Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2009) > Türkiye Ekonomi > Sivil toplumcu bir müzakere süreci
Türkiye Ekonomi
Sivil toplumcu bir müzakere süreci
Ömer Bolat
17 ARA­LIK’TA Brük­sel’de ya­pı­lan Av­ru­pa Bir­li­ği Zir­ve Top­lan­tı­sı’ndan bu ya­na me­rak ve he­ye­can­la bek­le­nen mü­za­ke­re sü­re­ci ni­ha­yet baş­lı­yor. Tür­ki­ye, mü­za­ke­re­le­rin 3 Ekim 2005 ta­ri­hin­de baş­la­tıl­ma­sı ka­ra­rın­da ön­gö­rü­len şart­la­rın ta­ma­mı­nı ye­ri­ne ge­tir­di. An­cak, Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği hu­su­sun­da her iki cep­he­de de zi­hin­ler hiç­bir za­man net ol­ma­dı. Ara­dan ge­çen za­man, ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı­nı ar­tır­mak­tan baş­ka bir işe ya­ra­ma­dı. Mü­za­ke­re­le­rin baş­la­ma­sı da zi­hin­ler­de­ki so­ru işa­ret­le­ri­ni da­ğı­ta­cak gi­bi gö­rün­mü­yor.
3 Ekim uzun so­luk­lu bir mü­za­ke­re sü­re­ci­nin ilk gü­nü ola­cak. Kar­şı­mız­da nis­pe­ten ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de en­teg­re ol­muş bir AB ve her bi­ri ka­rar me­ka­niz­ma­sın­da ve­to yet­ki­si olan ül­ke­ler ile aşı­rı mev­zu­at ve pro­se­dür­ler­den olu­şan bir bü­rok­ra­tik ya­pı var. Bu­na zi­hin­ler­de­ki ka­fa ka­rı­şık­lı­ğı­nın Tür­ki­ye le­hi­ne çö­züm­len­me­si ge­rek­li­li­ği­ni de ek­le­di­ği­miz­de, mü­za­ke­re­le­re çok iyi ha­zır­lan­ma­nın bi­zim açı­mız­dan ka­çı­nıl­maz ol­du­ğu or­ta­ya çı­kı­yor. Bu nok­ta­da, biz­den ön­ce AB’ye ka­tı­lan Or­ta ve Do­ğu Av­ru­pa ül­ke­le­ri­nin tec­rü­be­le­rin­den ya­rar­lan­mak Tür­ki­ye’ye önem­li açı­lım­lar sağ­la­ya­bi­lir. Bu ül­ke­le­rin mü­za­ke­re sü­reç­le­ri­nin de­tay­lı ola­rak in­ce­len­me­si, ara­da­ki ben­zer ve fark­lı yön­le­rin al­tı­nın çi­zil­me­si ge­re­ki­yor. Mü­za­ke­re sü­re­cin­de akıl­cı ve es­nek ha­re­ket et­me­li, AB’nin muh­te­mel ta­lep­le­ri­ne kar­şı­lık ken­di ta­lep­le­ri­mi­zi be­lir­le­me­li­yiz.
Mü­za­ke­re­ler her ne ka­dar özü iti­ba­riy­le tek­nik gi­bi gö­rün­se de, Tür­ki­ye söz ko­nu­su ol­du­ğun­da, bu ko­nu­nun ay­nı za­man­da si­ya­sî bir ka­rak­ter ta­şı­dı­ğı in­kâr edi­le­mez. Bu yüz­den, mü­za­ke­re eki­bi­nin si­ya­sî alan­da da tak­vi­ye edil­me­si ge­re­ki­yor. Mü­za­ke­re he­ye­ti­nin tek­nik eki­bin­de ise, si­ya­sî te­mas­la­rı bu­gü­ne ka­dar yü­rü­ten Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı, Tür­ki­ye eko­no­mi­si­nin sek­tö­rel ve böl­ge­sel ana­liz­le­ri­ne hâ­kim olan Dev­let Plan­la­ma Teş­ki­la­tı ve 2000 yı­lın­da ku­ru­lan Av­ru­pa Bir­li­ği Ge­nel Sek­re­ter­li­ği’nden uz­man­lar ve tem­sil­ci­ler yer al­ma­lı­dır. Bu tek­nik ekip (tıp­kı BDDK, TMSF, Re­ka­bet Ku­ru­lu gi­bi) mün­fe­rit bir ya­pı­lan­ma için­de ça­lış­ma­la­rı­nı yü­rüt­me­li­dir. 35 mü­za­ke­re dos­ya­sı­nın 26’sı eko­no­mi ile il­gi­li. Bu ne­den­le, si­ya­sî oto­ri­te ve bü­rok­ra­si tem­sil­ci­le­rin­den olu­şa­cak mü­za­ke­re he­ye­ti ya­nın­da, içe­ri­sin­de ge­rek iş dün­ya­sı­nı, ge­rek­se top­lu­mun fark­lı ke­sim­le­ri­ni tem­sil eden Si­vil Top­lum Ku­ru­luş­la­rı­nın (STK) yer al­dı­ğı bir “da­nış­ma ku­ru­lu” oluş­tur­ma­lı ve bu “da­nış­ma ku­ru­lu”yla dü­zen­li is­ti­şa­re­ler ya­pıl­ma­lı­dır.
