PAKİSTAN, son yıllarda meydana gelen olaylarla, Irak’tan sonra dünyayı ilgilendiren ikinci önemli ülke haline geldi. Bugün keşmekeşin hâkim olduğu ülke, ciddi bir krizin eşiğinde. Pakistan’da yaşanan siyasi krizi anlamak için, ülkedeki asker-sivil ilişkisini ve askerlerin siyaset üzerindeki ağırlığını mercek altına almak gerekir. Pakistan’da askerlerin siyaset üzerindeki belirgin etkileri bağımsızlıktan kısa bir süre sonra başladı. Ekim 1958’de darbe yapan General Eyüp Han 1969’a kadar yönetimi elinde tuttu. Ardından yakın dostu General Yahya Han 1969-1971 yılları arasında iktidardaydı. 1977-1988 yılları arasında da General Ziya ül-Hak yönetimi ele geçirdi. Daha sonra 1999’da General Pervez Müşerref askerî darbeyle iş başına geldi. Halihazırda çok zor günler geçiren Müşerref, iktidarı terk etmemek için her yola başvuruyor.
Pakistan’da General Eyüp Han ile başlayan askerin siyaset üzerindeki etkisi bugün hâlâ devam ediyor. Hatta Eyüp Han’ın askerî ve siyasi mirası göz ardı edildiğinde Pakistan’daki gelişmeleri analiz etmek çok güçleşir. Eyüp Han’ın siyaset üzerindeki etkisine en basitinden, Eski Başbakan Navaz Şerif döneminde Dışişleri Bakanı olan oğlu Cevher Eyüp Han’ın, askerî darbenin ardından Müşerref döneminde de Ekonomi Bakanı olarak atanmasını örnek gösterebiliriz.
Peki, Eyüp Han ailesi ile ilişkilerin arkasındaki asıl sebep ne?
Eyüp Han Pakistan’a ilk darbe geleneğini getiren kişidir. Ondan sonra ordu, ülkede her alanda en belirleyici kurum oldu. Askerî bürokrasi sivil yönetim üzerinde etkisini sağlamlaştırdı. Demokrasiye pek inanmayan Eyüp Han, 1958’de darbe ile iktidarı ele geçirdikten sonra anayasayı feshetti; Devlet Başkanı İskender Mirza’yı sürgüne gönderdi. Yönetimi yeniden düzenleyen Eyüp Han, tarım reformları yapıp sanayiyi canlandırarak ülke ekonomisini iyileştirmeye çalıştı; yabancı yatırımları teşvik etti. “Pakistan’da sanayi gelişmezse Pakistanlılar birbirlerini yer” diyen Eyüp Han, yıllar sonra ülkede aleyhine düzenlenen geniş çaplı protestoların ardından hükümetten ayrılmayı kabul etti.
Pakistan’daki gelişmeler geçmişle mukayese edildiğinde, General Müşerref’in de yeni bir Eyüp Han olma hedefinde olduğu gözlerden kaçmıyor.
Pakistan Siyasetinde Üç Yöneliş
Pakistan’da İslamcı muhalefet, sesi gür çıksa da hatta siyasi arenayı etkilese de iktidar olma konusunda hep başarısız oldu. Bugün yine en şiddetli muhalefetin başını İslamcı partiler çekse de şu üç yöneliş daha ağır basıyor:
Müşerref’in yönelişi: Müşerref’in asıl ve en önemli amacı iktidarını korumak. “Tarih tekerrürden ibarettir” denir ya, işte Müşerref’in bugün karşı karşıya kaldığı sorunların benzerini geçmişteki askerî rejimler de yaşamıştı. Askerî mantığının bir sonucu olarak Müşerref, katı bir şekilde “komutada birlik” ilkesine inanıyor ve bu ifadeyi konuşmalarında sıklıkla tekrarlıyor. Ayrıca Müşerref, kendi otoritesini sarsacak tüm muhalefeti bastırmak için güç kullanmak konusunda hayli istekli olduğunu her defasında gösteriyor. Bu, askerî yönetimlerin en önemli karakteristiği.
