Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
SINIR
Modern-öncesi sosyo-politik gerçeklik, geçişliliklerin dünyasıdır. Katı ve mutlak sınırları değil, geçişli alanları barındırır bünyesinde.
Sınır, modern sosyo-politik gerçekliğin en merkezî kavramlarından biri.
Modernliği tecrübe etmek, bir anlamda sınırların içinde yaşamak anlamına geldi, gelmeye de devam ediyor. Bu, Kartezyen düalist felsefeden, coğrafi mekanların net çizgilerle birbirinden ayrılmasına dayalı ulus-devlet gerçekliğine kadar değişik şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Sınırlanmış, çevrelenmiş mekanlardaki iktidarlar, kendi kural, doğru ve ideallerini muhatap oldukları insan topluluklarına dayatma tekeline de sahipler.
Bugün, modernliğin ve sınırların birlikte tartışmaya açılması tesadüf değil. Zira küreselleşme süreçlerinin sınır-tanımazlığı, post-modern yeni gerçeklik alanları inşa ediyor.
Hal böyle olsa da, hâlâ düşman, harekat, andıç, lahika, psikolojik savaş, eylem planı, mayın vb. kavramlarla birlikte konuştuğumuz “sınır” olgusu, ulus-devletin ana dayanaklarından biri olarak karşımızda duruyor.
Sınırların modern dünyadaki karşılıklarını teorik bir çerçeveye oturtan Ali Aslan, onların toplumsal olarak nasıl inşa edildiğini çözümlüyor.
Mesut Özcan, Ortadoğu’daki sınırların niçin hâlâ tartışılmaya devam edildiğini, buna kaynaklık eden coğrafi ve etnik durumları ele alıyor.
Sevinç Alkan Özcan, Balkanlardaki sınır sorunlarını, Muzaffer Şenel Avrupa’daki sınır-kimlik ilişkisini tartışmaya açıyor.
Ömer Tuna ise Türkiye’de “dört tarafı düşmanlarla çevrili olma” durumundan “komşularla sıfır problem” politikasına geçişin yarattığı imkanları analiz ediyor.

Paylaş Tavsiye Et