Siyah Başkan Obama, Beyaz Amerika’ya küresel sistemde yeniden itibar kazandırabilecek mi? 11 Eylül olayından kısa bir süre sonra (2001 sonları ve 2002 bahar aylarında) bazı televizyon kanallarına ve dergilere konuşan Prof. Ahmet Davutoğlu, gelecek on yıldaki beklentilerini şöyle özetliyordu: Tek küresel/hegemonik güç olan ABD’nin onuru kırıldı. Bunun telafisi için Amerika’nın geniş çaplı bir operasyon yapması lazım. Bu operasyonda diğer büyük güçler ile operasyondan olumsuz etkilenmeyen bölgesel güçler, ABD’yi destekleyerek onu teselli edeceklerdir. (Afganistan operasyonunda ABD etrafında oluşan küresel ittifakı hatırlayalım!)
İkinci adımda, ABD ilk operasyondaki destekten alacağı cesaretle daha büyük bir operasyona kalkışacak, fakat bu sefer büyük güçlerle bazı önemli bölgesel güçler geri çekilecek ve kendi milli çıkarlarının derdine düşeceklerdir. (Irak işgalinde gerek AB ve Rusya gibi küresel güçlerin gerekse Türkiye’nin tutumlarını hatırlayalım!)
ABD buna rağmen operasyonda direnecek, fakat uluslararası sistem içinde giderek yalnızlaşacak ve dünya üzerindeki popülerliği azalacaktır. Her yerde büyük bir Amerikan antipatisi göreceğiz. Üçüncü evrede ABD bu yalnızlık ve antipatiyi ortadan kaldırmak için, insani bakımdan dışlayıcı olmayan bir siyaset takip etmek zorunda kalacaktır. Bunu ancak zenci bir başkan ile başarabilir. (Küresel Bunalım)
Ali Aslan, Obama’lı ABD’nin Türkiye’nin “merkez ülke” konumuna alışması gerektiğini söylerken, Mesut Özcan ancak vaatlerini yerine getirerek Irak’tan zamanında çekilen ve Filistin sorununun çözümünde kararlı bir tavır sergileyebilen bir ABD başkanının Ortadoğu’da saygınlık kazanabileceğini belirtiyor.
ABD-AB ilişkilerini irdeleyen Muzaffer Şenel, Avrupa’ya nükleer gücü üzerinden baskı yapan ABD’nin çirkin yüzünü Obama’nın değiştirmekten ziyade güzelleştirmeye çalışacağını vurguluyor. Nuh Yılmaz ise ABD’nin, enerji kaynaklarına uzanmada Rusya, İran ve Çin’i saf dışı etme; Pakistan ile Hindistan’ı da birbirleriyle dengeleme peşinde olacağını ileri sürüyor.
ABD’nin tek kutuplu dünya modeline Rusya’nın direndiğini belirten Vügar İmanbeyli, Rus-Amerikan ilişkilerinde köklü bir dönüşüm bekliyor. Hasan Kösebalaban ise küresel finans krizinin, bugüne kadar ABD’nin karşısına çıkmaktan titizlikle kaçınan Çin’i, hegemonik arayışlara itebileceğini öngörüyor. Ahmet Kavas aynı bağlamda ABD-Afrika, Ebru Afat da ABD-Latin Amerika ilişkilerine ışık tutuyor. Ömer Faruk Güler ise klasik Amerikan değerlerinin aşındığını, itibarını yükseltmek istiyorsa şayet, ABD’nin askerî gücünü ideolojik amaçlı kullanmamayı öğrenmesi gerektiğini söylüyor.
Paylaş
Tavsiye Et