Ekonomide Gündem
Amerikan sağlık ve sosyal güvenlik fonlarında tehlike çanları
Halihazırda 65 yaş üstü 45,2 milyon emeklinin sağlık harcamalarını karşılayan Amerikan Medicare sağlık sigortası sistemi fonu 2017’ye kadar tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Şu anda 51 milyon Amerikalının yararlandığı sosyal güvenlik sistemine ait fonun ise 2037’de tükeneceği tahmin ediliyor. İşçi ve işverenlerden yapılan kesintilerle finanse edilmeye çalışılan her iki sistemin senelik harcamalarının toplamda 1 trilyon doları bulduğuna dikkat çeken fon yöneticileri, bu maliyetin İkinci Dünya Savaşı sonrası nüfus patlaması yaşanan bir ortamda dünyaya gelen 80 milyon Amerikalının tamamının emekli olacağı önümüzdeki on yılda daha da artacağına işaret ediyorlar. Öte yandan Başkan Barack Obama’nın, halen sağlık sigortasına sahip olmayan nüfusun yaklaşık %15’lik kesimini de sigorta kapsamına alma hedefini bu koşullarda nasıl gerçekleştireceği merak konusu. Zira federal hükümet bütçesinin 2009’da 1,7 trilyon dolar açık vermesi öngörülüyor ve bu şartlar altında sürdürebilir bir sağlık ve sosyal güvenlik sistemi için ciddi reformlar şart görünüyor.
Tavsiye Et
Avrupa ekonomisi küçülüyor
Avrupa Komisyonu’na göre Avro Bölgesi ekonomisi, küresel finans krizinin derinleşmesi, dünya ticaretindeki gerileme ve konut fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle 2009’da %4 oranında küçülecek. Komisyon şu an %8,9 olan işsizlik oranının ise 2010’da %11,5’e ulaşmasını bekliyor. Öte yandan Avrupa İstatistik Kurumu Eurostat, Avro Bölgesi ekonomisinin 2009 yılı ilk çeyreğinde %2,5 oranında küçüldüğünü açıkladı. Bu oran yıllık bazda %10 civarı bir küçülmeye tekabül ediyor. Avro Bölgesi’nin en büyük ekonomisine sahip Almanya ihracatındaki sert düşüşle birlikte ilk çeyrekte %3,8 küçülürken, diğer büyük ekonomilerden İtalya %2,4, İspanya %1,8 ve Fransa %1,2 oranında daraldı. Hal böyleyken ekonomik krizle başa çıkmaya çalışan Avrupa Merkez Bankası, faiz oranlarını tarihinde görülen en düşük seviye olan %1’e indirdi ve 60 milyar dolar tutarında bono alımı yapacağını duyurdu. Avrupa Yeniden İnşa ve Kalkınma Bankası ise ekonomideki durgunlukla mücadele için 2009’da 7 milyar dolar tutarında yatırım yapacağını açıkladı. Ekonomi çevrelerine göre Avro Bölgesi’nde toparlanma en erken 2010 yılının ikinci yarısında başlayabilecek.
Tavsiye Et
Suriye ekonomisini zor günler bekliyor
Merkezî planlamaya dayalı sosyalist ekonomik sistemin hüküm sürdüğü Suriye’de otuz yıllık Hafız Esad yönetiminin ardından iktidarı devralan Beşşar Esad döneminde ekonomide reform çabaları bekleneni verememiş görünüyor. Zira “sosyal piyasa ekonomisi” olarak nitelendiren Suriye ekonomisinde verimsizlik ve kamuda yolsuzluk had safhada. Dış ticaretin önündeki engellerin kaldırılmasıyla oluşan rekabet ortamı, Suriyeli üreticilerin çoğunu iflasın eşiğine getirdi. Turizm gelirlerinde artışa rağmen gelir kaynaklarını çeşitlendirme hedefi gerçekleşemedi; 95 milyar dolarlık milli gelirin yarısını halen petrol ve tarım ürünleri üretimi oluşturuyor. Dünya ekonomisindeki durgunluğun etkisiyle petrol ve tarım ürünleri fiyatlarındaki büyük düşüşler Suriye ekonomisini zora sokuyor. Daha da önemlisi petrol rezervlerinin hızla tükenmesiyle 2015 yılı itibarıyla ülkenin net petrol ithalatçısı haline gelmesi beklentisi ve küresel ısınmayla birlikte yaşanan kuraklığın tarım üretimini vurması, tehlike çanlarının Suriye için çaldığına işaret ediyor. Her şeye rağmen IMF Suriye ekonomisinin 2009’da %3,9 büyüyeceğini öngörüyor.
