Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Toplum
İkinci İsa ile karısı
Serhat Orakçı
MADİBA’NIN seksen beşinci yaş günü geçtiğimiz günlerde kutlandı. Başta Bill Clinton olmak üzere birçok ünlünün katıldığı Johannesburg’daki kutlamalar üç gün sürdü. Madiba adına şehrin zengin-beyaz ve fakir-siyah mahallelerini birleştiren bir köprü açıldı. Uzun süren siyah-beyaz parçalanmasından sonra anlamlı bir hediye. Madiba, ortalama yaşam süresi kırk beş yıl olan Güney Afrika Cumhuriyeti’nde seksen beşine merdiven dayayarak hapiste geçirdiği yirmi yedi buçuk yılı telafi ediyor adeta.
Madiba bu ülkede çok önemli bir kişilik. Ünü Güney Afrika’yla sınırlı değil sadece. Londra’da, New York’ta caddeler açılmış adına. Doğum gününde elli bini aşkın kutlama mesajı almış bir dev ve bu onun için az bile. Siyahî ırkın babası, kurtarıcısı. Tanrının lütfu… Onun ikinci İsa olduğunu iddia edenler bile var.
Apartheid rejimi tarafindan 1964’te idam cezasına çarptırılmış, daha sonra cezası müebbet hapse çevrilmiş. Robben Adasına gönderilmiş diğer siyasi tutuklular gibi. Cape Town açıklarındaki ada eskiden beri birçok amaca hizmet etmiş. Genellikle de toplumda istenmeyen, bulunması toplum için potansiyel tehlike taşıdığına inanılan tipler adaya taşınmış. Önceleri cüzamlılar ve zihinsel problemliler için hastane olarak kullanılmış. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise askerî üsse çevrilmiş. Irkçı ayrımcılığın baskın olduğu yıllarda siyasi mahkumları misafir etmiş. Şimdilerde ise bir müze. ANC (African National Congress-Afrika Ulusal Kongresi) yöneticileri adada buluşmuşlar. Aynı kaderi paylaşan bu insanlar soğuk suyla banyo yapıp; beş, on metrekarelik küçük hücrelerde zamana meydan okumuşlar. Ama özgürlük adına besledikleri ümitlerini hiç yitirmemişler. Mücadeleyi içeriden sürdürmüşler. Mektupları sansürlenmiş; karılarını, çocuklarını altı ayda bir görmüşler. Gün boyu ada üzerindeki taş ocağında çalıştırılmışlar. Kimileri gözlerini yitirmiş. Genç girdikleri hücrelerden yaşlı birer bilge olarak çıkmışlar. Çıkmamışlar, adeta duvarları aşındırırcasına, ülkenin üzerine çöken “beyaz karanlığı” tırnaklarıyla kazımışlar.
0221141011 numaralı tutuklu olarak Madiba yirmi yedi yılı aşkın hapis cezasının on sekiz yılını Robben Adasında tüketmiş. Rejim, sağlıksız koşullar altında kireç ocağında çalıştırsa da, o ve arkadaşları zamanlarının kalan kısmını bilime ve sanata ayırmışlar. Ada üzerindeki küçük hapishaneyi üniversiteye dönüştürmüşler. Akademik tartışmaların, seminerlerin yanında yarışmalar, müsabakalar düzenlemişler. Dışarıda neler olup bittiğine dair duyduklarını birbirleriyle paylaşmışlar. Zaman altmışları geride bıraktığında hippiler, uzun saç merak konusuymuş. Sonra pop kültürü… Madiba ve arkadaşları dünyadan soyutlanmış hayatlarını yıllarca devam ettirmişler. Kimileri mektuplar karalamış, kimileri biyografiler. Hep bir gün çıkıp, ırk ayrımcılığına dayalı Apartheid rejimine son vermenin hayalleriyle süslenmiş küçük ada.
Sistem küçük tanrılar üretiyormuş ama fark etmemiş. Madiba’nın resmini yayımlamak, taşımak hatta resmine bakmak bile yasakmış. Kimse ondan bahsedemezmiş. Zihinlerde şekillenen bir dev olmuş. Neye benzediğini bilenlerin sayısı bir elin parmakları kadarmış. Sadece ismi varmış ortalıkta. Her zihinde bambaşka Madiba’lar şekillenmiş. Şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş adına. Kuşaktan kuşağa aktarılmış hikaye. Babalar çocuklarına hapisteki devlerden bahsetmişler. Çocuklar hep bir Madiba olmanın hayalini kurmuşlar. Sistem beyaz olmayanları kentlerin dışına itmiş daima. Yüreğinde Madiba’yı gizleyen siyahî halk şehirlerin dışındaki siyahî gettolarda, küçük teneke evlerde yaşama terk edilmiş. Ya sonra?
