Panorama
Ergenekon’un yeni şokları
“Ergenekon” Davası kapsamında Şubat ayında yaşanan şok gelişmeler, Türkiye’nin kritik bir süreçten geçtiğini bir kez daha gösterdi. 20 Ocak’ta Taraf gazetesinde yayınlanan haber sonrası başlatılan soruşturma kapsamında, 22 Şubat günü ülke genelinde yapılan eş zamanlı operasyonlarda 17’si emekli general, 4’ü muvazzaf amiral, 27’si subay, 1’i astsubay olmak üzere toplam 49 kişi gözaltına alındı. “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun ve eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 49 kişi gözaltına alındı. Operasyon kapsamında gözaltına alınanların ev ve işyerlerinde aramalar yapıldı; ayrıca Mehmetçik Vakfı’nın İstanbul Temsilciliği de arandı. İstanbul Adliyesi’nde sorgulanan 15’i general ve amiral 33 kişi tutuklanırken, diğerleri serbest bırakıldı. 26 Şubat’taki ikinci dalga operasyon sonucunda da 2 muvazzaf subay tutuklandı.
Diğer bir önemli gelişme ise Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in “Ergenekon” ile bağlantılı olduğu ve görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle tutuklanmasıydı. 16 Şubat’ta makamında ve evinde yapılan arama sonucu gözaltına alınan Başsavcı Cihaner, Erzurum Özel Yetkili İkinci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanarak Erzurum H Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Tarık Gür ile savcılar Osman Şanal, Rasim Karakullukçu ve Mehmet Yazıcı da, Cihaner’le ilgili soruşturma dosyasını tamamlayarak delillerle birlikte İstanbul’daki Ergenekon savcılarına gönderdi. Ancak aynı gün HSYK’nın aldığı bir karar, yargıda deprem etkisi yarattı. HSYK, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve HSYK Üyesi Ahmet Kahraman’ın da katıldığı toplantıda, Erzurum savcıları Gür, Karakullukçu, Yazıcı ve Şanal’ın yetkilerinin kaldırılması ve haklarında suç duyurusunda bulunulmasına oy çokluğuyla karar verdi. Karar sonrası, Cihaner’le ilgili İstanbul’a ulaştırılan soruşturma dosyası ise Erzurum Başsavcılığı’na geri gönderildi.
Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı’nın “ıslak imza”yla ilgili açıklaması kamuoyunda şok etkisi yarattı. Ergenekon sanığı Serdar Öztürk’ün bürosundaki bir belgenin üzerinde bulunan imzanın Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu, Genelkurmay’ın internet sitesinde 1 Mart’ta açıklandı. Albay Çiçek’in tutuklanmasına gerek duyulmadığı, ancak soruşturmanın Askeri Savcılık tarafından sürdürüldüğü belirtildi. Bilindiği gibi Genelkurmay Askeri Savcılığı soruşturma başlatmış ve imzanın Albay Çiçek’e ait olduğu konusunda yeterli delil bulunmadığı sonucuna varmıştı. Genelkurmay’ın bu açıklamasının Ergenekon soruşturmasını ne yönde etkileyeceği ise merak konusu.
Tavsiye Et
60. Berlin Film Festivali Berlinale’de, Altın Ayı Ödülü’nü, Semih Kaplanoğlu’nun “Yusuf Üçlemesi”nin son filmi Bal kazandı. Metin Erksan’ın Susuz Yaz filmi de, 1964 yılında Altın Ayı Ödülü’ne layık görülmüştü.
11-21 Şubat’ta gerçekleştirilen Festival’in ödül töreninde, filmin çekimleri sırasında ormanda bir ayıyla karşılaştıklarını ve ayının kendilerini görünce kaçtığını anlatan Kaplanoğlu, “Sanıyorum o ayı şimdi burada” dedi. Töreni naklen yayınlayan 3sat adlı özel televizyon kanalındaki söyleşisinde ise Bal filminde bir baba ve oğlun doğaya saygısını yansıttığını ve kekeme çocukların yavaş konuştuklarında kekelemediğini fark ettiği için bu konuyu da filmde işlediğini ifade eden Kaplanoğlu, almaktan büyük mutluluk duyduğunu bu ödülün Türkiye sinemasına büyük katkı sağlayacağını söyledi.
