Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
“İslam ve Batı çatışmak zorunda değil” / İbrahim Kalın ile söyleşi
Fatmanur Altun
İs­lâm ve Ba­tı ki­ta­bı­nı yaz­ma fik­ri ne­re­den doğ­du?
Bü­tün ya­zı­lı me­tin­ler gi­bi İs­lâm ve Ba­tı da bir ih­ti­ya­ca ce­vap ver­mek için ka­le­me alın­dı. İs­lam ve Ba­tı top­lum­la­rı ara­sın­da gi­de­rek çet­re­fil­le­şen iliş­ki­le­ri an­lam­lan­dı­ra­bil­mek için kü­çük bir yol ha­ri­ta­sı va­zi­fe­si gör­me­yi amaç­lı­yor ki­tap. Bu­gün bu so­ru­nu ne göz ar­dı et­mek müm­kün ne de in­dir­ge­yi­ci yak­la­şım­lar­la açık­la­mak. İs­lam ve Ba­tı top­lum­la­rı ara­sın­da­ki iliş­ki gi­bi di­na­mik bir ko­nu­yu an­la­mak için pek çok ara­ca ih­ti­ya­cı­nız var. Bun­la­rın ba­şın­da iyi bir ta­rih bil­gi­si ge­re­ki­yor.
 
Ta­rih bu­gün­de ya­şa­ma­ya de­vam edi­yor de­ğil mi?
Evet. Or­ta­çağ­lar­dan bu­gü­ne İs­lam’ın ve Müs­lü­man dün­ya­nın Ba­tı’da na­sıl al­gı­lan­dı­ğı­nı an­la­ma­dan gü­nü­müz­de­ki ba­zı tep­ki­le­ri an­la­ma­mız müm­kün de­ğil. Ör­ne­ğin İs­lam’ın bir şid­det di­ni ol­du­ğu, kı­lıç zo­ruy­la ya­yıl­dı­ğı id­dia­sı ye­ni de­ğil; 9. yüz­yıl­da­ki Bi­zans po­le­mik­le­ri­ne ka­dar gi­di­yor. İs­lam’ın hız­lı ya­yıl­ma­sı­nın ve si­ya­si-kül­tü­rel ba­şa­rı­la­rı­nın Av­ru­pa’da ya­rat­tı­ğı zi­hin ka­rı­şık­lı­ğı ve pa­nik ha­li, kök­lü bir di­renç ve yer yer nef­ret psi­ko­lo­ji­si­nin doğ­ma­sı­na ne­den ol­du. Pa­pa 16. Be­ne­dikt’in Bi­zans im­pa­ra­tor­la­rın­dan II. Ma­nu­el’i bu çer­çe­ve­de zik­ret­me­si bir te­sa­düf de­ğil. Jerry Fal­well’in 11 Ey­lül’den he­men son­ra Hz. Pey­gam­ber’i ‘te­rö­rist’ ilan et­me­si de ay­nı ta­ri­hî bi­ri­ki­min so­nu­cu.
Ay­nı şe­kil­de İs­lam top­lum­la­rın­da­ki Ba­tı al­gı­sı­nı an­la­mak için de ta­ri­he bak­mak ge­re­ki­yor. Or­ta­çağ­lar­da Müs­lü­man top­lum­lar çok kül­tür­lü­lü­ğün şa­yan-ı dik­kat ör­nek­le­ri­ni Kur­tu­ba, İs­tan­bul, Ha­lep, Şam, İs­ken­de­ri­ye, Ka­hi­re, Bağ­dat, Bas­ra ve Kal­kü­ta gi­bi bir­çok şe­hir­de ha­ya­ta ge­çir­di­ler. Bu­nun sun­du­ğu ya­ra­tı­cı ener­ji­yi mu­az­zam bir kül­tü­rel üre­ti­me ve zen­gin­li­ğe tah­vil et­ti­ler. Av­ru­pa’yla iliş­ki­le­ri­nin şüp­he­siz bir “ile­ri cep­he si­ya­se­ti” bo­yu­tu hep var­dı. Fa­kat bu­gün­kü ka­dar iki ta­ra­fı da ku­şa­tan bü­yük bir ge­ri­lim ya­şan­ma­dı. Kı­sa­ca­sı Müs­lü­man top­lum­la­rın da Ba­tı al­gı­sı de­ğiş­ti.
Fa­kat ta­rih bir ma­na­yı or­ta­ya çı­kar­mak için in­ce­le­ni­yor­sa işe ya­rar bir şey­dir. Ben ki­tap­ta bu ta­ri­hin ana hat­la­rı­nı or­ta­ya ko­yar­ken, te­mel so­run­la­ra da ışık tut­ma­ya ça­lış­tım.
 