Tür­ki­ye-AB iliş­ki­le­ri­nin kar­şı­lık­lı bir ze­mi­ne da­yan­dı­ğı unu­tul­ma­ma­lı­dır. Her iki ta­raf da, bir­bir­le­rin­den ko­lay­ca vaz­ge­çe­mez. Mü­za­ke­re­le­rin bu şu­ur içe­ri­sin­de yü­rü­tül­me­sin­de fay­da var. Do­la­yı­sıy­la, ikin­ci sı­nıf üye­lik an­la­mı­na ge­le­cek dü­zen­le­me­ler Tür­ki­ye açı­sın­dan ka­bul edi­le­mez. Üze­rin­de du­rul­ma­sı ge­re­ken bir baş­ka nok­ta, AB’nin ta­rih­sel me­se­le­ler­de­ki has­sa­si­ye­ti­ne kar­şı­lık, bi­zim de ta­ri­hî has­sa­si­yet­le­ri­mi­zin ko­run­ma­sı ve AB’nin ik­na edil­me­si ko­nu­sun­da ça­lış­ma­lar ya­pıl­ma­sı­dır. Ay­nı za­man­da, Tür­ki­ye dış po­li­ti­ka­da­ki açı­lım­la­rı­nı sür­dür­me­li, de­rin­leş­tir­me­li ve ta­mam­la­yı­cı al­ter­na­tif­ler oluş­tur­ma­lı­dır. Av­ru­pa he­de­fi­ne odak­la­narak bu yol­da iler­ler­ken, baş­ta İs­lam ül­ke­le­ri ol­mak üze­re Av­ras­ya hin­ter­lan­dın­da­ki çev­re ve kom­şu ül­ke­ler ile dün­ya­nın di­ğer böl­ge­le­rin­de­ki ge­liş­me­le­re il­gi­si­ni azalt­ma­ma­lı; ak­si­ne ye­ni ko­nu­muy­la da­ha et­kin rol­ler al­ma­ya ha­zır ol­ma­lı­dır.
Tür­ki­ye, AB’nin 89. da­ki­ka­da ma­çı ta­til ede­bi­le­ce­ği­ni göz ar­dı et­me­den, bir yan­dan mü­za­ke­re­le­ri sür­dü­rür­ken di­ğer yan­dan si­ya­sî, eko­no­mik ve sos­yal alan­lar­da viz­yo­nu­nu be­lir­le­me­li­dir. De­mok­ra­tik ve eko­no­mik ge­li­şim hız­lan­dı­rıl­ma­lı, gü­ven ve is­tik­rar or­ta­mı ka­lı­cı kı­lın­ma­lı, ca­ri açık, re­el fa­iz­ler ve aşı­rı borç sto­ku dü­şü­rül­me­li; kı­sa­ca her ko­nu­da ma­nev­ra ala­nı ge­niş­le­til­me­li­dir. Bu ül­ke­nin ka­de­ri yal­nız­ca AB’ye bağ­lı de­ğil­dir ve ol­ma­ma­lı­dır da. Tür­ki­ye, Av­ru­pa’yı iz­ler­ken ken­di di­na­mik­le­ri­ne de eğil­me­li, “An­ka­ra Kri­ter­le­ri” kon­sep­tin­den vaz­geç­me­me­li; hat­ta eko­no­mik, si­ya­sal, sos­yal ola­rak çı­ta­sı­nı Av­ru­pa’nın üze­rin­de ko­num­lan­dır­ma­lı­dır. Tam üye­lik ön­ce­sin­de eko­no­mik ve sı­naî ge­liş­me mut­la­ka ta­mam­lan­ma­lı­dır. Tür­ki­ye’nin ar­tık 90’lı yıl­lar­da ol­du­ğu gi­bi, iki-üç se­ne­de bir kri­ze gir­me, si­ya­sî ve top­lum­sal ger­gin­lik­le­re sap­lan­ma lük­sü yok­tur.
Mü­za­ke­re sü­re­cin­de ba­zı has­sas nok­ta­la­rın gün­de­me gel­me­si muh­te­mel­dir. Tür­ki­ye’de bu­lu­nan fark­lı grup­la­rın et­nik ve­ya di­nî azın­lık ola­rak gö­rül­me­si, ay­rı­lık­la­rın faz­la vur­gu­lan­ma­sı­na se­bep olur ki; bu du­rum, hal­kı­mı­zın bir­bi­rin­den ko­puk fark­lı grup­la­ra ay­rıl­ma­sı an­la­mı­na ge­le­bi­lir. Kıb­rıs ve Er­me­nis­tan gi­bi üre­til­miş so­run­la­rı da, ge­li­nen nok­ta­da pek ko­lay ol­ma­sa da, AB üye­li­ği­nin dı­şın­da tut­ma­ya gay­ret et­me­li­yiz.
Tam üye­lik mü­za­ke­re sü­re­ci baş­la­dık­tan son­ra, ön­ce­lik­li ola­rak, AB ül­ke­le­ri­nin va­tan­daş­la­rı­mı­za uy­gu­la­dı­ğı vi­ze zor­lu­ğu ve ay­rım­cı­lı­ğı­nın kal­dı­rıl­ma­sı ya da ko­lay­laş­tı­rıl­ma­sı, özel­lik­le işa­dam­la­rı için hız­lı ve uzun sü­re­li vi­ze uy­gu­la­ma­sı ta­lep edil­me­li­dir. Tür­ki­ye’nin, AB’den bü­yük mik­tar­da ma­lî fon des­te­ği al­ma­dan, ta­rım po­li­ti­ka­sı uy­gu­la­ma­la­rı ve çev­re stan­dart­la­rı gi­bi ko­nu­lar­da ya­pı­sal dö­nü­şüm­ler ger­çek­leş­tir­me­si zor gö­rü­nü­yor. Bu ko­nu­da AB ku­rum­la­rı ve dev­let­le­ri zor­lan­ma­lı­dır. Ge­re­kir­se Tür­ki­ye, di­ğer aday ül­ke­le­rin yap­tı­ğı gi­bi, AB’den bu ko­nu­da ge­çi­ci im­ti­yaz­lar ta­lep et­me­li­dir. Bu hak­la­rı­mı­zı göz ar­dı ede­cek tam üye­lik pers­pek­ti­fi, Tür­ki­ye ka­mu­oyun­da AB üye­li­ği­ne ve­ri­len des­te­ği azal­ta­cak­tır.
AB üye­li­ği, tek ba­şı­na eko­no­mik kal­kın­ma­da bir tür fi­nan­sal kal­dı­raç me­ka­niz­ma­sı ola­rak gö­rül­me­me­li­dir. Tür­ki­ye AB’ye sa­de­ce re­fa­hı­nı ar­tır­mak için gir­mek is­ti­yor de­ğil. Top­lu­mun AB’ye yö­ne­li­min­de eko­no­mik ne­den­le­rin ya­nı sı­ra, ta­ri­hî, si­ya­sî, hu­ku­kî, as­ke­rî ve top­lum­sal ne­den­ler de et­ki­li olu­yor. Hü­kü­me­tin, AB üye­li­ği yo­lun­da­ki ça­lış­ma­la­rı ağır­lık­lı bir ter­cih ha­li­ne ge­tir­me­si bu yö­ne­li­min so­nu­cu­dur. AB üye­si ül­ke­ler de Tür­ki­ye’ye sa­de­ce “pa­zar” kav­ra­mı çer­çe­ve­sin­de bak­ma­ma­lı; üye­lik sü­re­cin­de Tür­ki­ye’nin sa­hip ol­du­ğu öne­mi her açı­dan dik­ka­te alan bir de­ğer­len­dir­me ya­pa­rak iliş­ki­yi “fa­kir­lik”, “zen­gin­lik” nos­yo­nu­nun öte­si­ne ta­şı­ma­lı­dır.
Bü­tün bu sü­reç sı­ra­sın­da, or­ta va­de­de, Tür­ki­ye’de bir AB yor­gun­lu­ğu” or­ta­ya çı­ka­bi­lir. AB ko­nu­sun­da bek­len­ti­le­rin bu ka­dar yük­sek tu­tul­ma­sı ve kı­sa va­de­de ger­çek­leş­me­me­si, Tür­ki­ye’de Av­ru­pa şüp­he­ci­li­ği­nin art­ma­sı­na ve mü­za­ke­re yor­gun­lu­ğu­na yol aça­cak­tır. Bu ko­nu­da et­ki­li bir ka­muo­yu yö­ne­ti­mi­ne ih­ti­yaç ol­du­ğu da dik­kat­ler­den kaç­ma­ma­lı­dır.

Paylaş Tavsiye Et