Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2009) > Türkiye Ekonomi > Milli gelir revizyonu ve yargıcın cevabı!
Türkiye Ekonomi
Milli gelir revizyonu ve yargıcın cevabı!
İbrahim Öztürk
TÜ­İK (Türkiye İs­ta­tis­tik Ku­ru­mu) Mart ayın­da Tür­ki­ye’nin re­vi­ze edil­miş ye­ni mil­li ge­lir se­ri­si­ni açık­la­dı. Bu­na gö­re, 2006 yı­lın­da 576 mil­yar YTL (400 mil­yar do­lar) olan Gay­ri Sa­fi Yur­ti­çi Ha­sı­la (GSYH)’nın, %31,6 ar­tış­la 758 mil­yar YTL’ye (524 mil­yar do­lar), ki­şi ba­şı ge­li­rin de yak­la­şık 7.500 do­la­ra çık­tı­ğı an­la­şıl­dı.
An­cak ra­ka­ma da he­sa­ba da işi­ne gel­di­ğin­de iti­bar eden, gel­me­di­ği za­man ise te­men­ni­le­ri­ne ve sap­lan­tı­la­rı­na sı­ğı­nan ro­man­tik ke­sim­ler yi­ne “Ay inan­mı­yo­rum” pla­ğı­nı tak­tı. Da­ha­sı dev­re­ye “yar­gıç” gir­di ve “Alın si­ze is­tik­rar, re­viz­yon” de­di. Ba­zı­la­rı da “Ma­sa ba­şı oyun­la­rıy­la mil­li ge­lir art­maz” di­yor. Kuş­ku­suz bu doğ­ru. An­cak in­kar ede­rek de ger­çek­ler or­ta­dan kalk­maz, gü­neş bal­çık­la sı­van­maz.
Açık­ça­sı Tür­ki­ye he­men her alan­da ve her ko­nu­da “Biz fark­lı­yız” sap­lan­mış­lı­ğı için­de. Bu far­kı­mız da her ne­den­se “yüz kı­zar­tı­cı” alan­lar­da olu­şu­yor, yok­sa in­san­lı­ğa iyi ör­nek­ler sun­ma­da de­ğil. İş­te son ör­nek: Re­vi­ze mil­li ge­lir ra­kam­la­rın­dan son­ra kü­re­sel kri­zin or­ta­sın­da ül­ke­mi­zin no­tu ar­tı­rı­la­cak iken, doğ­ru­dan ya­ban­cı ya­tı­rım­lar ni­ha­yet gü­zel bir iv­me ya­ka­la­mış­ken, ade­ta “Sen mi­sin ba­şı­nı kal­dı­ran?” der gi­bi la­ik­çi kör­lük des­tur­suz bir şe­kil­de züc­ca­ci­ye dük­ka­nı­na dal­dı. An­cak kuş­ku­nuz ol­ma­sın ki, hal­kı­mız dün­ya­ya açıl­dık­ça, di­ğer mil­let­le­rin ya­pıp ba­şar­dık­la­rı­nı gör­dük­çe bu “ka­pa­lı top­lum” has­ta­lı­ğın­dan kur­tu­la­cak ve “Biz ne­den bü­tün dün­ya­nın için­de uzay­lı ko­num­da tu­tul­mak is­te­ni­yo­ruz?” so­ru­su­nu da­ha bir gür ses­le so­ra­cak­tır. Sağ­lık­lı dü­şün­me ref­leks­le­ri­ni kay­be­den ge­ron­tok­ra­si (yaş­lı­lar re­ji­mi) de git­tik­çe mar­ji­nal­le­şe­cek­tir.
