Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (February 2010) > Memleket Hali > Lübnan neyimiz olur?
Memleket Hali
Lübnan neyimiz olur?
Yücel Bulut
İSRAİL’İN ka­çı­rı­lan iki as­ke­ri­ni ba­ha­ne ede­rek Lüb­nan’a ve Hiz­bul­lah güç­le­ri­ne yö­ne­lik 12 Tem­muz’da baş­lat­tı­ğı sal­dı­rı­lar, 14 Ağus­tos’ta ilan edi­len ateş­kes­le şim­di­lik dur­muş gö­rü­nü­yor. İs­ra­il, ken­di sı­nı­rı­na doğ­ru çe­kil­me­ye baş­la­dı. İs­ra­il’in bom­bar­dı­man­la­rı ne­de­niy­le ev­le­ri­ni terk et­mek zo­run­da ka­lan Lüb­nan­lı­lar ge­ri dö­nü­yor­lar. Ül­ke­nin cid­di za­rar gö­ren alt ya­pı­sı ye­ni­den imar edi­li­yor. Kriz ise, böl­ge­ye gön­de­ril­me­si plan­la­nan Ba­rış Gü­cü et­ra­fın­da­ki tar­tış­ma­lar­la de­vam edi­yor.
Yak­la­şık bir ay sü­ren bu ça­tış­ma­la­rın bi­lan­ço­su epey­ce ağır. Lüb­nan’ın ver­di­ği 1200 ci­va­rın­da can kay­bı­nın ya­rı­sı­na ya­kı­nı­nı be­bek­le­rin ve ço­cuk­la­rın, ta­ma­mı­na ya­kı­nı­nı ise si­vil­le­rin oluş­tur­ma­sı, İs­ra­il’in sa­vaş suç­la­rı kap­sa­mı­na gi­re­cek ic­ra­at­la­rı­nın bo­yut­la­rı­nı gös­te­ri­yor. Sı­ğı­nak­lar­da uy­ku­da iken ken­di­le­ri­ni bu­lan İs­ra­il’in fü­ze­le­riy­le ha­yat­la­rı­nı kay­be­den on­lar­ca ço­cu­ğun ölü be­den­le­ri­nin fo­toğ­raf­la­rı bu sı­nır ta­nı­maz ki­nin ve yı­kı­cı­lı­ğın bir de­li­li ola­rak ha­fı­za­la­rı­mız­da. Yüz­ler­ce, bin­ler­ce ai­le bom­bar­dı­man­lar­dan ka­ça­rak ül­ke­le­ri­nin baş­ka şe­hir­le­ri­ne ya da kom­şu ül­ke­le­re sı­ğın­mak zo­run­da kal­dı. İs­ra­il bom­bar­dı­man­la­rı ne­ti­ce­sin­de ül­ke­nin alt ya­pı­sın­da ger­çek­le­şen cid­di tah­ri­ba­tın fa­tu­ra­sı da mil­yar­lar­ca do­lar tu­tu­yor. İs­ra­il ta­ra­fın­da ise, res­mî ra­kam­la­ra gö­re 100 –gay­ri res­mî ra­kam­la­ra gö­re ise 500– ci­va­rın­da in­san kay­bı var. Bu sa­yı­nın ta­ma­mı­na ya­kı­nı as­ker­ler­den olu­şu­yor. (An­la­şıl­dı­ğı ka­da­rıy­la, Hiz­bul­lah as­ker­ler ile si­vil­ler ara­sın­da, İs­ra­il’in ak­si­ne, bir ayı­rım yap­ma­ya özen gös­ter­miş.) Hiz­bul­lah ay­rı­ca, çok sa­yı­da tank ve he­li­kop­ter kay­bı ver­dir­miş İs­ra­il’e.