Bal filmi Berlinale’deki ilk ödülünü Bağımsız (Ekümenik) Jüri’den almıştı. Bağımsız Jüri Ödülü, tüm dünyadan Katolik ve Protestan kiliselerinin film organizasyonlarından gelen 6 kişilik bir jüri tarafından veriliyor. Jüri, kriter olarak filmde işlenen konuların insanların ruhsal ve sosyal yaşamlarına yaptığı katkıları dikkate alıyor.
Gümüş Ayı ödüllerini de en iyi yönetmen dalında İsviçre’deki evinde göz hapsinde bulundurulan Fransa doğumlu Polonyalı yönetmen Roman Polanski, en iyi senaryo dalında Tuan Yuan adlı Çin filmi, en iyi kadın oyuncu dalında Caterpillar filmindeki rolü ile Shinobu Terajima, en iyi kamera dalında How I Ended This Summer adlı Rus filmindeki çekimlerinden dolayı Pavel Kostomarov aldı. En iyi erkek oyuncu dalındaki Gümüş Ayı ödülünü ise How I Ended This Summer filminin oyuncuları Grigori Dobrygin ile Sergei Puskepalis paylaştı.
Tavsiye Et
Danıştay’dan “katsayı”ya ikinci müdahale
Şubat ayında, Türkiye’deki eğitim sisteminin ne durumda olduğunu gösteren çok önemli bir gelişme yaşandı. Danıştay 8. Dairesi, YÖK’ün üniversiteye girişte meslek liseleri ile genel lise mezunları arasındaki “farklı katsayı” uygulamasını kaldıran 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini 8 Şubat’ta oy birliğiyle durdurdu. Böylece Danıştay ikinci kez, YÖK’ün yeni katsayı kararının yürütmesini durdurmuş oldu. Bu karar sonrası toplanan YÖK Genel Kurulu, Danıştay’ın yürütmeyi durdurmasına itiraz etme kararı aldı. Ancak itirazı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, YÖK’ün “farklı katsayı” uygulamasını kaldıran kararının yürütmesinin durdurulmasına yaptığı itirazı da 19 Şubat’ta oy çokluğuyla reddetti.
Hatırlanacağı üzere YÖK, 21 Temmuz 2009’da aldığı bir kararla, üniversiteye girişte “katsayı farkı”nı kaldırmıştı. Bunun üzerine İstanbul Barosu, YÖK kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması için Danıştay’a başvurmuştu. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Danıştay’ın YÖK’ün itirazını reddetmesinin ardından yaptığı açıklamada, 4 Mart’ta Katsayı Komisyonu’nun yeniden toplanacağını belirterek, komisyonun ayın 18’ine kadar çalışmalarını tamamlayacağını, kendisinin de aynı gün bir basın açıklaması yapacağını söyledi. Sorunun çözümü noktasında Danıştay’ı da ikna edeceklerini sözlerine ekledi. Danıştay’ın söz konusu kararı, bu sene sınava girecek öğrencileri endişeye sevk etti. Danıştay’ın YÖK’ün katsayı ile ilgili düzenlemesini iptal etmesinin hukuka aykırı olduğunu belirten uzmanlar, kurumun bu konuyla ilgili daha önce verdiği kararla da çeliştiğini ifade ediyorlar.