Tavsiye Et
Domuz gribi endişe veriyor
Mart ayında Meksika’da ortaya çıkan ve Mayıs ayı itibarıyla 41 ülkede 10.330 kişiye bulaşan domuz gribi tehlike saçıyor. Aşısı bulunmayan ve insandan insana bulaşabilen domuz gribi Meksika, ABD, Kanada ve Kostarika’da toplam 80 kişinin ölümüne neden olurken, hastalığın küresel bir salgına dönüşme ihtimali uzmanları endişelendiriyor. 30 ila 50 yılda bir küresel bir salgınla karşı karşıya kalan dünyamızda modern zamanların en büyük ve ölümcül salgını, 1918’de ABD’de ortaya çıkan ve dünya nüfusunun yaklaşık yarısını etkisi altına alarak 50 milyon insanın ölümüne yol açan İspanyol gribiydi. Dünya Bankası tarafından 2008’de yapılan bir çalışmaya göre İspanyol gribi çapında bir salgın dünya ekonomisinde %4,8’lik bir küçülmeye yol açabilir. Buna karşın dünya ekonomisinin zaten durgunlukta olduğuna dikkat çeken uzmanlar, muhtemel bir küresel grip salgınının etkisinin sınırlı olabileceğine işaret ediyorlar.
Tavsiye Et
Latin Amerika krize bu sefer “hazır” yakalandı
2003-2008 döneminde ortalama %5,5’lik büyüme oranı tutturan, yüksek emtia fiyatlarının ve likidite bolluğunun yardımıyla cari fazla veren Latin Amerika ülkeleri, IMF tahminlerine göre küresel krizin etkisiyle bu yıl %1,5 küçülecek. Bunda ekonomileri ABD ile ticarete dayanan Meksika ve diğer Orta Amerika ülkelerindeki küçülme önemli rol oynayacak. Ne var ki daha önceki ekonomik krizlerde Latin Amerika ülkelerinin geleneksel zayıflık alanlarını oluşturan finansal sistem, kur rejimi ve kamu maliyesi, son beş yılda uygulanan başarılı politikalar ve kurumsal yapıdaki iyileşmeler neticesinde küresel ekonomik krizle mücadele eden bu ekonomilerin güç aldığı ana etmenler haline geldi. Zira bölgede finansal sistem sıkı regüle edilmiş durumda ve dalgalı kur rejimi bu ülkelerin elini biraz olsun rahatlatıyor. Ayrıca yüksek cari fazla verilen dönemde kamu maliyelerini düzelten ve borç stoklarını düşüren bölge ülkeleri, bu alanda da krize karşı dayanıklı bir konumda.
Tavsiye Et
Ortadoğu ülkeleri krize rağmen 2009’da büyüyecek
Küresel büyüme tahminlerini revize eden IMF’ye göre Fas’tan Pakistan’a 22 ülkeyi içine alan Ortadoğu Bölgesi ekonomileri, 2009’da ortalama %2,6 büyüyecek. Bu oran %5,7’lik 2008 yılı büyümesinin altında olsa da bölge, dünya ekonomisinde Doğu Asya’dan sonra en iyi ikinci performansı sergileyecek. Petrol ihraç eden bölge ülkeleri, petrol fiyatlarındaki düşüş ve şu anda krizde olan küresel finans piyasalarıyla güçlü bağları dolayısıyla bu yıl ancak %2,3 oranında büyüyebilecek. 2004-2008 döneminde 1,3 milyar dolar rezerv biriktiren bu ülkeler, kamu harcamalarındaki artışla krizin etkilerini biraz olsun hafifletiyorlar. Öte yandan %3,2 oranında büyümesi beklenen petrol ithal eden bölge ülkelerinde ise yurtdışında çalışan işçilerin gönderdikleri paranın azalmasının yanı sıra ihracat ve turizm gelirlerindeki düşüşe rağmen petrol fiyatlarındaki düşüş ve küresel finans piyasalarıyla sınırlı ilişkileri krizin etkisini hafifletiyor.
