Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
PKK ve devlet arasında Kürtler
Haşim Haşimi
GEÇ­MİŞ­TE Tür­ki­ye İş­çi Par­ti­si (TİP)’nin Kürt so­ru­nu­na gös­ter­di­ği ya­kın­lık ve yö­ne­ti­ci­le­ri­nin bir kıs­mı­nın Kürt ol­ma­sı, Kürt genç­le­ri­ni ve si­ya­si po­tan­si­ye­li­ni bu par­ti­ye ka­na­li­ze et­miş­ti. Bu doğ­rul­tu­da DDKO (Dev­rim­ci Do­ğu Kül­tür Ocak­la­rı), TİP ile Do­ğu’da il­gi gö­ren mi­ting­ler dü­zen­le­me­ye baş­la­mış­tı. An­cak 12 Mart muh­tı­ra­sı ile ku­ru­lan Ni­hat Erim ara re­jim hü­kü­me­ti, bal­yoz ha­re­ka­tı gi­bi şid­det­li bas­kı­la­rı be­ra­be­rin­de ge­tir­di. Özel­lik­le Mil­li­yet­çi Cep­he hü­kü­met­le­ri dö­ne­min­de saf­lar kes­kin­leş­ti, öğ­ren­ci ça­tış­ma­la­rı yo­ğun­laş­tı. Bu sü­reç ya­şa­nır­ken Kürt ay­dın­la­rı ve öğ­ren­ci­le­ri, Ke­ma­list ide­olo­ji­den ba­ğı­nı ko­par­ma­dı­ğı gi­bi ge­rek­çe­ler­le “sol”dan çe­kil­di­ler. Da­ha ulu­sal­cı bir an­la­yış ile ya­pı­lan­dı­lar. Bu ha­re­ket­li­lik­ten le­gal-il­le­gal TKDP, KUK, PSK, KA­WA, Şi­van­cı­lar, Beş Par­ça­cı­lar gi­bi ör­güt­ler or­ta­ya çık­tı. Bun­lar ge­ce­ler dü­zen­le­yip kül­tü­rel fa­ali­yet­ler­de bu­lun­du­lar; il­gi gör­dü­ler, bel­li bir ta­ban edin­di­ler.
12 Ey­lül’ün ayak ses­le­ri du­yul­du­ğun­da ise Apo­cu­lar ola­rak bi­li­nen bir grup or­ta­ya çık­tı. Apo­cu­lar, Kürt ulu­sal de­mok­ra­tik dev­rim te­zi­ni si­lah ve şid­det ile sa­vu­nu­yor­du. Bu sü­reç­te (Kürt ay­dın­la­rı kar­şı çık­ma­sı­na rağ­men) dev­let­le bi­le ça­tış­ma­yan Kürt ör­güt­le­ri­nin ken­di ara­la­rın­da kan­lı ça­tış­ma­lar ya­şan­dı. Apo­cu­lar yo­ğun şid­det uy­gu­la­dı, di­ğer ör­güt­ler­den bir­çok yet­ki­li ya öl­dü­rül­dü ya da Av­ru­pa’ya kaç­tı. Bu ça­tış­ma­lar­dan bir tek Apo­cu­lar güç­le­ne­rek çık­tı ve PKK adı­nı al­dı­lar. 12 Ey­lül dar­be­si de olun­ca di­ğer ör­güt­ler­den ge­ri­ye ka­lan bir­çok yet­ki­li ya tu­tuk­lan­dı ya da öl­dü­rül­dü. PKK ise dar­be ön­ce­sin­de kad­ro­la­rı­nın önem­li bir kıs­mı­nı Tür­ki­ye dı­şı­na (Be­ka­a) çı­kar­ta­bil­miş­ti. Kad­ro­la­rın­dan pek çok ki­şi ce­za­evi­ne gir­di­ği hal­de ayak­ta kal­dı, hat­ta dar­be­den de güç­le­ne­rek çık­tı.
Bu dö­nem­de ilk ola­rak böl­ge ge­ne­lin­de her­kes­ten si­lah­la­rı­nı tes­lim et­me­le­ri is­ten­di. Si­la­hı ol­ma­yan­lar sı­nır­lar­dan, si­lah ka­çak­çı­la­rın­dan ve­ya kom­şu ül­ke­ler­den fa­hiş fi­yat­la si­lah alıp tes­lim et­mek zo­run­da kal­dı. Tes­lim et­me­yen­ler gö­zal­tı­na alın­dı. Bu ge­nel bir uy­gu­la­ma idi. Çı­ka­rı­lan bir ya­sa ile Kürt­çe ko­nuş­mak ya­sak­lan­dı. Di­yar­ba­kır Ce­zae­vi’nde in­san onu­ru­nu ze­de­le­yen her tür­lü uy­gu­la­ma ya­pıl­dı. Ata­türk dev­rim ve il­ke­le­ri, marş­lar vs. ez­be­re oku­ya­ma­ma ya da ters­ten oku­ya­ma­ma ba­ha­ne edi­le­rek bi­rer iş­ken­ce se­be­bi ha­li­ne ge­ti­ril­di­.
 
PKK Ne­dir, Ne De­ğil­dir?
Dev­le­tin PKK’yı ta­nım­la­ma­sı ge­nel­lik­le “bir avuç eş­kı­ya”, “3-5 bal­dı­rı çıp­lak”, “ça­pul­cu ta­kı­mı”, “bun­lar Er­me­ni­ler” te­ker­le­me­le­ri şek­lin­de ol­du. PKK’lı­lar kim­dir, nere­den gel­di­ler, ne ta­lep edi­yor­lar, in­san­lar ni­ye ka­tı­lım gös­te­ri­yor, sor­gu­lan­ma­dı. Me­se­le sa­de­ce te­rör, ca­hil­lik, eko­no­mik ge­ri­lik, fa­kir­lik ve­ya dış güç­ler bağ­la­mın­da dü­şü­nül­dü. Ba­zen de böl­ge­nin ger­çek­le­ri, ge­le­nek ve de­ğer­le­ri, ku­rum­la­rı (med­re­se­ler, tek­ke­ler vb.) ve­ya feo­dal ya­pı suç­lu ilan edil­di. Sü­reç­le il­gi­li araç­lar, si­ya­si par­ti­ler ka­pa­tıl­dı, dış­lan­dı ve­ya sus­tu­rul­mak is­ten­di. Türk mil­li­yet­çi­li­ği, Kürt mil­li­yet­çi­li­ği­ni bes­le­di. Hak­lı ta­lep­ler, ör­gü­tün hak­sız uy­gu­la­ma­la­rı­nı mas­ke­le­di. So­nuç­ta büt­çe­si olan, dün­ya­nın bir­çok ye­rin­de tem­sil­ci­lik­le­ri bu­lu­nan, TV’si, ga­ze­te­si vb. ku­rum­la­rıy­la de­va­sa bir ya­pı or­ta­ya çık­tı.