 
İs­ra­il’in Sar­sı­lan İma­jı
Hiz­bul­lah’ın Gü­ney Lüb­nan’da yap­tı­ğı di­re­niş, el­bet­te bir­çok açı­dan önem­li so­nuç­lar do­ğur­du. Her şey­den ön­ce, 1967 sa­va­şın­dan be­ri İs­ra­il’in dün­ya ka­mu­oyun­da­ki ye­nil­mez­lik ima­jı Hiz­bul­lah ta­ra­fın­dan yer­le bir edil­di. Hiz­bul­lah’ın ver­dir­di­ği ge­rek as­ker, ge­rek­se de tank, he­li­kop­ter gi­bi teç­hi­zat ka­yıp­la­rı İs­ra­il’in ka­ra ha­re­kâ­tı­nı ba­şa­rı­sız­lı­ğa uğ­rat­tı. İs­ra­il ve ka­rar­lı des­tek­çi­si ABD, Hiz­bul­lah’ın yok edil­me­siy­le ger­çek­leş­tir­me­yi dü­şün­dük­le­ri as­ke­rî ve si­ya­sî amaç­la­rın­dan şim­di­lik de ol­sa vaz­geç­mek zo­run­da kal­dı­lar. Bun­la­rın öte­sin­de Hiz­bul­lah, Hay­fa’ya ka­dar ula­şa­bi­len ve git­tik­çe de ar­tır­dı­ğı men­zil­le­re sa­hip fü­ze­le­riy­le İs­ra­il’i cid­di bir gü­ven­siz­lik psi­ko­lo­ji­si­nin içi­ne sok­tu. İla­ve­ten, hem ka­çı­rı­lan as­ker­le­ri­nin izi­ni bu­la­ma­ma­la­rı hem de özel­lik­le ka­ra ha­re­kâ­tın­da ken­di­le­ri­ni bek­le­yen as­ke­rî teh­li­ke­ler ko­nu­sun­da bir bil­gi edi­ne­me­yiş­le­ri is­tih­ba­rat­çı­lık ko­nu­sun­da­ki ün­le­ri­ne göl­ge dü­şür­dü. İn­san­lık dı­şı ve as­lın­da sa­vaş su­çu sa­yıl­ma­sı ge­re­ken ic­ra­at­la­rı­nın dün­ya halk­la­rı nez­din­de mah­kûm edil­me­si ise, ya­rım yüz­yı­lı aş­kın bir sü­re­dir oy­na­dı­ğı mağ­dur ve maz­lum ro­lü­nün ar­tık inan­dı­rı­cı­lı­ğı­nı kay­bet­me­ye baş­la­dı­ğı­nın iz­le­ri­ni ta­şı­yor. Dev­let ida­re­ci­le­ri­nin fark­lı ta­vır­lar ser­gi­le­miş ol­ma­la­rı, halk­la­rın söz ko­nu­su tep­ki­le­ri­ni ge­çer­siz kıl­mı­yor. Bu an­lam­da ge­rek Ba­tı­lı, ge­rek­se de Müs­lü­man ül­ke­ler­de (ör­ne­ğin Hiz­bul­lah aley­hin­de fet­va­lar ya­yın­la­yan Suu­di Ara­bis­tan’da hal­kın Hiz­bul­lah bay­rak­la­rı ve pos­ter­le­riy­le yü­rü­me­si), hat­ta İs­ra­il içe­ri­sin­de yük­se­len tep­ki­ler önem­li­dir ve her yö­nüy­le dik­ka­te alın­ma­lı­dır.
Da­ha­sı, İs­ra­il’in dev­re dı­şı bı­rak­mak için Gü­ney Lüb­nan’a gir­di­ği Hiz­bul­lah’ın as­ke­rî gü­cü yok edi­le­me­di­ği gi­bi, gös­ter­miş ol­du­ğu ba­şa­rı­lı di­re­niş do­la­yı­sıy­la da Hiz­bul­lah’ın özel­de Lüb­nan, ge­nel­dey­se dün­ya nez­din­de say­gın­lı­ğı ve meş­ru­iye­ti art­tı. Ar­tık Hiz­bul­lah, Lüb­nan’da çok da­ha ge­niş bir top­lum­sal ke­sim ta­ra­fın­dan ka­bul gö­rü­yor ve sa­hip­le­ni­li­yor.