Şerif’in yönelişi: Müşerref’in çok zor durumda olduğunu bilen Navaz Şerif, bir konuşmasında “Müşerref’in iktidarı batık bir gemiyi andırıyor. Benazir de bu batık gemide yolculuk yapmak istiyor” demişti. Şerif, Müşerref’in iktidarı derhal bırakmasını talep edenlerin başında geliyor. İktidardan çekilmemesi halinde Müşerref’i gösteri ve protestolarla düşüreceğine inanıyor. Bunun için 10 Eylül’de Pakistan’a gitti. Havaalanına iner inmez Müşerref yönetimi tarafından apar topar ve hiçbir tören düzenlenmeden, bekleyen bir uçağa bindirilip Suudi Arabistan’a gönderildi. Umulanın aksine, kendisini destekleyenler polis kontrolünden geçip liderlerini karşılayamadılar; hükümet gösterileri bastırmayı başardı.
Şerif’in Suudi Arabistan’a sürgün edilişiyle, Yüksek Mahkeme’nin eski başbakanın ülkeye dönmesini “izin ya da engel olmaksızın” mümkün kılan kararı açık bir şekilde yok sayıldı. Şimdi sorulması gereken asıl soru şu: Acaba mahkeme hükümetin bu hareketine karşı ne ölçüde güçlü bir tepki verecek? Acaba Şerif’in getirilmesini talep edecek mi? Kararı hiçe sayan üst düzey hükümet yetkililerine karşı dava açılacak mı? Mahkemenin tutumu Pakistan’ın savaş kanunlarının geçerli olduğu bir ülke olup olmayacağını da belirleyecek.
Butto’nun yönelişi: Benazir Butto ise projesini tamamen Amerikalılara endekslemiş durumda. Kendi partisine mensup kişilerin sokaklara dökülüp ateşli sloganlar atmalarını yasakladı. Ülkenin gelecekteki devlet başkanı olmak için pratik bir yol seçti. Müşerref ile Abu Dabi’de gizlice görüşüp anlaştı. Müşerref’in Genelkurmay Başkanlığı’nı bırakması halinde Devlet Başkanı olarak kalmasını destekleyeceğini ifade etti.
Butto, vereceği desteğe karşılık olarak kendisi ve kocası Asif Zardari’ye karşı açılmış yolsuzluk davalarının düşürülmesini talep etti. Ayrıca Butto, Müşerref döneminde çıkarılan ve siyasetçilerin iki dönem başbakan olmalarını engelleyen kanunun yürürlükten kaldırılmasını istedi. Müşerref ise ordudaki görevinden vazgeçmeden yeniden seçilmek konusunda hayli istekli. Zira sivil bir siyasetçi olduğunda kendisinin yerine geçecek yeni generalin onu başkanlık koltuğundan edebileceğinin farkında. Müşerref’e göre en uygun olan, mevcut Meclis’in kendisini üstündeki üniformayı çıkarmadan başkan seçmesi.
ABD’den Müşerref-Butto İttifakına Destek
İngilizler ve Amerikalılar, Müşerref’in Afganistan sınırında Taliban’a karşı daha etkin bir şekilde mücadele etmesine yardımcı olacağını düşündükleri için böylesi bir anlaşmanın sağlanması konusunda başından beri istekliler. Müşerref ve Butto arasında Abu Dabi’de yapılan gizli anlaşmanın ardından, ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher hemen İslamabad’a gitti. Burada Müşerref ile ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Negroponte arasında gizli bir toplantı tertip etti.
Müşerref ve Butto arasındaki görüşmelerde ilerleme kaydedilirken, Şerif’in Pakistan’a yargı kararı sayesinde muzaffer bir şekilde geri dönmesi, Müşerref’in (ve Amerikalıların) hesaplarını altüst etti. Çünkü kendisi hâlâ Pakistan’ın en büyük eyaleti olan Pencap’ın en popüler politikacısı. Ancak ani kararla ülkeye dönen Şerif, yine aynı gün tekrar sürgüne gönderildi. Şerif, milliyetçi politikaları ve İslamcı partilere olan yakınlığından dolayı ABD tarafından da istenmiyor.
Pakistan siyasetinde çok etkin olan ABD, ülkede sıkıyönetim yerine tekrar demokratik bir yapılanma içine girilmesini istiyor. Zira olağanüstü halin ülkede çok kötü neticeler doğurabileceğinden endişe ediyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun 6 Haziran 2007’de hazırladığı “Pakistan: Emergency Rule or Return to Democracy?” isimli raporda da demokrasiye dönüşün önemi ve sıkıyönetim ilan edilmesinin zararları maddeler halinde sıralanmıştı.
Özetle, Müşerref hem Devlet Başkanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda ısrar ediyor. Benazir ise üçüncü kez başbakan olmayı hedefliyor. Tüm bu sorunlar içinde Pakistan’ın geleceğini düşünen ise yok.
Paylaş
Tavsiye Et