Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2009) > Kitap
Kitap
Haritada Kan Lekesi
Ha­zır­la­yan: Asım Öz
İs­tan­bul: Pı­nar Ya­yın­la­rı, 2009
Ya­şa­nan her ko­lek­tif acı­nın, her top­lum­sal tra­je­di­nin yan­sı­ma­sı­nın, ede­bi­yat üze­ri­ne düş­me­si ka­çı­nıl­maz­dır. Gö­re gö­re, ya­şa­ya ya­şa­ya ka­nık­sa­dı­ğı­mız acı­la­rı, zu­lüm­le­ri, hak­sız­lık­la­rı, ke­li­me­le­rin gü­cü­ne sı­ğı­na­rak ye­ni­den for­mü­le eder ede­bi­yat. Ar­tık içi­mi­zi ye­te­rin­ce acıt­ma­yan ki­mi ger­çek­ler, bir şi­i­rin di­ze­le­riy­le, alış­kan­lık­la­rı­mı­zın, gün­de­lik bil­gi­le­ri­mi­zin ya­rat­tı­ğı du­yar­sız­lık per­de­si­ni yır­ta­bi­lir.
Fi­lis­tin di­re­ni­şi­nin de ede­bi­yat, he­le de şi­ir üze­rin­de yan­sı­ma­la­rı­nın ol­ma­sı ka­çı­nıl­maz­dır. Dün­ya ede­bi­ya­tın­da ol­du­ğu gi­bi, ede­bi­ya­tı­mız­da da Fi­lis­tin’de­ki iş­gal ve di­re­niş üze­ri­ne eser ver­miş pek çok şa­ir var­dır.
Geç­ti­ği­miz gün­ler­de Pı­nar Ya­yın­la­rı’ndan çı­kan ve Asım Öz’ün ti­tiz ça­lış­ma­sı ile okur­la bu­lu­şan Ha­ri­ta­da Kan Le­ke­si, önem­li şa­ir­le­ri­mi­zin, Fi­lis­tin ve di­re­niş üze­ri­ne yaz­dık­la­rı şi­ir­ler­den olu­şan bir seç­ki. Sa­de­ce sa­nat adı­na de­ğil, Fi­lis­tin ko­nu­sun­da­ki top­lum­sal du­yar­lı­lı­ğı­mı­zı art­tır­mak ve üm­met bi­lin­ci­ni ye­ni­den gün­de­mi­mi­ze ge­tir­mek adı­na vü­cut bul­muş de­ğer­li bir ça­lış­ma.

Tavsiye Et
Geçmişten Günümüze Papalık
Be­kir Za­kir Ço­ban
İs­tan­bul: İn­san Ya­yın­la­rı, 2009
Pa­pa­lık de­nin­ce sı­ra­dan Türk in­sa­nı­nın ak­lı­na bir­ta­kım imaj­lar­dan öte­si­nin gel­di­ği­ni söy­le­mek çok güç. Düş­man bir gü­cün tem­sil­ci­si ola­rak gö­rü­len Pa­pa’ya da­ir, Haç­lı Se­fer­le­ri ile öz­deş­le­şen ya­hut son Pa­pa 16. Be­ne­dict’in İs­lam kar­şı­tı söz­le­riy­le pe­ki­şen bu imaj­la­rın öte­sin­de, ku­rum­sal bir kim­lik ola­rak Pa­pa­lık­la il­gi­li bil­gi­le­ri­mi­zin ol­duk­ça sı­nır­lı ol­du­ğu gö­rü­lü­yor. Oy­sa ge­rek Av­ru­pa Bir­li­ği üye­li­ği­ne aday, ge­rek­se din­ler ara­sı di­ya­log ko­nu­sun­da ça­lış­ma­lar yü­rü­ten bir ül­ke ola­rak, Av­ru­pa ta­ri­hi­nin ve Hı­ris­ti­yan­lı­ğın bu en önem­li ku­ru­mu ile il­gi­li ob­jek­tif ve tu­tar­lı bil­gi­le­re ulaş­mak bü­yük önem ta­şı­yor.