Al­gı-ger­çek­lik iliş­ki­si ki­ta­bı­nı­za na­sıl yan­sı­yor?
Mo­dern ile­ti­şim araç­la­rı sa­ye­sin­de bu­gün ger­çek­li­ği is­te­di­ği­miz gi­bi kur­gu­la­mak müm­kün. Bu ma­na­da he­pi­miz bir “elas­tik çağ”da ya­şı­yo­ruz. Gü­nü­mü­zün te­laş top­lum­la­rı­nın ger­çek­li­ği ol­du­ğu gi­bi ta­kip edip an­lam­lan­dır­ma gi­bi bir ça­ba­sı yok. Je­an Ba­ud­ril­lard “(Bi­rin­ci) Kör­fez Sa­va­şı ol­ma­dı” de­di­ğin­de bu sa­va­şı CNN ek­ran­la­rın­dan iz­le­yen in­san­la­rın al­gı bi­çi­mi­ne atıf­ta bu­lu­nu­yor­du. Ta­ri­hin hiç­bir dö­ne­min­de sa­vaş­lar bir TV ek­ra­nın­dan iz­len­me­di. Bü­tün sa­vaş­lar acı, kan, göz­ya­şı ge­tir­di ve ar­dın­dan ağıt­lar ya­kıl­dı; hi­ka­ye­ler, ef­sa­ne­ler an­la­tıl­dı. Şüp­he­siz bu da bir al­gı bi­çi­mi ama her­hal­de sa­va­şın ger­çek­li­ği­ne da­ha uy­gun.
 
Ya­ni bu­gün al­gı­yı da­ha ko­lay kontrol ede­bi­li­yo­ruz.
Ta­bi­i. Bu yüz­den te­mel al­gı form­la­rı­nı doğ­ru an­la­ma­dan İs­lam-Ba­tı iliş­ki­le­ri­ni de doğ­ru tah­lil et­mek müm­kün de­ğil. Ay­rı­ca bu ko­nu ar­tık kü­re­sel bir bo­yut ka­zan­mış du­rum­da. Bu­gün İs­lam-Ba­tı iliş­ki­le­ri Or­ta­do­ğu’nun ya­hut Bal­kan­la­rın öte­sin­de Hin­dis­tan’dan Çin’e, Rus­ya’dan La­tin Ame­ri­ka’ya he­men bü­tün dün­ya top­lum­la­rı­nın bir şe­kil­de il­gi duy­du­ğu bir ko­nu.
Üs­te­lik bu il­gi­yi sa­de­ce pet­rol/ener­ji ve gü­ven­lik me­se­le­si ola­rak gör­mek, res­mi bi­raz ek­sik oku­mak olur. İs­lam ve Ba­tı me­de­ni­yet­le­ri ta­rih­te hiç­bir me­de­ni­yet ara­sın­da ol­ma­dı­ğı ka­dar uzun ve kar­ma­şık bir iliş­ki­ye sa­hip. Ara­la­rın­da kök­lü bir re­ka­bet var ve bu­nun bes­le­di­ği ben-ta­sav­vu­ru çok güç­lü. Hem Av­ru­pa­lı­lar hem de Müs­lü­man­lar ta­rih­le­ri bo­yun­ca pek çok kül­tür ve me­de­ni­yet­le kar­şı­laş­tı­lar. Ama ne Av­ru­pa’nın ya­zı­lı ve söz­lü kül­tü­rün­de, ne de İs­lam ge­le­ne­ğin­de bu iki­si ara­sın­da­ki iliş­ki­nin de­rin­li­ği­ne denk dü­şe­bi­le­cek bir baş­ka kül­tür ve me­de­ni­yet ak­tö­rü vardır. Za­ten bu­gün ya­şa­nan ger­gin­lik­le­rin ar­ka­sın­da ta­rih ek­sik­li­ği de­ğil, tam ter­si­ne uzun bir ta­ri­hin ya­şan­mış ol­ma­sı ya­tı­yor.
 