Bu an­lam­da ateş­kes, as­lın­da İs­ra­il ve ABD için bir ne­fes­len­me im­kâ­nı sağ­la­dı. Fa­kat bu ne­fes­len­me son­ra­sın­da na­sıl bir ta­vır içe­ri­si­ne gi­re­cek­le­ri­ni şim­di­den söy­le­mek müm­kün de­ğil. Ye­ni­den Hiz­bul­lah üze­ri­ne git­me­yi mi ter­cih ede­cek­ler yok­sa dip­lo­ma­tik yol­lar­dan Hiz­bul­lah’ın gü­cü­nü sı­nır­lan­dır­ma­yı mı dü­şü­ne­cek­ler ya da bu cep­he­yi ka­pa­tıp İran’la olan he­sap­la­rı­nı gör­mek için bam­baş­ka yol­la­rı ve araç­la­rı mı dev­re­ye so­ka­cak­lar? Bu so­ru­la­rın ce­vap­la­rı­nı ge­le­cek gün­ler ve­re­cek.
 
Med­ya­nın İs­ra­il Sa­vu­nu­su­na Kar­şı Hal­kın Vic­da­nı
İs­ra­il’in in­sa­nî ya da hu­ku­kî hiç­bir sı­nı­rı ta­nı­mak­sı­zın hun­har­ca ger­çek­leş­tir­di­ği kat­li­am­lar, med­yanın ma­kul gös­te­rme­sine yö­ne­lik tüm ça­ba­la­ra kar­şın, Türk ka­mu­oyun­da hiç­bir ka­bul gör­me­di. Hat­ta med­ya, İs­ra­il’i mak­yaj­la­ma ça­ba­la­rı­nı ge­çi­ci bir sü­re için da­hi ol­sa bı­rak­mak zo­run­da kal­dı. Türk hal­kı mey­dan­la­ra dö­kü­le­rek bu kat­li­am­la­rı pro­tes­to et­ti. Stat­lar­da “Ka­til İs­ra­il, Or­tado­ğu’dan De­fol!” pan­kart­la­rı açıl­dı ve “Kah­rol­sun İs­ra­il!” slo­gan­la­rı atıl­dı. Bu; ül­ke­miz­de –duy­gu­sal ol­mak­la bir­lik­te– in­sa­nî bir şey­le­rin var­lı­ğı­nı hâ­lâ sür­dür­dü­ğü­nün, da­ha da önem­li­si Lüb­nan’da hun­har­ca kat­le­di­len­le­ri ken­di var­lık­la­rı­nın bir par­ça­sı ola­rak gö­ren bir ira­de­nin mev­cu­di­ye­ti­nin işa­re­ti ola­rak alın­ma­lı­dır.
