Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (February 2008) > Dünya Ekonomi > BOP’u anlamak için petro-politik gerek
Dünya Ekonomi
BOP’u anlamak için petro-politik gerek
Barış Şanlı
MAYIS ayında petrol fiyatlarında çok sert bir dalgalanma meydana geldi. Ham petrolün fiyatı, varil (159 litre) başına 42 doların üzerine çıkarak 21’inci yüzyıldaki en yüksek seviyesine ulaştı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında petrol fiyatları ortalama (Amerikan dolarının 2000 yılı satın alma gücü sabit kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre) 19,61 dolar oldu. Irak’ın Kuveyt’i işgaliyle sonuçlanan Ağustos 1990 krizi dışarıda tutulacak olursa, 1990’lı yıllar boyunca fiyatlar 20 dolar çevresinde ±5 dolarlık bir aralıkta dalgalandı. Aralık 1996’da düşüş eğilimine giren petrol, Asya krizinin de etkisiyle Aralık 1998’de 10 dolara gerilemişti. Bu tarihten sonra fiyatlar bir daha eski istikrar günlerine dönmedi. Bazı iddialara göre Ağustos 1998’de üç aylık bir moratoryum ilan etmek zorunda kalan Rus ekonomisini kurtarmak için danışıklı dövüş babından bir tercihle, 21 ay süren bir tırmanışa geçen petrol, yeniden 37 dolara yükseldi. Kasım 2001’de ise, 11 Eylül saldırılarının etkisine rağmen yeniden 17-18 dolara düşmüştü.
 
Petrol Niçin Önemli?
Petrol 20’nci yüzyılda kullanılan en önemli üründür. Yaşamsal değeri olan bir enerji kaynağı olmasının yanı sıra halihazırda yerini hiçbir şeyin alamayacağı bir taşıma yakıtı ve birçok üretim sürecinin temel hammaddesidir. Bu özelliklerinden dolayı büyük bir ekonomik güç kaynağı olmanın yanında miktar ve değer bağlamında düşünüldüğünde dünyanın en başta gelen uluslararası ticari metaı oldu. Bu bağımlılık o kadar önemli bir hale geldi ki, üretimde veya ticaretteki en ufak bir gelişme ciddi finansal, siyasal ve sosyo-kültürel sarsıntılara sebebiyet veriyor. Sadece son yıllarda petrol yüzünden Irak’ın Kuveyt’i ve ABD’nin Irak’ı işgalinde olduğu gibi savaşlar, Venezüella’da görüldüğü gibi darbeler ve Sudan’daki gibi iç savaşlarla göçler yaşandı.
 
OPEC Denklemin Neresinde?
II. Dünya Savaşı’ndan sonra arzın talebi geçtiği ve “Yedi Kızkardeş/Seven Sisters” olarak adlandırılan yedi küresel petrol şirketinin (Exxon, Texaco, Mobil, Standard of California, Gulf, Shell ve British Petrolium) hakimiyetini deklare ettiği bir manzara hakimdi. Bu yedi şirket, petrol yataklarının bulunduğu ülkelerdeki politikaları da belirliyordu. Söz konusu şirketler 1950’li ve 1960’lı yıllar boyunca petrolün üretim seviyesi ve fiyatını kontrol etme imkanına sahiptiler. Arzın yüksek tutulması petrol fiyatlarının ucuzlamasına; ucuz enerji fiyatları da Batı ekonomilerinin bu dönem boyunca hızlı ve sıra dışı bir şekilde yüksek büyüme oranlarını gerçekleştirebilmesine imkan tanıdı. Petrol fiyatlarındaki bu düşüklük, OPEC’in yeni bir jeopolitik oluşum olarak ortaya çıkmasına yol açan temel etkendi. Kısaca ifade etmek gerekirse OPEC, çokuluslu şirketlerin oluşturduğu Kartel’in empoze ettiği tehdit sebebiyle kuruldu. 1973 Savaşı ise bu ekonomi-politiğin siyasal tetikleyicisi oldu.
Ancak yine de esas kârı OPEC değil, petrol şirketleri kazanmaya devam etti. 1970’lerde OPEC üyesi ülkelerin petrol rezervlerini kamulaştırmalarına ve Batılı firmaları dışarı çıkarmalarına pek öyle sert bir müdahalede bulunulmadı. Petrol fiyatları 1980’e kadar çok büyük bir artış gösterdi (1970’de 1,80 dolar iken 1980’de 35,69 dolar). Petrol fiyatlarındaki bu artışa karşın, petrol şirketlerinin kazancı bundan daha fazla arttı.
Petrol fiyatlarını üçlü oligopoli olarak tanımlanan üç temel çıkar alanı belirler. Bunlar; tüketici ülkeler, üretici ülkeler ve bunlar arasında aracılık vazifesi gören uluslararası petrol şirketleridir. Bu üç çevre de bir merkez veya oligopolistik bir yapı etrafında kümelenmiştir. Dünyanın önemli tüketicileri OECD’de (2003’te toplam tüketimin %61,2’si), üreticileri OPEC’te, başlıca petrol şirketleri ise sömürgeciliğin üç şampiyonu Hollanda, İngiltere ve ABD’de yer alır.
 
