Sendikacılık, kapitalizmi tahammül edilebilir kılma arayışından doğdu. Konsantre sermaye gücü ile kader birliği eden modern devletin gücü karşısında “radikal değişim” hayalinden vazgeçen devrimciler, evrilip sendikacı oldular. Dünyada ve Türkiye’de sendikacılığın dünü ve bugününü irdeleyen Prof. Dr. Sedat Murat, başta CHP olmak üzere ülkemizdeki siyasi parti ve iktidarların sendikalaşmaya bakışlarının sorunlu olduğuna dikkat çekiyor. Küreselleşmenin sendikacıları adeta teslim aldığını belirten Murat, Türkiye’nin makul bir sendikalar yasasına hâlâ sahip olamadığını söylüyor.
Türk-İş’in geçmiş ve geleceğini irdeleyen Sayım Yorgun, dünyada sanayi-sonrası toplumun sendikacılığına geçilirken; Türkiye’de sendikaların, sanayi ilişkilerinde henüz hatırı sayılır bir taraf haline bile gelemediğini vurguluyor. Türk-İş’in geçmişteki yanlış siyasi tutumlar yüzünden güç kaybına uğradığının altını çizen Yorgun, çıkış yolunun işçilere meslekî eğitim vermekten geçtiğine işaret ediyor.
İdeolojik sendikacılığın zirvesini temsil eden DİSK’i ele alan Engin Yıldırım, 1991’de yeniden faaliyete geçen sendikanın çağdaş gelişmelere intibak edemediğini ve pasif bir sendikacılık anlayışında kaldığını; ayrıca 28 Şubat sürecinde darbecilere destek olarak halka ters düştüğünü belirtiyor.
Uzlaşmacı sendikacılığın odağı Hak-İş’i ise Halis Yunus Ersöz irdeledi. Sermaye çevreleri ile çatışmacı değil uzlaşmacı yöntemlerle mücadele eden Hak-İş, 28 Şubat sürecindeki demokratik kararlılığı ile halkın takdirini kazandı.
Türkiye’de memur sendikacılığının güdük kaldığını belirten Hasan Şenocak, bunun sebebinin memurların devlet teminatı altında olduklarına dair yaklaşım olduğunu; memur sendikacılığının bu yüzden gereksiz görüldüğünü vurguluyor.
Saygın sendikacılık demokrasinin de, istikrarın da teminatıdır.
Paylaş
Tavsiye Et