Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Darbe öncesi romantizmi
Ali Pulcu
“SEK­SEN­Lİ yıl­la­ra da­ir tra­ji­ko­mik bir an­la­tı” tü­rün­den de­ğer­len­dir­me­le­ri oku­du­ğum­da Bey­nel­mi­lel fil­mi­ne kü­çük kı­zım­la be­ra­ber git­me­ye ka­rar ver­dim.
Gül­ben Er­gen’e ba­yı­lan kı­zım, ay­nı dö­ne­mi an­la­tan “Çem­be­rim­de Gül Oya” di­zi­si­ne de ba­yıl­mış­tı. Ne kı­zı­nın Meh­met’le ev­len­me­si­ne izin ver­me­yen fab­ri­ka­tör, sağ­cı, an­la­yış­sız ba­ba; ne onun iş­bir­lik­çi, se­vim­siz, su­rat­sız, ken­di sı­nı­fı­na düş­man us­ta­ba­şı­sı; ne ör­güt evin­de çay içip soh­bet et­mek için bir ara­ya ge­len dev­rim­ci­le­rin kan­la­rı­na su­sa­mış, zır­ca­hil, tip­siz fa­şist­ler; ne ko­mün ha­ya­tı­nın en tat­lı ha­yat ol­du­ğu­nun ni­şa­ne­si es­ki köşk ve bu köşk­te on­la­ra mut­lu, hu­zur­lu bir ya­şam bah­şe­den gay­ri­müs­lim ha­nım umu­run­da de­ğil­di kı­zı­mın. Var­sa yok­sa, tek gö­re­vi­nin fa­kül­te­de­ki ve ül­ke­de­ki hen­ga­me­den sev­gi­li­si­ni ko­ru­mak ol­du­ğu­nu an­la­dı­ğı­mız Meh­met ile Meh­met’le bir­lik­te ol­mak için ha­in, ka­pi­ta­list ba­ba evi­ni terk edip idea­list­li­ğin­den de­ğil de mec­bu­ri­yet­ten çar na­çar öğ­ret­men olan Yur­da­nur ve on­la­rın aşk­la­rı! Ya­kı­şık­lı Meh­met ve gü­zel göz­lü, gü­ler­yüz­lü Yur­da­nur… Ge­ri­si hi­ka­ye idi kı­zım için. Ni­ye kö­tü sağ­cı­lar, su­çu sa­de­ce Yur­da­nur’u sev­mek olan Meh­met’i öl­dür­mek is­ti­yor­lar­dı? Yur­da­nur’un ba­ba­sı ni­çin bu ka­dar iyi bir ço­cuk­tan hoş­lan­mı­yor­du? As­ker­ler yok­sa Meh­met’i Yur­da­nur’la ev­len­me­sin di­ye mi hap­se at­mış­lar­dı? Mem­le­ket­te dar­be­ler se­ven­ler bir­leş­me­sin di­ye mi ya­pı­lı­yor­du? Di­zi­nin 13 ya­şın­da­ki bir ço­cu­ğun ka­fa­sın­da o dö­ne­me iliş­kin oluş­tur­du­ğu tab­lo­yu şu şar­kı söz­le­ri ye­rin­de tas­vir edi­yor: Uçan kuş­lar mar­tı­lar, ye­şil tat­lı bir ba­har, gü­len şen sev­da­lı­lar var­dı.
11 Ey­lül’de de­niz­de aşk do­lu dal­ga­lar, ar­zu­lar ve zevk var­ken, ne ol­muş­tu da ani­den bir gün­de de­niz ka­bar­mış ve or­ta­lı­ğı 12 Ey­lül’de in­le­yen nağ­me­ler sar­mış­tı.
Ben, “sek­sen­li yıl­la­ra da­ir ro­man­tik bir di­zi”den tra­ji­ko­mik bir fil­me geç­me­nin bir er­ge­nin ruh sağ­lı­ğı için her ha­lü­kar­da da­ha iyi ola­ca­ğı he­sa­bı­nı yap­tım. Öy­le de ol­du. Bu ko­mik­miş gi­bi gö­rü­nen cid­di se­nar­yo yü­zün­den dö­ne­me iliş­kin da­ha cid­di so­ru­lar sor­du kı­zım. Ben de da­ha cid­di ce­vap­lar ver­dim.
Er­gen ke­li­me­si­nin söy­ler­ken de ya­zar­ken de ra­hat­sız edi­ci bir ta­ra­fı var. Bu ra­hat­sız edi­ci­lik ‘r’ ve ‘g’ harf­le­ri­nin pe­şi sı­ra ge­li­şin­den mi­dir; yok­sa ye­tiş­kin­ler sı­nı­fı­na bir tür­lü da­hil ola­ma­dı­ğı­mız za­man­la­rı­mı­zı da­ha dün­müş gi­bi ha­tır­la­ma­mız­dan mı kay­nak­lan­mak­ta­dır bi­le­mi­yo­rum. Ama açık­la­yı­cı ol­du­ğu­na kuş­ku yok. Ço­cuk­luk­la ye­tiş­kin­lik ara­sı bir ol­gun­laş­ma­mış­lık ha­li­ne işa­ret edi­yor bu se­vim­siz söz­cük. Ere­cek ama da­ha er­me­miş. Er­me yo­lun­da olan. Bu yüz­den ka­rar­sız, he­ye­can­lı, dur­ma­mış, otur­ma­mış, ne ya­pa­ca­ğı, ne­re­ye ev­ri­le­ce­ği bel­li ol­ma­yan do­la­yı­sı ile gü­ven uyan­dır­ma­yan, dik­kat edil­me­si, zap­tu­rapt al­tın­da tu­tul­ma­sı ge­re­ken.
Dar­be­le­ri, ço­cuk­luk­la­rın­dan bir tür­lü kur­tu­la­ma­mış er­gen­le­re kar­şı ye­tiş­kin­le­rin(!) yap­tık­la­rı zap­tu­rapt al­tı­na al­ma ey­lem­le­ri ola­rak de­ğer­len­di­re­bi­li­riz. “Hal­ka rağ­men halk için” düs­tu­ru, du­ru­mu olan­ca çıp­lak­lı­ğı için­de or­ta­ya se­ri­yor. On­ca zo­run­lu eği­ti­me, müf­re­da­tın bir­li­ği­ne, tev­hid-i ted­ri­sa­ta, “yap­ma, et­me, ey­le­me” uya­rı­la­rı­na rağ­men gön­lü hâ­lâ da­vul­cu ya da zur­na­cı­da olan er­gen eğer na­si­hat­ten an­la­mı­yor­sa ye­tiş­kin­ler­den ok­ka­lı bir kö­te­ği hak et­miş de­mek­tir. Son­ra di­zi­mi­zi döv­me­me­miz için on se­ne gi­bi mu­tat ara­lık­lar­la kı­zı­mı­zı döv­me­miz ge­rek­mek­te­dir.
Bu tür­den iza­hat­la­rın bin­ler­ce­si di­le ge­ti­ril­di bu ül­ke­de. “Ni­çin dar­be yap­tık?” açık­la­ma­la­rı­nın en va­zı­hı yi­ne 12 Ey­lül’de Ke­nan Ev­ren ta­ra­fın­dan ya­pı­la­nıy­dı ki içe­ri­ği ez­cüm­le yu­ka­rı­da açık­lan­dı­ğı üze­re­dir. Ni­te­kim “an­la­ya­na siv­ri­si­nek saz, an­la­ma­ya­na da­vul zur­na az”, Ev­ren’in ko­nuş­ma­la­rın­da sık­ça kul­lan­dı­ğı ata­sö­zü­müz­dür.
Bu ka­da­rı­nı ka­fa­mı­za so­pa yi­ye yi­ye an­la­dık. “Hâ­lâ an­la­ma­mış­sın da böy­le abuk sa­buk ya­zı­yor­sun” de­ğer­len­dir­me­sin­de bu­lu­nan­lar da ola­cak­tır. Onu da an­la­rım. Ka­fa­sı­na o ka­dar vu­ru­lan ço­cu­ğun ap­tal ya da kor­kak ol­maz­sa is­yan­kâr ola­ca­ğı­nı gör­me­mek için çok mu ye­tiş­kin ol­mak ge­re­ki­yor; iş­te onu an­la­ya­mı­yo­rum. Ap­tal ya da kor­kak­la­rı na­sıl­sa ida­re ede­rim, is­yan­kâr­la­rı da eze­rim olur bi­ter di­ye dü­şü­nü­yor­sa bir ye­tiş­kin, onun da ak­lı­na şa­şa­rım. Şaş­mak­tan baş­ka bir ey­lem de pek gel­mi­yor­du şaş­kın­la­rın elin­den.
Ama bu ara­lar, o dö­nem­de tu ka­ka edi­le­rek ka­fa­sı­na vu­ru­lan­lar in­ce in­ce söz­le­ri­ni söy­ler, film­le­ri­ni çe­ker ol­du­lar. An­la­ma­yan­lar için da­vul­lu zur­na­lı se­nar­yo­lar ya­zı­yor­lar. Bu film­ler per­de­de dur­duk­la­rı gi­bi de dur­ma­ya­cak, bey­nel­mi­lel alan­la­ra da çı­ka­cak­lar. Utan­ma­sı olan­lar için yüz kı­zar­tı­cı bir du­rum. Kı­zım, ni­çin Pi­cas­so’nun res­mi­nin in­di­ri­lip ye­ri­ne bir pav­yon şar­kı­cı­sı­nın res­mi­nin asıl­dı­ğı­nı sor­du­ğun­da ken­di­si­ne ya­şı­na uy­gun, mü­na­sip bir ce­vap ver­dim. Ama so­ru­nun ce­va­bı­nı ke­ma­liy­le an­la­ya­cak ya­şa gel­di­ğin­de hay­re­ti ar­ta­cak. Yö­net­me­nin ge­ven­de­ler (çal­gı­cı­la­ra)’e Fran­sız üni­for­ma­sı giy­dir­me­sin­de­ki nük­te­yi fark et­ti­ğin­de aşk ol­sun di­ye­cek. Hal­kın to­ka­dı­nı ye­mek bah­si üze­rin­de uzun uzun dü­şü­ne­cek.
Şim­di sa­de­de ge­le­lim.
An­la­şı­lan dar­be dö­nem­le­ri­ne iliş­kin film­ler bir dö­nem re­vaç bu­la­cak. O gün­le­ri biz­zat ya­şa­yıp bu­gün­le­re sağ sa­lim var­mış olan­lar, yar koy­nu­na baş ko­ma­dan vu­ru­lup dü­şen­ler adı­na ve­fa borç­la­rı­nı öde­me­ye ve dar­be­ci­ler­den he­sap sor­ma­ya ça­lı­şa­cak­lar ve­ya geç­miş­le­ri ile yüz­le­şip bir dö­ne­me ay­na tu­ta­cak­lar. He­sap sor­ma tav­rı ile ay­na tut­ma tav­rı ara­sın­da­ki ma­hi­yet far­kı­na dik­ka­ti­ni­zi çek­mek is­te­rim. Te­ra­zi­nin iki ke­fe­si den­ge­len­me­di­ği za­man geç­mi­şe iliş­kin ya ka­ri­ka­tü­ri­ze ya da ide­ali­ze edil­miş, her ha­lü­kar­da çar­pı­tıl­mış bir te­lak­ki­ye sa­hip ola­ca­ğız. Er­gen­le­rin bur­nu­nu sürt­me ile bur­nu sür­tü­len­le­rin bu­nu ya­pan­lar­dan öç al­ma duy­gu­la­rı ben­zer duy­gu­lar. Bu duy­gu­la­rı­nı kon­trol al­tı­na ala­bi­len­le­re ye­tiş­kin di­yo­ruz. Ye­tiş­kin ol­ma­nın tat­sız ta­ra­fı duy­gu­la­rı­nı­zın se­sin­den zi­ya­de, ak­lı­nı­zın se­si­ne ku­lak ve­ri­yor ol­ma za­ru­re­tin­den kay­nak­la­nı­yor. Bu­nun da çok he­ye­can ve­ri­ci ol­ma­dı­ğı­nı ka­bul edi­yo­rum. O gün­le­ri me­rak eden­ler için şu ha­tır­lat­ma­la­rı yap­mak is­ti­yo­rum: 12 Ey­lül ön­ce­si gün­ler “Ah ney­di o gün­ler!” di­ye mum­la ara­na­cak ro­man­tik gün­ler de­ğil­di. Top­lum­sal bir cin­net ha­li ge­çi­ri­yor­duk. Li­se iki­ye gi­den ar­ka­da­şı­mız “dev­rim şe­hi­di” ol­muş­tu. Mem­le­ke­ti za­rar­lı ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğü in­san­lar­dan kur­tar­mak is­ter­ken bom­ba elin­de pat­la­mış­tı. Yıl­lı­ğa si­yah çer­çe­ve­li bir res­mi­ni ba­sıp “Ça­ban yo­lu­mu­zu ay­dın­la­ta­cak” di­ye yaz­dı­lar. Kı­zım­dan sa­de­ce üç yaş bü­yük­tü. Li­se­den baş­ka bir ta­nı­dı­ğım evin­de si­lah­lı sal­dı­rı­ya uğ­ra­dı, öl­dü­rül­dü. Ar­ka­daş­la­rı­nın “Da­va­sı da­va­mız­dır” mea­lin­de­ki bil­di­ri­si­ni hâ­lâ sak­lı­yo­rum. Ai­le­si­nin tek ço­cu­ğuy­du. Baş­ka bir ar­ka­daş, ha­pis­ha­ne­de kar­şı grup ta­ra­fın­dan şiş­len­di. Ya­tak­ha­ne­de kıs­tı­rı­lan bir baş­ka ar­ka­daş üçer­li grup­lar ha­lin­de sa­ba­ha ka­dar dö­vül­dü. İlk da­ya­ğı­mı okul­da ilk ta­nış­tı­ğım ran­za ar­ka­da­şım­dan ye­dim. İkin­ci te­şeb­büs­le­ri­ni okul tu­va­le­tin­de ger­çek­leş­tir­mek is­te­di­ler. Otuz-kırk ka­dar ki­şi­ydiler. Ne­re­den ak­lı­ma es­tiy­se “Par­ma­ğı­nın ucuy­la do­ku­na­nı ya­şat­mam” blö­fü­nü yap­tım. O gün oku­lu si­lah­lı bir grup bas­tı. Ben­den bil­di­ler. Ken­di ça­pım­da bir ef­sa­ne ol­dum. Her ne olu­yor­sa yaz ta­ti­li­ne gi­den­ler, sı­kı ih­ti­lal­ci­ler ola­rak dö­nü­yor­lar; ilk fır­sat­ta üç ay ön­ce ya­kan top oy­na­dık­la­rı ar­ka­daş­la­rı­nı ya “pis fa­şist­ler!” ya da “pis ko­mü­nist­ler!” di­ye dö­vü­yor­lar­dı. Üni­ver­si­te yıl­la­rı da­ha da be­ter­di. Ta­kır ta­kır si­lah ses­le­ri­ni du­yar, “Yi­ne git­ti üç-beş ki­şi” der, ne ya­pı­yor­sak yap­ma­ya de­vam eder­dik. Ka­pı­la­ra gö­zet­le­me de­li­ği bu­lu­nan de­mir ka­pı­lar tak­tır­mış­tık. Oto­büs­ler dur­du­ru­lup için­de­ki­ler in­di­ri­li­yor, so­kak or­ta­sın­da in­faz edi­li­yor­lar­dı. Po­lis teş­ki­la­tı da­hil bü­tün ka­mu ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı sağ­cı­lar ve sol­cu­lar ola­rak bö­lün­müş­ler­di. Sağ­cı­sı da sol­cu­su da ça­tır ça­tır adam öl­dü­rü­yor­du: Ki­mi güç­lü Tür­ki­ye için, ki­mi kan de­ni­zi­nin uf­kun­dan kı­zıl bir gü­neş doğ­ma­sı için, ki­mi de dün­ya­nın için­de bu­lun­du­ğu ye­ni kon­jonk­tü­re uy­gun dü­zen­le­me­le­rin yurt için­de ra­hat­ça ya­pı­la­bil­me­si için. Ne­yi ni­çin yap­tı­ğı­nı bi­len üçün­cü gru­bun dı­şın­da ka­lan, hem sağ­cı hem sol­cu idea­list genç­ler ken­di­le­ri­ne bu sü­reç­te dü­şen ro­lün, ze­mi­nin ha­zır­lan­ma­sı için fi­gü­ran­lık ol­du­ğu­nu bil­me­den mem­le­ket­le­ri adı­na gü­le oy­na­ya ölü­me git­ti­ler.
İçin­de bu­lun­du­ğu­muz ah­val ve şe­ra­it­te tec­rü­be­li ki­şi­ler­den “Fa­şist­ler böy­le­dir­ler, ada­mı ar­ka­dan vu­rur­lar” de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni duy­mak, “Ba­na sol­cu­lar adam öl­dü­rü­yor­muş se­nar­yo­la­rı­nı yaz­dı­ra­maz­sı­nız” na­if­li­ği­ni ta­kın­mak, er­gen­lik­ten as­la kur­tu­la­ma­yıp “da­ya­ğa ile­le­bet müs­ta­hak mı­yız” di­ye dü­şün­me­mi­ze se­be­bi­yet ve­ri­yor. Her şe­ye rağ­men 12 Ey­lül tec­rü­be­si­ni ya­şa­mış olan ku­şa­ğın her ka­de­me­de ve si­ya­si yel­pa­ze­nin bü­tün renk­le­rin­de yö­ne­tim ka­de­me­le­rin­de bu­lun­ma­la­rı şim­di­lik bir em­ni­yet su­ba­bı ola­rak gö­rü­le­bi­lir. Ama sa­de­ce şim­di­lik.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Siyaset
DİĞER YAZILAR