Son açık­la­nan mil­li ge­lir ra­kam­la­rın­da da iş­te bu “Biz fark­lı­yız” mo­de­li­nin di­ren­ciy­le kar­şı­laş­tık. Oy­sa mil­li ge­lir he­sap­la­ma­da yan­lış bir yön­te­mi sür­dü­re­gel­di­ği­miz bi­li­ni­yor­du. Ta­bi­i, bu yön­te­min de­ğiş­me­si ge­rek­ti­ği de. Hem he­sap­la­ma yön­te­mi ek­sik, hem de alı­nan baz yıl çok es­kiy­di. Tür­ki­ye’de­ki mil­li ge­lir 1968 ta­rih­li Bir­leş­miş Mil­let­ler Ulu­sal He­sap Sis­te­mi’ne da­yan­mak­ta ve 1987 gir­di-çık­tı tab­lo­suy­la he­sap­lan­mak­ta idi. Gü­nü­müz­de­ki ge­liş­me­le­ri ya­ka­la­ya­ma­dı­ğı için ço­ğu ül­ke bu sis­te­mi terk ediyor; kul­la­nan­lar da ve­ri­le­ri son­ra­dan dü­zelt­me ge­re­ği du­yu­yor. Öte yan­dan AB ile he­sap bir­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la da za­ten Tür­ki­ye bu sis­te­mi bı­ra­kıp, AB Mu­ha­se­be Sis­te­mi (ESA)’ne geç­me­liy­di. Bu­nun için hem gir­di-çık­tı tab­lo­su­nun hem de baz yı­lı­nın ye­ni­len­me­si ge­re­ki­yor­du. Ger­çek­ten de baz yıl al­mak is­ta­tis­ti­ki he­sap­la­ma­lar­da ne ka­dar ye­rin­de ise, ma­kul ara­lık­lar­la bu ba­zın ye­ni­len­me­si de o ka­dar ge­rek­li­dir. Es­ki baz yıl 1987 idi. Bu­gün 2008’de­yiz. Türk eko­no­mi­sin­de köp­rü­nün al­tın­dan çok su­lar ak­tı, bü­tün taş­lar yer de­ğiş­tir­di, de­ğiş­me­yen bir şey kal­ma­dı.
Evet, bu ra­kam­lar­dan son­ra re­fa­hı­mız­da, ya­ni ha­yat stan­dart­la­rı­mız­da dü­ne gö­re bir ge­ce­de hiç­bir şey de­ğiş­miş ol­ma­ya­cak. An­cak ko­nu bu de­ğil. Ko­nu, dü­ne ka­dar he­sap­la­ya­ma­dı­ğı­mız zen­gin­lik­le­ri­mi­zin or­ta­ya çık­mış ol­ma­sı­dır. Mil­li ge­lir ve­ri­le­ri­nin AB stan­dart­la­rı­na gö­re re­vi­ze edil­me­siy­le eko­no­mi­nin da­ha ger­çek bir fo­toğ­ra­fı çe­kil­miş ol­du. Böy­le­ce “Bu ka­dar bü­yük şi­ka­yet­le­re rağ­men ya­şa­nan tü­ke­tim çıl­gın­lı­ğı ne­re­den ge­li­yor?” so­ru­su­na da ma­kul bir ce­vap ve­ril­miş ol­du.
Yi­ne dün­ya­da sı­kın­tı­lı dö­nem de­vam eder­ken Ey­lül 2007’den be­ri bu sü­re­ce Türk eko­no­mi­si bü­yük bir ba­şa­rıy­la di­re­ni­yor­du. Bu ve­ri­ler­den son­ra di­ren­cin da­ha da art­ma­sı bek­le­ni­yor­du. Ger­çek­ten de bu ve­ri­ler dün­ya­nın zor bir dö­nem­den geç­ti­ği şu kon­jonk­tür­de Tür­ki­ye’ye bir “ka­der öpü­cü­ğü” ola­cak ma­hi­yet­te idi. Zi­ra bu dö­nü­şüm ile sa­de­ce mil­li ge­lir­de de­ğil, öde­me­ler den­ge­sin­de ve ma­li dev­let he­sap­la­rın­da da iyi­leş­me ol­du. Ta­bii ül­ke­nin is­tik­ra­rı­na yö­ne­lik ola­rak ger­çek­le­şe­cek bir “yar­gıç çö­kert­me­si” he­sap­la­rı­mız­da yok­tu. Bu ya­zı­nın ya­zıl­dı­ğı sa­at­ler­de içi­ne gi­ri­len ala­ca­ka­ran­lık ku­şa­ğı­nın ne­ti­ce­le­ri he­nüz bel­li de­ğil. Biz so­nu­cun hay­ra ala­met ol­ma­sı­nı uma­rak açık­la­nan mil­li ge­lir ra­kam­la­rı­nın eko­no­mi­nin kı­rıl­gan­lık gös­ter­ge­le­ri­ni ne yön­de de­ğiş­tir­di­ği­ne bir ba­ka­lım.
