Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2009) > Türkiye Ekonomi > Denetimsiz piyasa ve TMSF
Türkiye Ekonomi
Denetimsiz piyasa ve TMSF
İbrahim Öztürk
KA­Pİ­TA­LİZ­Mİ is­ter eleş­ti­re­lim, is­ter des­tek­le­ye­lim; onun pi­ya­sa ile olan sı­nır­la­rı­nı iyi çiz­mek ge­re­ki­yor. Pi­ya­sa ka­pi­ta­lizm­den ön­ce de var­dı, ya­şa­yan­lar gö­re­cek ki, ka­pi­ta­lizm ta­ri­hin çöp­lü­ğü­ne git­ti­ğin­de de var ola­cak. Ko­mü­nizm ne ka­dar pi­ya­sa kar­şı­tı ise, esa­sen ka­pi­ta­lizm de o ka­dar pi­ya­sa düş­ma­nı­dır.
Pi­ya­sa, bel­li baş­lı ku­ral­lar man­zu­me­si­ne gö­re ya­pı­lan mu­ka­ve­le ve bu­nun ne­ti­ce­sin­de or­ta­ya çı­kan ik­ti­sa­di mü­ba­de­le­nin tan­zim edil­di­ği sa­nal ya da fi­zik­sel me­ka­nın adı­dır. Pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin za­ma­na ve me­ka­na gö­re de­ği­şe­bi­len ku­ral ve ku­rum­la­rı var­dır.
Ka­pi­ta­lizm ise tıp­kı fa­şizm ve ko­mü­nizm gi­bi bir ser­ma­ye bi­rik­tir­me re­ji­mi­dir. Bu re­jim­le­rin ara­sın­da­ki te­mel fark­lar­dan bi­ri mül­ki­ye­te ba­kış açı­la­rıy­la il­gi­li­dir. Ka­pi­ta­lizm, mül­ki­yet hak­la­rı­na ge­tir­di­ği yak­la­şım ge­re­ği eşit­siz bir ser­ma­ye bi­ri­ki­mi re­ji­mi­dir. Bu­na gö­re bir ka­pi­ta­lis­tin, pi­ya­sa ku­ral­la­rı­na uy­ma­ma­sı ve de­net­len­me­me­si du­ru­mun­da or­ta­ya çı­ka­cak man­za­ra her­ke­sin çok­ça duy­du­ğu “vah­şi ka­pi­ta­lizm” ola­cak­tır. Ta­rih­sel ve­ri­ler bu açı­dan ye­te­rin­ce yol gös­te­ri­ci­dir. Bir ka­pi­ta­list, bel­li bir aşa­ma­ya ka­dar ken­di var­lık ne­de­ni olan pi­ya­sa­yı yok ede­bi­lir. Bu yüz­den ka­pi­ta­liz­mi “pi­ya­sa düş­ma­nı” ola­rak ta­nım­la­yan Fer­nand Brau­del hak­lı­dır.
Bir or­tam­da pi­ya­sa eko­no­mi­si­ni ika­me et­mek için, bir­bi­ri­nin içi­ne geç­miş üç te­mel ‘doğ­ru’ya ih­ti­yaç var­dır: Doğ­ru fi­yat­lar, doğ­ru ku­rum­lar ve doğ­ru kül­tür. Doğ­ru fi­yat­lar­dan ka­sıt, üre­tim fak­tör­le­ri­nin fi­ya­tı­nın, kay­nak kıt­lı­ğı­nın ifa­de­si olan fır­sat ma­li­yet­le­ri­ni yan­sı­tı­yor ol­ma­sı­dır. Bu­na gö­re olu­şan ni­hai mal ve hiz­met fi­yat­la­rı­nın da kâr­lı­lı­ğı yan­sı­tı­yor ol­ma­sı bek­le­nir. Doğ­ru fi­yat­lar son de­re­ce önem­li­dir. Çün­kü pi­ya­sa eko­no­mi­sin­de fi­yat­lar, bir gi­ri­şim­ci­nin ser­gi­le­ye­ce­ği dav­ra­nış­la­ra yön ve­ren en te­mel gös­ter­ge­dir. Bu gös­ter­ge çe­şit­li den­ge­siz­lik­le­rin ne­ti­ce­sin­de sap­ma gös­te­rir­se, fi­zi­bi­li­te ya­pa­rak ge­le­ce­ği kes­tir­mek ve kay­nak­la­ra bu­na gö­re yön ver­mek im­kan­sız­la­şır. Bu or­tam, gi­ri­şim­ci­li­ğin de­for­me ol­ma­sı­nın te­mel ne­den­le­rin­den­dir. Tür­ki­ye’nin bil­has­sa 1990’lı yıl­lar­dan son­ra kay­bet­ti­ği mak­ro eko­no­mik is­tik­rar or­ta­mı da bu­nun ti­pik bir ör­ne­ği­dir.
An­cak, bil­has­sa ko­nu­muz açı­sın­dan, doğ­ru fi­yat­la­rın oluş­ma­sı için doğ­ru ku­rum­la­rın ika­me edil­me­si ge­re­ği de he­men be­lir­til­me­li­dir. Doğ­ru fi­yat­lar için, ras­yo­nel kay­nak da­ğı­lı­mı­nı en­gel­le­yen fi­nan­sal ve ti­ca­ri ko­ru­ma­cı­lı­ğı kal­dır­mak bir ilk adım ola­bi­lir. An­cak bu ye­ter­li de­ğil. Bu­nun ya­nı­na ör­ne­ğin çev­re­nin ve tü­ke­ti­ci hak­la­rı­nın ko­run­du­ğu­nu ga­ran­ti eden ku­rum­la­rın da ko­nul­ma­sı ge­re­kir. Ke­za pi­ya­sa eko­no­mi­si­nin ade­ta ma­be­di olan re­ka­bet ku­ru­mu hem ika­me edil­me­li hem de et­kin­lik­le ça­lış­tı­rıl­ma­lı­dır.
İş­te tam da bu nok­ta­da ku­rum­la­ra ru­hu­nu ve­re­cek olan son fak­tö­re ge­li­yo­ruz. Ku­rum­lar an­cak uy­gun bir kül­tü­re da­ya­nır­sa ça­lı­şır. Ak­si tak­dir­de yo­lun üze­rin­de ölüp ka­lan bir kut­sal inek gi­bi iş­le­ri en­gel­le­mek­ten baş­ka bir işe ya­ra­maz­lar. Bü­rok­ra­tik bir oli­gar­şi­ye, sis­te­min ka­tı­lı­ğı­na ne­den olur­lar. Bir baş­ka ifa­dey­le ar­ka­sın­da doğ­ru kül­tü­rel mo­ti­vas­yon­lar bu­lun­ma­yan it­hal ku­rum­lar, kar­şı­mı­za bir “üst ku­rul­lar ka­pi­ta­liz­mi” çı­ka­rır. Ör­ne­ğin, Tür­ki­ye’nin mev­cut an­ti-de­mok­ra­tik ana­ya­sa­sı, dav­ra­nış alan­la­rı­nı kı­sıt­la­mak üze­re bir çer­çe­ve de­ğil, bir prog­ram ana­ya­sa­sı­dır. Bu­na gö­re si­ze ade­ta ne­re­de park ede­me­ye­ce­ği­niz de­ğil, ara­ba­nı­zı ne­re­de park et­mek zo­run­da ol­du­ğu­nuz da em­re­dil­mek­te­dir. Top­lu­mu bir cen­de­re­ye hap­se­de­rek bu­ra­da don­dur­ma­yı amaç­la­yan bu tür­den dü­zen­le­me­le­rin iş­le­ri yo­lu­na koy­ma­ya yet­me­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Esas olan, bu ku­ral­la­rı için­de bu­lun­du­ran kül­tü­rün ger­çek­le­ri­ni ve­ri ala­rak iş­let­mek ve ça­lı­şır ha­le ge­tir­mek­tir.
Ör­ne­ğin de­ne­ti­min, he­sap ver­me­nin ve şef­faf­lı­ğın ade­ta ha­ka­ret ola­rak al­gı­lan­dı­ğı, ki­şi­le­re olan sa­da­ka­tin ku­rum­la­ra teş­mil edi­le­me­di­ği bir or­tam­da re­ka­bet ku­ru­mu ça­lı­şa­maz. Mo­dern ha­yat uz­man­laş­ma­yı ve iş bö­lü­mü­nü ge­rek­ti­rir. Bu­nun en önem­li so­nu­cu ise de­le­gas­yon, ya­ni bir işi, uz­ma­nı olan baş­ka­la­rı­na yap­tır­mak­tır. Böy­le oldu­ğu za­man kar­şı­mı­za çı­kan en önem­li so­run, asil-ve­kil (prin­ci­pal-agent) iliş­ki­le­rin­de­ki sap­ma­dır. İşi yap­mak üze­re gö­rev­len­di­ri­len, ata­nan, is­tih­dam edi­len ki­şi­nin, yap­tı­ğı işi, işin sa­hi­bi ile yap­tı­ğı an­laş­ma­nın ru­hu­na uy­gun yap­ma­sı ve bu­nun böy­le olup ol­ma­dı­ğı­nın de­net­len­me­si ge­re­kir. Gö­rül­dü­ğü üze­re bu ki­şi­le­ri seç­me sı­ra­sın­da cid­di zor­luk­lar ol­du­ğu gi­bi, seç­tik­ten son­ra da de­net­le­me sı­kın­tı­sı baş gös­ter­mek­te­dir.
