Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Türkiye Ekonomi > “Bize yaramayacak istikrarı istemeyiz”
Türkiye Ekonomi
“Bize yaramayacak istikrarı istemeyiz”
İbrahim Öztürk
İS­TİK­RAR kav­ra­mı he­pi­miz için ol­duk­ça tıl­sım­lı, ef­sun­lu, hat­ta kut­sa­nan bir ma­hi­yet arz edi­yor gi­bi. He­le res­mî ide­olo­ji için; var­lık ne­de­ni. Ne za­man “is­tik­rar bo­zul­sa” bir dar­be ya­pı­lır ve is­tik­rar raf­ta­ki ye­ri­ne ko­nur. An­cak söz ko­nu­su ça­ba­la­rın, içi na­sıl dol­du­ru­lu­yor­sa, ara­nan is­tik­ra­rı bir tür­lü ge­ti­re­me­di­ği de or­ta­da­dır. Bu­ra­da çet­re­fil­li olan hu­sus, sis­te­min ka­sıl­ma­sı ve bas­kı­cı bir tav­ra gir­me­si­nin mi is­tik­rar­sız­lık­la­ra yol aç­tı­ğı, yok­sa is­tik­rar­sız­lık­la­rın mı söz ko­nu­su mü­da­ha­le­le­re ze­min ha­zır­la­dı­ğı­dır. Aca­ba is­tik­rar bir se­bep mi, yok­sa so­nuç mu­dur? Ga­li­ba iki­si bir­den. O za­man, is­tik­ra­rın ge­rek­li an­cak ye­ter­li ol­ma­dı­ğı söy­le­ne­bi­lir.
Öte yan­dan, gü­nü­müz Tür­ki­ye’sin­de is­tik­rar vur­gu­su­nu ya­pan top­lum­sal ek­sen­de bir kay­ma ol­du­ğu an­la­şı­lı­yor. Dü­ne ka­dar is­tik­rar de­yip baş­ka bir şey de­me­yen dev­le­tin bi­za­ti­hi ken­di­si, is­tik­ra­rı sa­bo­te eden bir ko­num­da iken, ik­ti­dar­da ol­du­ğu­nu zan­ne­den mu­ha­fa­za­kâr bir ke­sim, “Aman ha! Al­tın yu­murt­la­yan ta­vu­ğu kes­me­yin, is­tik­ra­rı boz­ma­yın” di­ye fer­yat edi­yor. Ben de bu fer­ya­dı ba­san­lar ara­sın­da­yım. An­cak… Ko­nu­ya da­ha faz­la gir­me­den ön­ce ör­nek bir va­ka üze­rin­den, ata­let ve is­tik­rar tar­tış­ma­sın­dan ne çı­kar, an­la­ma­ya ça­lı­şa­lım.
 
Tür­ban ve Ma­yo­nun Sem­bol­ler Âle­mi Üze­ri­ne
Bo­ğa­zi­çi Üni­ver­si­te­si ile Mek­si­ka Hü­ma­nist En­teg­ras­yon Mer­kez Üni­ver­si­te­si’nin iki ül­ke kül­tü­rü­nü ta­nıt­mak için dü­zen­le­di­ği prog­ram­dan son­ra “Bo­ğa­zi­çi Üni­ver­si­te­si’nde tür­ban­lı gös­te­ri” man­şe­ti­ni atan­lar, ar­dın­dan “İş­te bu ma­yo­lu rek­la­mı ya­sak­la­dı­lar” di­ye ken­di­le­ri­ne gö­re “ya­sak­çı zih­ni­ye­ti” man­şe­te çek­ti­ler.
Ma­yo­nun ört­tü­ğü ile tür­ba­nın ört­tü­ğü şey cid­di ma­na­da fark­lı ol­ma­lı. Aca­ba bu na­sıl fark­tır ki, bir ke­si­min gö­zün­de bi­ri ‘öz­gür­leş­ti­ril­me’yi, ya­ni ola­bil­di­ğin­ce or­ta­ya çı­kar­tı­la­rak se­ra­pa ka­mu­sal ala­na ta­şın­ma­yı hak eder­ken; di­ğe­ri ise ya­sak­lan­ma­yı, ebe­di­yen evin dört du­va­rı ara­sı­na hap­se­dil­me­yi hak edi­yor?
