Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Pakistan’da suikast gölgesinde seçimler
Mahmut Osmanoğlu
HİNT alt kı­ta­sın­da 17. yüz­yıl­da kur­ma­ya baş­la­dık­la­rı hâ­ki­mi­yet­le­ri 1947’de so­na eren İn­gi­liz­ler, ar­ka­la­rın­da iki dev­let bı­rak­tı­lar: Hin­dis­tan ve Pa­kis­tan. Pa­kis­tan, Do­ğu (bu­gün­kü Bang­la­deş) ve Ba­tı (bu­gün­kü Pa­kis­tan) ol­mak üze­re iki par­ça­lı ve 5 eya­let­ten olu­şan bir fe­de­ral ya­pı üze­ri­ne ku­rul­muş­tu. Bu ku­ru­luş es­na­sın­da yüz bin­ler­ce in­san ha­ya­tı­nı kay­bet­ti, mil­yon­lar­ca­sı göç et­mek zo­run­da kal­dı. 1971 Sa­va­şı da Pa­kis­tan’ı iki­ye böl­dü. Fi­zi­kî ola­rak za­ten ay­rı olan iki ül­ke, Hin­dis­tan’ın da mü­da­ha­le­siy­le bir­bi­rin­den kop­tu; Bang­la­deş ba­ğım­sız ol­du. An­cak Pa­kis­tan’ın dün­ya gün­de­mi­ne yo­ğun ola­rak ge­li­şi 20. yüz­yı­lın son çey­re­ğin­de ger­çek­leş­ti.
Bun­da özel­lik­le Sov­yet­ler Bir­li­ği’nin 1979’da Af­ga­nis­tan’ı iş­gal et­me­si et­ki­li ol­du. Kı­zıl Or­du’ya kar­şı ge­ril­la mü­ca­de­le­si ve­ren “Af­gan Mü­ca­hit­le­ri”ne dı­şa­rı­dan ya­ğan lo­jis­tik des­tek, Pa­kis­tan is­tih­ba­rat ör­gü­tü ISI ta­ra­fın­dan or­ga­ni­ze edil­di. Af­ga­nis­tan’da do­lay­lı ola­rak söz sa­hi­bi ol­mak, Pa­kis­tan’ın işi­ne ge­li­yor­du; çün­kü Af­ga­nis­tan’ın Pa­kis­tan’dan top­rak ta­lep­le­ri­ni böy­le­ce ge­ri çe­vi­re­bi­lir ve­ya en azın­dan öte­le­ye­bi­lir­di. Sov­yet­ler’in Af­ga­nis­tan’dan çe­kil­me­si­nin ar­dın­dan Pa­kis­tan, bu ül­ke­de is­te­di­ği biçimde bir hü­kü­met oluş­tur­ma ça­ba­sı­na gir­di.
“Ta­li­ban” bu ça­ba­la­rın bir ürü­nüy­dü. Be­na­zir But­to’nun ikin­ci baş­ba­kan­lı­ğı dö­ne­min­de adı du­yul­ma­ya baş­la­nan Ta­li­ban, as­lın­da bü­yük bir “kont­rge­ril­la” ha­re­ke­tiy­di; Ame­ri­kan-İn­gi­liz plan­la­ma­sı, Kör­fez ül­ke­le­ri fi­nans­ma­nı ve Pa­kis­tan’ın uy­gu­la­ma­sıy­la ha­yat bul­muş­tu. Ge­ti­ri­lir­ken de, gö­tü­rü­lür­ken de ba­zı mis­yon­la­rı ic­ra ede­cek­ti. He­sap edil­me­yen ise, Ta­li­ban’ın kon­trol­den çık­ma­sıy­dı. Da­ha da va­hi­mi, Af­ga­nis­tan’a oran­la çok da­ha faz­la med­re­se ta­le­be­si­ne sa­hip Pa­kis­tan’da da “Ta­li­ban­laş­ma” sü­re­ci­nin baş­la­ma­sıy­dı. Bu sü­reç geç­ti­ği­miz haf­ta­lar­da “Pa­kis­tan Bir­le­şik Ta­li­ban Ha­re­ke­ti”nin ku­rul­ma­sıy­la bir yer­de zir­ve­ye ulaş­mış bu­lu­nu­yor.
Pa­kis­tan’ı dün­ya gün­de­mi­ne ta­şı­yan ve bu ül­ke­yi İs­lam ül­ke­le­ri ara­sın­da önem­li bir ko­nu­ma ge­ti­ren ikin­ci bü­yük ko­nu ise nük­le­er güç sta­tü­sü­nü ka­zan­ma­sı ol­du. Pa­kis­tan Ma­yıs 1998’de yap­tı­ğı beş nük­le­er si­lah de­ne­me­siy­le nük­le­er güç ol­du­ğu­nu baş­ta Hin­dis­tan ol­mak üze­re tüm dün­ya­ya ilan et­ti. Pa­kis­tan’ın bu­gün­kü prob­lem­le­ri­ne bu ar­ka plan­la bak­mak so­ru­nun doğ­ru teş­hi­si açı­sın­dan ol­duk­ça önem­li. Fe­de­ral bir ya­pının yanı sıra et­nik, di­nî, mez­he­bî ve hat­ta mez­hep içi fark­lı­lık­lar (Ha­ne­fi mez­he­bi Hint Ya­rı­ma­da­sı’nda iki­ye bö­lün­müş du­rum­da), kış­kırt­ma ve ça­tış­ma­lar için bü­yük ze­min oluş­tu­ru­yor. İçe­ri­de­ki si­ya­si çe­kiş­me­le­rin dı­şa­rı­dan mü­da­ha­le eden el­ler­le doğ­ru­dan bağ­lan­tı­sı ol­du­ğu­nu söy­le­mek abar­tı de­ğil.
Özel­lik­le 11 Ey­lül son­ra­sı de­ği­şen ulus­la­ra­ra­sı güç den­ge­le­ri açı­sın­dan Pa­kis­tan ol­duk­ça önem­li bir kav­şak nok­ta­sın­da bu­lu­nu­yor: Af­ga­nis­tan bir ka­ra ül­ke­si ol­du­ğu için ABD, Pa­kis­tan’ı Af­ga­nis­tan’da­ki sa­va­şı bir­lik­te yü­rüt­me­ye zor­la­dı. Ak­si tak­dir­de Pa­kis­tan’ı “Taş Dev­ri”ne gö­tü­re­cek bir bom­ba­la­ma ile kar­şı kar­şı­ya kal­mak­la teh­dit et­ti. Pa­kis­tan ABD’nin tüm şart­la­rı­nı ka­bul et­ti ve her tür­lü ko­lay­lı­ğı sağ­la­dı. Ne var ki, Af­ga­nis­tan’da yü­rü­tü­len sa­vaş bir tür­lü ka­za­nı­la­ma­dı ve ço­ğun­luk­la Af­ga­nis­tan sı­nır böl­ge­sin­de de­vam eden ça­tış­ma­lar Pa­kis­tan’ı is­tik­rar­sız­laş­tır­dı. Bu da sı­nır böl­ge­sin­de Pa­kis­tan ye­rel güç­le­ri­nin mi­li­tan­laş­ma­sı­nı, ya­ni “Ta­li­ban­laş­ma” sü­re­ci­ni hız­lan­dır­dı. Bu­gün, Ku­zey ve Gü­ney Ve­zi­ris­tan aşi­ret böl­ge­le­rin­de ve Pa­kis­tan’ın dört eya­le­tin­den bi­ri olan Ku­zey Ba­tı Sı­nır Eya­le­ti’nin Swat böl­ge­sin­de Pa­kis­tan or­du bir­lik­le­ri ile mi­li­tan­lar ara­sın­da ol­duk­ça cid­di ça­tış­ma­lar ya­şa­nı­yor. O ka­dar ki, ABD bu böl­ge­le­re tek yan­lı bir as­ke­rî mü­da­ha­le se­çe­ne­ği­ni bi­le gün­de­me ge­ti­re­bil­di.
ABD’yi en çok kay­gı­lan­dı­ran hu­sus ise ül­ke içe­ri­sin­de si­ya­si mü­ca­de­le ve­ren İs­lam­cı güç­le­rin yük­se­li­şi. Şu an için “Bir­le­şik Ey­lem Kon­se­yi” ad­lı it­ti­fak ça­tı­sı al­tın­da par­la­men­ter mü­ca­de­le ve­ren di­nî-si­ya­si par­ti­le­rin nük­le­er bir dev­le­tin diz­gin­le­ri­ni ele al­ma ih­ti­ma­li, ABD ve müt­te­fik­le­ri­ni kor­ku­tu­yor. Bu­ra­da ta­bii ki bir de­zen­for­mas­yon gay­re­ti de gö­ze çarp­mak­ta. ABD, par­la­men­ter mü­ca­de­le ve­ren bu İs­lam­cı par­ti­le­ri, si­lah­lı mü­ca­de­le ve­ren mi­li­tan­lar­la ay­nı ke­fe­ye koy­ma­ya ça­lı­şı­yor. Bu nok­ta­da ABD’nin 11 Ey­lül son­ra­sı ya­kın müt­te­fi­ki olan Cum­hur­baş­ka­nı Per­vez Mü­şer­ref’in halk ta­ba­nı­nı kay­bet­me­si, bu ül­ke­yi ye­ni ara­yış­la­ra it­ti ve ül­ke­nin ön­de ge­len ulu­sal par­ti­le­rin­den “Pa­kis­tan Halk Par­ti­si” li­de­ri Be­na­zir But­to ile ya­kın­la­şa­rak Mü­şer­ref ile an­laş­ma­sı­nı sağ­la­dı. Bu sü­reç­te, But­to’nun ver­di­ği iki söz ABD açı­sın­dan çok önem­liy­di: İk­ti­da­ra gel­me­si ha­lin­de, Usa­me Bin La­din’in bu­lun­du­ğu tah­min edi­len böl­ge­le­re tek yan­lı bir ABD mü­da­ha­le­si­ne mü­saa­de et­mek ve ül­ke­de atom si­la­hı­nın ba­ba­sı ola­rak bi­li­nen, an­cak ABD ta­ra­fın­dan nük­le­er si­lah­la­rı yay­mak­la suç­la­nan Ab­dül­ka­dir Han’ın Ulus­la­ra­ra­sı Atom Ener­ji Ko­mis­yo­nu ta­ra­fın­dan sor­gu­lan­ma­sı­na im­kan ta­nı­mak.
Bu va­at­ler But­to’nun 8 yıl­lık gö­nül­lü sür­gün­den ül­ke­si­ne dön­me­si­ni sağ­la­dı ama o da ül­ke­de­ki kao­sa kur­ban git­ti. Ül­ke­ye dön­dü­ğü gün ya­pı­lan in­ti­har sal­dı­rı­sın­da kur­tul­du; an­cak 27 Ara­lık 2007’de dü­zen­le­nen ve hâ­lâ fai­li üze­rin­de spe­kü­las­yon­lar ya­pı­lan bir sal­dı­rıy­la ha­ya­tı­nı kay­bet­ti. As­lın­da But­to sui­kas­tı ön­ce­sin­de nor­mal­leş­me ve is­tik­rar yo­lun­da önem­li adım­lar atıl­mış­tı. Mü­şer­ref ge­nel­kur­may baş­kan­lı­ğı­nı bı­rak­mış, ola­ğa­nüs­tü ha­li kal­dır­mış, ola­ğa­nüs­tü hal ile bir­lik­te ilan edi­len “Ge­çi­ci Ana­ya­sal Dü­zen” fes­he­dil­miş ve ana­ya­sa, Mü­şer­ref’i ko­ru­yu­cu ba­zı dü­zelt­me­ler­le bir­lik­te tek­rar yü­rür­lü­ğe kon­muş, 8 Ocak 2008’de se­çim­le­rin ya­pı­la­ca­ğı ilan edil­miş­ti. But­to sui­kas­tı bu sü­re­ci di­na­mit­le­di.
