İran BM Cenevre Temsilcisi (2003-2007) ve Dışişleri Bakanlığı Siyasi ve Uluslar arası Çalışmalar Enstitüsü Başkanı
Söyleşi: Ebru Afat
İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ve BM ile İran hükümeti arasındaki müzakerelerde son durum nedir?
İran, nükleer faaliyetleri ile ilgili tartışmaların Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (Non-Proliferation Treaty) temelinde ele alınmasına önem vermektedir. Nükleer silahsızlanma ve nükleer enerjinin barışçıl kullanımı, meselelerin çözümü için bir çerçeve sunmaktadır. İran, müzakereler için IAEA’nın hem teknik hem de yasal açıdan doğru yer olduğuna inanıyor. İran, Avrupa Birliği ile de müzakereleri sürdürüyor. AB’nin Ortak Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana’nın başkanlığında yürütülen son görüşmelerde yine İran’ın uranyum zenginleştirmeyi durdurması yönünde ısrar edildi ki bu da sonuçta ABD’nin retoriğinin tekrarı gibiydi. İran’ın verdiği karşılık, söz konusu tavrın doğru olmadığı şeklinde olsa da, sorunu çözebilmek için müzakereler sürüyor. Aynı şekilde İran’ın IAEA ile işbirliği de devam ediyor.
ABD’nin, nükleer faaliyetlerine son vermediği gerekçesiyle İran’a saldırmaya karar vermesi durumunda, buna Avrupa ülkelerinin, Rusya’nın, Çin’in ve İslam ülkelerinin karşı çıkacağını düşünüyor musunuz?
Diğer ülkelerin ABD’nin İran’a yönelik saldırı kararına gösterecekleri tavrı, saldırının doğası, zamanlaması ve şekli belirleyecektir. Ancak ben böyle bir saldırının gerçekleşeceğini sanmıyorum. İran, Irak değildir ve Amerikalılar da bunu bilmektedir.
Irak işgali öncesini hatırlarsak, o dönemde birçok ülke ABD’yi açıkça eleştirmiş ancak işgali durdurma noktasında hiç kimse bir şey yapmamış ya da yapamamıştı.
Evet, ama o zamanki faktörler çok farklıydı. 11 Eylül sonrasında terör kurbanı bir devlet olarak ABD’ye karşı uluslararası kamuoyunda büyük bir sempati vardı. Bu sempatiyi arkasına alan ABD, teröre karşı küresel bir savaş başlattı. Ancak ABD kendisine yönelik bu sempatiyi 2003’teki Irak işgaliyle birlikte kaybetti. Küresel bir güç olarak eylemlerinin meşruluğunu tartışmalı hale getirdi. Şu an için Irak’taki şartların düzelmesi ve aynı senaryonun İran’da da tekrarlanması gibi bir durum söz konusu değil. Irak ile İran’ın koşulları da farklı. İran ağırlığı ve ciddiyeti olan bir ülke. Bunu söylemekle İran’ın askerî açıdan ABD ile aynı güçte olduğunu kastetmiyorum. Fakat bu, İran’ın kolay lokma olacağı anlamına da gelmiyor. Kaldı ki İran’a yönelik bir saldırı, ABD’nin kendi iç kamuoyunda da büyük tartışmalara yol açacaktır. Bu noktada ben ABD’nin dâhili nedenlerle de böylesi bir saldırıya kalkışamayacağı kanaatindeyim. Zira ABD halihazırda zaten Irak işgalinden kaynaklanan çok sayıda skandal ve fiyasko ile boğuşuyor.
ABD’nin NATO şemsiyesi altında Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne füze savunma kalkanı kurmak istemesine Rusya büyük tepki gösteriyor. ABD ise bu füzelerin Rusya’yı hedeflemediğini, İran’dan gelebilecek bir saldırıyı önleme amacı taşıdığını öne sürdü ve sistemin Türkiye’ye kaydırılması seçeneğini ortaya attı. Söz konusu savunma kalkanının Türkiye’ye yerleştirilmesi karşısında İran nasıl bir tavır sergiler?
Öncelikle, Bush hükümetinin İran’ı sürekli bir tehdit olarak sunmasının gerçeklerle ilgisi olmadığını, bunun tamamen kurgusal olduğunu belirtmek isterim. İran hiç kimseyi tehdit etmiyor. İkincisi, bütün bu tartışmaların temelinde silah endüstrisinin olduğunu unutmamak gerekir. Üçüncüsü, ABD’nin argümanı kabul edilebilir olmadığı gibi NATO içerisinde bu konuda herhangi bir konsensüs de yok ve karar alınabilmesi için konsensüsün sağlanması gerekir. Dördüncüsü, ister Polonya ve Çek Cumhuriyeti isterse de başka bir ülke olsun, İran’ı hedef alacağı ifade edilen bir sistemin yerleştirilmesi, NATO çerçevesinde olsa dahi mantıklı bir karar olmayacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et