Ben ken­di açım­dan bu iki ku­maş par­ça­sı­nın sem­bo­lik de­ğe­ri­ni ta­nım­la­mak is­te­rim. Zor­la­ma­ya hiç ge­rek yok; bi­ri­si ima­nı, inan­cı ve fik­ri, di­ğe­ri ise ka­dim za­man­lar­dan be­ri in­sa­nın nef­sa­ni­ye­ti­nin esa­re­tin­de di­be doğ­ru ka­yı­şı­nı tem­sil edi­yor. As­lın­da bu­ra­ya ka­dar bir so­run yok. İs­te­yen is­te­di­ği şe­yi baş ta­cı ede­bi­lir. Asıl so­run, “söz­de de­ğil, öz­de” ana­fo­ru­nun ka­mu­sal bir yö­ner­ge­ye dö­nüş­mek üze­re ol­du­ğu bir sü­reç­te bi­ze in­sa­ni er­dem­le­ri ‘şey­leş­ti­ren’ ma­ter­ya­list bir ide­olo­ji­nin da­ya­tıl­ma­sı. Da­ha ya­lın ifa­de ede­lim, ma­ter­ya­lizm adı­na dev­let, ya­sa­la­rı da kul­la­na­rak, ha­yat tar­zı­mı­zı yok edi­yor ve Müs­lü­man­la­rı ya­sa­lar zo­ruy­la gü­nah iş­le­mek zo­run­da bı­ra­kı­yor.
İş­te tam da böy­le “Ne­ler olu­yor?” di­ye ka­fam ka­rış­mış­ken, Cum­hur­baş­ka­nı Se­zer’in “Bi­ze ya­ra­ma­ya­cak is­tik­ra­rı is­te­me­yiz” sö­zü be­ni ye­ni­den ken­di­me ge­tir­di. Se­zer’in bu ifa­de­si sa­nı­rım ken­di açı­sın­dan doğ­ru, an­cak ek­sik. Cüm­le­nin de­va­mı şöy­le ol­ma­lı: Bi­zim işi­mi­ze ya­ra­dı­ğı sü­re­ce öl­dü­rü­cü bir ata­le­te bi­le şap­ka çı­kar­ta­bi­li­riz!
Şim­di ko­nu­ya kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­bi­li­riz. An­cak si­zi te­min ede­rim, aşa­ğı­da oku­ya­ca­ğı­nız şa­ta­fa­tı bol cüm­le­ler, yu­ka­rı­ya al­dı­ğı­mız ör­nek va­ka­nın ye­ri­ni as­la tu­ta­ma­ya­cak.
“İs­tik­rar ve ata­let” ede­bi­ya­tı ko­nu­sun­da en muh­te­şem eser­ler­den bi­ri­ne sa­hip olan Man­cur Ol­son’un gös­ter­di­ği gi­bi, her is­tik­rar dö­ne­mi ken­di ken­di­ni is­tik­rar­sız­laş­tı­ra­cak bir ta­kım po­tan­si­yel mu­har­rik un­sur­la­rı içe­rir. Hat­ta ba­şa­rı­nın zir­ve­ye çık­tı­ğı aşa­ma, as­lın­da ay­nı za­man­da ata­le­tin baş­la­dı­ğı yer­dir. Zi­ra bir de­fa söz ko­nu­su “ba­şa­rı­ya gö­tü­ren ya­pı” te­şek­kül et­tik­ten son­ra, zi­hin­le­ri ve alış­kan­lık­la­rı bu ya­pı­nın için­de şe­kil­len­miş olan seç­kin züm­re, fark­lı ih­ti­yaç­la­rın ve de­ği­şi­min ge­re­ği­ni al­gı­la­ya­maz. “Al­tın çağ”a, “gü­zel es­ki gün­ler”e ve bu­nu te­min eden es­ki ku­rum­la­ra du­yu­lan pe­res­tiş mu­az­zam bir şa­şı­lı­ğa ne­den olur.
De­ği­şi­min ge­re­ği al­gı­lan­dı­ğın­da ya geç ka­lın­mış olur, ya da bu du­rum­da bi­le ku­ru­lu çı­kar koa­lis­yo­nu de­ği­şi­me di­ren­me yo­lu­nu se­çer. Bu­ra­da, is­tik­rar dö­ne­mi­ni bü­yük bir ata­le­te ve ve­rim­siz­li­ğe sü­rük­le­ye­cek çı­kar iliş­ki­le­ri­nin kro­nik­leş­me­si ve ya­pı­sal ka­tı­lı­ğa dö­nüş­müş ol­ma­sı so­ru­nu var­dır.
De­ği­şi­me di­ren­me­nin ar­ka­sın­da salt sa­hip olu­na­nı ko­ru­mak gü­dü­sü yok­tur. Tah­min edi­le­ce­ği üze­re, de­ği­şim bü­yük fır­sat­la­rı da be­ra­be­rin­de ge­ti­re­bi­lir. So­run, ye­ni or­ta­ma ki­min ayak uy­du­ra­bi­le­ce­ği ve ye­ni dö­nem­de fır­sat­la­rı ki­min el­de ede­ce­ğiy­le il­gi­li­dir. Zi­ra de­ği­şim be­lir­siz­lik­tir ve son­ra­sın­da es­ki güç iliş­ki­le­ri­nin sür­dü­rül­me ga­ran­ti­si yok­tur. Özel­lik­le Tür­ki­ye gi­bi kla­sik sa­na­yi­le­rin (ve­ri­mi ve kat­ma de­ğe­ri dü­şük, emek yo­ğun sa­na­yi­ler) ağır­lık­ta ol­du­ğu ik­ti­sa­di ya­pı­la­rın et­kin­siz­leş­me­si ne­de­niy­le, ge­ron­tok­ra­si de­di­ği­miz, do­na­nı­mı es­ki dö­ne­me gö­re oluş­muş olan yaş­lı­lar sı­nı­fı ile ma­vi ya­ka­lı­la­rın ye­ri­ni be­yaz ya­ka­lı­la­rın al­ma­sı ka­çı­nıl­maz ola­cak­tır. Ye­ni dün­ya­nın ih­ti­yaç duy­du­ğu bi­ri­kim­le­re sa­hip ol­ma­ma­sı ne­de­niy­le, as­ke­ri­ye-mül­ki­ye kö­ken­li si­vil bü­rok­rat ve iş adam­la­rı­nın ye­ri­ni ye­ni bir “or­ta sı­nıf”ın dol­dur­ma­ya baş­la­ma­sı da es­ki­ler­de bü­yük bir tas­fi­ye kor­ku­su­na ne­den olur.
