İskenderun, İskenderiye, Herat, Kandahar… Büyük İskender’in 13 yıl süren iktidarında kurduğu ve bugüne kadar ulaşan 70’e yakın şehirden sadece birkaçı. Bütün dünyayı kapsayacak bir düzen fikri yeni değil. İskender, Roma, ve İslam medeniyeti kadîm küreselleşme girişimleri. Tarihte en büyük küreselleşme başarısını elde eden İslam medeniyeti Fas’tan Endonezya’ya, Orta Asya’dan Orta Afrika’ya tek bir iletişim ağı ve kültürel bir ortak payda kurdu. Modern küreselleşme ise varoluşa değil, ekonomi-politik mecburiyetlere, uzayı ve zamanı ihata eden çok boyutlu kapsayıcılığa değil, ‘küre’nin yüzeyini esas alan sathiliğe ve evrensel değerlere değil, pragmatizme dayanıyor. Küresel düzenin yeni aktörleri uluslarüstü şirketler, birçok ülkeden büyük. Bu dünyada var olabilmek için küresel ağa bağlanabilmek şart. Halbuki sadece küçük bir azınlığın ulaşabildiği bir imtiyaz bu. Yerküreye yayılan dünyanın ortak evrensel değerleri değil, kapitalist dünya ekonominin üretim ve tüketim ağları. Bu yönüyle küreselleşme nesnel ve tarihsel bir dönüşümden çok finans kapitalin azgın ihtirasını tatmin etmeye yönelik kurgulanmış bir proje gibi duruyor. İnsanlık, insanî bir küreselleşmeyi gözlüyor. Düzen anlayışı evrensel değerlere dayanan, demografik yapısı bütün insan topluluklarını yansıtan, bünyesinde bütün kadîm kültürleri barındıran ve dünyanın ekonomi-politik kaynaklarının önemli bir kısmını bağrında taşıyan İslam dünyası, insanî küreselleşmeyi gerçekleştirmeye aday.
Paylaş
Tavsiye Et