Geç­ti­ği­miz gün­ler­de ya­yın­la­nan Geç­miş­ten Gü­nü­mü­ze Pa­pa­lık, bu ko­nu­da­ki bil­gi ek­sik­li­ği­mi­zi yet­kin bir araş­tır­ma ile gi­der­me ama­cın­da olan son de­re­ce kap­sam­lı bir eser.

Tavsiye Et
Turks in Europe
Edi­tör: Ta­lip Kü­çük­can, Ve­yis Gün­gör
Türk­çe­si: Ha­san Tun­cay Ba­şoğ­lu
Ams­ter­dam: Tur­ke­vi Re­se­arch Cen­tre, 2009
Türk­le­rin Av­ru­pa’da­ki var­lı­ğı yal­nız­ca ya­kın ta­ri­hi de­ğil, uzun ta­ri­hî geç­mi­şi içi­ne alan bir ko­nu. Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun, geç­miş­te Av­ru­pa kı­ta­sı üze­rin­de cid­di bir top­rak ka­za­nı­mı ol­du­ğu ve bu top­rak­la­rı Av­ru­pa-i Os­ma­nî ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı bi­li­ni­yor. “Av­ru­pa’da Türk­ler” ta­bi­ri­ni bu ta­ri­hî pers­pek­tif içi­ne yer­leş­tir­di­ği­miz­de, Türk­le­rin böl­ge­de si­ya­sal bir güç ola­rak var­lı­ğı­nın ak­la ge­le­ce­ği aşi­kâr. Ne var ki bu­gün “Av­ru­pa’da Türk­ler” de­di­ği­miz­de, özel­lik­le 1950’le­rin son­la­rı ve 1960’lar­dan baş­la­ya­rak kı­ta­ya iş­çi ola­rak gi­den ne­sil­le­ri ve on­la­rın ço­cuk­la­rı­nı, to­run­la­rı­nı an­lı­yo­ruz. Gü­nü­müz­de pek çok fark­lı Av­ru­pa ül­ke­sin­de 4,5 mil­yo­nun üze­rin­de Türk’ün ya­şa­dı­ğı tah­min edi­li­yor. Bu du­rum be­ra­be­rin­de pek çok fark­lı sü­re­ci ve so­run­la­rı ge­ti­ri­yor. Bun­la­rın ba­şın­da da kül­tür, en­teg­ras­yon ve kim­lik­le il­gi­li prob­lem­ler ge­li­yor. Türk­le­rin ya­şa­dı­ğı uyum so­run­la­rı­na, Av­ru­pa’da­ki mu­ha­fa­za­kâr un­sur­la­rın dış­la­yı­cı yak­la­şı­mı, Türk­le­rin ka­rar me­ka­niz­ma­la­rın­da yer al­ma­ma­la­rı ne­de­niy­le bu tip olum­suz sü­reç­le­re mü­da­ha­le ede­me­me­le­ri ve ana­va­ta­nın ken­di­le­ri il­gi­li po­li­ti­ka­lar üret­mek nok­ta­sın­da gös­ter­di­ği ek­sik­lik ek­len­di­ğin­de, or­ta­ya bü­tün bo­yut­la­rı ile in­ce­len­me­yi hak eden bir tab­lo çı­kı­yor.
Geç­ti­ği­miz gün­ler­de Hol­lan­da’da İn­gi­liz­ce ola­rak neş­re­di­len ve edis­yo­nu iki ba­şa­rı­lı Türk aka­de­mis­yen ta­ra­fın­dan ger­çek­leş­ti­ri­len Turks in Eu­ro­pe, (Av­ru­pa’da Türk­ler), bu çer­çe­ve­de zik­re­dil­me­si ge­re­ken önem­li bir eser. Ta­lip Kü­çük­can ve Ve­yis Gün­gör’ün der­le­di­ği bu ki­tap, Av­ru­pa’da ya­şa­yan Türk­ler üze­ri­ne ya­pı­lan ça­lış­ma­la­rın bir ara­ya gel­di­ği en ge­niş ko­lek­si­yon ol­ma özel­li­ği­ni ta­şı­yor. Cul­tu­re, Iden­tity and In­teg­ra­ti­on (Kül­tür, Kim­lik ve En­teg­ras­yon) alt baş­lı­ğı­nı ta­şı­yan ki­tap, alan­la­rın­da uz­man pek çok eği­tim ve kül­tü­rel ça­lış­ma­lar uz­ma­nı, sos­yo­log, an­tro­po­log ve si­ya­set bi­lim­ci­yi bir ara­ya ge­ti­ri­yor. Söz ko­nu­su uz­man­la­rın gün­cel so­run­lar, po­li­ti­ka­lar ve ge­le­cek­te­ki eği­lim­ler üze­ri­ne ka­le­me al­dık­la­rı ve Av­ru­pa’da ya­şa­yan Türk­ler ko­nu­su­nu de­ği­şik bo­yut­la­rı ile in­ce­le­dik­le­ri bir­bi­rin­den de­ğer­li ma­ka­le­ler­den olu­şan Turks in Eu­ro­pe, yal­nız­ca ko­nu ile de­ğil, ak­tü­el po­li­ti­ka ile de il­gi­le­nen her­ke­sin ya­rar­la­na­bi­le­ce­ği bir ça­lış­ma.

Tavsiye Et
Türkiye ve Küreselleşen Dünya Üzerine Notlar
Mu­rat Yü­lek
An­ka­ra: Bil­ge­sel Ya­yın­cı­lık, 2009
Tüm dün­ya­yı et­ki­si al­tı­na alan eko­no­mik kriz, eko­no­mi­yi ve eko­no­mik ge­liş­me­le­ri gün­de­lik ha­ya­tın bir par­ça­sı ha­li­ne ge­tir­di. Eko­no­mi po­li­ti­ka­la­rı ile en az il­gi­li sı­nıf­la­rın ve bi­rey­le­rin bi­le, gün­dem­le­ri­nin ilk sı­ra­la­rı­nı eko­no­mi iş­gal edi­yor. Ne var ki ha­ya­tı­mı­zın her ala­nın­da eko­no­mik kri­zin yan­sı­ma­la­rı­nı gör­me­mi­ze rağ­men, kar­ma­şık eko­no­mik te­rim­ler ve açık­la­ma­lar içe­ri­sin­den sı­ra­dan in­san­la­rın an­la­ya­bi­le­ce­ği ifa­de­ler der­le­mek ve eko­no­mi­ye iliş­kin her­ke­se hi­tap eden bir dil ya­ka­la­mak çok zor gö­rü­nü­yor.
Bu nok­ta­da Doç. Dr. Mu­rat Yü­lek, ge­niş il­gi ala­nıy­la ve kar­ma­şık eko­no­mik ko­nu­la­rı her­kes için an­la­şı­lır kıl­mak nok­ta­sın­da gös­ter­di­ği ma­ha­ret­le fark­lı bir ko­nu­ma yer­le­şi­yor. Ha­ya­tı­nın uzun­ca bir dö­ne­mi­ni yurt­dı­şın­da ge­çi­ren; bir yan­dan IMF, Dün­ya Ban­ka­sı, İs­lam Kal­kın­ma Ban­ka­sı gi­bi ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar­da de­ne­yim ka­za­nır­ken, di­ğer ta­raf­tan ulus­la­ra­ra­sı bi­lim ku­rum­la­rın­da öğ­ren­ci­lik ve ho­ca­lık ya­pan Mu­rat Yü­lek, ge­rek özel sek­tör ge­rek­se ka­mu sek­tö­rün­de tec­rü­be­li bir isim. Yü­lek’in geç­ti­ği­miz gün­ler­de Bil­ge­sel Ya­yın­cı­lık’tan çı­kan ça­lış­ma­sı Tür­ki­ye ve Kü­re­sel­le­şen Dün­ya Üze­ri­ne Not­lar, ya­za­rın 2005 yı­lın­dan iti­ba­ren Dün­ya ga­ze­te­sin­de yaz­dı­ğı ya­zı­lar­dan olu­şan bir der­le­me. Dün­ya güç­le­ri­nin ge­le­cek­le­rin­den, Tür­ki­ye’nin po­zis­yo­nu­na, Türk eko­no­mi­si­nin bü­yü­me po­tan­si­ye­lin­den mar­ka­laş­ma stra­te­ji­si­ne ka­dar ge­niş bir yel­pa­ze­yi kap­sa­yan ça­lış­ma, ya­za­rın ifa­de­si ile “Tür­ki­ye mer­kez­li bir kü­re­sel ba­kış çer­çe­ve­sin­de” ka­le­me alın­mış. Bü­yük güç­ler, hu­kuk ve sis­tem, sa­na­yi po­li­ti­ka­la­rı, mar­ka­laş­ma ve kat­ma de­ğer, ik­ti­sa­di po­li­ti­ka­la­rın bü­tün­cül­lü­ğü, Tür­ki­ye’nin dış po­li­ti­ka­sı gi­bi çe­şit­li alan­lar­da ya­zı­lan ya­zı­lar, eko­no­mi­ye da­ir kap­sam­lı bir su­num yap­mak­la kal­mı­yor, dün­ya si­ya­se­ti­ne da­ir de önem­li şey­ler söy­lü­yor.

Tavsiye Et
Tûtînâme
Beh­çet Ne­ca­ti­gil’in Ka­le­min­den Dün­ya Kla­sik­le­ri
İs­tan­bul: Can Ya­yın­la­rı, 2009
Na­si­hat öğ­re­ti­si­nin bir uzan­tı­sı olan kıs­sa­cı­lık ge­le­ne­ği, ede­bî bir bi­ri­ki­me hiz­met et­mek­ten çok gün­lük ha­ya­tın pra­tik­le­ri­ne yö­ne­lik amaç­lar ta­şır. Hay­van­la­rı ve can­sız nes­ne­le­ri ko­nuş­tur­mak, mu­ha­ta­bı­na so­ru­lar sor­dur­mak bu ge­le­ne­ğin tah­ki­ye yön­tem­le­ri­nin en sık rast­la­nan­la­rın­dan iki­si. Beh­çet Ne­ca­ti­gil’in de­yi­miy­le bu hi­kâ­ye­ler “be­lir­li, ke­sin ku­ral­lı bir ya­şa­ma bi­çi­mi öğ­ret­me” ama­cı gü­der­ler.
Ne­ca­ti­gil’in 1890 ta­rih­li Os­man­lı­ca bas­kı­sı­nı sa­de­leş­ti­re­rek bu­gün­kü Türk­çe­ye ka­zan­dır­dı­ğı Tû­tî­nâ­me, Do­ğu’nun en es­ki hi­kâ­ye kül­li­yat­la­rın­dan bi­ri­si. Bey­da­ba’nın Ke­li­le ve Dim­ne’sigi­bi Hin­dis­tan men­şe­li. Ori­ji­nal is­mi Su­kas­pa­ti olan Sans­krit­çe eser ön­ce Fars­ça­ya, Fars­ça­dan da Os­man­lı­ca­ya ter­cü­me edil­miş. Ese­rin Os­man­lı­ca­ya ilk ter­cü­me edi­li­şi ise Ka­nu­ni Sul­tan Sü­ley­man’ın em­riy­le ger­çek­leş­ti­ril­miş.