Tavsiye Et
Türkiye, Balkanlar’daki dargınları barıştırdı
Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan üçlü danışma toplantısı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj ve Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremiç’in katılımıyla 9 Şubat’ta Ankara’da gerçekleştirildi. Davutoğlu, tarafları beşinci kez bir araya getiren bu girişimin ardından düzenlenen basın toplantısında, yakın zamanda Bosna-Hersek’in Sırbistan’a büyükelçi atamasıyla diplomatik ilişkilerde üç yıldır yaşanan sıkıntıların aşılacağını açıkladı. Bosna-Hersek Dışişleri Bakanı Alkalaj ise ülkesi için AB’ye giden yolun önemini, bu görüşmelerin de Brüksel ile daha iyi ilişkiler kurmak ve AB yolunda daha hızlı yürümek için elzem olduğunu belirtti. Sırbistan Dışişleri Bakanı Jeremiç de Ankara’da “dostlar arasında” bulunmaktan memnun olduğunu ifade ederek, bu toplantıların Balkanlar’da bölgesel işbirliği açısından son dönemdeki en iyi örneklerden biri olduğunu söyledi. Davutoğlu, aldıkları karar çerçevesinde her ay buluşmaya devam edeceklerini, Mart ayında Saraybosna’da, Nisan’da ise Belgrad’da buluşacaklarını vurguladı.
Tavsiye Et
Alevi Çalıştayı’nın sonuç raporu tartışma yarattı
3-4 Haziran 2009’da başlayan Alevi Çalıştayı’nın yedinci ve son toplantısı, Devlet Bakanı Faruk Çelik başkanlığında 27-30 Ocak tarihlerinde Ankara Kızılcahamam’da yapıldı. Çalıştay’da Alevilerin kimlik beyanı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın özerkliği, zorunlu din eğitimi, din dersinin müfredatı, cem evlerinin konumu, Alevi dedelerine maaş bağlanması, Madımak Oteli’nin müze olarak düzenlenmesi gibi konular ele alındı. Çalıştay’ın ardından Devlet Bakanı Çelik, alınan kararları bir ön-rapor halinde Şubat ayı başında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sundu. Detaylı raporun ise Mart ayında hazırlanacağı belirtiliyor. Çalıştay’a katılan Alevi aydınlar ve bazı Alevi örgütlerinin temsilcileri, mevcut raporu yetersiz ve Diyanet’in etkisinde hazırlanmış yanlı bir metin olarak değerlendirirken, Bakan Çelik eleştirilere cevaben ön-raporda belirtilen kararların oturumlarda gerçekleştirilen tartışmalarda şekillendiğini ve hükümet olarak ön-raporun hazırlanmasında tarafsız bir tavır sergilediklerini açıkladı.
Tavsiye Et
YÖK’ün ilk başkanı hayatını kaybetti
YÖK’ün ve Bilkent ile Hacettepe üniversitelerinin kurucusu İhsan Doğramacı, 25 Şubat’ta “çoklu organ yetmezliği” sebebiyle hayatını kaybetti. 3 Nisan 1915’te Erbil’de doğan Doğramacı, lisansını İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör oldu (1954). Ankara ve Hacettepe üniversiteleri rektörlüğü ve ODTÜ Mütevelli Heyeti başkanlığı görevlerinde bulunan Doğramacı, ardından Paris V Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine atandı. YÖK’ün ilk başkanlığını yaptı (1981-92). 1985’te Türkiye’nin ilk özel üniversitesi Bilkent’i kurdu ve mütevelli heyeti başkanlığını yürüttü. Uluslararası birçok kuruluşta onursal başkanlık, başkanlık, yönetim kurulu üyeliği, üyelik, danışmanlık görevlerinde bulundu. Doğramacı’nın, özellikle çocuk ve halk sağlığı ile tıp eğitimi hakkında 80’den fazla yayınlanmış makalesinin yanı sıra Prematüre Bebek Bakımı, Annenin Kitabı adlı kitapları bulunuyor.
TBMM Onur Ödülü, TÜBİTAK Hizmet Ödülü, Leon Bernard Vakfı Ödülü, Christopherson Ödülü ve Maurice Pate Ödülü (UNICEF) sahibi olan Doğramacı’ya, T.C. Devlet Üstün Hizmet Madalyası da verilmişti.
