Anlayış ailesi olarak her Ramazan ayına sevinçle girer, hüzünle çıkardık. Bu hüzün kısmen kutlu zamandan uzaklaşmanın, kısmen de medyanın muhakkak başımıza sardığı bir belanın eseri olurdu. Ya Almanya’da şeriatçı bir grup icat edilir; bunlar ellerinde tahta tüfeklerle bir spor salonunda devleti ele geçirme provası yapardı. Yahut Fatih’te bir tarikatta seks skandalı patlak verir; yüzünden meymenetsizlik akan şeyh bozuntusu, manken gibi bir kızla basılırdı.
Bu sefer buna gerek kalmadı. Medyaya gerekli feneri “İslamcılar” tuttu. Kurunun yanında yaş da yanarmış. Kendini gerçekten yeryüzünün muhtaç insanlarına yardım etmeye adamış iyi insanların da lekelenmemesi için, iş bu Deniz Feneri olayı ciddiyetle takip edilip soruşturulmalı; varsa suistimaller tespit edilmeli ve suçlular hak ettikleri cezayı almalıdır.
Türkiye’nin iç siyaseti Ramazan boyunca Doğan-Erdoğan ve daha alt düzeyde de Dengir-Kılıçdaroğlu mübarezelerine kilitlendi. Ticari çıkarını medya gücüyle perçinleyen Aydın Doğan’ın neyin peşinde olduğunu bilmeyen yoktur. Fakat Sayın Başbakan’ın tartışmalarda kullandığı üslubu kendisine yakıştıramadığımızı belirtmek de boynumuzun borcudur. Kem aletle kemalat olmaz!
Ekim dosyamız modern Türkiye tarihinin en etkileyici dış siyaset stratejisi olan “Komşularla Sıfır Sorun”a odaklandı. Türkiye, yurtta ve dünyada barış derken adeta bölgede barışı unutmuştu. Şimdi yurt ve dünya barışının önce kendi bölgesinde barış ve istikrarı sağlamaktan geçtiğini kavrıyor.
Bu ayki SöyleşiYORUM konuğumuz, Türk dış siyasetindeki medeniyet derinliği arayışını kavrayan ciddi siyaset bilimci Burhanettin Duran. AK Parti’nin hem Batı’ya hem de İslam dünyasına ait bir Türkiye’yi güçlendirmeye çalıştığını söyleyen Duran; dış siyasette en büyük dönüşümün kimlik/benlik algılamasında yaşandığını vurguluyor.
Kimliksiz siyaset uşaklıktır.
Paylaş
Tavsiye Et