Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2008) > Memleket Hali > Kimse kızmasın başörtülüleri saydım!
Memleket Hali
Kimse kızmasın başörtülüleri saydım!
Yücel Bulut
KON­DA araş­tır­ma şir­ke­ti ta­ra­fın­dan Do­ğan Med­ya Gru­bu adı­na ger­çek­leş­ti­ri­len “Gün­de­lik Ya­şam­da Din, La­ik­lik ve Tür­ban Araş­tır­ma­sı”, Ara­lık ayın­da TV ka­nal­la­rı­nın ve ga­ze­te­le­rin göz­de ko­nu­la­rın­dan bi­ri­ni oluş­tur­du. Tar­han Er­dem’in baş­kan­lı­ğın­da 3-9 Ey­lül 2007 ta­rih­le­ri ara­sın­da 41 ilin kent­sel ve kır­sal ke­sim­le­rin­de ger­çek­leş­ti­ri­len sa­ha araş­tır­ma­sı­nın Mil­li­yet ga­ze­te­sin­de ya­yım­la­nan so­nuç­la­rı, özel­lik­le Do­ğan Med­ya Gru­bu’nda kö­şe sa­hi­bi ga­ze­te­ci­ler ta­ra­fın­dan gün­dem ya­pıl­dı.
Araş­tır­ma­nın en çar­pı­cı so­nu­cu, 2003’te yi­ne Tar­han Er­dem ta­ra­fın­dan ya­pı­lan bir baş­ka araş­tır­may­la mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de, ör­tün­me ora­nı­nın dik­ka­te de­ğer oran­da yük­sel­miş ol­ma­sı. 2003’te ya­pı­lan araş­tır­ma­ya gö­re “ba­şı açık-ba­şı ka­pa­lı” ora­nı %35,8’e %64,2 iken, ye­ni araş­tır­ma so­nuç­la­rı­na gö­re söz ko­nu­su oran %30,6’ya %69,4 şek­lin­de ger­çek­leş­miş. Ya­ni açık­lar­dan ör­tü­lü­le­re 5 pu­an­lık bir kay­ma var.
Ör­tün­me tarz­la­rı­na iliş­kin de­ğer­ler mu­ka­ye­se edil­di­ğin­de de il­gi çe­ki­ci so­nuç­lar çı­kı­yor: 2003’te ör­tü­lü­le­rin %59,5’i “ba­şör­tü­sü-ye­me­ni”, %3,5’i “tür­ban”, %1,2’si “çar­şaf-pe­çe” ile ör­tü­nür­ken; 2007’de bu oran­lar sı­ra­sıy­la %51,9, %16,2 ve %1,3 ola­rak tes­pit edil­miş. Bu ra­kam­lar­da en dik­ka­ti çe­ken hu­sus, “tür­ban” kul­la­na­rak ör­tün­me­yi ter­cih eden­le­rin ora­nın­da­ki dört ka­tı aş­kın yük­sel­me.
Araş­tır­ma­cı­lar eği­tim se­vi­ye­si­ne gö­re ör­tün­me­yi de test et­me­ye ça­lış­mış­lar. El­de edi­len ve­ri­le­re gö­re; eği­tim se­vi­ye­si yük­sel­dik­çe ör­tün­me ora­nı dü­şü­yor. Araş­tır­ma­ya gö­re, ör­tün­me en yo­ğun ola­rak li­se al­tı eği­tim se­vi­ye­sin­de gö­rü­lü­yor.
Araş­tır­ma­da el­bet­te “ba­şör­tü­sü”, “tür­ban” gi­bi ay­rım­la­rla ne kastedildiği üze­rin­de du­rul­mu­yor. Bu yö­nüy­le araş­tır­ma­nın kav­ram­sal çer­çe­ve­si sor­gu­la­na­bi­lir. Ör­tün­me­nin yal­nız­ca din­sel de­ğil, ay­nı za­man­da ge­le­nek­sel bir bo­yu­tu­nun da bu­lun­du­ğu ve bu açı­dan yal­nız­ca Sün­ni­le­rin de­ğil ken­di­le­ri­ni Ale­vi ve di­ğer inanç­la­r dairesinde ta­nım­la­yan­la­rın da ör­tün­müş ola­bi­le­cek­le­ri dik­ka­te alı­na­rak, özel­lik­le “ba­şör­tü­sü-ye­me­ni” ile ör­tün­me­yi ter­cih eden­le­rin farklı bir tas­ni­fe tu­tul­ma­sı ge­re­kir­di. Ay­rı­ca ör­tün­me tar­zı­nın, bel­li bir si­ya­si yak­la­şı­mı ya da ör­tün­me­ye iliş­kin emir­le­rin bel­li bir doğ­rul­tu­da­ki yo­ru­mu­nu yan­sıt­ma­nın ya­nı sı­ra, kır-kent ay­rı­mı­nı ya da eko­no­mik/sı­nıf­sal fark­lı­laş­ma­la­rı da içe­ren bir bo­yu­tu ol­du­ğu­nun ih­mal edil­di­ği göz­le­ni­yor. Araş­tır­ma­ya gö­re yük­sek ge­lir ve eği­tim se­vi­ye­sin­de­ki ör­tün­me oran­la­rın­da gö­rü­len dü­şük­lük de, “kü­re­sel­leş­me”nin bir so­nu­cu ola­rak de­ğer­len­di­ri­len bü­yük alış­ve­riş mer­kez­le­rin­de­ki “ör­tü­lü” yo­ğun­lu­ğu­nun ar­tı­şı­na iliş­kin id­di­ala­rı pek yan­sıt­mı­yor ol­ma­sı do­la­yı­sıy­la açık­lan­ma­ya muh­taç.
Araş­tır­ma­nın sun­du­ğu, ge­lir se­vi­ye­si ile ör­tün­me ara­sın­da gö­ze çar­pan ters oran­tı, ilk el­de, eko­no­mik re­fa­hın di­ne il­gi­yi za­yıf­lat­tı­ğı gi­bi bir yar­gı­ya var­ma­yı ko­lay­laş­tı­rı­yor. Yi­ne ay­nı şe­kil­de araş­tır­ma­da eği­tim se­vi­ye­si­nin yük­sel­me­si­nin ki­şi­le­rin zih­ni­ni “ay­dın­lat­tı­ğı” ve bu ne­den­le de, eği­tim se­vi­ye­siy­le ör­tün­me ara­sın­da da ters bir oran­tı­nın gö­rül­dü­ğü so­nu­cu­na var­mak müm­kün.
An­cak me­se­le­nin bir baş­ka bo­yu­tu da­ha var. 28 Şu­bat sü­re­cin­de özel­lik­le “Ana­do­lu kap­lan­la­rı” ola­rak ad­lan­dı­rı­lan mu­ha­fa­za­kâr/ye­şil ser­ma­ye­nin he­def­te ol­du­ğu eko­no­mik ala­na ve İmam-Ha­tip me­zun­la­rı­nı ve ba­şı ör­tü­lü genç­le­ri he­def alan eği­tim ala­nı­na cid­di mü­da­ha­le­ler ya­pıl­dı­ğı dik­ka­te alın­dı­ğın­da, ge­lir ve eği­tim se­vi­ye­le­riy­le ör­tün­me ara­sın­da­ki ters oran­tı­nın açık­la­ma­sı­nı yap­mak çet­re­fil bir hal alı­yor. Do­la­yı­sıy­la söz ko­nu­su ters oran­tı­nın, do­ğal bir ge­liş­me­nin so­nu­cu mu ol­du­ğu yok­sa mü­da­ha­le­ler­le ka­mu­sal alan­dan ka­zın­ma ça­ba­sı­nın do­ğal bir ne­ti­ce­si mi ol­du­ğu eş de­ğer­de ge­çer­li ola­bi­le­cek bir tar­tış­ma ko­nu­su.
Bu ve­ri­le­ri do­ğal bir ge­liş­me­nin so­nu­cu ola­rak gö­rür ve “ge­lir ve eği­tim se­vi­ye­si yük­sel­dik­çe ör­tün­me (bel­ki de din­dar­laş­ma) aza­lır” tü­rün­den so­nuç­la­rı doğ­ru ka­bul ede­cek olur­sak; “renk­li ser­ma­ye”nin ge­liş­me­si­ni ve ör­tü­lü­le­rin oku­ma­sı­nı en­gel­le­me­mek ve hat­ta teş­vik et­mek, “ba­şör­tü­lü­le­rin ço­ğal­ma­sın­dan ra­hat­sız olup, ül­ke­yi terk et­me­yi dü­şü­nen” ve ken­di­le­ri­ni %30’luk di­lim içe­ri­sin­de gö­ren­le­rin ter­cih ede­bi­le­cek­le­ri en sağ­lık­lı ve bi­lim­sel(!) yol­dur. Kim bi­lir, AKP hü­kü­me­ti üze­rin­de bir bas­kı oluş­tur­mak için gün­dem ya­pıl­mış iz­le­ni­mi ve­ren bu ra­por bel­ki de böy­le­si bir si­ya­se­tin ger­çek­leş­me­si­ne te­mel teş­kil ede­bi­lir.
Bu ra­kam­la­rın gös­ter­di­ği bir di­ğer so­nuç da si­ya­se­te, si­ya­set ve hu­kuk dı­şı mü­da­ha­le­le­rin -en azın­dan gö­rün­tü­de- mü­da­ha­le­ci­le­rin is­te­dik­le­ri ne­ti­ce­le­ri ver­me­me­si. Si­ya­sal alan­da bu mü­da­ha­le­le­rin na­sıl kar­şı­lık bul­du­ğu­nu ge­rek 3 Ka­sım 2002’de ve ge­rek­se de 22 Tem­muz 2007 se­çim­le­rin­de açık bi­çim­de gör­dük. Tar­han Er­dem’in yap­mış ol­du­ğu bu araş­tır­ma­nın bul­gu­la­rı, top­lu­mun “si­ya­set mü­hen­dis­le­ri”ne ver­di­ği ce­va­bı ve mey­dan oku­yu­şu da or­ta­ya ko­yu­yor. El­bet­te 28 Şu­bat sü­re­cin­de ya­pı­lan mü­da­ha­le­ler­le, bu sa­yı­sal ço­ğun­lu­ğun “top­lum­sal et­kin­lik” ka­zan­ma­sı­nın en­gel­len­me­ye ça­lı­şıl­dı­ğı­nı ya da fark­lı bir kim­li­ğe doğ­ru evi­ril­me­si­nin sağ­lan­mak is­ten­di­ği­ni ve bun­da bel­li öl­çü­de bir ba­şa­rı el­de edil­di­ği ger­çe­ği­ni de ifa­de et­mek ge­re­ki­yor.
 
“BBG Evi”ne Dö­nü­şen PKK Kamp­la­rı
Ge­nel­kur­may’ın ver­di­ği bil­gi­le­re gö­re, 16 ve 22 Ara­lık ta­rih­le­rin­de Ku­zey Irak’ta ger­çek­leş­ti­ri­len ha­va sal­dı­rı­la­rın­da 200’den faz­la he­def tah­rip edil­di ve 150’yi aş­kın PKK’lı öl­dü­rül­dü. Ope­ras­yon­la PKK’ya ve­ri­len za­ra­rın -in­san ve lo­jis­tik ola­rak- çok da­ha bü­yük ol­du­ğu­nun tah­min edil­di­ği de ge­len bil­gi­ler ara­sın­da.
PKK kamp­la­rı­nı “BBG Evi”ne çe­vi­ren ope­ras­yo­nun ABD’nin is­tih­ba­rat des­te­ğiy­le ger­çek­leş­ti­ri­li­yor ol­ma­sı el­bet­te önem­li ve an­lam­lı. Fa­kat bu du­ru­mun da­ha ön­ce ne­den sağ­la­na­ma­dı­ğı ve bun­dan son­ra ne ka­dar ve han­gi ko­şul­la­ra bağ­lı ka­lı­na­rak de­vam ede­ce­ği, bir di­zi tar­tış­ma­yı da be­ra­be­rin­de ge­ti­ri­yor.
Söz ko­nu­su ope­ras­yo­nun, böl­ge­de PKK kamp­la­rı­nı da­ğıt­mak­tan öte bir et­ki­ye sa­hip ol­du­ğu açık. Ge­len tep­ki­le­re ba­kı­la­cak olur­sa, Bar­za­ni’nin pres­ti­ji hay­li sar­sıl­mış bir du­rum­da. Bu da, böl­ge­nin ge­le­ce­ği açı­sın­dan Tür­ki­ye’nin son de­re­ce önem­li bir psi­ko­lo­jik üs­tün­lük ka­zan­mış ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor.
Bu­nun ya­nı sı­ra, DTP Ge­nel Baş­ka­nı Nu­ret­tin De­mir­taş’ın “sah­te çü­rük ra­po­ru” ge­rek­çe­siy­le tu­tuk­lan­ma­sı da hem bu ope­ras­yo­nun bir par­ça­sı hem de PKK-te­mel­li Kürt­çü ha­re­ke­tin önü­müz­de­ki dö­nem­de ül­ke içe­ri­sin­de si­ya­sal an­lam­da zor­luk­lar ya­şa­ya­ca­ğı­nın bir işa­re­ti ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­li. Bu sü­re­cin ye­rel se­çim­ler yak­laş­tık­ça muh­te­va­sı­nı de­ğiş­tir­me­si ve şid­de­ti­ni ar­tır­ma­sı müm­kün.
 
Say’dık Bit­ti
Dün­ya­ca ün­lü bir pi­ya­nis­ti­miz imiş Fa­zıl Say. Ken­di de­yi­miy­le “dün­ya­nın ta­nı­dı­ğı 5-6 Türk’ten bi­ri­si”ymiş. Onun ni­te­le­me­siy­le “%70’lik­le­re” men­su­bi­ye­ti­miz­den ol­sa ge­rek, is­mi­ni duy­muş ol­sak da bu den­li bü­yük bir şah­si­yet ol­du­ğun­dan ha­be­ri­miz yok­tu. Ne ya­lan söy­le­ye­yim, ken­di­si­nden da­ha çok Fe­ner­bah­çe için bes­te­le­di­ği 100. Yıl Sen­fo­ni­si ile haberdar olmuştum. Fa­kat me­se­le­miz Fa­zıl Say’ı ta­nı­yıp ta­nı­ma­ma­mız de­ğil. Ne­ti­ce iti­ba­rıy­la, “ken­di­si­nin bü­yük ehem­mi­yet ver­di­ği çev­re­ler” ta­ra­fın­dan ta­nı­nı­yor ve bi­li­ni­yor ol­ma­sı ona ye­ti­yor­dur her­hal­de. Öte­ki­leş­ti­rip -Be­kir Coş­kun’dan ik­ti­bas ede­rek- “gö­be­ği­ni ka­şı­yan adam” ka­te­go­ri­si­ne sok­tu­ğu çev­re­le­rin ken­di­si­ni ta­nı­yıp ta­nı­ma­ma­sı onun için bir an­lam da ifa­de et­mi­yor­dur muh­te­me­len.
Geç­ti­ği­miz ay, Tür­ki­ye’nin ya­şa­dı­ğı sü­reç­ten -bel­ki de dö­nü­şüm­den- “sa­nat­çı du­yar­lı­lı­ğı” ne­de­niy­le ra­hat­sız­lık du­yan Fa­zıl Say’ın söy­lem­le­ri cid­di bir gün­dem oluş­tur­du. Fa­zıl Say, Al­man­ya’da ya­yım­la­nan Süd­de­uts­che Zei­tung ga­ze­te­si­ne ver­di­ği mü­la­kat­ta bu ra­hat­sız­lı­ğı­nı, “Tür­ki­ye rü­ya­la­rı­mız kıs­men öl­dü. Tüm ba­kan eş­le­ri tür­ban ta­kı­yor. İs­lam­cı­lar za­ten ka­zan­dı. Biz yüz­de 30, on­lar ise yüz­de 70. He­men de­ğil; ama ile­ri­de Tür­ki­ye’den ay­rıl­ma­yı dü­şü­nü­yo­rum. Biz ar­tık azın­lık­ta kal­dık, dış­la­nı­yo­ruz.” söz­le­riy­le di­le ge­tir­miş­ti.
Fa­zıl Say’ın söz­le­ri­nin baş­lı ba­şı­na ele alı­na­bi­le­cek yön­le­ri ol­mak­la bir­lik­te, ön­ce­lik­le bu ko­nuş­ma­nın, “Ma­hal­le bas­kı­sı”, “Ma­lez­ya­lı­laş­ma te­ma­yü­lü”, “Tür­ban AKP dö­ne­min­de 4 kat art­tı” tü­rün­den man­şet­ler­le -özel çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da- “kar­tel bas­kı­sı” oluş­tur­ma­ya ça­lı­şan bir kı­sım med­ya­nın il­gi­si­ni çek­ti­ği­ni ve Tür­ki­ye’de “dün­ya ça­pın­da ta­nı­nan bir sa­nat­çı­mı­zın ül­ke­si­ni terk et­me­si­ne se­be­bi­yet ve­re­cek bo­yut­lar­da” uy­gu­la­ma­lar ya­pıl­dı­ğı iz­le­ni­mi­ni ver­mek için mal bul­muş mağ­ri­bi gi­bi mü­la­ka­tın üze­ri­ne atıl­dı­ğı­nı gö­rü­yo­ruz.
Ed­ward Sa­id, en­te­lek­tüe­li “mar­ji­nal, ya­ban­cı ve sür­gün” ola­rak ni­te­li­yor. Fa­zıl Say ve ben­zer­le­ri de ken­di­le­ri­ni Sa­id’in ni­te­le­di­ği tür­den bir ‘en­te­lek­tü­el’ ka­te­go­ri­sin­de de­ğer­len­di­ri­yor­lar ol­sa ge­rek. Fa­kat gör­mez­den gel­dik­le­ri hu­sus, -“sa­nat­çı du­yar­lı­lı­ğı” ni­te­le­me­siy­le yü­cel­til­me­ye ve ma­sum­laş­tı­rıl­ma­ya gay­ret edi­len- mu­ha­lif ve fark­lı bir ta­vır içe­ri­sin­de ol­ma­dık­la­rı ger­çe­ği. Zi­ra söy­lem­le­ri sa­mi­mi, tu­tar­lı ve sü­rek­li de­ğil; bu­gü­nün ko­şul­la­rı ta­ra­fın­dan be­lir­le­nen ta­vır­lar gös­te­ri­yor­lar. Ge­rek ay­nı ko­nu­da ge­rek­se de ge­nel ola­rak ik­ti­dar/dev­let hak­kın­da, dün ol­du­ğu gi­bi ya­rın da fark­lı şey­ler söy­le­ye­bi­lir­ler. Ken­di­le­ri­ni % 30’luk di­lim için­de de­ğer­len­dir­me­le­ri ve %70’lik di­li­me kar­şıt ola­rak ko­num­lan­dır­ma­la­rı da, bu “kon­jonk­tü­rel en­te­lek­tü­el(im­si)” tav­rın bir gös­ter­ge­si.
Şe­rif Mar­din, Jön Türk­ler’in Si­ya­si Fi­kir­le­ri baş­lık­lı ça­lış­ma­sın­da Türk ay­dı­nı­nın hal­kıy­la iliş­ki­si­ni “dok­tor-has­ta” iliş­ki­si ör­ne­ğin­den ha­re­ket­le de­ğer­len­di­rir. Say’ın söy­lem­le­ri de bu ni­te­le­me­ye ya­kı­şır cins­ten. Do­la­yı­sıy­la Say’ın ifa­de­le­ri bir “en­te­lek­tü­el ve sa­nat­çı du­yar­lı­lı­ğı”nı de­ğil; ken­di­si­ni ter­cih et­me­yen hal­kı has­ta ola­rak de­ğer­len­di­ren ve zor­la ken­di ka­lıp­la­rı­na uy­dur­ma­ya ça­lı­şan ja­ko­ben, eli­tist bir tu­tu­mu yan­sı­tı­yor.
Fa­zıl Say’ın bir de­ğer ol­du­ğu­nu in­kar ede­cek ha­li­miz yok. An­cak bu tür­den söy­lem­le­ri­ni “sa­nat­çı du­yar­lı­lı­ğı” gi­bi yü­ce has­let­ler ola­rak gös­ter­me­ye ça­lış­ma­nın bir an­la­mı da yok. Bu tür­den uğ­raş­lar gi­bi, Fa­zıl Say’ın söz­le­ri de bü­tü­nüy­le bir saç­ma­lık­tan öte­ye geç­mi­yor.

Paylaş Tavsiye Et