Tavsiye Et
Batı ile İran arasında yeni bir nükleer kriz yaşanıyor
7 Şubat’ta İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın İran’ın uranyumu %20 oranında zenginleştirme kapasitesine sahip olduğunu açıklaması, Batı ile İran ilişkilerinde yeni bir krize yol açtı. Açıklamanın ardından Roma’da konuşan ABD Savunma Bakanı Robert Gates, uluslararası toplumun İran’a baskı yapmak için birleşmesi gerektiğini söyledi. 12 Şubat’ta Amerika, Fransa ve Rusya, İran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili olarak Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na yazdıkları mektupta İran’daki nükleer reaktörün kapatılması gerektiğini söyledi. Türkiye ise Batı ile İran arasındaki nükleer krizin diplomasi yoluyla aşılması için yoğun çaba gösteriyor. Bu kapsamda, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 16 Şubat’ta Tahran’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve yaptığı görüşmelerde İran’ın diplomatik kanalları açık tutmasını istedi. Türkiye’nin taraflara yeni ve somut çözüm önerileri sunduğu da bildiriliyor; fakat önerilerin içeriği hakkında bilgi verilmiyor. Ankara ayrıca müzakerelerin, daha sağlıklı işleyebilmesi için, diplomatlar değil liderler seviyesinde yürütülmesini istiyor.
Tavsiye Et
El-Mebhuh suikastı, İngiltere ile İsrail’in arasını açtı
19 Ocak’ta Suriye’den uçakla Dubai’ye giden Hamas’ın askerî kanadının komutanlarından Mahmud el-Mebhuh, 20 Ocak’ta oteldeki odasında 11 kişilik bir ölüm timi tarafından boğularak katledildi. Sahte İngiliz, Fransız, İrlanda ve Alman pasaportu taşıyan zanlıların küçük gruplar halinde Dubai’ye geldikleri ve suikasttan sonra 24 saat içinde ülkeyi terk ettikleri açıklandı. Zanlılar hakkında uluslararası yakalama emri çıkarıldı.
Olay sonrası “sahte pasaport” nedeniyle, İngiltere ile İsrail arasında sular ısındı. İsrail Büyükelçisi’nin “sahte pasaport” olayı hakkında bilgi vermesi için Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldığını belirten İngiliz The Guardian gazetesi, bakanlıktan bir yetkilinin “İsrail ile ilişkiler bundan önce zaten buzdolabındaydı. Şimdiyse derin dondurucuya girdi” şeklindeki sözlerine de yer verdi. Hamas ise sert bir açıklama yaparak suikastın sorumlusunun Tel Aviv yönetimi olduğunu söyledi. Suikaste kurban giden el-Mebhuh’un, Dubai’den İran’ın Bandar Abbas limanına geçeceği ve Gazze’ye gönderilecek silahları kontrol etmeyi planladığı iddia ediliyor.
Tavsiye Et
Darfur’da ateşkes sağlandı
11 Nisan’da yapılacak Devlet Başkanlığı seçimleri öncesi, Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, Darfur’da savaşın sona erdiğini açıkladı. Sudan yönetimi ile Darfur’daki en önemli direniş gruplarından Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) arasındaki ateşkes anlaşması, arabulucu Katar’ın ev sahipliğinde başkent Doha’da 24 Şubat’ta imzalandı. El-Beşir, JEM’le varılan anlaşma çerçevesinde, ellerindeki Darfurlu isyancılardan 57’sinin serbest bırakıldığını açıkladı. Tarafların, Darfur bölgesinin kaynaklarının adil paylaşımı, çatışmalar yüzünden evlerini terk etmek zorunda kalan Darfurluların güvenli bir şekilde evlerine dönüşü ve bölge halkına ödenecek tazminat gibi konularda 15 Mart’a kadar mutabakata vararak nihai barış anlaşmasını imzalaması öngörülüyor.
Sudan yönetimi ve bilhassa el-Beşir’in Darfurlu direnişçilere zeytin dalı uzatması memnuniyetle karşılanırken; farklı isyancı grupların bu anlaşmayı tanımamasından dolayı bu barışın uzun sürmeyeceği endişeleri dile getiriliyor.
Tavsiye Et