Yi­ne de fe­de­ral bir ya­pı­ya sa­hip bu ül­ke­yi böl­me ris­ki ta­şı­yan böy­le bir ba­di­re ucuz at­la­tıl­dı. Sui­kas­tın ar­dın­dan ül­ke kı­sa sü­re­li bir ka­rı­şık­lık ya­şa­dıy­sa da şim­di tüm dik­kat­ler 18 Şu­bat 2008’de ya­pı­la­cak ge­nel se­çim­le­re odak­lan­mış bu­lu­nu­yor. Pa­kis­tan, But­to sui­kas­tı göl­ge­sin­de, se­çim “sath-ı mai­li”ne gir­miş gö­zü­kü­yor. Be­na­zir But­to’nun par­ti­si ve di­ğer önem­li bir si­ya­si ak­tör olan es­ki Baş­ba­kan Na­vaz Şe­rif’in par­ti­si se­çim­le­re ka­tı­la­cak­la­rı­nı açık­la­dı­lar. Do­la­yı­sıy­la, se­çim üze­rin­de meş­rui­yet şa­i­be­si ol­ma­ya­cak; ama se­çim­le­re hi­le ka­rış­tı­rıl­dı­ğı hep id­di­a edi­le­cek.
Se­çim­ler son­ra­sı si­ya­si ya­pı ile il­gi­li şim­di­den bir şey söy­le­mek zor ol­mak­la bir­lik­te san­dık­tan koa­lis­yon çı­ka­cak gi­bi gö­zü­kü­yor. But­to’nun öl­dü­rül­me­si Na­vaz Şe­rif’in eli­ni güç­len­dir­miş ol­sa bi­le par­la­men­to ço­ğun­lu­ğu­nu el­de et­me­si uzak bir ih­ti­mal. San­dık­tan Na­vaz Şe­rif’in Müs­lü­man Bir­li­ği ile sui­kas­tın ar­dın­dan li­der­li­ği­ne But­to’nun 19 ya­şın­da­ki oğ­lu Bi­la­vel But­to Zer­da­ri’nin ge­ti­ril­di­ği Pa­kis­tan Halk Par­ti­si ara­sın­da bir koa­lis­yon hü­kü­me­ti çı­ka­bi­lir. Bir­le­şik Ey­lem Kon­se­yi’nin li­de­ri Ga­zi Hü­se­yin Ah­met, se­çim­le­ri boy­kot ede­cek­le­ri­ni ilan et­ti. Do­la­yı­sıy­la boy­kot ka­ra­rı­na uy­ma­yan Mev­la­na Faz­lur­rah­man’ın par­ti­si dı­şın­da­ki İs­lam­cı par­ti­ler par­la­men­to dı­şın­da ka­la­cak­lar.
Pa­kis­tan’da se­çim­ler hız­la yak­la­şı­yor; an­cak se­çim­le­rin ya­pıl­ma­sı tam ma­na­sıy­la is­tik­ra­rın sağ­la­na­ca­ğı an­la­mı­na da gel­mi­yor. Se­çim­ler ya­pıl­sa da Pa­kis­tan, da­ha uzun bir sü­re içe­ri­de si­ya­si, sı­nır­la­rın­da ise as­ke­rî so­run­lar­la bo­ğuş­ma­ya de­vam ede­cek. İs­tik­rar ve hu­zur bu kon­jonk­tür­de Pa­kis­tan’a pek de ya­kın gö­zük­mü­yor.

Paylaş Tavsiye Et