Tû­tî­nâ­me, ken­di­si­ne ema­net edi­len Mâh-ı Şe­ker’i ko­ca­sı Hâ­ce Sa­id’e iha­net et­mek­ten alı­koy­mak için ge­ce­le­ri hi­kâ­ye­ler an­la­ta­rak onu ev­de tut­ma­ya ça­lı­şan bil­ge bir pa­pa­ğa­nın an­lat­tık­la­rın­dan olu­şu­yor. Otuz ge­ce­ye otuz hi­kâ­ye… Hil­mi Ya­vuz’a gö­re “Tû­tî­nin ya­ni pa­pa­ğa­nın tem­sil et­ti­ği, kö­şe­si­ne çe­kil­miş Şark bil­ge­li­ği­ne mo­dern dün­ya­da ar­tık kim­se­nin ih­ti­ya­cı kal­ma­mış­tır ve ‘Ne­ca­ti­gil’in Tû­tî’si Şark’ın yok olan gi­ze­mi, ma­sal­sı­lı­ğı ve bü­yü­sü’dür. Tû­tî­nâ­me ise bü­yü­sel, ger­çek­çi bir ro­ma­na mal­ze­me ola­bi­le­cek bir ‘Otuz Ge­ce Ma­sa­lı’…”
Hi­kâ­ye­le­rin isim­le­rin­den ba­zı­la­rı şu şe­kil­de: Bir Kö­tü İle Sek­sen İyi­nin Hi­kâ­ye­si, Ka­ba­hat­ten Bü­yük Öz­rün Hi­kâ­ye­si, Man­sur’u Tak­lit Eden Gen­cin Hi­kâ­ye­si, Ta­vus­luk Tas­la­yan Ça­kal’ın Hi­kâ­ye­si, Ke­di­nin Piş­man­lı­ğı Hi­kâ­ye­si.
Can Ya­yın­la­rı ta­ra­fın­dan Beh­çet Ne­ca­ti­gil’in iti­na­lı çe­vi­ri­siy­le ya­yın­la­nan eser, ne­sil­den ne­si­le ak­ta­rıl­ma­ya de­vam ede­cek bir baş­ya­pıt ola­rak kü­tüp­ha­ne­le­ri­miz­de­ki ve ye­ni nes­lin ço­cuk­luk ve ilk genç­lik anı­la­rın­da­ki ye­ri­ni al­ma­yı bek­li­yor.

Tavsiye Et
Kusursuz Piknik
Ci­han Ak­taş
İs­tan­bul: İz Ya­yın­cı­lık, 2009
Tö­ren­sel bir eday­la ya­pı­lan pik­nik ha­zır­lık­la­rı ve pik­nik­ler, bil­has­sa haf­ta son­la­rı­nın vaz­ge­çil­mez­le­rin­den­dir yaz ay­la­rın­da. Met­ro­pol­ler­de de­ğil bel­ki ama kü­çük şe­hir­ler­de ve ka­sa­ba­lar­da yer­le­şim yer­le­rin­den uzak te­pe­le­re, göl ve­ya ne­hir ke­nar­la­rı­na ka­la­ba­lık grup­lar ha­lin­de gi­di­lir ve bu pik­nik­ler cid­di or­ga­ni­zas­yon­lar ge­rek­ti­rir. Pik­ni­ğe git­me ka­ra­rı­nı ve­ren ve “Kal­kın gi­di­yo­ruz” di­yen­ler er­kek­ler ol­sa bi­le bu pik­nik­le­rin ger­çek ak­tör­le­ri ço­ğu za­man ka­dın­lar­dır.
Ci­han Ak­taş, ye­ni ki­ta­bı Ku­sur­suz Pik­nik’e is­mi­ni ve­ren hi­kâ­ye­sin­de, kü­çük bir şeh­rin “asil­za­de­le­ri­nin” ai­le­le­ri için dü­zen­le­nen bir pik­ni­ğin ko­nuk­la­rı­nın hem bir­bir­le­riy­le hem de eş­le­ri ve ço­cuk­la­rıy­la ya­şa­dık­la­rı ça­tış­ma­la­rı tas­vir edi­yor. Kat­he­ri­ne Mans­fi­eld’in Gar­den Party’sin­de­ki gi­bi bir or­kes­tra eş­li­ğin­de ger­çek­leş­me­se bi­le Ak­taş’ın “kü­çük bur­ju­va”la­rı da İn­gi­liz aris­tok­ra­si­si­ni arat­ma­ya­cak öl­çü­de de­tay­lı ve teş­ri­fa­tı bol bir pik­nik için hum­ma­lı bir ha­zır­lık içe­ri­sin­de bu­lu­yor­lar ken­di­le­ri­ni.
Ak­taş, di­ğer hi­kâ­ye­le­ri­ni de on­dan din­le­me­ye alı­şa­gel­di­ği­miz te­ma­la­rın et­ra­fın­da an­la­tı­yor. Sos­yal ha­yat­ta ol­du­ğu gi­bi mak­ro plan­lar­da da de­ğiş­me­yen top­lum­sal rol­le­rin, ai­le içi ça­tış­ma­la­rın, kom­şu­luk, ak­ra­ba­lık iliş­ki­le­rin­de ço­ğun­luk­la ka­dın­la­rın ayak­la­rı­na do­la­nan sos­yal rol­le­rin, ta­til gün­le­rin­de ve din­len­ce me­kân­la­rın­da bi­le ken­di­le­ri­ni “ku­sur­suz­luk” ma­ka­mın­da bu­lu­ve­ren ka­dın­la­rın tem­sil ve ter­cü­man­lı­ğı­nı yük­le­nen hi­kâ­ye­ler­le çı­kı­yor kar­şı­mı­za. Bu ka­dın­lar ki­mi za­man kü­çük ka­sa­ba­la­rın eği­tim­siz ka­dın­la­rı, ki­mi za­man en­te­lek­tü­el kap­ris­le­ri ve ha­zım­sız ego­la­rıy­la ya­kın çev­re­le­ri­ni te­rö­ri­ze eden met­ro­pol ka­dın­la­rı, ki­mi za­man da iç hu­zur­la­rın­dan ve kon­for­la­rın­dan fe­ra­gat ede­rek ço­cuk­la­rı, eş­le­ri, ai­le­le­ri, kom­şu­la­rı ve baş­ka­la­rı için ne­re­dey­se ma­bet ya­hut mo­da ta­bir­le me­di­tas­yon mer­ke­zi va­zi­fe­si ic­ra eden hu­zur­lu ev­ler ku­ran, mi­sa­fir­per­ver­lik­le­riy­le şöh­ret bu­lan or­ta sı­nıf ka­dın­la­rı.
İz Ya­yın­la­rı’ndan çı­kan ki­tap­ta­ki on bir hi­kâ­ye­den sa­de­ce bi­ri­si “Ku­sur­suz Pik­nik”. Ken­di­ne has ro­man­tiz­mi­ne ve me­lod­ra­ma­tik kur­gu­su­na aşi­na olan­la­rı şa­şırt­ma­ya­cak hi­kâ­ye­le­riy­le Ci­han Ak­taş bir ke­re da­ha okur­la­rı­nın kar­şı­sın­da.

Tavsiye Et
Bağdat Fragmanı
Yıldız Ramazanoğlu
İstanbul: Timaş Yayınları, 2008
Yazar ve aktivist Yıldız Ramazanoğlu’nun son kitabı Bağdat Fragmanı, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB)’nin 2009 “Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri”nde “gezi” dalında ödüle layık görüldü.
On bölümden oluşan çalışma 1999-2008 yılları arasında içinde yaşadığımız coğrafyayı dolayısıyla dünyayı ilgilendiren siyasal ve sosyal olayları bir aktivistin gözünden, bir edebiyatçının latif üslubu ile okuyucuyla buluşturuyor. Ramazanoğlu kendi çalışması için “Bu kitap kifayetsiz kelimelerden oluştu” dese de, geride bıraktığımız on yıl içinde Ortadoğu’da yaşanan savaş, işgal ve soykırım ile dolu gerçekliği, Afrika’nın yoksullaştırılmış halklarının yaşam ve onur mücadelesini ve bu kanlı coğrafyanın yaşadığı zulme seyirci kalmamak adına atılan adımları vicdan süzgecinden geçirip kelimelerle ifade edebilmenin bir örneğini bu çalışmada görüyoruz.
“Yakın Dünya Ajandası”nın yer aldığı birinci bölümün ardından Doğu Konferansı’nın yıllar içindeki yol haritasının uğraklarından oluşan ikinci bölüm yaşadığımız coğrafyanın cahili olduğumuz gerçeğini hissettiren izlenim yazılarından oluşuyor. Bu bölümleri sırasıyla Cibuti, Filistin, Irak üzerine yazılan değerlendirme ve yorum yazıları izliyor. Barış ve adaletin dilini seslendiren yazılara sinen üslup ise Ramazanoğlu’nu tek bir kategori içinden tanımlamayı imkânsızlaştırıyor. “Mazluma dini sorulmaz” şiarını doğrularcasına her bir coğrafyada birbiriyle kesişen pek çok farklı hayatları, farklı din ve ideolojileri, bunlar arasındaki dayanışmayı ve onurlu bir hayat için verilen mücadelenin ırk, din, dil, mezhepten bağımsız olarak nasıl ortaklaşabildiğini gösteren her bir bölüm bu yönü ile de ufuk açıcı nitelikte. Bu kadar farklı coğrafyalarda dönüp dolaşan, orada yaşanan zulüm ve mücadeleleri belleğimize taşıyan çalışmanın dokuzuncu bölümü “Türkiye’nin Kardeşlik Enerjisi”ni tasvir ederek umutları tazeleyen, menşeine ve meşrebine bakmadan her kesimin acılarına ortak olan yazılardan oluşuyor.
Son bölüm ise kendi şartları içinde sağlam bir mücadelenin ve dik duruşun temsili niteliğinde “Çok Özel Birkaç Kadın”ın bireysel portrelerine odaklanmakta. Yaşanan zulme, savaşlara, işgale seyirci kalmayan ve onur mücadelesi veren kişilerin portreleri arasında zulme karşı “ama”sız direnişin sembollerinden biri olan Rachel Corrie’nin Filistin’den ailesine gönderdiği mektuplardan oluşan bir ek de yer alıyor. Lila ve Alma kardeşler, Süreyya Yüksel, Guiseppina Pasqualino Di Morineo, Saraybosna’dan Sümeyye, Aynur ve Hatice bu bölümde yer alan diğer isimler.
İki kapak arasına toplanmış deneme yazılarından oluşan Bağdat Fragmanı, sadece zayıf olan hafızalarımızı tazelemek için değil, vicdanlarımızı da tazelemek için okunması ve tarihe düştüğü önemli notlar açısından kişisel arşivlerde yer alması gereken bir çalışma.

Tavsiye Et
İkin­di Yağ­mu­ru

Kül­tür Ede­bi­yat Ki­tap

Sa­yı: 19, Mart-Ni­san 2009

 

“Genç” ede­bi­yat der­gi­le­ri­nin ge­rek eko­no­mik im­kân­sız­lık­lar yü­zün­den ge­rek­se ara­ya gi­ren baş­ka fa­sı­la­lar ne­de­niy­le bir gö­rü­nüp bir kay­bol­duk­la­rı “yal­nız ve gü­zel ül­kem”de, fa­kir ama hay­si­yet­li de­li­kan­lı­la­rın böy­le­si der­gi­le­ri dör­dün­cü yı­lı­na eriş­tir­me­le­ri ko­lay iş de­ğil. İkin­di Yağ­mu­ru’nu en baş­ta bu is­tik­rar yö­nüy­le an­mak ge­rek. Bir va­kit­ler bu boş(!) iş­ler­le meş­gul olan­la­rın, “yaş otuz beş, yo­lun ya­rı­sı eder” de­yip de­li­kan­lı çağ­la­rın­da­ki cev­her­le­ri şa­kak­la­rın­da­ki kar­lar­la de­ğiş­tik­ten ve ha­ya­tın her­cü­mer­cin­de erit­tik­ten son­ra “ner­de o gün­ler, o şevk, o he­ye­can?” öz­lem­le­ri için­de dil­len­di­rip bal­lan­dır­dık­la­rı nos­tal­ji ate­şi bi­le işin çi­le­si­ni göl­ge­le­me­ye yet­mez. Ne­ti­ce­de, o ken­di­ne has ko­ku­suy­la der­gi­yi ilk eli­ni­ze al­dı­ğı­nız­da, çe­ki­len kül­fet de bir ka­zan­ca, bir ta­da dö­nü­şür ki genç der­gi­ci­le­ri “fi­şek­le­yen” de ken­di­le­riy­le bir­lik­te baş­ka­la­rı­na tat­tır­dık­la­rı bu bal­dır bir neb­ze.