Ölüm kor­ku­su­nu ye­ne­bi­len duy­gu­lar, fe­dai­lik ve fe­da­kâr­lık­tır. İn­san­lar, bu te­mel duy­gu­lar­la ölü­me gitti. PKK bu­nu, 12 Ey­lül as­ke­rî dar­be­si dö­ne­min­de Di­yar­ba­kır Ce­zae­vi’nde fark et­ti ve ör­güt kül­tü­rü ha­li­ne ge­tir­di. Baş­lan­gıç­tan be­ri si­lah­lı mü­ca­de­le yön­te­mi­ni be­nim­se­di­ğin­den, par­ti psi­ko­lo­ji­si­ni ve ör­güt­len­me ya­pı­sı­nı, kad­ro­la­rı bu an­la­yış­la şe­kil­len­dir­di. Bu şe­kil­len­me­de 12 Ey­lül’ün iş­ken­ce ve kö­tü mu­ame­le pra­ti­ği de ol­duk­ça et­ki­li ol­du. Son­ra­ki yıl­lar­da da sı­kı­yö­ne­tim­ler, OHAL ya­sa­la­rı, hu­kuk­suz­luk­lar de­vam et­ti­ğin­den, özel­lik­le 1991’den 1995’e ka­dar koa­lis­yon hü­kü­met­le­ri dö­ne­min­de (DYP-SHP), “bas­kı­la­ra kar­şı PKK di­re­ni­yor” dü­şün­ce­si ile bah­se ko­nu di­ğer ör­güt­le­rin po­li­tik­leş­miş ta­ba­nı da PKK’ya kay­dı ve ör­güt güç­len­me­ye de­vam et­ti. PKK pra­tik için­de şe­kil­len­miş bir ya­pı­dır. Teo­ri, sa­de­ce Ab­dul­lah Öca­lan’ın il­gi ala­nı­dır. Kad­ro­la­rı ise uy­gu­la­ma­cı­dır. Böy­le­ce teo­rik tar­tış­ma­la­ra da­ya­lı bö­lün­me­le­re rast­lan­maz. Kad­ro­la­rı­nın ce­za­evin­de ol­du­ğu sü­reç­te, ba­zı teo­rik kar­şı çı­kış­lar ve ara­yış­lar ol­ma­sı­na kar­şın (Meh­met Can­yü­ce, Meh­met Şe­ner, Se­lim Çü­rük­ka­ya vs.) cid­di bir da­ğıl­ma gö­rül­me­miş­tir. Zi­ra ör­güt­te Öca­lan’a bağ­lı­lık esas­tır.
PKK’nın or­ta­ya çık­tı­ğı dö­nem­de­ki ve­ya ön­ce­sin­de­ki di­ğer ya­pı­lar­da kü­çük bur­ju­va ve kent soy­lu ka­rak­ter hâ­kim iken, PKK’da yok­sul köy­lü­lük da­ha bas­kın­dır. Bu de­ği­şim ka­dın­lar­dan ço­cuk­la­ra ka­dar ge­niş bir alan­da var­lı­ğı­nı his­set­tir­miş, kır­sal­da po­li­tik­le­şen halk gö­çe zor­lan­ma­sı ile bir­lik­te po­li­tik ka­rak­te­ri­ni kent­le­re ta­şı­mış­tır.
 
PKK’nın Var­lık Se­bep­le­ri
Bun­la­rı üç mad­de­de sı­ra­la­ya­bi­li­riz:
- 12 Ey­lül dö­ne­min­de ce­zae­vi pra­ti­ği ve bu­na kar­şı olu­şan di­re­niş kül­tü­rü; Fer­hat Kur­tay ve ar­ka­daş­la­rı­nın (Dört­ler) ce­za­evin­de ken­di­le­ri­ni yak­ma­la­rı.
- Fe­dai­lik ve öze­leş­ti­ri man­tı­ğı­nı be­nim­se­miş kad­ro­lar.
- Ab­dul­lah Öca­lan’a bağ­lı­lık.
PKK bir­çok Kürt ha­re­ke­ti­nin ak­si­ne cid­di bir Kürt­lük eleş­ti­ri­siyle işe baş­la­dı. Ge­nel­de her­kes Kürt­lü­ğü öve­rek bir yer­le­re git­me­ye ça­lı­şır­ken, PKK Kürt­lü­ğü yo­ğun bir eleş­ti­ri­ye ta­bi tut­tu, hat­ta aşa­ğı­la­dı. Cum­hu­ri­yet’in ilk yıl­la­rın­dan baş­la­ya­rak sü­rek­li Kürt­lü­ğü­nü in­ka­ra zor­lan­mış bir hal­kın ken­di­ni eleş­tir­me­ye baş­la­ma­sı ve bu­nu PKK’nın oluş­tur­du­ğu ar­gü­man­lar­la yap­ma­sı ye­ni bir şey­di ve il­ginç­ti.