Tab­lo­da da gös­te­ril­di­ği üze­re, ye­ni he­sa­ba gö­re 2006 yı­lın­da %6,1 se­vi­ye­sin­de ger­çek­le­şen ca­ri açı­ğın, 2007’de %5,8’in al­tı­na ge­ri­le­ye­ce­ği­ni tah­min edi­yo­ruz. Ca­ri açık hâ­lâ yük­sek; an­cak önü­müz­de­ki bir­kaç se­ne mil­li ge­li­rin %4’ü ci­va­rın­da tu­tu­la­bi­lir­se, bu­nu ba­şa­rı ola­rak gör­mek ge­rek. Büt­çe de ye­ni he­sa­ba gö­re 2006’da %0,5, 2007’­de ise %1,5 ka­dar açık ver­di. Böy­le­ce “Se­çim ol­du, ma­li di­sip­lin ra­fa kal­dı­rıl­dı” ifa­de­le­ri­nin de çok hak­lı ol­ma­dı­ğı gö­rül­dü.
“İyi de ma­dem ma­li di­sip­lin­den sa­pıl­ma­dı, o hal­de ne­den iki se­ne­dir enf­las­yon he­de­fi tut­mu­yor?” di­ye so­ran­lar, ya me­se­le­yi is­tis­mar et­mek is­ti­yor ya da işi bil­mi­yor. Enf­las­yon tut­ma­dı­ğı za­man il­la da bi­ri­le­ri suç­lu ol­maz. Enf­las­yo­nun ne­de­ni kü­re­sel plan­da­ki arz şok­la­rı­dır ve bu ar­tık bü­tün ül­ke­le­rin so­ru­nu­dur. Bu ko­nu­da kı­sa va­de­de ya­pı­la­cak bir şey de bu­lun­mu­yor.
An­cak eko­no­mi ida­re­si (Hü­kü­met+Mer­kez Ban­ka­sı) Tür­ki­ye’de bu ger­çe­ği an­la­mak ye­ri­ne, ula­şıl­ma­sı im­kan­sız bir enf­las­yon he­de­fi koy­du ve ne ya­zık ki, yan­lış bir tef­sir­le, yük­sek fai­zin bu­nu te­min ede­ce­ği­ni zan­net­ti. Fai­zi ar­tı­ra­rak enf­las­yo­nu dü­şü­re­me­di­ği­miz acı bir şe­kil­de gö­rül­dü. So­nuç­ta sa­de­ce iç pi­ya­sa­nın be­li kı­rıl­dı, tü­ke­tim ye­re ça­kıl­dı an­cak enf­las­yon düş­me­di. Bi­ze gö­re fa­iz ara­cı, yan­lış kon­jonk­tür­de yan­lış kul­la­nıl­dı.
Di­ğer iki te­mel kı­rıl­gan­lık gös­ter­ge­si olan brüt ka­mu borç sto­ku ve dış borç­la­rın (özel ve ka­mu borç­la­rı­nın top­la­mı) mil­li ge­li­re ora­nı­nın da ol­duk­ça ge­ri­le­miş ol­du­ğu tab­lo­dan açık­ça gö­rü­lü­yor. Böy­le­ce iç ve dış açık ile bun­la­rın bir yan­sı­ma­sı olan özel ve ka­mu­nun sır­tın­da­ki borç yü­kü­nün an­lam­lı oran­lar­da ge­ri­le­di­ği or­ta­ya çı­kı­yor.
Şim­di bir an ön­ce eko­no­mi­yi kıs­men de ol­sa iç pi­ya­sa­ya da­ya­lı bir bü­yü­me sü­re­ci­ne sok­mak ve is­tih­da­mı ar­tır­mak ge­re­ki­yor. Hü­kü­me­tin ça­ba­la­rı da za­ten bu­na odak­lan­mış du­rum­da. Bu me­yan­da dün­ya­da­ki or­tam da uy­gun­ken, fa­iz­le­ri da­ha hız­lı dü­şür­mek ge­re­ki­yor. An­cak “yar­gıç­tan son­ra” bu müm­kün olur mu, hep bir­lik­te gö­re­ce­ğiz.
So­nuç ola­rak re­viz­yon son­ra­sı eko­no­mi­de “kı­rıl­gan­lık” gös­ter­ge­le­ri­nin bir hay­li iyi­leş­me­siy­le bir­lik­te Tür­ki­ye’nin re­form sü­re­ci­ni de­ğer­len­di­re­bil­me­si için ye­ni bir şans­lı dö­nem da­ha açıl­dı­ğı söy­le­ne­bi­lir. Re­ha­vet ye­ri­ne, ka­za­nı­lan bu sü­re­nin ive­di­lik­le kul­la­nıl­ma­sı ge­re­ki­yor.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR