*Dr., Washington State Üniversitesi Söyleşi: Ebru Afat
Barış gazeteciliğinin son yıllarda öne çıkmasında büyük katkıları olan kişilerden biri olarak barış gazeteciliğini bize nasıl tarif edersiniz?
Barış gazeteciliği, eleştirel bir gazeteciliktir ve burada eleştirel kelimesi ile kastedilen de muhabirlerin haber verirken kesin bir formül izlemekten ziyade olayların gelişim hikayelerini ortaya koymalarıdır. Gazeteciler neler olup bittiğine daha vâkıf olduklarında bunun içinde yer aldıkları toplumdaki etkisi de daha fazla olacaktır. Çünkü medya adeta insanların görüşlerini inşa etmektedir. Bugün olayların, çatışmaların olduğu yerlere giden, haber alabilmek için sorular soran muhabirlerin, insanların düşüncelerini daha geniş bir şekilde ortaya koymalarını sağlamak üzere sorular sormaları, daha fazla insanın görüşünü almaları ve mevcut tartışmaları tam olarak yansıtmaları gerekmektedir.
11 Eylül’den sonra özelde Amerikan, genelde ise Batı medyası, George Bush yönetiminin başlattığı terörle savaşın sürdürülmesi sürecinde büyük bir rol oynadı. Acaba barışa inanan gazeteciler medyanın oynadığı bu savaş yanlısı rolü değiştirebilirler mi?
Burada üzerinde durulması gereken birkaç hususun bulunduğunu düşünüyorum. Birincisi medyadaki savaş ve genel olarak terörle savaş, Bush hükümetinin bir kurgusudur. Dolayısıyla biz insanlarla Bush’un ötesine geçerek konuşursak, başlangıçtan itibaren bu sürecin içerisinde yer almayan insanların seslerini yansıtırsak, farklı bakış açılarının ortaya çıkmasını sağlayabiliriz. Zira bu sesler Irak’ta kitle imha silahlarının olmadığını söylemişler ve savaş sürecine dâhil olmamışlardı. Bazı muhabirler bu kişilerin seslerini basına yansıttılar; ancak medya çoğunlukla bu insanların inandırıcılıklarını zayıflattı ve söyledikleri nedeniyle marjinalize etti.
Gazeteciler olan bitenlerin daha fazla farkına vardıkları ve topluma daha fazla nüfuz ettiklerinde, ülkelerinin otoritelerinin aktardığı bilgilere ve toplumlarında hâkim olan tek yönlü havaya meydan okumaya başlayabileceklerdir. Bizim burada barış gazeteciliği derken kastettiğimiz, gerçeğin bütününü daha fazla görebilmek noktasında birbirlerine yardım edebilmeleri için gazetecilerin destekleyici unsurlardan yani birbirlerinden yardım almalarıdır. Zira her birimiz gerçeğin ne olduğuna dair sınırlı bir bakış açısına sahip olduğumuz için bize yardımcı olacak ortaklara ihtiyaç duyuyoruz. Her muhabirin ve yazarın, gerçeği daha net görebilmek için başka ülkelerden meslektaşlarının yardımına ihtiyacı vardır.
Bildiğiniz gibi Amerikan ana akım medyası, tüm dünyadaki en etkili medya konumunda. Zira sadece Amerikan vatandaşlarının zihnini oluşturmakla kalmamakta, onu takip eden dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanı da etkilemektedir. Kritik süreçlerde çok önemli roller oynayan Amerikan ana akım medyasındaki muhabir ve yazarların mevcut savaş yanlısı yaklaşımlarını değiştirmeleri mümkün müdür?
Bunun mümkün olduğunu sanıyorum; çünkü bütün sistemlerin içinde boşlukların bulunduğunu düşünüyorum. Hiçbir hegemonya mükemmel, hiçbir güç de bütüncül değildir. Yani her sistem içinde direnebilme imkanı bulunabilir. Amerikan ana akım medyasında da, diğer ülke medyalarında da bireysel olarak gazetecilerle konuştuğunuzda Barış Gazeteciği noktasında büyük bir ilginin, büyük bir isteğin olduğunu görürsünüz. Burada yapmamız gereken, gazetecilik sistemi içerisinde boşluklar açabilmek için bu ilgiyi ve isteği kullanmaya başlamamızdır. Bu kolay bir süreç değildir şüphesiz, çok yoğun bir entegrasyon ve fedakarlık gerektirmektedir.
Paylaş
Tavsiye Et