Tür­ki­ye sis­te­mi yu­ka­rı­da bah­se­di­len üç doğ­ru­yu ye­ri­ne ge­ti­re­me­di­ği için hem seç­me hem de de­net­le­me ko­nu­sun­da cid­di za­af­lar içe­ri­yor. 2001 kri­zin­de kar­şı­mı­za çı­kan ba­tık ban­ka kre­di­le­ri, ya­şa­dı­ğı­mız so­nun­cu ve en bü­yük tec­rü­bey­di. Ba­tık kre­di­le­rin top­lam­da 40-50 mil­yar do­lar ara­sın­da ol­du­ğu tah­min edi­li­yor. 2001’de GSMH’nin 145 mil­yar do­lar ol­du­ğu göz önü­ne alı­nır­sa, mil­li ge­li­rin %30’una te­ka­bül eden ve dün­ya­da eşi az gö­rü­le­cek bir ‘hor­tum­la­ma’ hi­ka­ye­si… Bu hi­ka­ye­nin kah­ra­man­la­rı­nın kim­lik­le­ri ko­nu­sun­da bir ara­yı­şa çı­kıl­dı­ğın­da sis­te­min sa­ğın­da, so­lun­da, mer­ke­zin­de ve de­ri­nin­de yer alan her kim­lik­ten si­ya­set­çi, as­ke­rî ve si­vil bü­rok­rat, bü­yük işa­dam­la­rı ile kar­şı­la­şı­yo­ruz. Sis­tem dü­ze­yin­de hu­kuk­tan ya­lı­tı­lan bu ata­le­te da­ya­lı ah­bap-ça­vuş ka­pi­ta­liz­mi o ka­dar uzun sür­dü ki, söz ko­nu­su ‘ekip’te za­man için­de cid­di ma­na­da ak­ra­ba­lık-hı­sım­lık iliş­ki­le­ri­nin da­hi oluş­tu­ğu gö­rül­dü.
Ga­rip­tir ki, bu sis­te­me de­ne­tim ve kıs­mi bir şef­faf­lık ge­tir­mek yi­ne İMF’ye düş­tü. Sis­te­mi de­net­le­me ko­nu­sun­da kriz ön­ce­si var­lı­ğı ile yok­lu­ğu bel­li ol­ma­yan Ban­ka­cı­lık Dü­zen­le­me ve De­net­le­me Ku­ru­mu (BDDK) ile Ta­sar­ruf Mev­dua­tı Si­gor­ta Fo­nu (TMSF)’nun kriz son­ra­sın­da or­ta­ya koy­du­ğu per­for­mans, Tür­ki­ye şart­la­rın­da par­mak ısır­tı­cı. Bil­has­sa TMSF’nin ba­şın­da bu­lu­nan yö­ne­ti­ci­le­rin ta­bir ye­rin­de ise “kel­le kol­tuk­ta” ça­lış­mak zo­run­da kal­ma­sı, dü­ze­nin han­gi aşa­ma­ya ka­dar kir­le­til­di­ği­nin res­mi­ni su­nu­yor. Bu du­rum; Tür­ki­ye’de ha­tı­rı sa­yı­lır bir de­ği­şi­min an­cak dış zor­la­ma­lar­la ger­çek­le­şebi­le­ce­ği, içe­ri­den kay­nak­la­na­cak bir di­na­miz­min pek müm­kün ol­ma­dı­ğı ger­çe­ği­ni de gös­te­ri­yor. Oy­sa de­ği­şi­min sür­dü­rü­le­bi­lir ve ka­lı­cı ol­ma­sı için “yer­li ma­lı” ol­ma­sı kri­tik önem­de. İt­hal re­form ve de­ği­şi­min na­sıl so­nuç ve­re­ce­ği­ni gör­mek için ise bi­raz da­ha bek­le­me­miz ge­re­ke­cek.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR