Bir ülke ki bilginleri akıllı, şairleri yürekli,
Bir ülke ki işçileri üretken, siyaseti sürekli,
Bir ülke ki sanatçıları saygın, siyasetçileri gafsız,
Bir ülke ki tacirleri onurlu, yargıçları tarafsız…
Ne olurdu Allah’ım, benim ülkem de böyle bir ülke olsa!
Kalbim böyle bir ülkede yaşamaktan mutluluk duysa!
Kapak yazılarımızda “yargıçları tarafsız olmayan” Bu Ülke’nin hâl-i pür melâlini irdelemeye çalıştık. İbrahim Zarif, son Yargıtay bildirisinin, uzun vadede adalet duygusunun altını oymaktan başka bir işe yaramayacağını belirtirken, Taha Özhan içine girilen siyasi çıkmazda, dava açıldığından beri “eylemsizlik” sürecine girmiş AK Parti’nin payını irdeliyor. Berat Özipek, AK Parti hükümetinin ancak içindeki İttihatçılara kulak vermediği ölçüde mevcut krizden çıkabileceği uyarısında bulunurken, Murat Yılmaz da memleketin üstüne çöreklenmiş Ergenekon kabusunun bitmesinin siyaset kurumunun kararlı bir duruş sergilemesine bağlı olduğunu vurguluyor. İç siyaset bu kısır tartışmalara kilitlenmişken dış politikada Türkiye, İsrail ve Suriye arasındaki sorunların çözümünde tarihî sayılabilecek bir arabuluculuk görevi üstlenmiş durumda.
Haziran dosyamızın konusu, Türkiye’de sendikacılık. Sedat Murat, Sayım Yorgun, Engin Yıldırım, H. Yunus Ersöz ve Hasan Şenocak bir yandan başlıca işçi ve memur sendikalarımızı otopsi masasına yatırırken, diğer yandan sendikacılığın geleceğine ışık tuttular. Küreselleşmenin sendikacılığı dönüştürdüğünü ifade eden yazarlarımız, Türkiye’de henüz sendikal bilincin oturmadığı görüşünde birleşiyorlar.
Bu ayki SöyleşiYORUM konuğumuz entelektüel sendikacı Salim Uslu. İlkeli ve demokrasiden ödün vermeyen duruşuyla başarılı bir sendikacı portresi çizen Uslu’nun mesajı açık ve net: “Emek, Türk sendikacılığının öznesi değil nesnesidir.”
Paylaş
Tavsiye Et