Bu uzun ve kar­ma­şık ta­ri­hi bir­kaç kav­ram­la açık­la­mak ne ka­dar müm­kün?
Bu bü­tün her­me­nö­tik ta­rih ça­lış­ma­la­rı­nın te­mel fel­se­fi so­ru­nu­dur. Ben bu ta­ri­hi ve ona yön ve­ren te­mel al­gı bi­çim­le­ri­ni an­la­mak için ki­tap­ta Ba­tı’da hâ­kim olan üç te­mel teh­dit al­gı­sı üze­rin­de du­ru­yo­rum. Bi­rin­ci­si İs­lam’ın te­olo­jik bir mey­dan oku­ma ola­rak gö­rül­me­si­dir. İs­lam’ın te­mel di­nî ve ah­la­kî öğ­re­ti­le­ri ken­din­den ön­ce­ki din­ler­le ya­ni Ya­hu­di­lik ve Hı­ris­ti­yan­lık­la hem uyum hem de ay­rış­ma için­de­dir. İs­lam ken­di­ni İb­ra­hi­mî ge­le­ne­ğin bir par­ça­sı, da­ha doğ­ru­su son hal­ka­sı ve müh­rü ola­rak ta­nım­la­dı­ğın­dan is­ter is­te­mez bu iki din­le iliş­ki­ye gir­mek zo­run­day­dı. Fa­kat ay­nı za­man­da İs­lam, Ya­hu­di­li­ği ila­hî me­sa­jı tek bir ulu­sun te­ke­li­ne ver­mek ve bir tür din mil­li­yet­çi­li­ği yap­mak­la eleş­ti­rir­ken; Hı­ris­ti­yan­lı­ğı tes­lis ve çar­mı­ha ge­ril­me öğ­re­ti­le­ri ne­de­niy­le tev­hid inan­cı­nı ze­de­le­mek­le ten­kit et­miş­tir.
İkin­ci teh­dit al­gı­sı, si­ya­si­dir. İs­lam, ta­rih­te­ki bü­tün din­ler­den çok da­ha hız­lı ve kök­lü bir şe­kil­de ya­yıl­mış­tır. Bu yüz­yıl­la­rın “so­ğuk sa­vaş dö­ne­mi”nin iki bü­yük ak­tö­rü Sa­sa­ni ve Bi­zans im­pa­ra­tor­luk­la­rı­dır. İs­lam’ın özel­lik­le da­ha ön­ce Bi­zans kon­tro­lü al­tın­da olan böl­ge­ler­de hız­la ya­yıl­ma­sı da­ha 9. yüz­yıl Av­ru­pa’sın­da bü­yük bir kor­ku­ya ne­den ol­muş ve Haç­lı Se­fer­le­ri’nin dü­zen­len­me­si­ne gi­de­cek sü­re­ci baş­lat­mış­tır.
Son ola­rak üçün­cü teh­dit al­gı­sı İs­lam’ın Or­ta­çağ­lar­da­ki kül­tü­rel mey­dan oku­ma­sıy­la il­gi­li­dir. Müs­lü­man top­lum­lar kı­sa bir sü­re­de dün­ya­da­ki he­men bü­tün bü­yük kül­tür ve me­de­ni­yet hav­za­la­rıy­la ir­ti­ba­ta geç­ti­ler ve 10. yüz­yıl­dan iti­ba­ren yep­ye­ni bir bi­lim, kül­tür, sa­nat ve me­de­ni­yet di­li ge­liş­tir­di­ler. Bu­nun et­ki­le­ri özel­lik­le Or­ta­çağ Av­ru­pa’sın­da çok de­rin ol­muş­tur. 12 ve 13. yüz­yıl­lar­da İs­lam dü­şün­ce­si, eği­tim ku­rum­la­rı, ra­sat­ha­ne­le­ri, bi­lim­sel araş­tır­ma mer­kez­le­ri ya­hut fi­lo­zof­la­rı hak­kın­da bir şey bil­me­den ay­dın ya­hut ilim ada­mı ol­mak müm­kün de­ğil. Or­ta­çağ Sko­las­tik dü­şün­ce­si­nin ku­ru­cu­su olan Aziz Tho­mas’ın Sum­ma The­olo­gi­ca ad­lı baş­ya­pı­tın­da İbn Si­na ve İbn Rüşd’ün isim­le­ri iki yüz de­fa­dan faz­la zik­re­di­lir.
 
Bu al­gı­la­ma bi­çim­le­ri bu­gün de et­ki­li mi siz­ce? Son 3-4 asır­da İs­lam ve Ba­tı top­lum­la­rı bü­yük dö­nü­şüm­ler ge­çir­di­ler…
Evet; bu teh­dit al­gı­la­ma­sı bu­gün de fark­lı bi­çim­ler­de var­lı­ğı­nı gös­ter­me­ye de­vam edi­yor. İs­lam kök­ten­ci­li­ği, ci­ha­dizm, İs­lam te­rö­riz­mi, hoş­gö­rü­süz­lük, göç­men Müs­lü­man­lar ve Ba­tı’nın de­ği­şen de­mog­ra­fi­si (Ber­nard Le­wis’in ‘eu­ro­bi­a’ uya­rı­sı­nı ha­tır­la­yın), Müs­lü­man get­to­cu­lu­ğu, asi­mi­las­yo­na di­renç, vs. gi­bi ko­nu baş­lık­la­rı, ben­zer al­gı­la­ma ve ta­sav­vur­la­rın hâ­lâ çok et­kin ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor.
 
Pe­ki, İs­lam ve Ba­tı top­lum­la­rı hep ça­tış­mak zo­run­da mı?
Ha­yır; pren­sip­te ça­tış­mak zo­run­da de­ğil­ler. Ki­tap­ta bu­na iliş­kin önem­li is­tis­na­la­ra de­ğin­dim ve fark­lı­lık­lar­la be­ra­ber bir ara­da ya­şa­ma­nın müm­kün ol­du­ğu­nu gös­ter­me­ye ça­lış­tım. Bu­nun için hem Ba­tı hem de Müs­lü­man top­lum­la­rın te­mel teh­dit al­gı­la­rı­nı göz­den ge­çir­me­si ge­re­ki­yor. Av­ru­pa-mer­kez­ci bir ta­rih oku­ma­sıy­la Av­ru­pa dı­şın­da­ki bi­ri­ki­mi yok sa­yan, öte­ki­leş­ti­ren ta­vır­lar­dan vaz­geç­me­di­ği müd­det­çe Ba­tı’nın İs­lam’ı (ve di­ğer kül­tür ve top­lum­la­rı) an­la­ma­sı müm­kün de­ğil. Ay­nı şe­kil­de Müs­lü­man top­lum­la­rın kur­ban edil­miş­lik psi­ko­lo­ji­sin­den kur­tul­ma­sı ve ken­di so­run­la­rıy­la ce­sur bir şe­kil­de yüz­leş­me­si ge­re­ki­yor. Kö­tü gi­den her şe­yin ar­ka­sın­da ABD’yi, AB’yi, vd. ara­mak bi­zi an­cak zih­nî tem­bel­li­ğe ve ata­le­te gö­tü­rür. Evet, ça­tış­mak zo­run­da de­ği­liz ama bu­nun için he­pi­mi­zin ay­na­da ken­di­mi­ze bir kez da­ha bak­ma­sı ge­re­ki­yor.

Paylaş Tavsiye Et