Bu gay­ret­le 19. sa­yı­sı­na ula­şan İkin­di Yağ­mu­ru’nun bu sa­yı­sın­da, Şu­bat ayın­da kay­bet­ti­ği­miz Aze­ri ya­zar ve şa­ir Bah­ti­yar Va­hap­za­de anıl­mış; an­cak bu min­val­de ka­le­me alı­nan ya­zı­nın “ha­ma­set ede­bi­ya­tı”na ta­kıl­dı­ğı­nı da he­men be­lir­te­lim. Yi­ne Şu­bat ayın­da kay­bet­ti­ği­miz Tur­gut Can­se­ver de unu­tul­ma­mış ve ki­mi ko­nu­lar­da­ki gö­rüş­le­ri­nin yer bul­du­ğu bir ya­zı ile anıl­mış. Se­dat Um­ran, Ca­fer Kek­lik­çi, Ün­sal Ün­lü, Ra­sim De­mir­taş, Mus­ta­fa Ati­ker, Can Şen, Sa­id Er­can şi­ir­le­riy­le; Ad­nan Bü­yük­baş, Hü­se­yin Gök­taş, Rem­zi Şim­şek ise hi­kâ­ye­le­riy­le yer al­mış­lar. Be­şir Ay­va­zoğ­lu ile dil me­se­le­le­ri et­ra­fın­da bir söy­le­şi ger­çek­leş­ti­ril­miş. Mus­ta­fa Ce­lep, Adem Tu­ran’ın “ıs­rar­la ko­nuş­mak is­te­yen şi­ir”ini in­ce­le­miş. Der­gi­nin da­ha ön­ce­ki sa­yı­sın­da, ya­yın dün­ya­sı­nın da­ha ya­kın­dan ta­kip edi­le­ce­ği ve ki­tap ta­nı­tım­la­rı­na da­ha faz­la yer ve­ri­le­ce­ği du­yu­rul­muş­tu. İl­gi­li say­fa­lar­da in­ce­le­nen ilk eser İs­met Özel’in Of Not Be­ing A Jew ad­lı ki­ta­bı. İkin­ci ola­rak, çağ­daş Fi­lis­tin ede­bi­ya­tı ya­zar­la­rın­dan Ha­san Ka­na­fa­ni’nin Gü­neş­te­ki Adam­lar ad­lı ro­ma­nı ir­de­len­miş. Ka­zım Ka­ra­be­kir’in Def­ter-i Ha­yat’ı bu say­fa­lar­da kay­da alı­nan bir üçün­cü eser.

Son ola­rak, ya­sa­ğın ar­dın­dan si­ga­ra­nın TV ek­ra­nın­da­ki mo­za­ik­leş­ti­ril­miş gö­rün­tü­sü­nün du­man­sız ha­va sa­ha­sı fi­ra­ri­le­ri­nin bağ­rın­da aç­tı­ğı ya­ra­yı me­rak edi­yor ve “Ne ola­cak bu East­wo­od’un ha­li?” di­yor­sa­nız, bu ya­ra­dan fış­kı­ran “Si­ga­ra­ya Da­ir” baş­lık­lı ya­zı­yı oku­ya­bi­lir, bu ve­si­ley­le si­ne­ma ku­şa­ğı­nın du­man­lı sah­ne­le­riy­le har­man­lan­mış çağ­rı­şım de­ni­zin­de dem­le­ne­bi­lir­si­niz. / Ner­min Te­ne­ke­ci


Tavsiye Et