Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Obama’nın Türkiye ziyareti, “mesajın kendisi”
Nuh Yılmaz
ABD Baş­ka­nı Ba­rack Oba­ma’nın Tür­ki­ye zi­ya­re­ti, 2003’te 1 Mart Tez­ke­re­si’yle tam an­la­mıy­la kop­ma nok­ta­sı­na ge­len Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­rin­de ye­ni bir dö­ne­min baş­la­dı­ğı­na işa­ret edi­yor. Ka­na­da ha­riç tu­tu­lur­sa ilk res­mî dış zi­ya­re­ti için Tür­ki­ye’yi se­çen ABD’nin ye­ni baş­ka­nı, böy­le­lik­le Tür­ki­ye ile iliş­ki­le­re ver­di­ği öne­mi gös­ter­di ve zi­ya­re­ti sü­re­sin­ce ver­di­ği me­saj­lar­la da bu tav­rı­nı des­tek­le­di. Zi­ya­re­tin Av­ru­pa bağ­la­mı­na otur­tul­ma­sı ise Oba­ma yö­ne­ti­mi­nin Tür­ki­ye al­gı­sı­nın ipuç­la­rı­nı or­ta­ya koy­du.
Oba­ma zi­ya­re­ti bir­kaç dü­zey­de önem ta­şı­yor. Ön­ce­lik­le ta­ri­hi bo­yun­ca en san­cı­lı dö­ne­mi­ni ya­şa­yan iki ül­ke iliş­ki­le­ri­nin ar­tık dü­zel­me eği­li­mi­ne gi­re­ce­ği his­set­ti­ril­di. Tür­ki­ye’nin iç po­li­ti­ka­sı­na me­sa­fe­li du­ran Oba­ma, ABD’nin de­mok­ra­si­yi ve il­ke­le­ri des­tek­le­ye­ce­ği­ni açık­lar­ken, hu­kuk dı­şı mü­da­ha­le­ler ha­ri­cin­de, Tür­ki­ye’nin iç me­se­le­le­ri­ne ka­rış­ma ni­ye­ti ol­ma­dı­ğı­nı gös­ter­di. Böl­ge­sel si­ya­set ve İs­lam dün­ya­sı bağ­la­mın­da ise kar­şı­lık­lı say­gı te­me­lin­de iliş­ki­le­rin yü­rü­ye­ce­ği­ni be­lir­ten Oba­ma, İs­lam dün­ya­sı­na da ses­le­ne­rek, Tür­ki­ye’yi Ba­tı dün­ya­sı­nın par­ça­sı olan Müs­lü­man bir ül­ke ola­rak gör­dü­ğü­nü ifa­de et­ti.
Oba­ma’nın söy­lem­le­ri, zi­ya­re­tin so­mut bir­ta­kım ko­nu­lar­da ta­lep­ler­de bu­lun­mak­tan zi­ya­de iyi ni­yet me­sa­jı ta­şı­yan, pers­pek­tif ge­liş­ti­ren, çer­çe­ve de­ğiş­ti­ren ku­ru­cu bir zi­ya­ret ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor. Bu ne­den­le zi­ya­re­tin asıl me­sa­jı, ne Kürt me­se­le­si ne Er­me­ni soy­kı­rı­mı id­di­ala­rı ne de baş­ka bir ko­nu­ya yö­ne­lik­ti. İle­ti­şim ku­ram­cı­sı Mars­hall McLu­han’ın ar­tık ve­ci­ze ha­li­ne ge­len ifa­de­si­ne na­zi­re­de bu­lu­nur­sak, ra­hat­lık­la “zi­ya­ret me­sa­jın ken­di­si­dir” di­ye­bi­li­riz. Zi­ra Oba­ma Ame­ri­ka kı­ta­sı dı­şı ilk zi­ya­re­tin­de Ba­tı dün­ya­sı­nın da bir par­ça­sı olan, hal­kı Müs­lü­man bir ül­ke­yi ter­cih ede­rek hem Tür­ki­ye’ye hem İs­lam dün­ya­sı­na hem de baş­ta AB ol­mak üze­re Ba­tı­lı ül­ke­le­re net bir me­saj gön­der­di. Bu da dün­ya­nın son se­kiz yı­lı­na mal olan “Te­rör­le Sa­vaş” söy­le­mi­nin ar­tık so­na er­di­ği, “Öz­gür­lük Gün­de­mi” adı ve­ri­len ve ifa­de­si­ni, Af­gan ka­dın­la­rı­nın zor­la “öz­gür­leş­ti­ril­me­si” için iş­ga­li meş­ru gö­ren ya­yıl­ma­cı söy­lem­de bu­lan Bush Dok­tri­ni’nin mi­adı­nı dol­dur­du­ğu yö­nün­dey­di. Bu ne­den­le Tür­ki­ye zi­ya­re­ti, Oba­ma yö­ne­ti­mi­nin de­ği­şen dış po­li­ti­ka il­ke­le­ri­nin ilk uy­gu­la­ma ör­ne­ği ola­rak tes­cil­len­di­ği, bu ör­ne­ğin te­ces­süm et­ti­ği bir bağ­lam oluş­tur­du.
Oba­ma zi­ya­re­ti Tür­ki­ye iç si­ya­se­ti açı­sın­dan da­ha özel me­saj­lar da or­ta­ya koy­du. Ön­ce­lik­le AK Par­ti’ye açı­lan ka­pat­ma da­va­sı id­di­ana­me­si­ne bi­le gi­ren ve Bü­yük Or­ta­do­ğu Pro­je­si şek­lin­de isim­len­di­ri­len “ılım­lı İs­lam” id­di­ala­rı­nın ar­tık sa­hi­bi ta­ra­fın­dan da terk edil­di­ği me­sa­jı net bir şe­kil­de ve­ril­di. Oba­ma’nın kul­lan­dı­ğı dil ve seç­ti­ği ke­li­me­ler­den, Tür­ki­ye’nin iç den­ge­le­ri ko­nu­su­na has­sa­si­yet gös­ter­di­ği de an­la­şı­lı­yor. Tür­ki­ye ile il­gi­li ter­ci­hi­ni il­ke­sel dü­zey­de ve ge­nel je­opo­li­tik çer­çe­ve­de or­ta­ya ko­yan Oba­ma, ül­ke­nin iç si­ya­se­ti­ne me­sa­fe­li du­ra­ca­ğı­nı te­yit et­ti. Zi­ya­re­tin ar­dın­dan Tür­ki­ye’de­ki ne­re­dey­se tüm si­ya­si ke­sim­le­rin ken­di­le­ri­ni tat­min ede­cek bir ge­rek­çe bu­la­bil­me­si de Oba­ma stra­te­ji­si­nin ba­şa­rı­sı­nın gös­ter­ge­si. Di­ğer yan­dan zi­ya­ret, 29 Mart ye­rel se­çim­le­rin­de ken­di yük­selt­ti­ği çı­ta­nın al­tın­da ka­lan AK Par­ti’nin mo­ral bo­zuk­lu­ğu­nu da bi­raz dü­zelt­ti. Oba­ma’nın Tür­ki­ye’ye ver­di­ği önem net bir şe­kil­de or­ta­ya çı­kın­ca, Tür­ki­ye’nin de­ğe­ri de dı­şa­rı­dan bir ba­kış­la de­ğer­len­di­ril­di ve bu da el­bet­te ik­ti­dar par­ti­si­nin le­hi­ne iş­le­di. Se­çim tar­tış­ma­la­rın­dan bu­na­lan AK Par­ti böy­le­ce bi­raz ne­fes al­mış ol­du. An­cak AK Par­ti’nin öze­leş­ti­ri sü­re­ci de zi­ya­ret­le bir­lik­te ge­ri pla­na atıl­dı.
Oba­ma’nın Tür­ki­ye zi­ya­re­ti, ABD’nin ar­tık müt­te­fi­ki olan ül­ke­le­rin ka­mu­oy­la­rı­na doğ­ru­dan ses­le­ne­ce­ği­ni or­ta­ya koy­du. Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­ri baş­ta ol­mak üze­re, ABD’nin di­ğer ül­ke­ler­le iliş­ki­si ge­nel­de as­ke­rî, dip­lo­ma­tik ya da si­ya­si dü­zey­le sı­nır­lı ka­lı­yor­du. Bush yö­ne­ti­mi­nin 1 Mart Tez­ke­re­si’nde ya­şa­dı­ğı şok da, Tür­ki­ye’de “çu­val ge­çir­me” adıy­la öne çı­kan mü­da­ha­le de bu zaa­fın so­nuç­la­rıy­dı. Oba­ma’nın Tür­ki­ye’de üni­ver­si­te öğ­ren­ci­le­riy­le, genç­ler­le, es­naf­la, ba­sın­la, mu­ha­le­fet par­ti­le­riy­le ve si­vil top­lum ör­güt­le­riy­le bir ara­ya gel­mek is­te­me­si, sa­de­ce kla­sik dip­lo­ma­si­nin sı­nır­la­rıy­la ye­tin­me­ye­ce­ği­ni gös­ter­me­si açı­sın­dan ol­duk­ça önem­li. Bush yö­ne­ti­mi en ya­kın müt­te­fik­le­rin­den bi­ri olan Tür­ki­ye’de ABD’ye sem­pa­ti ora­nı­nın ne­den %9’la­ra ka­dar ge­ri­le­ye­rek Pa­kis­tan’da­ki %13’ün bi­le al­tı­na düş­tü­ğü­nü bir tür­lü id­rak ede­me­miş­ti. Bu dü­şü­şü tek­nik bir so­run ola­rak al­gı­la­mış, kar­şı­lık­lı zi­ya­ret­le­ri art­tı­ra­rak so­ru­nu çö­ze­cek­le­ri­ni san­mış ve ba­şa­rı­sız­lı­ğa uğ­ra­mış­tı. Oba­ma’nın zi­ya­re­ti bu nok­ta­da ra­di­kal bir de­ği­şi­min ya­şan­dı­ğı­nı, dip­lo­ma­si ala­nın­da atı­la­cak adım­la­rın, halk­la iliş­ki­ler ve ka­mu­oyu­na doğ­ru­dan ses­len­me gi­bi bü­tün­cül bir yak­la­şım­la ele alın­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor.
Dış po­li­ti­ka açı­sın­dan bir baş­ka önem­li nok­ta ise Baş­ba­kan Er­do­ğan’ın Da­vos çı­kı­şı­na rağ­men zi­ya­re­tin ger­çek­leş­miş ol­ma­sı. Bu, ABD’nin Tür­ki­ye ile iliş­ki­le­ri İs­ra­il pa­ran­te­zin­den çı­kar­dı­ğı­nın işa­re­ti ola­rak okun­ma­lı. Oba­ma’nın, Tür­ki­ye zi­ya­re­ti­ne kar­şı çı­kan, zi­ya­re­tin İs­ra­il’i eleş­ti­ren Tür­ki­ye’ye des­tek ola­ca­ğı­nı söy­le­yen Was­hing­ton’da­ki ba­zı ses­le­ri din­le­mek ye­ri­ne fark­lı bir ba­kış­la ha­re­ket et­ti­ği or­ta­ya çık­tı. Böy­le­lik­le Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­ri­nin İs­ra­il ipo­te­ğin­de ol­du­ğu­nu sa­vu­nan ke­sim­le­re de net bir me­saj ile­til­di. Bu nok­ta­da Tür­ki­ye’nin tav­rı­nın, ABD’nin Or­ta­do­ğu Özel Tem­sil­ci­si Ge­or­ge Mitc­hell’ın çiz­gi­si­ne en çok uyan çiz­gi ol­du­ğu da tes­cil­len­di. Şüp­he­siz bu du­ru­mu Tür­ki­ye’nin tav­rı­na sı­nır­sız des­tek ola­rak oku­mak da doğ­ru de­ğil. An­cak Oba­ma’nın “kar­şı­lık­lı say­gı” te­me­lin­de, so­run­la­rı tar­tı­şa­rak gi­de­re­ce­ği­nin açık bir de­li­li ola­rak oku­mak da yan­lış ol­maz.
Oba­ma’nın Tür­ki­ye’de has­sa­si­yet ya­ra­tan Hey­be­lia­da Ruh­ban Oku­lu, azın­lık hak­la­rı, Kıb­rıs me­se­le­si ve 1915 olay­la­rı ko­nu­sun­da­ki açık tav­rı da as­lın­da iliş­ki­le­rin sey­ri­nin bun­dan son­ra ne yön­de ola­ca­ğı­na işa­ret edi­yor. Oba­ma yö­ne­ti­mi bu ko­nu­lar­da Tür­ki­ye’yi çok da mem­nun et­me­yen bir çiz­gi­yi sa­vun­du­ğu­nu açık­lık­la ifa­de et­mek­ten ka­çın­mı­yor. Bu da Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­ri­nin en azın­dan bir sü­re şef­faf bir şe­kil­de iler­le­ye­bi­le­ce­ği­ni gös­te­ri­yor. Oba­ma’nın re­el si­ya­set uğ­ru­na, 1915 olay­la­rı­nın Er­me­ni­le­re dö­nük bir soy­kı­rım ol­du­ğu­na da­ir ki­şi­sel yak­la­şı­mın­dan ge­ri adım at­ma­dı­ğı­nı söy­le­me­si bu­nun de­li­li.
Ni­te­kim Oba­ma’nın 24 Ni­san’da, Tür­ki­ye zi­ya­re­tin­den sa­de­ce iki haf­ta son­ra, 1915 olay­la­rı­nı çok ağır bir dil­le ta­nım­la­ma­sı, yi­ne de Türk ta­ra­fı­na ver­di­ği sö­zü de tu­ta­rak Er­me­nis­tan ile Yol Ha­ri­ta­sı kar­şı­lı­ğın­da “soy­kı­rım” ke­li­me­si­ni kul­lan­ma­ma­sı, önü­müz­de­ki gün­ler­de Oba­ma yö­ne­ti­mi ile iliş­ki­le­rin ze­mi­ni­ni ta­yin edi­yor. Bun­dan son­ra ABD ile Tür­ki­ye ara­sın­da çı­kar ve pa­zar­lık te­mel­li, fa­kat ABD’nin söy­le­ye­cek­le­ri ve ya­pa­cak­la­rı­nın tah­min edi­le­bi­le­ce­ği ras­yo­nel bir iliş­ki gün­de­me ge­le­cek­tir. An­cak bu ras­yo­na­li­te, mü­da­ha­le­ci-il­ke­ci sol ta­vır­dan da iz­ler ta­şı­ya­cak­tır. Tür­ki­ye de bu ye­ni dö­ne­me ha­zır­lık­lı ol­ma­lı; koz­la­rı­nı, he­def­le­ri­ni, risk­le­ri­ni ar­tık bu­na gö­re he­sap­la­ma­lı­dır.

Paylaş Tavsiye Et