PKK kad­ro­la­rı, ki­şi­lik ana­li­zi ve öze­leş­ti­ri sü­reç­le­rin­den de­fa­lar­ca geç­ti­ler. Öca­lan’ı an­la­ma ve hal­kı ta­nı­ma ko­nu­sun­da ken­di­le­ri­ni de­fa­lar­ca sor­gu­la­dı­lar. Öca­lan’ın ya­ka­lan­ma­sı son­ra­sı sü­reç­te, ör­gü­tün sü­rek­li da­ğı­la­cak­mış gi­bi gö­rün­me­si­ne rağ­men, Baş­kan­lık Kon­se­yi de­nen bir ya­pı ta­ra­fın­dan yö­ne­til­me­ye de­vam et­me­si ve bu ya­pı­dan kop­ma­la­ra rağ­men (PWD) ayak­ta ka­la­bil­me­si­nin en önem­li se­be­bi, bu fe­dai­lik ve öze­leş­ti­ri man­tı­ğı­nın ör­güt kül­tü­rü ha­li­ne gel­me­si­dir.
12 Ey­lül ön­ce­si dö­nem­de ör­güt­ler içe­ri­sin­de yer alan ka­dın­lar “ba­cı” sta­tü­sün­de iken, PKK on­la­rı “ge­ril­la”, “he­val (yoldaş)” sta­tü­sü­ne çı­kart­tı ve ör­güt içe­ri­sin­de önem­li yer­le­re ge­tirdi. Ön­ce­le­ri, ev­lat­la­rı için bu ha­re­ke­te des­tek ve­ren ana­lar ve di­ğer ka­dın­la­rın za­man­la ken­di­le­ri de bi­rer po­li­tik ak­tör ol­du. Bu­gün PKK’nın halk için­de­ki gü­cü­nün en az ya­rı­sı­nı ka­dın­lar oluş­tur­uyor.
Dev­le­tin ya­kın dö­ne­me ka­dar, -PKK’lı ol­sun ya da ol­ma­sın- Kürt­le­ri teh­li­ke ola­rak al­gı­la­ma­sı, so­run­la il­gi­li ola­rak fi­kir be­yan eden ki­şi ve ke­sim­le­ri bö­lü­cü ilan et­me­si, PKK gi­bi dü­şün­me­yen bir­çok Kür­t’ün si­ya­set sah­ne­sin­de yer al­ma­sı­nı zor­laş­tır­dı. Ay­nı tav­rı PKK da ser­gi­le­di. Me­se­le ile il­gi­li açı­lım yap­ma ça­ba ve dü­şün­ce­sin­de olan ku­rum­lar ve­ya ki­şi­ler bi­le bu iki kuv­ve­tin -ya bi­ri­nin ya di­ğe­ri­nin ya da her iki­si­nin- bas­kı­sı­na ma­ruz kal­ıyor, bu­na si­ya­si par­ti­ler de dâ­hil.
So­nuç ola­rak, PKK hâ­lâ güç­lü; fa­kat özel­lik­le son dö­nem­de ken­di­ni tek­rar eden, po­li­tik açı­lım ya­pa­ma­yan bir ko­num­da. “De­mok­ra­tik cum­hu­ri­yet”, “kon­fe­da­ra­lizm”, “de­mok­ra­tik özerk­lik” gi­bi kav­ram­lar is­te­ni­len dü­zey­de kar­şı­lık bu­la­ma­dı. Onun için son dö­nem­de bü­tün bu açı­lım­lar ye­ri­ni di­re­niş ve sa­vaş söy­le­mi­ne bı­rak­tı. Ge­li­nen nok­ta­da ya geç­miş tek­rar edi­le­cek ya da Tür­ki­ye ken­di­ne gü­ve­nen bir dev­let ola­rak top­lum­sal so­run­la­rı­nı çö­ze­cek­tir.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Haşim Haşimi