Tavsiye Et
Teşvikten yararlanmak isteyenlerin sayısı artıyor
Küresel mali krizin etkisiyle kısılan iç talebi yeniden canlandırmak için gündeme gelen ve çeşitli sektörlerde KDV ve ÖTV indirimi sağlayan teşvik paketleri ekonomi çevrelerinin gündeminden düşmüyor. Halihazırdaki teşviklerden yararlanmayı sürdüren mobilya, inşaat ve gayrimenkul şirketleri, 15 Haziran’da dolacak olan sürenin uzatılmasını isterken, kapsam dışındaki sektörler de bu teşviklerden yararlanmak yönündeki taleplerini Maliye Bakanlığı’na iletiyor. Vergi indirimi isteyen sektörler arasında turizm, makine ve ekipman, orman ürünleri ve süt ürünleri bulunuyor. İlk üç ayın aksine Nisan ayında vergi gelirlerini arttıran ve en fazla artışı otomotiv ve beyaz eşya gibi ÖTV ve KDV indiriminin yapıldığı kalemlerde yaşayan Maliye Bakanlığı’nın, mevcut teşvikleri uzatmaktansa yeni sektörlere teşvik indirimi vermesi daha makul görünüyor.
Tavsiye Et
Cari açık azalıyor, kara bulutlar dağılmadı
2008 yılında 40 milyar doları aşan cari açığıyla en fazla cari açık veren ülkeler sıralamasında 8. sırada bulunan Türkiye, bu konuda küresel mali krizin nimetlerinden yararlanıyor. Krizin iç ve dış talebi daraltması ve buna bağlı olarak ithalatın ihracattan daha büyük bir düşüş göstermesi neticesinde, büyümenin önündeki en büyük tehdit olarak görülen cari açık azalmaya başladı. Cari işlemler hesabı 2008 yılının ilk çeyreğinde 12,3 milyar dolar açık verirken, 2009 yılının aynı döneminde bu değer %90 azalarak 1,15 milyar dolar oldu. Nisan ayında da 1,6 milyar dolar cari açık verilmesiyle, Ocak-Nisan döneminde ihracatın ithalatı karşılama oranı %86 olarak gerçekleşti. Ancak cari açık azalırken ticaret hacminin de büyük bir düşüş göstermesi, ekonomi üzerindeki kara bulutların en azından bir süre daha dağılmayacağının güçlü bir göstergesi.
Tavsiye Et
Yılsonu TÜFE beklentisi %6,13
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB)’nın her ay iki defa düzenlediği Beklenti Anketi’nin Mayıs 2009 sonuçları açıklandı. Mali ve reel sektörde karar alıcı ve uzman kişiler ile profesyonellerin beklentilerini saptamayı hedefleyen anketin sonuçlarına göre, yılsonu TÜFE beklentisi %6,13 olarak belirlenirken, 12 ay sonrasının yıllık TÜFE beklentisi %6,49’a yükseldi. Yılsonu Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) beklentisi %0,2 gerileyerek -%3,8’den -%4’e düştü. Hazine bonolarının bileşik faiz oranlarına ilişkin beklentilerin de yer aldığı ankete göre, gelecek 12. ayın 6 aylık Hazine Bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 11,33’e yükseldi. Gelecek 12. ayın 5 yıl vadeli, 6 ayda bir sabit kupon ödemeli TL cinsi Devlet Tahvili ihalesine ilişkin beklenti de %13,30’dan %13,54’e çıktı.