Joburg’un taşı toprağı altın. Hikâye aynı. Aileler parçalanmaya başlamış. Erkekler eşlerini, çocuklarını arkalarında bırakarak şehre gitmişler. Altın ve elmas madenlerinde, yerin yüzlerce metre altında çalışıp evlerine para göndermişler. Çocuklar büyümüş. Onlar da babalarının izlerini takip etmişler. Geride kalan analar yitirdikleri çocukları, kocaları için şehrin yolunu tutmuşlar. Analar ne evlatlarını bulabilmişler, ne de kocalarını. Joburg iş demekmiş, aş demekmiş ama aynı zamanda parçalanmış aile de…
Hapishane duvarlarının ötesinde bırakılan çocuklar ve bir kadın. Özlem dolu Madiba çocuklarına babalık yapamamanın, karısına kocalık yapamamanın acısını taşımış yüreğinde. Karısının hatalarını olgunlukla karşılamış; aldatıldığı dedikodularını bile. Dışarıdaki hayatın adadakinden çok daha zor olduğunu, karısının kendisinden daha çok ıstırap çektiğini vurgulamış her seferinde. Karısı Winnie, Madiba’yla görüşebilen tek kişiymiş o dönemde. Önce Soweto’dan dışarı çıkması yasaklanmış. Sonra hapse atılmış. Son olarak sürgüne gönderilmiş çocuklarıyla. Fakir siyahî halk, kocası hapisten bir türlü dönmeyen bu kadını bağrına basmış, “ulusun annesi” demiş ona.
Yıkılmaya mahkum her insan yapımı sistem gibi Apartheid de zamanı geldiğinde geride acılı analar, yetim çocuklar, silik ve ezilmiş zihinler bırakarak tarihe karışmış. Beyaz olmayanlar özgürlüklerine kavuşmuş. Madiba uzun süren tutukluluk yıllarından sonra 94’teki ilk demokratik seçimlerde başkan seçilmiş. Diğer ANC üyeleri hükümet içinde çeşitli görevlere getirilmişler.
Birçok ayrıntı Madiba’nın büyüklüğünün gerisinde gizli kalmış. Su yüzüne çıkmamış. Eleştiri bile yapılmamış. Madiba’yı eleştiren mamur bir yazı bulmak oldukça zor gerçekten. Madiba büyük bir misyonu başarıyla tamamlamış biri, ama özel hayatında aynı başarıyı görmek zor. Bu elbette uzun süre tutuklu kalmanın getirdiği bir sonuç. Babalık duygusunu tadamamış, çocuklarını doya doya kucaklayamamış bir baba. Karısını otuz dört yıllık evlilik hayatında nadiren görmüş bir koca. Kendi sözleri şöyle: “Kocaları hapiste olmasa bile özgürlük savaşçılarının karıları dul gibidir.”
Winnie de ilk siyahî hükümette görev almış; ama daha sonra ortaya çıkan yolsuzluk ve cinayet suçlamalarının ardından görevinden alınmış. Madiba uzun süredir ağır aksak giden bu evliliğe 1996 yılında resmî olarak son vermiş. Madiba: “Hapishaneden döndüğümden beri bir kere olsun, ben uyanıkken yatak odamıza girmedi. Çok yalnızdım…” Winnie hakkındaki suçlamalar gerçekten ağır: Sigorta şirketi ve banka dolandırma, cinayete karışma, adam kaçırma.
Özgürlükten sonra ne gelir? Bu önemli sorunun cevabı uzun yıllar özgürlük adına mücadele verilmiş bu toprakların geleceği. Madiba ve arkadaşları (Ahmed M. Kathrada, Walter Sisulu, Eddie Daniels…) hayatlarının önemli bir bölümünü hapishanede geçirmişler. Birçok insan canını vermiş özgürlük mücadelesinde. Şimdi özgür ve demokratik bir Güney Afrika var. Büyük ideal 1994’teki ilk demokratik seçimlerde gerçekleşmiş. Ama sanki o tarihten sonra insanlar büyük bir boşluğa düşmüşler. İdealsizleşmişler. Hayaller, planlar kişisel çıkarlara kadar düşmüş. Bir çok devlet yöneticisi hakkındaki yolsuzluk iddiaları gazete sütunlarını dolduruyor. Acıdır ki; bu insanlar bir zamanların özgürlük savaşçıları olarak biliniyor.
Madiba şimdilerde kendisini AIDS’le mücadeleye adamış. Kurduğu Nelson Mandela Vakfı çatısı altında faaliyetlerini sürdürüyor. Eski karısı Winnie hakkındaki soruşturmalar devam ediyor. Dosyalar kabarık. Suçlamalar ağır. Madiba siyahi ırka yol gösterici olmuş, özgürlüğe giden yolda önemli bir köşe taşı. Onun birçok adı var: Madiba, İkinci İsa, Rolihlahla, Nelson Mandela…

Paylaş Tavsiye Et