik istikrar sayesinde daha sağlıklı bir yapıya kavuştu. Sektör, yakaladığı yüksek büyüme oranları ile yerli/yabancı yatırımcılar açısından da cazibesini giderek artırdı. BDDK tarafından yayımlanan Finansal Piyasalar Raporu’na göre, 2006 yılı sonu itibariyle Türk finans sektörünün aktif büyüklüğü, bir önceki yıla göre %20,2 oranında artarak 564,7 milyar YTL’ye ulaştı. Finans sektörünün en büyük ayağı olan bankacılık kesiminin aktif büyüklüğü ise 2006’da 499,7 milyar YTL’ye çıktı. Bankacılık sektörünün finansal aracılık fonksiyonunu daha etkili olarak yerine getirmesi sonucu kredilerin toplam aktifler içerisindeki payı da bir yıl içerisinde 5,4 puan artarak Aralık 2006 itibarıyla %43,8’e yükseldi.
Tavsiye Et
Seçim süreci bütçeyi sarsacak mı?
2007’nin seçim yılı olmasına rağmen hükümet bütçe disiplininden taviz vermemekte, diğer bir deyişle kemerleri gevşetmemekte direniyor. IMF görüşmeleri sonrasında alınan, merkezî bütçeden GSMH’nin binde 6’sı kadar kesinti kararı ve memur-işçi maaşlarına yapılacak zam bu noktada hükümeti düşündüren faktörlerin başında geliyor. Hükümet, seçimlerin erkene alınması nedeniyle ‘uygulanamaz’ yorumları yapılan tasarruf tedbirleri noktasındaki kararlılığını IMF’ye verilen son niyet mektubunda devam ettirirken, kesintinin miktarını da 3,8 milyardan 4,1 milyar YTL’ye çıkardı. Bütçenin ilk 4 ayda geçen yıla kıyasla daha kötü bir performans sergilemesi hükümeti düşündüren bir diğer gelişme. 2006’nın Ocak-Nisan döneminde 4 milyar 27 milyon YTL olan bütçe açığı bu yılın aynı döneminde 5,4 milyar YTL’ye yükseldi. 2006’nın tamamında ise bütçe açığı 3,6 milyar YTL ile GSMH’nin %1’inin altına inerek tarihî bir başarı sergilemişti. Hükümetin bu başarıyı sürdürüp sürdürememesi ise önümüzdeki dönemde istikrarın korunmasıyla yakından alakalı görünüyor.
Tavsiye Et
Avrupa Komisyonu Türkiye ekonomisinden umutlu
Avrupa Komisyonu, 2006’yı %6 büyüme oranıyla tamamlayan Türkiye ekonomisinin 2007 ve 2008 yıllarında genel olarak başarılı bir performans ortaya koyacağı öngörüsünde bulundu. Komisyon, Türkiye ekonomisinin bu yıl %5, 2008’de ise %5,75 oranında büyüyeceğini tahmin ediyor. Komisyon’un yayımladığı raporda, üç yıl boyunca neredeyse hiç yeni istihdam yaratmayan büyüme sonrasında 2005 yılından itibaren istihdamın artmaya başladığına ve bu trendin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine dikkat çekildi. Komisyona göre, Türkiye’nin ihracat gelirlerindeki büyüme, özellikle de turizmde, artmaya devam edecek. Uygulanan sıkı para ve maliye politikaları ise enflasyondaki düşüş sürecine katkıda bulunacak. Raporda, enflasyonist baskıların azalmasıyla faiz oranlarının düşeceği ve yatırım ortamının güçleneceği beklentisine yer veriliyor.
Tavsiye Et
Özelleştirmeler son sürat devam ediyor
Türkiye’nin 2003 yılında hız verdiği özelleştirme süreci üst üste gerçekleştirilen başarılı uygulamalarla devam ediyor. 2007 yılında yapılan ihalelerde verilen yüksek fiyatlar, aynı zamanda iş dünyasının Türkiye’nin geleceğine ilişkin beklentilerinin yüksekliğinin göstergesi sayılabilir. 2007’nin ilk dört ayında yapılan özelleştirmelerden Türkiye 22 milyon dolar gelir sağladı. Bu dönemde satış ve devir işlemi onaylanan ve imza aşamasında olan 8 projenin toplam bedeli ise 2,2 milyar dolar. Son olarak Mayıs ayında yapılan İzmir Limanı ihalesinden de 1,3 milyar dolar gelir sağlanacak. 2003 yılına kadar toplam 8 milyar dolar tutarında özelleştirme uygulaması gerçekleştirilirken, 2003-2007 (Mart) yılları arasındaki özelleştirme uygulamalarının toplamı 25,5 milyar dolara ulaştı.
Tavsiye Et
Avrupa’daki Türkler arasında patronların sayısı artıyor
1960’lı yıllarda ilk defa toplu olarak Avrupa’ya çalışmak için giden Türklerin önemli bir bölümü aradan geçen 40 yıllık sürede işçilikten patronluğa terfi etti. Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı’nın hazırladığı bir çalışmaya göre 5,2 milyon Türk’ün yaşadığı 27 Avrupa ülkesinde Türkler tarafından kurulan yaklaşık 124 bin 500 işyeri bulunuyor. En çok Türk girişimcisi ise Almanya’da bulunuyor. Türklere ait 68 bin işyerinin bulunduğu Almanya’da bu işyerlerinin toplam cirosu 31,6 milyar avroyu buluyor. Almanya’daki Türk girişimciler, aralarında Almanların ve diğer göçmenlerin de bulunduğu 340 bin kişiye de istihdam sağlıyor.
Tavsiye Et