Ateş­ke­sin ila­nı son­ra­sın­da ise, Tür­ki­ye’nin İs­ra­il kar­şı­tı kamp­tan uzak­laş­ma­sı­nı sağ­la­ma­ya dö­nük ol­du­ğu dü­şü­nü­le­bi­le­cek iki önem­li ha­ber med­ya­ya yan­sı­tıl­dı. Hiz­bul­lah li­de­ri Ha­san Nas­ral­lah’ın Bey­rut’ta­ki İran Bü­yük­çe­li­ği’nde sak­lan­dı­ğı­na iliş­kin bil­gi­le­rin MİT ta­ra­fın­dan MOS­SAD’a ve­ril­di­ği ve iki adet İran uça­ğı­nın Türk ha­va sa­ha­sın­da iken in­di­ri­lip Hiz­bul­lah’a fü­ze gö­tü­rüp gö­tür­me­di­ği­ni an­la­mak için aran­dı­ğı­na iliş­kin ha­ber­le­rin ba­zı ga­ze­te­le­ri­miz­de ya­yın­lan­ma­sı da doğ­ru­dan bu amaç­la ala­ka­lı ol­sa ge­rek­tir. Ça­tış­ma­lar sü­re­sin­ce ce­sa­ret edi­le­me­yen II. Dün­ya Sa­va­şı’nda mağ­dur edil­miş Ya­hu­di ima­jı­nı su­nan film­le­rin ya da Hiz­bul­lah’ı kö­tü­le­me­ye yö­ne­lik –“Hiz­bul­lah’ın fü­ze­le­ri si­vil­le­ri de vu­ru­yor!” vb. gi­bi– ha­ber­le­rin TV ek­ran­la­rın­da arz-ı en­dam et­me­si de bu kam­pan­ya­nın bir par­ça­sı ola­rak an­la­şıl­ma­lı­dır. Bü­tün bun­lar, el­bet­te, ateş­kes son­ra­sın­da tar­tı­şı­lan Gü­ney Lüb­nan’da ko­nuş­lan­dı­rıl­ma­sı dü­şü­nü­len Ba­rış Gü­cü’­ne as­ker gön­de­rip gön­der­me­ye­ce­ği­miz ko­nu­suy­la da ir­ti­bat­lı­dır.
 
Ba­rış Gü­cü ve Tür­ki­ye’nin Ko­nu­mu
As­lın­da Lüb­nan’a as­ker gön­de­re­lim ya da gön­der­me­ye­lim de­mek tek ba­şı­na bir an­lam ifa­de et­mi­yor. Ön­ce­lik­le tar­tı­şıl­ma­sı ge­re­ken hu­sus, Ba­rış Gü­cü’­nün mis­yo­nu, gö­rev kap­sa­mı ve yet­ki­si ol­ma­lı­dır. Ba­rış Gü­cü, Lüb­nan’a han­gi amaç­la ko­nuş­lan­dı­rı­la­cak ve bu ama­cı ger­çek­leş­tir­mek için han­gi araç­la­ra ve yet­ki­le­re sa­hip ola­cak?
Tar­tış­ma­lar ba­rış gü­cü­nün Hiz­bul­lah’ın si­lah­sız­lan­dı­rıl­ma­sı gi­bi bir gö­re­vi ke­sin­lik­le be­nim­se­miş ola­rak böl­ge­ye gi­de­ce­ği ön ka­bu­lün­den ha­re­ket­le de­vam et­ti­ri­li­yor. Bu ön­yar­gı, Hiz­bul­lah’ın bir te­rör ör­gü­tü ve dün­ya ba­rı­şı­nın, kom­şu­la­rı­nın hu­zu­ru ve is­tik­ra­rı için bir teh­dit un­su­ru ol­du­ğu şek­lin­de­ki bir di­ğer yan­lış ön­yar­gı­yı da içe­ri­yor. Oy­sa bu, yal­nız­ca İs­ra­il ve ABD’nin ka­na­ati­dir ve on­lar da, ger­çek­te bu sa­va­şın –hem de Hiz­bul­lah’a yö­nelt­tik­le­ri suç­la­ma­la­rı ger­çek­te bi­re­bir hak eden– ta­ra­fı­dır. ABD’nin dün­ya si­ya­se­tin­de­ki be­lir­le­yi­ci ko­nu­mu­nun el­bet­te far­kın­da­yız, ama bu, onun yar­gı­la­rı­nın ve çı­kar­la­rı­nın tüm dün­ya­nın da doğ­ru­la­rı ve çı­kar­la­rı ola­rak ka­bul edil­me­si­ni zo­run­lu kıl­mı­yor.
Eğer Or­tado­ğu’da kap­sam­lı ve ka­lı­cı bir is­tik­rar sağ­lan­mak is­te­ni­yor­sa, ön­ce­lik­le or­ta­da­ki du­ru­mun tes­pit edil­me­si ge­re­ki­yor. Tar­tı­şıl­maz ger­çek şu: ABD’nin teş­vik ve gö­rev­len­dir­me­le­riy­le –inanç­la­rın­dan kay­nak­la­nan ba­ğım­sız he­def­le­ri de bu­lu­nan– İs­ra­il Lüb­nan’ı iş­gal gi­ri­şi­min­de bu­lun­du. Tüm Lüb­nan ta­ra­fın­dan meş­ru­iye­ti ka­bul­le­nil­miş olan ve va­ta­nı­nı sa­vu­nan Hiz­bul­lah’ın ka­rar­lı di­re­ni­şi kar­şı­sın­da da –ger­çek­leş­tir­di­ği on­ca yı­kı­ma ve kat­lia­ma kar­şın– he­zi­me­te uğ­ra­ya­rak ve he­def­le­dik­le­ri­nin hiç bi­ri­ni el­de ede­me­miş ola­rak ge­ri çe­kil­mek zo­run­da kal­dı. Do­la­yı­sıy­la bu­ra­da bir te­rör ör­gü­tü­nün bu­lun­du­ğu id­dia­sı bü­tü­nüy­le boş bir id­dia­dır. Hiz­bul­lah ne si­vil­le­re yö­ne­lik bir sal­dı­rı içe­ri­sin­de ol­muş­tur ne de böl­ge ül­ke­le­ri­ne bir teh­dit teş­kil et­mek­te­dir. Ken­di ül­ke­si­ne yö­nel­miş bir sal­dır­ga­na had­di­ni bil­dir­mek­ten öte bir şey yap­ma­mış­tır. ABD ta­ra­fın­dan “ken­di­ni sa­vun­ma hak­kı” ta­nı­nan İs­ra­il’in yap­tık­la­rı ise or­ta­da­dır: Elin­de­ki tüm si­lah gü­cü­nü kun­dak­ta­ki be­be­kle­ri kat­let­mek için kul­lan­dı. Sa­hip bu­lun­duk­la­rı ile­ti­şim im­kân­la­rı, bü­tün göz bo­ya­ma tak­tik­le­ri­ne kar­şın bu ger­çe­ği de­ğiş­ti­re­me­di, de­ğiş­ti­re­me­ye­cek­tir de. Öy­ley­se böy­le bir or­tam­da ba­rış gü­cü­nün yap­ma­sı ge­re­ken, İs­ra­il’in Lüb­nan’a ye­ni­den yö­ne­le­cek sal­dı­rı­la­rı­nı en­gel­le­mek ve ül­ke­nin ye­ni­den in­şa­sı ve Lüb­nan­lı­la­rın ih­ti­yaç­la­rı­nın kar­şı­lan­ma­sı vb. gi­bi in­sa­nî amaç­lı iş­ler­dir.
 
Ba­rış Gü­cü­’nün Gö­rev Ta­nı­mı Ne?
Ba­rış Gü­cü’­nün Hiz­bul­lah’ı si­lah­sız­lan­dır­mak gi­bi bir amaç güt­me­si ise; her fır­sat­ta böl­ge­nin is­tik­ra­rı­nı teh­dit eden ve sü­rek­li sa­vaş su­çu iş­le­yen İs­ra­il’e, si­lah­la ya­pa­ma­dı­ğı­nı ma­sa­da yap­ma fır­sa­tı ta­nı­mak an­la­mı­na ge­lir. Böy­le bir gi­ri­şim, da­ha baş­tan uy­gu­lan­ma şan­sı ol­ma­yan bir gi­ri­şim ola­rak kal­ma­ya mah­kûm­dur. İkin­ci ola­rak, böy­le bir gi­ri­şim ay­nı za­man­da İs­ra­il’in ve ABD’nin böl­ge­de ha­ya­ta ge­çir­me­yi dü­şün­dük­le­ri Ye­ni Or­tado­ğu’nun oluş­ma­sı için ger­çek­leş­ti­ri­le­cek yı­kım­la­ra or­tak ol­mak an­la­mı­na ge­le­cek­tir. Bu ise, hiç­bir şe­kil­de ha­zır­lık­lı ol­ma­dı­ğı­mız ye­ni ve da­ha bü­yük bir kao­sun ka­pı­mı­zı çal­ma­sı­na da­ve­ti­ye çı­kar­mak­tır. Do­la­yı­sıy­la ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ilk iş, böl­ge­ye ko­nuş­lan­dı­rı­la­cak gü­cün gö­rev ta­nı­mı­nın hiç­bir boş­lu­ğa ve şüp­he­ye izin ver­me­ye­cek şe­kil­de be­lir­len­me­si­ni sağ­la­mak­tır. An­cak bu nok­ta­lar be­lir­gin­leş­tik­ten son­ra, bu gi­ri­şim­le­re ka­tı­lıp ka­tıl­ma­ya­ca­ğı­mız ya da na­sıl ka­tı­la­ca­ğı­mız tar­tı­şı­la­bi­lir.
