Bugünlerde sokağın köşesindeki bakkal dükkanını ufak bir markete çevirmek isteyen küçük esnafın, asker dönüşü “Bu kahve işinde çok para var” diyerek caddenin ortasında iyi bir mekan açmayı düşünen delikanlının, “Maliyeti düşürüp üretime geçebilirsek 3 yıla kalmaz kendi markamızı yaratırız” diyen üniversite öğrencilerinin ve yaptığı nakışları internetten satmaya başlayan ev hanımının hayallerinin ortak adı “girişimcilik” oldu. Oysa tevelluatı 17. yüzyıla dayanan ancak ekonomik döngü içindeki ehemmiyeti rekabeti merkeze alan, sürekli yeni ve farklı alanlar açmayı zorunlu kılan ve risk-belirsizlik-hırs üçgeninde yolunu bulmaya çalışan yeni küresel sistemle birlikte fark edilir biçimde artan girişimcilik, düşünmenin ve hayal etmenin ötesinde kaynak bulmaktan bürokratik engelleri aşmaya, kültürel önyargılarla baş etmekten ekonomik güç odaklarına karşı ayakta kalmaya kadar birçok zorluğa kendi isteğinle talip olmakla aynı anlama geliyor.
Girişimcilik için sağlanması gereken çevresel faktörleri anlatan İbrahim Öztürk, siyasi ve iktisadi düzensizliğin hâkim olduğu, iş ahlakının göz ardı edildiği bir ortamda girişimci olup risk almanın kumar oynamakla aynı anlama geleceğine dikkat çekiyor.
Osmanlı’dan günümüze değişen ekonomik ve siyasi konjonktürler çerçevesinde Türkiye’deki girişimcilik anlayışını özetleyen Sadık Ünay, son 30 yılda yaşanan dönüşümü devlet-özel sektör ilişkisindeki denge unsurlarına da değinerek anlatıyor.
Kemal Erdem sadece zengin olmak niyetiyle değil, topluma ve ekonomiye bir değer katmak düşüncesiyle yola çıkan girişimcilerden hareketle girişimciliğin felsefesine doğru bir adım atarken; Melih Bulu finansmandan hukuki prosedüre kadar Türkiye’de geçerli olan girişimcilik sistemini analiz ederek, sistemden kaynaklanan eksiklik ve ihtiyaçları gözler önüne seriyor.
Girişimcilik konusuna kadınların durduğu ya da durdurulduğu köşeden bakan Fatma Ünay, girişimci kadın hareketlerinin desteklenmesi gerektiğinin ve sosyal girişimciliğin bu tür örgütlenmeleri kolaylaştıracak bir yöntem olarak taşıdığı önemin altını çiziyor.
Girişimcilik özünde “yeni bir şey” yapmaktı ve yeni bir iş yapmanın bu kadar cazip ve aynı zamanda bu kadar meşakkatli olduğu bir döneme daha önce hiç rastlanmamıştı.
Paylaş
Tavsiye Et