Tavsiye Et
İMKB’nin de hedefi Körfez sermayesi
Geçtiğimiz aylarda Hazine’nin Gelire Endeksli Senet (GES) ihracına başlaması, Körfez sermayesinin ülkeye çekilmesi yönünde bir beklenti oluşturmuş ve küresel mali kriz sebebiyle zor günler geçiren sermaye piyasalarına ümit ışığı olmuştu. Ancak Körfez sermayesi ve faizsiz bankacılığı tercih eden yatırımcıların GES’lere beklenen ilgiyi göstermemesi, düzenleyici otoriteleri yeni açılımlara yöneltti. Bu konudaki en son açılım, “İslami endekslere dayalı borsa yatırım fonu” kurmayı planladıklarını açıklayan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’na ait. İslami kurallara uygun çalışan şirketlerin hisse senetlerinden oluşacak bu fonlarla, Körfez sermayesinin cezbedilmesinin ve bu pazardan aslan payının alınmasının planlandığı bildirildi. İslami kurallara uygun çalışma kriterleri arasında bir şirketin faiz gelirlerinin toplam gelirleri içindeki payının %15’i geçmemesi ve faiz giderlerinin toplam giderler içinde önemli bir yer tutmaması bulunuyor. Bu şartlar altında kurulması planlanan fonlara ne kadar talep geleceği ve GES’lerin cezbedemediği Körfez sermayesinin ne kadarını bu fonların sermaye piyasalarına kazandıracağı ise meçhul.
Tavsiye Et
Kredi eğilimleri açıklandı
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 2009 yılının ilk çeyreğine ait “Banka Kredi Eğilim Anketi” sonuçlarını açıkladı. Açıklanan sonuçlar, küresel mali krizde takındıkları tavırdan dolayı neredeyse bütün ekonomi çevreleri tarafından eleştirilen ticari bankaların aslında bu eleştirileri büyük ölçüde hak ettiklerini gösteriyor. Ocak-Mart döneminde işletmelere verilen kredilere uygulanan standartları sıkılaştırma yönündeki eğilimin güçlenerek sürdüğü ve tüm kredi türlerinde standartların beklentilerin oldukça üzerinde bir oranda sıkılaştırıldığı görülüyor. Özellikle uzun vadeli kredilere uygulanan standartların sıkılaştığına değinilen sonuçlarda, bunun uzun vadeli kredilere olan talebi azalttığı da belirtiliyor. Sıkılaşmanın sebebi olarak ise endüstri veya firmalara ilişkin görünüm ile genel ekonomik faaliyetlere ilişkin beklentiler gösteriliyor. Nisan-Haziran 2009 döneminde de sıkılaşmanın sürmesi ancak bunun oranının azalması bekleniyor.
Tavsiye Et
Basel II’ye uyum süreci devam ediyor
Bankacılık sektörü her ne kadar ağır eleştirilere maruz kalsa ve kriz fırsatçılığı yapmakla suçlansa da, Basel II’ye uyum sürecinde sağlıklı adımlar atmaya devam ediyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK)’nun yayınladığı “Bankacılık Sektörü Basel II İlerleme Raporu”nda açıklanan verilere göre, sektörün toplam aktif büyüklüğünün %47’sini oluşturan bankalar bireysel bazda, %43’ünü oluşturan bankalar ise konsolide bazda Basel II’ye uyum politikalarını yönetim kurullarına onaylatmış ve uygulamaya koymuş bulunuyor. Bankaların tamamı piyasa riskinde standart yönteme uyum sağlarken, kredi riskinde standart yönteme %50 ila %100 arasında uyum sağlayan bankaların oranı %99. Operasyonel riskte ise standart yönteme bankaların %25’i, %75 ila %100 arasında uyum sağlamış durumda. Basel II’ye uyum sürecinde bankaların karşılaştığı en büyük sorun veri eksikliği olarak belirtilirken, bunu mevzuattaki belirsizlikler ve teknolojik sorunlar takip ediyor. Ekonomik sermaye kullanımına ilişkin bilgilerin de verildiği rapora göre, bankaların %8’i ekonomik sermaye kullanmazken %4’ü ekonomik sermaye tahsisi uyguluyor.
Tavsiye Et