Tür­ki­ye, AK Par­ti hü­kü­me­ti dö­ne­min­de özel­lik­le dış po­li­ti­ka­da önem­li adım­lar at­tı. Ta­kip edi­len po­li­ti­ka­lar ne­ti­ce­sin­de Tür­ki­ye, böl­ge­de atı­la­cak adım­lar­da dik­ka­te alın­ma­sı ge­re­ken bir ül­ke ol­du. Da­ha­sı, böl­ge ül­ke­le­ri nez­din­de yük­sek iti­bar ka­zan­dı. Tür­ki­ye’nin hem Lüb­nan hü­kü­me­ti hem de AB, ABD ve İs­ra­il ta­ra­fın­dan Ba­rış Gü­cü’­ne da­vet edil­me­si de bu say­gın­lı­ğın­dan kay­nak­la­nı­yor. Eğer Tür­ki­ye böy­le­si bir te­vec­cüh gö­rü­yor­sa bu durum 1 Mart tez­ke­re­si­nin ka­bul edil­me­me­sin­den kay­nak­la­nı­yor. Bir kı­sım çok­bil­miş ga­ze­te­ci, stra­te­jist ya da si­ya­set­çi­nin ak­si yön­de­ki tüm id­di­ala­rı­na ve eleş­ti­ri­le­ri­ne kar­şın ger­çek bu­dur. Kal­dı ki, ABD’nin ve İs­ra­il’in böl­ge­de ger­çek­leş­tir­di­ği yı­kım­la­rın ve ço­luk ço­cuk ayırt et­me­den yap­tı­ğı kat­li­am­la­rın suç or­ta­ğı ol­ma­mak­tan ve bel­ki de da­ha çok­la­rı­nın kat­le­dil­me­si­nin en­gel­len­me­si­ne hiz­met et­mek­ten du­ya­ca­ğı­mız vic­da­nî hu­zu­run ya­nın­da bu eleş­ti­ri­le­rin hiç­bir ehem­mi­ye­ti de ol­ma­ma­lı­dır. 
 
Kü­re­sel İr­ti­ca, Kü­re­sel La­ik­çi­lik!
İran’ın, ba­şör­tü­le­riy­le oku­mak is­te­dik­le­ri için ken­di ül­ke­le­ri­nin üni­ver­si­te­le­rin­de oku­ya­ma­yan öğ­ren­ci­le­ri ül­ke­si­ne da­vet ede­rek burs ver­me vaa­din­de bu­lun­ma­sı­na iliş­kin ha­be­ri de­ğer­len­di­ren bir TV ka­na­lı­nın, ko­nuy­la il­gi­li gö­rüş al­mak is­te­di­ği YÖK es­ki baş­ka­nı Ke­mal Gü­rüz’ün açık­la­ma­la­rı, he­men her ko­nu­nun acil gün­dem­le ala­ka­lan­dı­rı­la­bi­le­ce­ği­nin gü­zel bir ör­ne­ği­ni ser­gi­li­yor. Sa­yın Gü­rüz, ko­nuş­ma­sın­da, İran’ı ve Hiz­bul­lah’ı “em­per­ya­list emel­ler” güt­mek­le suç­la­dı. Bu ya­şa­nan­la­rı da, Tür­ki­ye’nin “an­ti-Ame­ri­ka ve an­ti-İs­ra­il” kamp­ta yer al­ma­sı­nın ve 1 Mart tez­ke­re­si­nin ka­bul edil­me­me­si­nin ül­ke­yi ne­re­le­re gö­tür­dü­ğü­nün ve gö­tü­re­ce­ği­nin bir işa­re­ti ola­rak de­ğer­len­dir­di. Ken­di dö­nem­le­rin­de yap­mış ol­duk­la­rı ic­ra­at­la­rın “la­ik­lik ve cum­hu­ri­yet­çi­lik”ten ha­re­ket­le ger­çek­leş­ti­ril­di­ği­nin al­tı­nı çiz­di.
As­lın­da Sa­yın Gü­rüz’ün söy­le­dik­le­ri­nin, sı­cak gün­dem­le ku­rul­ma­ya gay­ret edi­len iliş­ki dı­şın­da man­tık­lı bir ya­nı­nın ol­ma­dı­ğı ve do­la­yı­sıy­la da gün­dem yap­ma­ya değ­me­di­ği dü­şü­nü­le­bi­lir. Fa­kat yi­ne de, Sa­yın Gü­rüz’ün –ve ben­zer­le­ri­nin– zih­ni­nin na­sıl ça­lış­tı­ğı­nı an­la­mak açı­sın­dan bu ko­nuş­ma­da öne çı­kan iki hu­sus üze­rin­de dur­mak ge­re­ki­yor: Bi­rin­ci­si, İran’ı ve Hiz­bul­lah’ı ‘em­per­ya­list’ ol­mak­la suç­la­yan Gü­rüz, em­per­ya­liz­me ye­ni ve fark­lı an­lam­lar yük­lü­yor ol­sa ge­rek. Zi­ra han­gi si­ya­set bi­lim­ci­ye ya da ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler uz­ma­nı­na so­ru­lur­sa so­rul­sun, em­per­ya­list dev­let ta­nı­mı­na en uy­gun dev­let ola­rak ABD’yi gös­te­re­cek­tir. İkin­ci­si; sü­rek­li la­ik­lik ve cum­hu­ri­yet­çi­lik vur­gu­la­rı ya­pan Ke­mal Gü­rüz’ün dün­ya­mı­zın şe­ri­at­la yö­ne­ti­len na­dir dev­let­le­rin­den bi­ri olan ve di­nî kay­gı­la­rı em­per­ya­list ya­yıl­ma ar­zu­su­nu da kam­çı­la­yan İs­ra­il’le ay­nı kamp­ta yer al­ma­mız ge­rek­ti­ği­ni sa­vun­ma­sı­nın do­ğur­du­ğu çe­liş­ki­dir. Hem em­per­ya­lizm ve din­dar­lık/din­ci­lik eleş­ti­ri­si ya­pa­cak­sı­nız hem de bu iki özel­li­ği bir ara­da bu­lun­du­ran ye­gâ­ne dev­le­tin ya­nın­da yer al­ma­nın er­dem­le­rin­den söz ede­cek­si­niz! Sa­yın Gü­rüz bu ko­nuş­ma­la­rıy­la, in­san­la­rın zih­nin­de, bu­gü­ne ka­dar la­ik­lik­ten ha­re­ket­le ger­çek­leş­tir­di­ği­ni id­di­a et­ti­ği ic­ra­at­la­rı­nın la­ik­lik­ten de­ğil de, bir baş­ka ül­ke­nin di­nî an­la­yış­la­rın­dan mı kay­nak­lan­dı­ğı ko­nu­sun­da şüp­he­ler uyan­dır­dı­ğı­nın far­kın­da de­ğil mi?

Paylaş Tavsiye Et