Bil­has­sa, re­ka­bet ve de­ne­tim­den ya­lı­tıl­mış ol­ma­sı ve ki­şi­sel ini­si­ya­ti­fe bü­yük bir yer bı­rak­ma­sı ne­de­niy­le, sis­te­mi ih­ya ede­cek kon­trol ve den­ge me­ka­niz­ma­la­rı­nın ge­li­şip ça­lış­ma­ma­sı ata­le­te ne­den olur. Ol­son’a gö­re, sis­tem­ler­de re­ka­bet, say­dam­lık ve so­rum­lu­luk esas­la­rı­na gö­re bir yö­ne­tim, is­tik­ra­rın ‘ata­let’e dö­nüş­me­si­ni ön­le­ye­bi­lir. Hat­ta ko­nu­yu en kö­tü ye­rin­den ele ala­lım; ku­ru­lu güç iliş­ki­le­ri­nin ye­ni­den har­man­lan­ma­sı ve şe­kil­len­me­si­ni ifa­de eden al­tüst oluş­lar, ra­di­kal de­ği­şim­ler, iç ve dış ne­den­li kao­tik ye­ni­den ya­pı­lan­ma­lar da­hi ata­le­tin yok edil­me­si an­la­mın­da ‘ve­rim­li’ fır­sat­lar su­na­bi­lir.
Bu bağ­lam­da Tür­ki­ye’de dü­ze­nin bir ku­rum­lar ve ku­ral­lar man­zu­me­si­ne ge­çi­şi en­gel­le­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. Zi­ra Tür­ki­ye mo­de­li, te­pe­de bir ta­kım ku­ru­luş­la­rın bün­ye­sin­de ya­şa­tı­lan mu­ta­ba­ka­ta, ta­ban­da da top­lum mü­hen­dis­li­ği­ne da­ya­lı, itaa­ti ön­gö­ren bir me­ri­tok­ra­si­ye da­ya­nı­yor. Do­la­yı­sıy­la bu mo­del, kü­re­sel dü­zen­de ve açık top­lum norm­la­rın­da sür­dü­rü­le­mez ni­te­lik­te ol­ma­sıy­la dik­kat çe­ki­yor. 2001 kri­zi, bu­nun eko­no­mi­de­ki en uç nok­ta­sı­dır.
Öte yan­dan, geç­miş­te or­ta­ya çı­kan bir ba­şa­rı­nın, ne­den ol­du­ğu sap­lan­tı ve şa­şı­lık ne­de­niy­le ata­le­te yol aç­ma­sı an­la­şı­la­bi­lir. An­cak or­ta­da pek bir ba­şa­rı ol­ma­dı­ğı hal­de bir sis­te­min ata­le­te düş­me­si­nin açık­lan­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu nok­ta­da, Os­man­lı’dan be­ri mer­ke­zî ida­re­nin gü­cü­nü tah­kim et­mek üze­re yö­ne­ti­ci sı­nı­fın, bil­has­sa ik­ti­sa­di ala­nı ve üre­ti­ci güç­le­ri de­net­le­me­ye ve bas­tır­ma­ya özel önem ver­miş ol­ma­sı, bir ve­ri ola­rak kul­la­nı­la­bi­lir.
Ne­ti­ce­de, üret­ken güç­le­rin çağ­daş bir for­mat içe­ri­sin­de fa­ali­yet­le­re odak­lan­dı­rı­la­ma­dı­ğı, ter­si­ne si­ya­sal ön­cül­ler ne­de­niy­le kı­sır­laş­tı­rı­la­bil­di­ği bir ül­ke­de, ya­ra­tı­lan ik­ti­sa­di ar­tı­ğın “sis­te­min ço­cuk­la­rı” ara­sın­da dar bir hal­ka­da bö­lü­şü­me ta­bi tu­tul­ma­sı, is­tik­rar­sız­lık­la­rın ar­ka­sın­da­ki te­mel be­lir­le­yi­ci ola­rak gö­rül­me­li­dir.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR