Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2009) > Memleket Hali > Dağlıca’dan arta kalanlar
Memleket Hali
Dağlıca’dan arta kalanlar
Yücel Bulut
“SU­ÇÜS­TÜ ya­ka­lan­dı­lar.” Hü­kü­met Söz­cü­sü Ce­mil Çi­çek, PKK ta­ra­fın­dan Hak­ka­ri Dağ­lı­ca’da ka­çı­rı­lan as­ker­le­rin ser­best bı­ra­kıl­ma­sı son­ra­sın­da, as­ker­le­rin tes­lim alın­dı­ğı­na da­ir pro­to­ko­lü Öca­lan’ın pos­te­ri önün­de im­za­la­yan DTP’li­ler için böy­le söy­lü­yor­du. Ada­let Ba­ka­nı Meh­met Ali Şa­hin ise, 8 as­ke­rin kur­tul­muş ol­ma­sı­na se­vi­ne­me­di­ği­ni, “Bir Türk as­ke­ri­nin bir­kaç ta­ne ça­pul­cuy­la bir­lik­te git­miş ol­du­ğu gi­bi bir iz­le­nim” doğ­ma­sın­dan ra­hat­sız­lık duy­du­ğu­nu di­le ge­ti­ri­yor ve “TSK’nın hiç­bir men­su­bu­nun böy­le bir du­ru­ma düş­me­me­si” ge­rek­ti­ği­ni be­lir­ti­yor­du.
Bu min­val üze­re, si­ya­set­çi­le­ri­miz ta­ra­fın­dan bel­ki kas­tı­nı aşan, bel­ki de bel­li suç­la­ma­la­rı ima eden da­ha pek çok söz sarf edil­di. Ekim ayı içe­ri­sin­de ger­çek­le­şen sal­dı­rı­lar­la il­gi­li ce­vap­la­na­ma­yan pek çok so­ru­nun ol­du­ğu or­ta­da. An­cak bu so­ru­la­rın mu­ha­ta­bı, ön­ce­lik­le o mın­tı­ka­da gö­rev ya­pan ve şe­hit ya da esir dü­şen as­ker­ler ol­ma­sa ge­rek­tir.
Her şey­den ev­vel, eğer Dağ­lı­ca bas­kı­nı hak­kın­da iha­net ya da ye­ter­siz­lik bağ­la­mın­da si­ya­set­çi­le­ri­mi­zin zi­hin­le­rin­de bel­li is­tif­ham­lar oluş­muş­sa, bu so­ru­la­rı­nı ya bu­nun için be­lir­len­miş plat­form­lar­da di­le ge­tir­me­le­ri ya da -eğer ka­mu­oyuy­la pay­laş­ma­yı ter­cih et­miş­ler­se de- en an­la­şı­lır, hiç kim­se­yi in­cit­me­ye­cek ve da­ha baş­lan­gıç­ta suç­lu ilan et­me­ye­cek tarz­da ifa­de et­me­le­ri bek­le­nir­di. Fa­kat ik­ti­dar ve mu­ha­le­fet par­ti­le­ri­ne men­sup si­ya­set­çi­le­ri­mi­zin ola­bil­di­ğin­ce muğ­lak, so­ru­nun asıl mu­ha­tap­la­rı­nı müm­kün ol­du­ğun­ca giz­le­ye­rek, me­se­le­nin kur­ban­la­rı üze­rin­den ko­nuş­ma­yı ter­cih et­tik­le­ri­ni gö­rü­yo­ruz. Eğer me­se­le­nin asıl mu­ha­tap­la­rı­na bir şey söy­le­ye­bil­me ce­sa­ret­le­ri yok­sa, her ko­nu­da bir şey­ler söy­le­mek zo­run­da ol­ma­dık­la­rı­nı da bil­me­li­ler. Olay­lar tüm açık­lı­ğıy­la or­ta­ya çık­ma­dan, as­ker­le­re “va­tan ha­in­li­ği” dam­ga­sı­nı vur­ma­ya, ai­le­le­ri­ni in­cit­me­ye kim­se­nin hak­kı yok. He­le he­le, so­ru­la­rın asıl mu­ha­ta­bı ol­ma­sı ge­re­ken mer­ci­le­re so­ru so­ra­bil­me, söz söy­le­ye­bil­me ce­sa­re­ti gös­te­re­me­yen­ler, he­nüz 20’li yaş­la­rı­nın ba­şın­da bu­lu­nan genç­ler­den ha­yat­la­rı­nı fe­da et­me­le­ri­ni is­te­ye­me­me­li­dir.
Me­se­le­nin bir di­ğer bo­yu­tu da, Çi­çek’in di­le ge­tir­di­ği “su­çüs­tü yap­mak” ifa­de­sin­de sak­lı. Bu olay­da yal­nız­ca DTP’li­ler mi su­çüs­tü ya­pıl­dı­lar? Bir­kaç so­ru da biz so­ra­lım: As­ker­le­ri­mi­zi bi­ze kim tes­lim et­ti? Ame­ri­kan as­ker­le­ri. Ne za­man tes­lim et­ti­ler? Baş­ba­kan Er­do­ğan’ın ABD Baş­ka­nı ile ya­pa­ca­ğı gö­rüş­me­nin he­men ari­fe­sin­de. Pe­ki, bu, ABD’nin de su­çüs­tü ya­pıl­ma­sı an­la­mı­na gel­mi­yor mu? DTP’li­le­re yö­ne­lik ola­rak bu ifa­de­le­ri ra­hat­lık­la kul­la­nıp ABD’ye kar­şı kul­la­na­ma­yan­la­rın, ya su­çüs­tü kav­ra­mı­nı ya da ABD’ye ne­den ben­ze­ri bir söy­le­mi yö­nelt(e)me­dik­le­ri­ni açık­la­ma­la­rı­nı bek­li­yo­ruz. Ay­nı ke­sim, su­çüs­tü ya­pı­lan­lar­dan bi­ri­si­ni ön­ce­lik­le ka­muo­yu vic­da­nın­da mah­kum et­me­ye ve sis­tem dı­şı­na it­me­ye uğ­ra­şır­ken; di­ğe­riy­le bir­lik­te ha­re­ket et­me is­te­ğin­de­ki man­tı­ğı ve tu­tar­lı­lı­ğı da bir zah­met an­la­tı­ver­sin.
 
DTP, Süt­ten Çık­mış Ak Ka­şık mı?
Eğer or­ta­da bir ça­tış­ma var­sa bu ça­tış­ma­nın ta­raf­la­rı da var­dır. Ça­tış­ma­nın bir ta­ra­fı ik­ti­da­rıy­la, mu­ha­le­fe­tiy­le pek çok çe­liş­ki­yi ve sa­mi­mi­yet­siz­li­ği için­de ba­rın­dı­rı­yor da, öte­ki ta­ra­fı süt­ten çık­mış ak ka­şık mı? Şüp­he­siz ki de­ğil.
Ön­ce­lik­le DTP’nin, bu sü­reç­te, ba­ğım­sız bir ha­re­ket tar­zı ge­liş­ti­re­me­di­ği açık. Hü­kü­me­tin ya da mu­ha­le­fe­tin te­rör ve PKK ko­nu­sun­da ken­di­sin­den sa­fı­nı da­ha açık bir bi­çim­de be­lir­le­me­si ve ilan et­me­si yö­nün­de­ki ta­lep­le­ri­ne (böy­le bir ta­lep­te bu­lun­ma­ya hak­la­rı olup ol­ma­dı­ğı ay­rı bir tar­tış­ma ko­nu­su) her fır­sat­ta ters ce­vap­lar ve­ren DTP, ABD’nin ya da AB’nin is­tek ve tav­si­ye­le­ri­ni iki­let­me­me­ye özen gös­ter­di. Ör­ne­ğin AB tem­sil­ci­le­ri ile yap­tık­la­rı bir gö­rüş­me­de, on­la­rın “te­rö­re kar­şı bir ta­vır ta­kın­ma­nın iyi ola­ca­ğı” yö­nün­de­ki tav­si­ye­le­ri­ni din­le­yen Ah­met Türk, he­men er­te­si sa­bah bu tav­si­ye­le­re uy­gun bir açık­la­ma yap­tı. An­cak ka­çı­rı­lan 8 as­ke­ri­miz için bir gi­ri­şim­le­ri ol­ma­dı­ğı gi­bi, dal­ga ge­çer ni­te­lik­te açık­la­ma­lar­da bu­lun­du­lar. Er­do­ğan ile Bush ara­sın­da ya­pı­la­cak gö­rüş­me­nin he­men ari­fe­sin­de ise -du­rum­dan va­zi­fe mi çı­kar­dık­la­rı yok­sa bi­ri­le­ri­nin mi on­la­ra bu va­zi­fe­yi ver­di­ği meç­hul-, “Öca­lan’ın pos­ter­le­ri önün­de tes­li­mat tu­ta­na­ğı­nı” im­za­la­yan DTP’li­le­rin re­sim­le­ri eş­li­ğin­de 8 as­ke­ri­mi­zin ser­best bı­ra­kıl­dı­ğı ha­ber­le­ri ga­ze­te man­şet­le­ri­ni süs­le­me­ye baş­la­dı.
DTP, ken­di­si­ni ne PKK’dan ba­ğım­sız­laş­tı­ra­bil­di, ne de ya­ban­cı dev­let­ler­den. Böy­le bir ira­de­le­ri­nin ol­du­ğu da tar­tış­ma­lı­dır. Tam ter­si­ne, o doğ­rul­tu­da dav­ran­ma­yı bir stra­te­ji ola­rak be­nim­se­di­ler ve uy­gu­la­dı­lar. “Ta­ba­nı­mız ne der?” ba­ha­ne­si­nin ar­ka­sı­na sak­lan­dı­lar. DTP’nin “do­ğal ta­ba­nı” ola­rak gör­dü­ğü ke­sim­ler­le ne de­re­ce sağ­lık­lı iliş­ki­ler kur­du­ğu ise ay­rı bir tar­tış­ma ko­nu­su­dur.
DTP, 22 Tem­muz son­ra­sın­da ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri ko­nu­sun­da da des­tek olu­cu bir ta­vır ge­liş­ti­re­me­di. Oy­sa ana­ya­sa de­ği­şik­lik­le­ri Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü­nü de et­ki­le­ye­bi­le­cek öz­gür­lük­çü bir or­ta­mın doğ­ma­sı­nı sağ­la­ya­bi­lir­di. Di­ğer yan­dan Gü­ney­do­ğu’da di­nî fa­ali­yet­ler ol­du­ğun­dan bah­se­den ve bu ko­nu­da­ki ra­hat­sız­lık­la­rı­nı di­le ge­ti­ren ba­zı DTP’li mil­let­ve­kil­le­ri­nin “TSK ile bi­zi kar­şı kar­şı­ya ge­tir­mek is­ti­yor­lar. Bü­yü­ka­nıt par­ti­mi­zin adı­nı bi­le an­mak is­te­mi­yor ama as­lın­da ir­ti­ca ve la­ik­lik­le il­gi­li ko­nu­lar­da fi­kir­le­ri­miz ta­ma­men ör­tü­şü­yor. Bu­nu göz­den uzak tut­ma­mak la­zım” ya da “La­ik­lik için ver­yan­sın eden Ge­nel­kur­may de­ğil miy­di? Bi­zim de ol­maz­sa ol­maz­la­rı­mız­dan bi­ri la­ik­lik­tir. Bi­ze cep­he al­ma­sın­lar; zi­ra biz de on­lar gi­bi la­ik­li­ğin sa­vu­nu­cu­su­yuz” tü­rün­den açık­la­ma­la­rı­nı ga­ze­te­ler­den oku­yo­ruz. AKP’nin böl­ge­de­ki yük­sek oy ora­nı­nı, di­nî fa­ali­yet­le­re bağ­la­ya­rak, la­ik­lik sa­vu­nu­cu­la­rı­nı tah­rik et­me­yi bir tak­tik ola­rak be­nim­se­yen DTP’li mil­let­ve­kil­le­ri­nin bu açık­la­ma­la­rı, söz ko­nu­su çev­re­ler­le AKP kar­şı­tı bir it­ti­fak ara­yı­şı ola­rak da de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir. Açık­la­ma­la­rın bu it­ti­fa­kın ger­çek­leş­me­si­ni sağ­la­yıp sağ­la­ya­ma­ya­ca­ğı­nı bi­le­me­yiz, an­cak DTP’nin, ta­ba­nın­dan ne den­li ko­puk ve ya­ban­cı ol­du­ğu­nu net bi­çim­de or­ta­ya koy­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz.
Mil­let­ve­kil­le­ri­nin bu açık­la­ma­la­rı sa­de­ce ken­di­le­riy­le mi sı­nır­lı­dır, yok­sa bü­tün bir par­ti­nin dü­şün­ce­si mi­dir bi­le­me­yiz el­bet­te. An­cak “ta­ba­nım” de­di­ği ke­sim­le­rin di­li­ne, di­ni­ne ve kül­tü­rü­ne bu den­li ya­ban­cı; ken­di top­lu­mu­nun ih­ti­yaç­la­rı­nı ve ko­şul­la­rı­nı ih­mal eden; ya­ban­cı un­sur­la­rın is­tek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ha­re­ket et­me­yi ter­cih eden bir par­ti­nin ge­nel­de bü­tün bir Tür­ki­ye’ye, özel­de ise tem­sil­ci­si ol­ma id­di­ası­nı ta­şı­dı­ğı top­lum­sal ke­si­me pek de bir şey ve­re­me­ye­ce­ği açık­tır.
 
“Sü­reç Baş­la­dı”
Bü­tün bu ge­liş­me­le­rin so­nun­da Yar­gı­tay Cum­hu­ri­yet Baş­sav­cı­sı, DTP’nin ka­pa­tıl­ma­sı is­te­miy­le da­va aç­tı. Dağ­lı­ca bas­kı­nı son­ra­sın­da DTP’nin ser­gi­le­di­ği ta­vır­lar da, ha­zır­la­nan id­di­ana­me­de önem­li bir yer tu­tu­yor. Par­ti­nin ka­pa­tıl­ma­sı yö­nün­de kuv­vet­li ge­rek­çe­ler var­sa da, da­va­nın na­sıl so­nuç­la­na­ca­ğı­nı ve bu so­nu­cun Kürt me­se­le­si­nin ge­li­şi­mi­ni na­sıl et­ki­le­ye­ce­ği­ni şim­di­den kes­tir­mek zor. Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü, DTP’yi müm­kün ol­du­ğun­ca sis­tem içe­ri­sin­de tut­mak­tan ge­çi­yor. Fa­kat sis­te­min DTP’yi sis­tem için­de tut­mak, DTP’nin de sis­tem için­de kal­mak gi­bi bir kay­gı­sı­nın ol­du­ğu şüp­he­li. Her iki ta­raf da, ça­tış­ma or­ta­mı­nın ken­di çı­kar­la­rı için da­ha ya­rar­lı ola­ca­ğı­nı dü­şü­nü­yor ve bu du­ru­mu sür­dür­mek­te ıs­rar­lı gö­zü­kü­yor­lar.
Bu or­tam­da ge­rek DTP ta­ra­fın­dan ge­rek­se de hü­kü­met ka­na­dın­dan ge­len tep­ki­le­rin bir inan­dı­rı­cı­lı­ğı bu­lun­mu­yor. El­bet­te DTP’den “de­mok­ra­si ile si­lah” ara­sın­da ter­cih yap­ma­sı­nı is­te­yen­le­rin ya da onu “su­çüs­tü yap­mak”tan söz eden­le­rin, ka­pat­ma da­va­sı­nın açıl­ma­sı son­ra­sın­da sarf et­tik­le­ri “Yüz bin­le­rin oyu­nu alan­la­ra an­ti-de­mok­ra­tik yol­lar se­çe­me­yiz” söz­le­rin­de bir sa­mi­mi­yet aran­ma­sı bey­hu­de bir uğ­raş olur. An­la­şı­lan her iki ta­raf da, oyu­nu ku­ral­la­rı­na gö­re oy­nu­yor.
Bir an için si­ya­set­çi­le­ri­mi­zin söz­le­ri­nin sa­mi­mi­yet­le söy­len­miş söz­ler ol­du­ğu­nu farz ede­lim. O za­man da or­ta­ya, hü­kü­met ile ‘sis­tem’ ara­sın­da tüm te­mel me­se­le­ler­de ol­du­ğu gi­bi bu ko­nu­da da cid­di bir fark­lı­laş­ma­nın, hat­ta ça­tış­ma­nın ol­du­ğu ger­çe­ği çı­kı­yor. Bu ise ge­rek sis­te­min ge­rek­se de hü­kü­me­tin eli­ni za­yıf­la­tan bir du­rum. Fa­kat her ha­lü­kar­da ya­şa­na­cak­lar, tem­sil et­ti­ği­ni id­di­a et­ti­ği ta­ba­nın­dan her ge­çen gün bi­raz da­ha ko­pan DTP’ye, ta­ba­nı ola­rak gör­dü­ğü ke­sim­ler­le bağ­la­rı­nı re­ha­bi­li­te et­me im­ka­nı sağ­la­ya­cak­tır.
Top­lu­mu 6-7 Ey­lül olay­la­rı­na ya da Ale­vi-Sün­ni ça­tış­ma­la­rı­na ben­zer bir ça­tış­ma­nın eşi­ği­ne ge­ti­ren kam­pan­ya­la­ra şa­hit ol­duk geç­ti­ği­miz gün­ler­de. Ara­dan bun­ca sü­re geç­me­si­ne rağ­men, ne ya­pı­la­cak as­ke­rî ha­re­ke­tin za­ma­nı, ne de kap­sa­mı ko­nu­sun­da her­han­gi bir net­lik var. Fa­kat ge­rek hü­kü­met yet­ki­li­le­ri ge­rek­se de Ge­nel­kur­may’ın açık­la­ma­la­rı “uy­gu­la­ma sü­re­ci”ne gi­ril­di­ği yö­nün­de. Muh­te­me­len mev­cut sü­ku­net, İl­ker Baş­buğ’un ga­ze­te­ci­le­re yap­mış ol­du­ğu “Tez­ke­re TBMM’den çık­tı. Şim­di han­gi sü­reç­te­yiz? Şim­di bu sı­nır öte­si ha­re­ka­tın uy­gu­lan­ma sü­re­cin­de­yiz, öy­le mi? Özel­lik­le med­ya­dan be­nim bir is­tir­ha­mım var; ar­tık bu sü­reç­te ka­rar ve­ri­ci­le­ri ra­hat bı­ra­kın, ser­best bı­ra­kın ki bu sü­reç sağ­lık­lı ola­rak yü­rü­sün” şek­lin­de­ki açık­la­ma­sıy­la ala­ka­lı bir du­rum. Aca­ba DTP aley­hi­ne açı­lan da­va da, bu uy­gu­la­ma sü­re­ci­nin bir par­ça­sı mı­dır?

Paylaş Tavsiye Et