Mayıs Dalgalanması
Mayıs ayında petrol fiyatlarının yükselmesinde spekülasyonlar, talebe bağlı dinamikler, jeopolitik gelişmeler ve emtia fiyatlarındaki genel durum etkili oldu. ABD’nin Irak’ı işgali gibi jeopolitik gelişmeler, tamamen kontrol dışı faktörler. Çin örneğindeki gibi hızlı talep artışları karşısında da, üyeler arasındaki çıkar farklılıklarına bağlı olarak OPEC’in yapabilecekleri son derece sınırlı. Son üç yılda talebi %28 artan ve 2003 yılında toplam talep içindeki payı %7’yi aşan Çin, Japonya’yı geçerek ABD’nin arkasından ikinci sıraya geldi. Ancak fiyatlar üzerinde belirleyiciliği en fazla olan hâlâ dünyanın en çok petrol tüketen (2003 yılındaki payı %25,5) ülkesi ABD. Son petrol fiyatlarının yükselmesinde Suudi Arabistan’da gerçekleşen saldırılardan daha çok ABD’nin ikinci çeyrekteki ham petrol stoklarının yükselmesinin etkili olduğu iddia ediliyor. Nitekim petrol fiyatlarının, ABD’nin yaz dönemine ilişkin ham petrol ve benzin stoklarının arttığının açıklanmasının ardından %10 civarında gerilemesi bunun göstergesi.
Petrol fiyatlarının jeopolitik gelişmelere, özellikle de uluslararası alanda petrol sevkiyatını aksatacak haberlere ve gelişmelere karşı oldukça duyarlı olduğu ise açık. Kerkük-Yumurtalık hattına düzenlenen saldırıların yanında, Nijerya’da benzin fiyatının düşürülmemesi halinde sendikaların greve giderek petrol sevkiyatını durduracaklarına ilişkin haberler sonucunda oluşan beklentiler de Mayıs ayında yaşanan dalgalanmalarda etkili oldu.
Aslında fiyatı artan tek ürün petrol değil. The Economist dergisi tarafından hesaplanan dünya emtia fiyat endeksine göre, Mayıs sonu itibarıyla son bir yılda dolar bazında emtia fiyatları %26,8; metal fiyatları ise %38,1 artış kaydetmiş. Dolayısıyla petrol fiyatındaki artış ile metallerdeki artış oranı eşit. Dünya, artan ekonomik faaliyet ve büyümeye bağlı talep sebebiyle fiyatların genel olarak yükseldiği bir dönemde.
 
Petrolün BOP Dediği Yer
OECD bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Enerji Ajansı (IEA); 2004 için 80,6 milyon varil olması beklenen günlük dünya petrol talebinin, 2030 yılına kadar 120 milyon varile çıkacağı tahmininde bulunuyor. Bu artışın da önemli bir bölümü ulaşım sektöründen kaynaklanacak. IEA Başekonomisti Fatih Birol’un gözetiminde hazırlanan World Energy Investment Outlook 2003 raporuna göre bir kriz yaşanmaması için bugün toplam üretimin %28’ini gerçekleştiren Orta Doğu’dan başka umut yok. 2030’da üretim payının %44’e çıkacağı tahmin edilen bölgede ise, dünya rezervlerinin dörtte birine sahip Suudi Arabistan ile onun hemen arkasında yer alan Irak daha özel bir önem taşıyor. Rapora göre üretimin artırılması için toplam 16 trilyon dolar yatırım yapılması gerekiyor. Suudi Arabistan’ın yabancı yatırımlara izin vermemesi ise en büyük sorun olarak görülüyor; zira gereken yatırımları kendi başlarına gerçekleştirmeleri mümkün değil. Bir başka deyişle; gelişmiş ülkelerde petrol krizi yaşanmaması, Suudi petrolünün yabancı (Batılı) yatırımlara açılmasına ve Irak’ın “sağlama alınmasına” bağlı. Petrol iyi tahlil edilirse BOP’u anlamlandırmak da kolaylaşacak gibi görünüyor.

Paylaş Tavsiye Et