“ARNAVUT meselesi” Balkanlardaki en temel problem alanını oluşturuyor. Balkanlarda yaşayan en eski halk olan ve kendilerine ait bir dil konuşan Arnavutlar günümüzde Balkanların doğusunda altı bölgede varlıklarını sürdürüyor. Yaşam alanı olarak incelendiğinde Arnavutların; Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Karadağ, Sırbistan ve Yunanistan’da var olduğu görülüyor. Arnavutluk’ta yaşayan Arnavut nüfusu kadar bir nüfus bu bölgelerde yaşıyor. Nüfusun bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış olması ve bölge içi dengeler açısından bu dağınıklığın ifade ettiği anlam “Arnavut Meselesini” Balkanlara ilişkin sorun alanlarının merkezine yerleştiriyor.
Arnavut meselesi ilk olarak 1878 Berlin Kongresi’nde, ardından da 1913 Londra Konferansı’nda gündeme geldi. Bu mesele Soğuk Savaş dönemine kadar bölge içinde tansiyonu artıran ve çeşitli çatışmalara sebep olan bir seyir takip etti; ancak bu dönemin oluşturduğu “Yugoslavya” merkezli yapay statükonun 1991 yılında bozulmasının ardından uluslararası toplumun gündemini işgal eden en önemli sorunlardan biri olarak karşımıza çıktı. Sırplarla bir arada, yan yana yaşayan Boşnakların başına gelenler, benzer davranışın Arnavutlara da yapılabileceğini ortaya koydu. Balkanlarda meydana gelen gerilimlerde her zaman için Boşnaklar ve Arnavutlar en mağdur olan kesim olmuşlarsa da; Arnavutların etnik bilincinin yüksekliği ve bulundukları bölgelerde daha homojen bir yapı oluşturmaları bu tansiyonlarda Boşnakların mağdur oldukları kıyım ve asimilasyona karşı dayanmalarını sağladı.
Arnavut meselesinin Balkanlarda yaşanan diğer sorunlardan farklılığı; Arnavutlara ilişkin problem alanlarından birisinde meydana gelecek bir çatışmanın domino etkisi yaparak, bütün bölgeye sıçrama ve yayılma tehlikesinden kaynaklanıyor. Bu özelliğiyle bugün için Balkanlardaki Arnavut meselesi ve Arnavutların geleceği en önemli sorunlardan birini oluşturuyor. Bu sorunun üç temel ayağı var; ilki bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdüren Arnavutluk. Arnavutluk, oldukça homojen bir nüfusa sahip ve Arnavutların yoğun olarak yaşadığı Kosova, Makedonya, Karadağ ve Yunanistan’a sınırı olan bir ülkedir. Kosova Balkanlardaki Arnavut halkın bağımsız varlığını simgeler.
Diğer önemli bir ayak da Makedonya’da yaşayan Arnavut azınlık meselesidir. Makedonya’da Makedon makamlarına göre %20, Arnavutlara göre ise %40 oranında bir Arnavut nüfus yaşıyor. Bu kadar yoğun bir Arnavut nüfusa sahip olan bölgede, genel olarak Arnavutların etnik özellikleri çerçevesinde istemiş oldukları haklar etrafında şekillenen ülke içi sorunlar, Sırbistan’ın Kosova sorununu Balkanlara ihraç etme girişimi sonucunda kısmi etnik çatışmaların yaşanmasına sebep oldu.
Son sıraya bıraktığımız Kosova ise bu meselenin kilit noktasıdır. 2 milyon civarında bir nüfusa sahip olan ve nüfusunun %90’ı Arnavut kökenli olan Kosova, coğrafi ve stratejik olarak Balkanların merkezinde olduğu gibi, Arnavut meselesinin de merkezini oluşturuyor. Kosova’da meydana gelen olumlu veya olumsuz bir gelişme kolayca diğer bölgelere sirayet edebiliyor.
Yugoslavya içerisinde Kosova’nın özerk statüsünün kaldırılması ve Sırbistan’a bağlanması, ardından 1990 sonrası artan bir şekilde etnik asimilasyon, baskı ve tehcir hareketleri bu bölgeyi bir bunalım alanına dönüştürdü. Bosna örneği Sırpların Kosova politikasında da belirleyici oldu. Bosna’daki savaştan ciddi askeri kayıpla karşılaşmadan çıkan Sırplar bundan hareketle Kosova’da da etnik temizlik harekatına girişti. Böylelikle; hem kendi iç yapısında demografik bir homojenlik oluşturmaya çalışıyor; hem de sorunu Balkan ülkelerine yaymayı planlıyordu. Ancak Miloseviç yönetiminin, sorunu diğer ülkelere ve Balkanlara yayma girişimi karşılık bulmadı.
Bosna’daki tecrübenin ışığında böyle bir girişimde bulunan Sırbistan, bir strateji hatası da yapmış oldu. Kosova Bosna’dan çok farklıydı. Kosova’yı Bosna’dan farklılaştıran dört temel unsur vardı: Kosova’nın demografik yapısı % 90’lık bir oranla Arnavut çoğunluğun ezici üstünlüğünü yansıtıyordu. Kosova’daki Arnavutlar bu homojen demografik yapının da etkisiyle kültürel asimilasyona son derece dirençli bir toplum yapısına sahiptiler. Bölge içi dengeler açısından bakıldığında, burada yaşayan Arnavutların Boşnaklar kadar yalnızlaşmadıkları görülüyor; bunda Kosova’nın coğrafi olarak Arnavutluk ve Makedonya’ya komşu olmasının önemli etkisi var. Dolayısıyla buralarda yaşayan Arnavutlarla Kosova’da yaşayanların sürekli bir irtibatı mevcuttu. Bu durum da, destek sağlamaya ve gerektiğinde sığınmaya imkan veriyordu. Bu özellik aynı zamanda Kosova’da yaşanan bir krizin etrafına sıçrama riskini de artırdı. NATO’yu müdahaleye zorlayan da bu özellikti. Son olarak Kosova’nın Yugoslavya’nın kurucu bir Cumhuriyeti olmaması, Sırplar lehine bir manevra alanı oluşturuyordu. Özel bir statü ile idare edilen Kosova’nın bu statüsü 1989 yılında kaldırıldı. Böylelikle Kosova’ya yapılan müdahale uluslararası bazı çevrelerce iç işlerine yapılan müdahale olarak değerlendirildi.
Kosova’nın geleceği için öncelikle Kosova’nın statüsünün belirlenmesi meselesi çözüme kavuşturulmalıdır. Kosova bağımsız bir cumhuriyet mi olacak, yoksa Sırbistan-Karadağ Cumhuriyeti içinde Karadağ gibi özerk bir yapıya mı sahip olacak? Ancak bu konuya ilişkin sorunlar mevcut. Bağımsız bir Kosova, bölge içi diğer devletler tarafından Büyük Arnavutluk’a giden yol olarak görülüyor. Bu sebeple de iyi gözle bakılmıyor. Kosova’nın statüsü Arnavut meselesinin geleceği açısından da değerlendirilmelidir. Kosova sorununun nihai çözümü başta Arnavutluk ve Makedonya olmak üzere bütün bölge ülkelerini ilgilendiriyor. Balkanlardaki Arnavut meselesinin bu vesileyle gündeme getirilmesi, bölgenin istikrarı açısından tehlike sinyalleri verebilir.
Görüldüğü gibi Kosova meselesi hayati boyutları ile hâlâ çözüm bekliyor. Bu sorunlar çözüme kavuşturulmadan Balkanlarda istikrarlı bir gelecek düşünmek mümkün değil. Sistemik ve bölge içi gelişmelerin getirdiği açmazlar Kosova’nın geleceğiyle ilgili diplomatik ve siyasi süreci etkiliyor. NATO müdahalesi, gerilimi geçici bir süre için dondurdu. Ancak Kosova’da kalıcı bir çözüm bulunamaması halinde, bu durum “Arnavut sorunu”nu harekete geçirecek bir muharrik faktör olarak uluslararası gündemde yer bulacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et