Gidenin arkasından yazı yazmak dünyanın en zor işlerinden biri.
Bir taraftan gidenin postuna kurulmanın verdiği dayanılmaz hazzın, yüzünüze yaydığı o arsız gülümsemeyi bastırmaya çalışacaksınız.
Diğer taraftan üzgün görünmeye çalışacaksınız.
Bu duyguyu bir tanıdığım, Süleyman Bey, çok iyi bilir.
Tapulu arazilerine kurulan gecekonduları yıktıran eşhasın suratlarında da vardır bu ifade.
“Layığını buldu” düşüncesi zihinden geçerken, bu tatsız ifade engellenemez biçimde suratın tam orta yerine yerleşiverir.
Ama gün gelir, devran döner.
Gecekondu, gecekondu olmaktan çıkar.
Koca bir bahçenin tam ortasına yerleşebilir.
Önce bir kâşaneye, sonra bir köşke dönüşebilir.
Dünya hali böyledir.
Daha dün “güç bende” diye efelenilir.
Bugün “gücüm nerede?” diye debelenilir.
Efelenme ile debelenme arasındaki sürece, birey söz konusu olduğunda ömür diyoruz.
Toplum söz konusu olduğunda tarih diyoruz.
Bilim söz konusu olduğunda zaman diyoruz.
Ademoğlunu, zamanın içinde tarihi yapan olarak kabul ediyoruz.
Hayvanoğlunu, zamanın içinde avlanan ya da otlanan tarihsizler olarak belliyoruz.
Efelenenlere direnenlerle, direnenlere efelenenleri kendisine konu edinenlere peki ne diyoruz?
Bunu akademik ölçütlerle yapanlara bilim insanı, estetik ölçütlerle yapana sanat insanı diyoruz.
Kafasına göre takılanlara da köşe yazarı diyoruz.
Kafasına göre takılmayanlara sadece yazar diyoruz.
Köşe yazarı olup her daim köşeli yazanlara pek hayat hakkı tanımıyoruz.
Köşe yazarı olup hiç köşesi bulunmayanlara sonsuz kredi açıyoruz.
Demek ki neymiş;
Köşe sahibi olabilirsin, o köşe ile dört köşe de olabilirsin.
Ama asla ve zinhar köşeli yazmayacaksın.
Hele hele hemen her şeyin, hemen her zaman gerçekleşebileceği bu topraklarda gözün açık, yazın kaypak olacak.
Kışın korunak ve barınak kullanabilirsin.
Mesela;
Bir krizin henüz atlatılmadığına inanıyorsan tedbirini alacaksın.
Açık havalarda direnenlerin safına yakın durabilirsin.
Bulutlu zamanlarda araya bir mesafe koyabilirsin.
Efelenenlere göz kırpabilirsin.
Anlaşılmaz yazılar yazabilirsin.
“Yazdıklarım gayet açık; ama anlamak istemiyorsanız o başka” diye diklenebilirsin.
GÜLE GÜLE
Ama 3. Dünya Savaşı’nı ben çıkartacağım diye yazamazsın.
Yazmamalıydın.
Ali Cengiz Tuğrul Bey’in son yazısı bardağı taşıran son damla oldu.
“Kıbrıs Barış Harekatı’nı bir şair başlatmıştı unutmayın” diye yazmıştı.
“3. Dünya Savaşı’nı başlatan neden ben olmayayım” diye bağlamıştı.
Onun da elini kolunu bağladılar.
Biletini kestiler.
Üstada yazık oldu.
Köşesinin doldurulması teklifini içim kan ağlayarak kabul ettim.
Yazın hayatındaki yeri asla doldurulamaz.
Ama köşesi elbette doldurulabilir.
Aristo “Tabiat boşluk kabul etmez” demiştir.
“Eder” deseydi, durum değişik olabilirdi.
Kim bilir, belki ünlü bilginle burçlarımız aynıdır.
Benim tabiatım da boşlukları değerlendirmemeye müsait değil.
Ünlü yazara şimdiye kadar dergimize yapmış olduğu katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.
Kendisinden tez zamanda Kovulduk Ey Milletim başlıklı bir kitap bekliyorum.
2008
2008’de neler olacak, neler olmayacak?
Dökümünü şimdiden yapmak lazım.
Hem kaç kıratlık adam olduğum ortaya çıksın.
Hem hesap, kitap ve plan yapacaklar ona göre yapılansınlar.
Tahminlerim şunlar:
Ali Cengiz Tuğrul Kızılay’da bir aşağı bir yukarı turlayacak.
Cumhurbaşkanı’nın makam arabasından inip kendisine “geçmiş olsun” demesini bekleyecek.
Cumhurbaşkanı yoldan geçmeyecek.
Genelkurmay Başkanı “kutuda 50 sorti de olabilir 500.000 de.
Var mısın yok musun?” diyecek.
Fenerbahçe şampiyon olursa tebrik edecek.
Başbakan kürsüden mutat konuşmasını yapacak.
Sn. Baykal “CHP olmasaydı Başbakan bu konuşmayı yapamazdı” diyecek.
“İşte CHP’nin işlevi burada ortaya çıkıyor arkadaşlar” diyecek.
Ankara-Eskişehir hattında hızlı tren deneme seferleri başlayacak.
Sn. Baykal “CHP olmasaydı bu tren seferleri başlamazdı” diyecek.
“Bu seferleri başlatana kadar az uğraşmadık” diyecek.
“İşte CHP’nin işlevi burada ortaya çıkıyor arkadaşlar” diyecek.
Başbakan su içecek.
Deniz Bey “Ben olmasaydım o Başbakan bu suyu içemezdi” diyecek.
“İşte CHP’nin işlevi” diyecek.
AKP’liler Deniz Bey’e “Allah uzun ömürler versin” diye geçen sene olduğu gibi bu sene de bütün bir yıl dua edecekler.
CHP’nin başında nice uzun seneler kalması için de dua edecekler.
Bütün ülke sathında salat-ı tefriciye çektirecekler.
Sn. Baykal “CHP olmasaydı o salat-ı tefriciye çekilemezdi” diyecek.
“İşte CHP’nin işlevi” diye ekleyecek.
Mustafa Sarıgül “Gelin memleketi gül bahçesine çevirelim” diyecek.
“Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Sarıgül. Ey millet artık sen de gül” sloganını icat edecek.
Acaba “iki gül bir vatan” sloganı daha şık kaçar mı diye düşünecek.
Sn. Bahçeli “Hızlı tren seferleri kesintisiz ve daha hızlı olmalı” diyecek.
İlhan Kesici CHP’de genel başkan olamayacağını idrak edecek.
Genel başkan olabilme ihtimali bulunan bir parti kurulursa ona geçecek.
DP’nin başına geçmeyi değil, geçebilme ihtimalini sevecek.
Sn. Demirel “Kimse geçmezse ben DP’nin başına geçerim” diyecek.
Sn. Mumcu “Sn. Demirel varsa ben bu partide yokum” diyecek.
Kendisine “Zaten sen ANAP genel başkanısın” denilecek.
Sn. Mumcu “ben de yokum diyorum zaten” diyecek.
Mesut Yılmaz “Erkan DP’ye gitsin, ben ANAP’a başkan olurum” diyecek.
Sn. Çiller “Ağar bırakacağım demişti, sözünü tutmalı” diyecek.
Sn. Ağar “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim ekolündenim” diyecek.
Yaşar Nuri Öztürk HYP’deki çalışmalarını kesintisiz sürdürecek.
Ahmet Türk “Soyadımın neden Türk olduğunun cevabı verilmeden Kürt sorunu çözülemez” diyecek.
Godiva’nın bir azize olup olmadığı hakkında tartışma başlayacak.
Zekeriya Beyaz Hoca televizyonda Petek Dinçöz’e bu konuda önemli açıklamalarda bulunacak.
Şerif Mardin Hoca meselenin sosyolojik boyutunu Ayşe Arman’la yapacağı röportajda irdeleyecek.
Mehmet Ali Kışlalı “Hükümet ayağını denk almalı” türündeki seri yazılarının sonuna spor notu ekleyecek.
Sarkozy bir erkek yiyici tarafından yenilecek.
Merkel çizgiyi cetvelle, daireyi pergelle çizmeye devam edecek.
Bush koltuğunu terk etmeden önce Putin’le görüşecek.
Medvedev’i dönüşümlü kullanmayı teklif edecek.
Ancak bu yıl içinde görevinden ayrılacak.
Yeni seçilecek başkan “önce Irak’ta akan kanı durduralım” diyecek.
“Federasyon olmadan kan durmaz” diyecek.
Fiilî durumu resmî durum haline getirecek.
Irak bölünecek.
Dünya çarnaçar kabul edecek.
Ocak’tan sonra Şubat gelecek.
Şubat’ta yarıyıl tatili olacak.
Üniversite giriş sınavları bu yıl da yapılacak.
SON TAHMİN
Üniversiteye türbanlılar bu yıl da alınmayacak!
Paylaş
Tavsiye Et